Buradasınız

Madde 227 İspat Edici Kağıtlar

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

SİVAS VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67630374-130[2017/69]-15415

12.08.2020

Konu

:

Yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden, Yurtdışındaki Firmaya satılması işleminin KDV''ye tabi olup olmadığı

 

 

İlgi

:

17.07.2017 tarih ve … sayılı özelge talep formunuz.

 

   İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, yurtdışından satın aldığınız malları Türkiye'ye ithal etmeden yurtdışında mukim başka bir şirkete sattığınızdan bahisle, söz konusu satış işleminin Katma Değer Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu ile Form Ba ve Form Bs yönünden nasıl bir değerlendirme yapılması gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmaktadır.

    I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinde, Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olacakları ve gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançlarının tamamı üzerinden vergilendirilecekleri; aynı Kanunun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

   Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço esasında ticari kazancın tespiti" başlıklı 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

   Bu hükümlere göre, tam mükellef olan şirketinizin yurt dışından satın aldığı emtiayı gerek yurt içindeki gerekse yurt dışındaki başka bir firmaya satması dolayısıyla elde ettiği kazanç kurumlar vergisi matrahına dahil edilecektir.

   II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

   - 1/1 nci maddesinde, Türkiye de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

    - 1/2 nci maddesinde, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV ye tabi olduğu,

   - 6/a maddesinde, mallar bakımından işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını ifade ettiği

   hüküm altına alınmıştır.

   Buna göre, Şirketiniz tarafından yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden (mal millileştirilmeden), tekrar yurtdışında mukim başka bir firmaya satılması işlemi, teslimin Türkiye'de gerçekleşmemesi nedeniyle KDV'nin konusuna girmeyecektir.

   III-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

   213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kâğıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

   Bu kapsamda, Kanunun;

   - 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

   - 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

   - 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (4444 sayılı Kanunun 13/C-4 maddesiyle belirlenen miktarlar Yürürlük; 14.8.1999) 50.000.000  lirayı (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL'den)  az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

   - 234 üncü maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

   hükme bağlanmıştır.

   Diğer taraftan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "B- Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler" başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmıştır.

   Bu itibarla, Vergi Usul Kanunun 227 nci maddesi uygulamasında, yurt dışında mukim olan firmaların düzenlediği belgelerin, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli belge sayılması durumunda, mezkur belgeler ispat/tevsik edici belge olarak kabul edilmektedir. Aksi durumda, yurt dışında mukim olan firmalar adına gider pusulası düzenlenmesi icap etmektedir.

   Buna göre;

   1-Yurt dışındaki firmalardan yaptığınız alımlar dolayısıyla söz konusu firmalarca şirketiniz adına, bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge düzenlenmesi,

   2-Yurt dışındaki firmalardan aldığınız malların yine yurt dışındaki firmalara satışında, satışın yapıldığı firmalar adına şirketiniz tarafından fatura düzenlenmesi,

   3-Söz konusu alım ve satım işlemlerine ilişkin muhasebe kayıtlarının Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kayıtlara intikal ettirilmesi

   gerekmektedir.

   4-FORM BA VE FORM BS BİLDİRİMİ YÖNÜNDEN:

   Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirimleri verme yükümlülüğüne yönelik uyulacak usul ve esaslar sırasıyla 350, 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile duyurulmuştur. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uyulacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile yeniden belirlenmiştir.

   Buna göre, 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin;

   - (1.2.1.) numaralı maddesinde, "bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne bakılmaksızın (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi ve yolcu bileti gibi) Form Ba ve Form Bs bildirimine dâhil edilecektir.",

   - (1.2.2.) numaralı maddesinde, "mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları "Mal ve Hizmet Satımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)"nun Tablo II alanında bildirilecektir.",

   - (2.1.) numaralı maddesinde, "yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.",

   - (2.2.1.) numaralı maddesinde, "mükellefler söz konusu bildirim formlarını, aylık dönemler halinde düzenlemek ve takip eden ayın birinci gününden itibaren son günü akşamı saat 24:00'e kadar sistem üzerinden onaylamak suretiyle göndermekle yükümlüdürler."

   şeklinde belirtilmiştir.

   Yurt dışından satın alınan mallar Türkiye'ye ithal etmeden (millileştirmeden) tekrar yurt dışında satılması durumunda, yapılan işlem transit ticaret kapsamında değerlendirilecektir. Diğer bir ifade ile alış ve satış faturası arasında lehte fark esas olmak üzere (makul olmak üzere aleyhte fark kabul edilebilir) gerçek veya tüzel kişi transit tacirince satın alınan yabancı veya Türk menşeli olup da yurt dışına (serbest bölgeler dâhil olmak üzere) satılmış malların transit olarak veya doğrudan doğruya, ithalat ve ihracat rejimi hükümlerine tabi olmaksızın, başka veya aynı ülkeye (serbest bölgeler dâhil) satılmasıdır.

   Ayrıca, Türkiye'de yerleşik herhangi bir firma tarafından ithal edilmek amacıyla yurda getirilerek, gümrük antrepolarına alınan bir malın aynı firma ya da malları gümrük antreposunda devir alan başka bir firma tarafından başka bir ülkeye (ya da malın getirildiği ülkedeki başka bir firmaya ) satılması da transit ticaret işlemidir.

   Bu itibarla, transit ticaret kapsamındaki mal ve/veya hizmet alış/satışına ilişkin yurt dışında gerçekleşen işlemlerin belgelendirilmesinde, satıcı yurt dışı firması tarafından alıcı şirketiniz adına fatura (bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge) düzenlenmesi, daha sonra şirketiniz tarafından da satışa konu olan mal ve/veya hizmet aynı ülkeye veya başka bir ülke ya da serbest bölgede faaliyette bulunan bir firmaya satıldığında ilgilisine fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

   Yukarıda yer alan açıklamalara göre; yurt dışından getirilen malların serbest dolaşıma sokulmadan (millileşmeden) satış yoluyla devir işleminin yapılması ve daha sonra eşyanın serbest dolaşıma girmeden transit ticaret yoluyla yurt dışına gönderilmesi durumunda, mal ve/veya hizmet alış/satış işlemlerine ilişkin fatura düzenlenmesi gerektiğinden, bildirim verme yükümlülüğü kapsamındaki mükellefler (şirketiniz) tarafından ilgili Genel Tebliğin (1.2.1.) ve (1.2.2.) maddelerinde belirtildiği gibi belge türüne bakılmaksızın katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alış/satış bilgilerinin Form Ba ve Form Bs bildirim formlarına dahil edilerek elektronik ortamda kanuni süresi içerisinde bildirilmesi gerekmektedir.

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

SİVAS VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67630374-130[2017/69]-15415

12.08.2020

Konu

:

Yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden, Yurtdışındaki Firmaya satılması işleminin KDV''ye tabi olup olmadığı

 

 

İlgi

:

17.07.2017 tarih ve … sayılı özelge talep formunuz.

 

   İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, yurtdışından satın aldığınız malları Türkiye'ye ithal etmeden yurtdışında mukim başka bir şirkete sattığınızdan bahisle, söz konusu satış işleminin Katma Değer Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu ile Form Ba ve Form Bs yönünden nasıl bir değerlendirme yapılması gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmaktadır.

    I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinde, Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olacakları ve gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançlarının tamamı üzerinden vergilendirilecekleri; aynı Kanunun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

   Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço esasında ticari kazancın tespiti" başlıklı 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

   Bu hükümlere göre, tam mükellef olan şirketinizin yurt dışından satın aldığı emtiayı gerek yurt içindeki gerekse yurt dışındaki başka bir firmaya satması dolayısıyla elde ettiği kazanç kurumlar vergisi matrahına dahil edilecektir.

   II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

   - 1/1 nci maddesinde, Türkiye de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

    - 1/2 nci maddesinde, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV ye tabi olduğu,

   - 6/a maddesinde, mallar bakımından işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını ifade ettiği

   hüküm altına alınmıştır.

   Buna göre, Şirketiniz tarafından yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden (mal millileştirilmeden), tekrar yurtdışında mukim başka bir firmaya satılması işlemi, teslimin Türkiye'de gerçekleşmemesi nedeniyle KDV'nin konusuna girmeyecektir.

   III-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

   213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kâğıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

   Bu kapsamda, Kanunun;

   - 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

   - 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

   - 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (4444 sayılı Kanunun 13/C-4 maddesiyle belirlenen miktarlar Yürürlük; 14.8.1999) 50.000.000  lirayı (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL'den)  az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

   - 234 üncü maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

   hükme bağlanmıştır.

   Diğer taraftan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "B- Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler" başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmıştır.

   Bu itibarla, Vergi Usul Kanunun 227 nci maddesi uygulamasında, yurt dışında mukim olan firmaların düzenlediği belgelerin, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli belge sayılması durumunda, mezkur belgeler ispat/tevsik edici belge olarak kabul edilmektedir. Aksi durumda, yurt dışında mukim olan firmalar adına gider pusulası düzenlenmesi icap etmektedir.

   Buna göre;

   1-Yurt dışındaki firmalardan yaptığınız alımlar dolayısıyla söz konusu firmalarca şirketiniz adına, bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge düzenlenmesi,

   2-Yurt dışındaki firmalardan aldığınız malların yine yurt dışındaki firmalara satışında, satışın yapıldığı firmalar adına şirketiniz tarafından fatura düzenlenmesi,

   3-Söz konusu alım ve satım işlemlerine ilişkin muhasebe kayıtlarının Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kayıtlara intikal ettirilmesi

   gerekmektedir.

   4-FORM BA VE FORM BS BİLDİRİMİ YÖNÜNDEN:

   Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirimleri verme yükümlülüğüne yönelik uyulacak usul ve esaslar sırasıyla 350, 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile duyurulmuştur. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uyulacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile yeniden belirlenmiştir.

   Buna göre, 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin;

   - (1.2.1.) numaralı maddesinde, "bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne bakılmaksızın (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi ve yolcu bileti gibi) Form Ba ve Form Bs bildirimine dâhil edilecektir.",

   - (1.2.2.) numaralı maddesinde, "mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları "Mal ve Hizmet Satımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)"nun Tablo II alanında bildirilecektir.",

   - (2.1.) numaralı maddesinde, "yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.",

   - (2.2.1.) numaralı maddesinde, "mükellefler söz konusu bildirim formlarını, aylık dönemler halinde düzenlemek ve takip eden ayın birinci gününden itibaren son günü akşamı saat 24:00'e kadar sistem üzerinden onaylamak suretiyle göndermekle yükümlüdürler."

   şeklinde belirtilmiştir.

   Yurt dışından satın alınan mallar Türkiye'ye ithal etmeden (millileştirmeden) tekrar yurt dışında satılması durumunda, yapılan işlem transit ticaret kapsamında değerlendirilecektir. Diğer bir ifade ile alış ve satış faturası arasında lehte fark esas olmak üzere (makul olmak üzere aleyhte fark kabul edilebilir) gerçek veya tüzel kişi transit tacirince satın alınan yabancı veya Türk menşeli olup da yurt dışına (serbest bölgeler dâhil olmak üzere) satılmış malların transit olarak veya doğrudan doğruya, ithalat ve ihracat rejimi hükümlerine tabi olmaksızın, başka veya aynı ülkeye (serbest bölgeler dâhil) satılmasıdır.

   Ayrıca, Türkiye'de yerleşik herhangi bir firma tarafından ithal edilmek amacıyla yurda getirilerek, gümrük antrepolarına alınan bir malın aynı firma ya da malları gümrük antreposunda devir alan başka bir firma tarafından başka bir ülkeye (ya da malın getirildiği ülkedeki başka bir firmaya ) satılması da transit ticaret işlemidir.

   Bu itibarla, transit ticaret kapsamındaki mal ve/veya hizmet alış/satışına ilişkin yurt dışında gerçekleşen işlemlerin belgelendirilmesinde, satıcı yurt dışı firması tarafından alıcı şirketiniz adına fatura (bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge) düzenlenmesi, daha sonra şirketiniz tarafından da satışa konu olan mal ve/veya hizmet aynı ülkeye veya başka bir ülke ya da serbest bölgede faaliyette bulunan bir firmaya satıldığında ilgilisine fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

   Yukarıda yer alan açıklamalara göre; yurt dışından getirilen malların serbest dolaşıma sokulmadan (millileşmeden) satış yoluyla devir işleminin yapılması ve daha sonra eşyanın serbest dolaşıma girmeden transit ticaret yoluyla yurt dışına gönderilmesi durumunda, mal ve/veya hizmet alış/satış işlemlerine ilişkin fatura düzenlenmesi gerektiğinden, bildirim verme yükümlülüğü kapsamındaki mükellefler (şirketiniz) tarafından ilgili Genel Tebliğin (1.2.1.) ve (1.2.2.) maddelerinde belirtildiği gibi belge türüne bakılmaksızın katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alış/satış bilgilerinin Form Ba ve Form Bs bildirim formlarına dahil edilerek elektronik ortamda kanuni süresi içerisinde bildirilmesi gerekmektedir.

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

SİVAS VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67630374-130[2017/69]-15415

12.08.2020

Konu

:

Yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden, Yurtdışındaki Firmaya satılması işleminin KDV''ye tabi olup olmadığı

 

 

İlgi

:

17.07.2017 tarih ve … sayılı özelge talep formunuz.

 

   İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, yurtdışından satın aldığınız malları Türkiye'ye ithal etmeden yurtdışında mukim başka bir şirkete sattığınızdan bahisle, söz konusu satış işleminin Katma Değer Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu ile Form Ba ve Form Bs yönünden nasıl bir değerlendirme yapılması gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmaktadır.

    I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinde, Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olacakları ve gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançlarının tamamı üzerinden vergilendirilecekleri; aynı Kanunun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

   Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço esasında ticari kazancın tespiti" başlıklı 38 inci maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

   Bu hükümlere göre, tam mükellef olan şirketinizin yurt dışından satın aldığı emtiayı gerek yurt içindeki gerekse yurt dışındaki başka bir firmaya satması dolayısıyla elde ettiği kazanç kurumlar vergisi matrahına dahil edilecektir.

   II-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

   - 1/1 nci maddesinde, Türkiye de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,

    - 1/2 nci maddesinde, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV ye tabi olduğu,

   - 6/a maddesinde, mallar bakımından işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını ifade ettiği

   hüküm altına alınmıştır.

   Buna göre, Şirketiniz tarafından yurt dışından satın alınan malların Türkiye'ye ithal edilmeden (mal millileştirilmeden), tekrar yurtdışında mukim başka bir firmaya satılması işlemi, teslimin Türkiye'de gerçekleşmemesi nedeniyle KDV'nin konusuna girmeyecektir.

   III-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

   213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kâğıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde "Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

   Bu kapsamda, Kanunun;

   - 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

   - 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

   - 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (4444 sayılı Kanunun 13/C-4 maddesiyle belirlenen miktarlar Yürürlük; 14.8.1999) 50.000.000  lirayı (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (504 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2019'dan itibaren 1.200 TL'den)  az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

   - 234 üncü maddesinde ise birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

   hükme bağlanmıştır.

   Diğer taraftan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "B- Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler" başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmıştır.

   Bu itibarla, Vergi Usul Kanunun 227 nci maddesi uygulamasında, yurt dışında mukim olan firmaların düzenlediği belgelerin, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli belge sayılması durumunda, mezkur belgeler ispat/tevsik edici belge olarak kabul edilmektedir. Aksi durumda, yurt dışında mukim olan firmalar adına gider pusulası düzenlenmesi icap etmektedir.

   Buna göre;

   1-Yurt dışındaki firmalardan yaptığınız alımlar dolayısıyla söz konusu firmalarca şirketiniz adına, bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge düzenlenmesi,

   2-Yurt dışındaki firmalardan aldığınız malların yine yurt dışındaki firmalara satışında, satışın yapıldığı firmalar adına şirketiniz tarafından fatura düzenlenmesi,

   3-Söz konusu alım ve satım işlemlerine ilişkin muhasebe kayıtlarının Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kayıtlara intikal ettirilmesi

   gerekmektedir.

   4-FORM BA VE FORM BS BİLDİRİMİ YÖNÜNDEN:

   Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirimleri verme yükümlülüğüne yönelik uyulacak usul ve esaslar sırasıyla 350, 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile duyurulmuştur. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uyulacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile yeniden belirlenmiştir.

   Buna göre, 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin;

   - (1.2.1.) numaralı maddesinde, "bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne bakılmaksızın (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi ve yolcu bileti gibi) Form Ba ve Form Bs bildirimine dâhil edilecektir.",

   - (1.2.2.) numaralı maddesinde, "mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları "Mal ve Hizmet Satımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)"nun Tablo II alanında bildirilecektir.",

   - (2.1.) numaralı maddesinde, "yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.",

   - (2.2.1.) numaralı maddesinde, "mükellefler söz konusu bildirim formlarını, aylık dönemler halinde düzenlemek ve takip eden ayın birinci gününden itibaren son günü akşamı saat 24:00'e kadar sistem üzerinden onaylamak suretiyle göndermekle yükümlüdürler."

   şeklinde belirtilmiştir.

   Yurt dışından satın alınan mallar Türkiye'ye ithal etmeden (millileştirmeden) tekrar yurt dışında satılması durumunda, yapılan işlem transit ticaret kapsamında değerlendirilecektir. Diğer bir ifade ile alış ve satış faturası arasında lehte fark esas olmak üzere (makul olmak üzere aleyhte fark kabul edilebilir) gerçek veya tüzel kişi transit tacirince satın alınan yabancı veya Türk menşeli olup da yurt dışına (serbest bölgeler dâhil olmak üzere) satılmış malların transit olarak veya doğrudan doğruya, ithalat ve ihracat rejimi hükümlerine tabi olmaksızın, başka veya aynı ülkeye (serbest bölgeler dâhil) satılmasıdır.

   Ayrıca, Türkiye'de yerleşik herhangi bir firma tarafından ithal edilmek amacıyla yurda getirilerek, gümrük antrepolarına alınan bir malın aynı firma ya da malları gümrük antreposunda devir alan başka bir firma tarafından başka bir ülkeye (ya da malın getirildiği ülkedeki başka bir firmaya ) satılması da transit ticaret işlemidir.

   Bu itibarla, transit ticaret kapsamındaki mal ve/veya hizmet alış/satışına ilişkin yurt dışında gerçekleşen işlemlerin belgelendirilmesinde, satıcı yurt dışı firması tarafından alıcı şirketiniz adına fatura (bulundukları ülke mevzuatına göre muteber bir belge) düzenlenmesi, daha sonra şirketiniz tarafından da satışa konu olan mal ve/veya hizmet aynı ülkeye veya başka bir ülke ya da serbest bölgede faaliyette bulunan bir firmaya satıldığında ilgilisine fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

   Yukarıda yer alan açıklamalara göre; yurt dışından getirilen malların serbest dolaşıma sokulmadan (millileşmeden) satış yoluyla devir işleminin yapılması ve daha sonra eşyanın serbest dolaşıma girmeden transit ticaret yoluyla yurt dışına gönderilmesi durumunda, mal ve/veya hizmet alış/satış işlemlerine ilişkin fatura düzenlenmesi gerektiğinden, bildirim verme yükümlülüğü kapsamındaki mükellefler (şirketiniz) tarafından ilgili Genel Tebliğin (1.2.1.) ve (1.2.2.) maddelerinde belirtildiği gibi belge türüne bakılmaksızın katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alış/satış bilgilerinin Form Ba ve Form Bs bildirim formlarına dahil edilerek elektronik ortamda kanuni süresi içerisinde bildirilmesi gerekmektedir.

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[236-2020-472]-E.280399

26.10.2020

Konu

:

Avukatlık vekâlet ücretinin vergilendirilmesi ve belge düzeni hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

13.01.2020 tarihli ve 43918 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olarak avukatlık faaliyeti ile iştigal ettiğinizi, avukatlık vekalet ücretinin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsili söz konusu olduğunda, serbest meslek makbuzunun kimin adına düzenleneceği ve tevkifat tutarının gösterilip gösterilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

         

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez."  hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 65 inci maddesinde "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Buna göre, serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenen vekalet ücretlerinin serbest meslek kazancı niteliğinde olması nedeniyle serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi, bir işverene bağlı ve tabi olarak hizmet sözleşmesine istinaden çalışan avukatlara işvereni aracılığıyla ödenen vekalet ücretlerinin ise ücret hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı fıkranın; (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, (2) numaralı bendinde, yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği belirtilmiştir.

 

Diğer taraftan, 7194 sayılı Kanunun 16 ncı  maddesi ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen üçüncü fıkrasında, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılacağı" hükmüne yer verilmek suretiyle, mahkemelerce veya icra ve iflas müdürlüklerince karşı tarafa yükletilen, avukatlara ait olan ve serbest meslek kazancına dahil edilmesi gereken vekalet ücretleri üzerinden, kimlerin tevkifat yapmakla yükümlü olduğu hususuna açıklık kazandırılmıştır.

 

27/05/2020 tarihli ve 31137 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin sekizinci bölümünde, konu ile ilgili olarak ayrıntılı açıklama ve örneklere yer verilmiştir.  Anılan Tebliğin "Vekalet ücretlerinde vergi tevkifatı uygulaması" başlıklı 25 inci maddesinin altıncı fıkrasında;

 

"

...

 

(6) İcra işleminin durdurulması için, ilama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlunun ilamın icrasını durdurabilmek için takip edilen vekalet ücreti dahil borç tutarı için teminat verildiği ve istinaf veya temyiz başvurusunun reddedilmesi üzerine teminata konu paranın alacaklının avukatına ödendiği durumlarda, vekalet ücretine ilişkin nakden veya hesaben ödemenin ne zaman gerçekleşeceği bilinemeyeceğinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Anı şekilde, icra işlemleri sonucu borçluya haciz uygulanması ve hacze konu mallarının satılması veya borcun, kefil ve benzeri üçüncü kişilerden tahsil edilmesi durumlarında da borçlunun gelir vergisi tevkifatı yapması söz konusu olmayacaktır. Bu durumlarda da serbest meslek erbabı olan avukat tarafından borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlenerek avukat tarafından elde edilen tevkifata konu olmayan vekalet ücreti, serbest meslek kazancına dahil edilerek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan edilecektir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, avukatlık vekalet ücretinizin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsil edilmesi halinde, borçlu tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

 

Öte yandan, tarafınızca elde edilen ve tevkifata konu olmayan vekalet ücreti nedeniyle borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlemeniz gerekmekte olup elde ettiğiniz geliri serbest meslek kazancına dahil ederek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan etmeniz gerekmektedir.

 

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[236-2020-472]-E.280399

26.10.2020

Konu

:

Avukatlık vekâlet ücretinin vergilendirilmesi ve belge düzeni hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

13.01.2020 tarihli ve 43918 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olarak avukatlık faaliyeti ile iştigal ettiğinizi, avukatlık vekalet ücretinin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsili söz konusu olduğunda, serbest meslek makbuzunun kimin adına düzenleneceği ve tevkifat tutarının gösterilip gösterilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

         

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez."  hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 65 inci maddesinde "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Buna göre, serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenen vekalet ücretlerinin serbest meslek kazancı niteliğinde olması nedeniyle serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi, bir işverene bağlı ve tabi olarak hizmet sözleşmesine istinaden çalışan avukatlara işvereni aracılığıyla ödenen vekalet ücretlerinin ise ücret hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı fıkranın; (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, (2) numaralı bendinde, yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği belirtilmiştir.

 

Diğer taraftan, 7194 sayılı Kanunun 16 ncı  maddesi ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen üçüncü fıkrasında, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılacağı" hükmüne yer verilmek suretiyle, mahkemelerce veya icra ve iflas müdürlüklerince karşı tarafa yükletilen, avukatlara ait olan ve serbest meslek kazancına dahil edilmesi gereken vekalet ücretleri üzerinden, kimlerin tevkifat yapmakla yükümlü olduğu hususuna açıklık kazandırılmıştır.

 

27/05/2020 tarihli ve 31137 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin sekizinci bölümünde, konu ile ilgili olarak ayrıntılı açıklama ve örneklere yer verilmiştir.  Anılan Tebliğin "Vekalet ücretlerinde vergi tevkifatı uygulaması" başlıklı 25 inci maddesinin altıncı fıkrasında;

 

"

...

 

(6) İcra işleminin durdurulması için, ilama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlunun ilamın icrasını durdurabilmek için takip edilen vekalet ücreti dahil borç tutarı için teminat verildiği ve istinaf veya temyiz başvurusunun reddedilmesi üzerine teminata konu paranın alacaklının avukatına ödendiği durumlarda, vekalet ücretine ilişkin nakden veya hesaben ödemenin ne zaman gerçekleşeceği bilinemeyeceğinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Anı şekilde, icra işlemleri sonucu borçluya haciz uygulanması ve hacze konu mallarının satılması veya borcun, kefil ve benzeri üçüncü kişilerden tahsil edilmesi durumlarında da borçlunun gelir vergisi tevkifatı yapması söz konusu olmayacaktır. Bu durumlarda da serbest meslek erbabı olan avukat tarafından borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlenerek avukat tarafından elde edilen tevkifata konu olmayan vekalet ücreti, serbest meslek kazancına dahil edilerek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan edilecektir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, avukatlık vekalet ücretinizin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsil edilmesi halinde, borçlu tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

 

Öte yandan, tarafınızca elde edilen ve tevkifata konu olmayan vekalet ücreti nedeniyle borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlemeniz gerekmekte olup elde ettiğiniz geliri serbest meslek kazancına dahil ederek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan etmeniz gerekmektedir.

 

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

(Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[236-2020-472]-E.280399

26.10.2020

Konu

:

Avukatlık vekâlet ücretinin vergilendirilmesi ve belge düzeni hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

13.01.2020 tarihli ve 43918 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olarak avukatlık faaliyeti ile iştigal ettiğinizi, avukatlık vekalet ücretinin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsili söz konusu olduğunda, serbest meslek makbuzunun kimin adına düzenleneceği ve tevkifat tutarının gösterilip gösterilmeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

         

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez."  hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 65 inci maddesinde "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Buna göre, serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenen vekalet ücretlerinin serbest meslek kazancı niteliğinde olması nedeniyle serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi, bir işverene bağlı ve tabi olarak hizmet sözleşmesine istinaden çalışan avukatlara işvereni aracılığıyla ödenen vekalet ücretlerinin ise ücret hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı fıkranın; (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, (2) numaralı bendinde, yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği belirtilmiştir.

 

Diğer taraftan, 7194 sayılı Kanunun 16 ncı  maddesi ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen üçüncü fıkrasında, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılacağı" hükmüne yer verilmek suretiyle, mahkemelerce veya icra ve iflas müdürlüklerince karşı tarafa yükletilen, avukatlara ait olan ve serbest meslek kazancına dahil edilmesi gereken vekalet ücretleri üzerinden, kimlerin tevkifat yapmakla yükümlü olduğu hususuna açıklık kazandırılmıştır.

 

27/05/2020 tarihli ve 31137 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin sekizinci bölümünde, konu ile ilgili olarak ayrıntılı açıklama ve örneklere yer verilmiştir.  Anılan Tebliğin "Vekalet ücretlerinde vergi tevkifatı uygulaması" başlıklı 25 inci maddesinin altıncı fıkrasında;

 

"

...

 

(6) İcra işleminin durdurulması için, ilama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlunun ilamın icrasını durdurabilmek için takip edilen vekalet ücreti dahil borç tutarı için teminat verildiği ve istinaf veya temyiz başvurusunun reddedilmesi üzerine teminata konu paranın alacaklının avukatına ödendiği durumlarda, vekalet ücretine ilişkin nakden veya hesaben ödemenin ne zaman gerçekleşeceği bilinemeyeceğinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Anı şekilde, icra işlemleri sonucu borçluya haciz uygulanması ve hacze konu mallarının satılması veya borcun, kefil ve benzeri üçüncü kişilerden tahsil edilmesi durumlarında da borçlunun gelir vergisi tevkifatı yapması söz konusu olmayacaktır. Bu durumlarda da serbest meslek erbabı olan avukat tarafından borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlenerek avukat tarafından elde edilen tevkifata konu olmayan vekalet ücreti, serbest meslek kazancına dahil edilerek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan edilecektir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, avukatlık vekalet ücretinizin, borçlu ya da borçlu lehine üçüncü kişi tarafından ödenmeyip, malların satılması yoluyla ya da üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi yoluyla tahsil edilmesi halinde, borçlu tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

 

Öte yandan, tarafınızca elde edilen ve tevkifata konu olmayan vekalet ücreti nedeniyle borçlu adına serbest meslek makbuzu düzenlemeniz gerekmekte olup elde ettiğiniz geliri serbest meslek kazancına dahil ederek ilgili geçici vergilendirme dönemleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesiyle beyan etmeniz gerekmektedir.

 

   Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[313-2019-458]-E.267580

16.10.2020

Konu

:

Lüks restoran olarak alınan işyerinin avukatlık ofisine dönüştürülmesi için yapılan harcamaların indirimi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

27/05/2019 tarihli ve 567347 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2018 yılında kiraya vermek amacıyla tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı bir iş yeri satın aldığınız, daha sonra kiraya vermekten vazgeçtiğiniz, gayrimenkulde değer kaybı oluşacak olmasına rağmen, bir mimarlık şirketiyle anlaşıp restoranı avukatlık ofisine dönüştürmeye karar verdiğiniz belirtilerek, yapılacak işler dolayısıyla işçilik ücretlerinin, kırım/döküm, vinç kurulumu, müteahhitlik ücreti, hem mimari hem de elektrik kurulum proje bedelleri ve diğer bütün yapım işleri sebebiyle tarafınıza kesilecek faturaların bakım, onarım, tadilat işleri kapsamında serbest meslek faaliyetinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I- GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- 65 inci maddesinde, " Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

......." hükmü

 

- 68 inci maddesinde,

 

"Serbest meslek kazancının tespitinde aşağıda yazılı giderler hasılattan indirilir:

 

1. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.).

 

.........."hükmü

 

yer almaktadır.

 

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Büro edinme zorunluluğu" başlıklı 43 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; "Bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Birlikte çalışan avukatlar ayrı büro edinemezler. Avukatlık ortaklığı yurt içinde şube açamaz…" hükmü yer almaktadır.

 

Bu itibarla; kiralamak üzere satın aldığınız restoran niteliğindeki gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz ile ilişkisinin bulunmaması nedeniyle, söz konusu taşınmazın avukatlık ofisine dönüştürülmesi ile ilgili yapılan tadilat giderlerinin doğrudan gider yazılması veya  amortisman yoluyla giderleştirilmesi söz konusu değildir.

 

Ancak, mesleki faaliyetinizin yürütülmesi için başkaca bir ofisinizin bulunmaması kaydıyla, şahsınıza ait olup gerekli tadilatlar yapılarak avukatlık ofisine dönüştürülen gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz kapsamında aktife alınması ve faaliyetinizin yürütülmesinde fiilen işyeri olarak kullanılması halinde ise bu tarihten itibaren ayrılacak amortismanlar hasılattan indirim indirim konusu yapılabilecektir.

 

II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 187 nci maddesinde, "Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:

 

1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi -işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar- değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.

2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.

3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.",

 

- 189 uncu maddesinde, "Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:

 

1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;

2. Özel bir amortisman defterinde;

3. Amortisman listelerinde.

 

Amortisman kayıtları, amortismana başlandığı tarihten itibaren her yılın amortismanı ayrı ayrı gösterilmek şartiyle birbirine bağlanır. İşletmeye yeniden giren iktisadi kıymetlerle bunların amortismanlarının evvelki yıllara ait kayıtlarda devam ettirilmesi caizdir.

 

Amortisman defteri veya listelerinin kayıtları envanter kaydı hükmündendir. Yukarıdaki esaslara göre kayıtlarda gösterilen iktisadi kıymetlere ait değerler envanter defterine toplu olarak geçirilebilir.",

 

- 191 inci maddesinde, "Envantere alınan iktisadi kıymetler bu kanunun "değerleme"ye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre değerlenir.",

 

- 210 uncu maddesinde, "Serbest meslek erbabı bir (Kazanç defteri) tutarlar.

 

Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur.

 

Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nev'i ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır.

 

Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malumatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler.",

 

- 211 inci maddesinde, "Serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler.",

 

- 262 nci maddesinde, "Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.",

 

- 269 uncu maddesinde, "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir. Bu kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Tesisat ve makinalar;

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 270 inci maddesinde, "Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer:

 

1. Makina ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri;

2. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.

 

Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.",

 

- 272 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.

 

(Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.)",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

...

 

Değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.",

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri ve ilan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilerek; 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste (Amortisman Listesi) ile açıklanmıştır.

 

Buna göre, mülkiyeti şahsınıza ait, tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı iş yerinin, serbest meslek faaliyetinizin icrasında kullanılmak üzere, avukatlık bürosuna dönüştürmek üzere yaptığınız, diğer bir ifade ile gayrimenkulünüzün avukatlık faaliyetinizin icrasına uygun hale getirilmesine yönelik olarak yaptığınız giderlerin, normal bakım-tamir ve temizleme giderleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, faaliyetinizde kullanılmak üzere söz konusu gayrimenkulün dönüştürme işleminin yapılmasını müteakiben, kullanılabilir duruma geldiği dönemden itibaren envanterinize dahil edilmesi icap etmekte olup, bu durumda söz konusu giderlerin iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün olarak değerlendirilerek gayrimenkulün maliyet değeri ile ilişkilendirilmesi ve gayrimenkulün maliyet değeri üzerinden genel hükümler çerçevesinde amortisman yoluyla itfa edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İmza                           

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[313-2019-458]-E.267580

16.10.2020

Konu

:

Lüks restoran olarak alınan işyerinin avukatlık ofisine dönüştürülmesi için yapılan harcamaların indirimi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

27/05/2019 tarihli ve 567347 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2018 yılında kiraya vermek amacıyla tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı bir iş yeri satın aldığınız, daha sonra kiraya vermekten vazgeçtiğiniz, gayrimenkulde değer kaybı oluşacak olmasına rağmen, bir mimarlık şirketiyle anlaşıp restoranı avukatlık ofisine dönüştürmeye karar verdiğiniz belirtilerek, yapılacak işler dolayısıyla işçilik ücretlerinin, kırım/döküm, vinç kurulumu, müteahhitlik ücreti, hem mimari hem de elektrik kurulum proje bedelleri ve diğer bütün yapım işleri sebebiyle tarafınıza kesilecek faturaların bakım, onarım, tadilat işleri kapsamında serbest meslek faaliyetinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I- GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- 65 inci maddesinde, " Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

......." hükmü

 

- 68 inci maddesinde,

 

"Serbest meslek kazancının tespitinde aşağıda yazılı giderler hasılattan indirilir:

 

1. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.).

 

.........."hükmü

 

yer almaktadır.

 

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Büro edinme zorunluluğu" başlıklı 43 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; "Bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Birlikte çalışan avukatlar ayrı büro edinemezler. Avukatlık ortaklığı yurt içinde şube açamaz…" hükmü yer almaktadır.

 

Bu itibarla; kiralamak üzere satın aldığınız restoran niteliğindeki gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz ile ilişkisinin bulunmaması nedeniyle, söz konusu taşınmazın avukatlık ofisine dönüştürülmesi ile ilgili yapılan tadilat giderlerinin doğrudan gider yazılması veya  amortisman yoluyla giderleştirilmesi söz konusu değildir.

 

Ancak, mesleki faaliyetinizin yürütülmesi için başkaca bir ofisinizin bulunmaması kaydıyla, şahsınıza ait olup gerekli tadilatlar yapılarak avukatlık ofisine dönüştürülen gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz kapsamında aktife alınması ve faaliyetinizin yürütülmesinde fiilen işyeri olarak kullanılması halinde ise bu tarihten itibaren ayrılacak amortismanlar hasılattan indirim indirim konusu yapılabilecektir.

 

II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 187 nci maddesinde, "Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:

 

1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi -işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar- değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.

2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.

3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.",

 

- 189 uncu maddesinde, "Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:

 

1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;

2. Özel bir amortisman defterinde;

3. Amortisman listelerinde.

 

Amortisman kayıtları, amortismana başlandığı tarihten itibaren her yılın amortismanı ayrı ayrı gösterilmek şartiyle birbirine bağlanır. İşletmeye yeniden giren iktisadi kıymetlerle bunların amortismanlarının evvelki yıllara ait kayıtlarda devam ettirilmesi caizdir.

 

Amortisman defteri veya listelerinin kayıtları envanter kaydı hükmündendir. Yukarıdaki esaslara göre kayıtlarda gösterilen iktisadi kıymetlere ait değerler envanter defterine toplu olarak geçirilebilir.",

 

- 191 inci maddesinde, "Envantere alınan iktisadi kıymetler bu kanunun "değerleme"ye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre değerlenir.",

 

- 210 uncu maddesinde, "Serbest meslek erbabı bir (Kazanç defteri) tutarlar.

 

Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur.

 

Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nev'i ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır.

 

Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malumatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler.",

 

- 211 inci maddesinde, "Serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler.",

 

- 262 nci maddesinde, "Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.",

 

- 269 uncu maddesinde, "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir. Bu kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Tesisat ve makinalar;

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 270 inci maddesinde, "Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer:

 

1. Makina ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri;

2. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.

 

Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.",

 

- 272 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.

 

(Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.)",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

...

 

Değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.",

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri ve ilan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilerek; 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste (Amortisman Listesi) ile açıklanmıştır.

 

Buna göre, mülkiyeti şahsınıza ait, tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı iş yerinin, serbest meslek faaliyetinizin icrasında kullanılmak üzere, avukatlık bürosuna dönüştürmek üzere yaptığınız, diğer bir ifade ile gayrimenkulünüzün avukatlık faaliyetinizin icrasına uygun hale getirilmesine yönelik olarak yaptığınız giderlerin, normal bakım-tamir ve temizleme giderleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, faaliyetinizde kullanılmak üzere söz konusu gayrimenkulün dönüştürme işleminin yapılmasını müteakiben, kullanılabilir duruma geldiği dönemden itibaren envanterinize dahil edilmesi icap etmekte olup, bu durumda söz konusu giderlerin iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün olarak değerlendirilerek gayrimenkulün maliyet değeri ile ilişkilendirilmesi ve gayrimenkulün maliyet değeri üzerinden genel hükümler çerçevesinde amortisman yoluyla itfa edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İmza                           

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[313-2019-458]-E.267580

16.10.2020

Konu

:

Lüks restoran olarak alınan işyerinin avukatlık ofisine dönüştürülmesi için yapılan harcamaların indirimi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

27/05/2019 tarihli ve 567347 sayılı özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2018 yılında kiraya vermek amacıyla tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı bir iş yeri satın aldığınız, daha sonra kiraya vermekten vazgeçtiğiniz, gayrimenkulde değer kaybı oluşacak olmasına rağmen, bir mimarlık şirketiyle anlaşıp restoranı avukatlık ofisine dönüştürmeye karar verdiğiniz belirtilerek, yapılacak işler dolayısıyla işçilik ücretlerinin, kırım/döküm, vinç kurulumu, müteahhitlik ücreti, hem mimari hem de elektrik kurulum proje bedelleri ve diğer bütün yapım işleri sebebiyle tarafınıza kesilecek faturaların bakım, onarım, tadilat işleri kapsamında serbest meslek faaliyetinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I- GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- 65 inci maddesinde, " Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

......." hükmü

 

- 68 inci maddesinde,

 

"Serbest meslek kazancının tespitinde aşağıda yazılı giderler hasılattan indirilir:

 

1. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.).

 

.........."hükmü

 

yer almaktadır.

 

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Büro edinme zorunluluğu" başlıklı 43 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; "Bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Birlikte çalışan avukatlar ayrı büro edinemezler. Avukatlık ortaklığı yurt içinde şube açamaz…" hükmü yer almaktadır.

 

Bu itibarla; kiralamak üzere satın aldığınız restoran niteliğindeki gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz ile ilişkisinin bulunmaması nedeniyle, söz konusu taşınmazın avukatlık ofisine dönüştürülmesi ile ilgili yapılan tadilat giderlerinin doğrudan gider yazılması veya  amortisman yoluyla giderleştirilmesi söz konusu değildir.

 

Ancak, mesleki faaliyetinizin yürütülmesi için başkaca bir ofisinizin bulunmaması kaydıyla, şahsınıza ait olup gerekli tadilatlar yapılarak avukatlık ofisine dönüştürülen gayrimenkulün serbest meslek faaliyetiniz kapsamında aktife alınması ve faaliyetinizin yürütülmesinde fiilen işyeri olarak kullanılması halinde ise bu tarihten itibaren ayrılacak amortismanlar hasılattan indirim indirim konusu yapılabilecektir.

 

II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 187 nci maddesinde, "Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:

 

1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi -işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar- değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.

2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.

3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.",

 

- 189 uncu maddesinde, "Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:

 

1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;

2. Özel bir amortisman defterinde;

3. Amortisman listelerinde.

 

Amortisman kayıtları, amortismana başlandığı tarihten itibaren her yılın amortismanı ayrı ayrı gösterilmek şartiyle birbirine bağlanır. İşletmeye yeniden giren iktisadi kıymetlerle bunların amortismanlarının evvelki yıllara ait kayıtlarda devam ettirilmesi caizdir.

 

Amortisman defteri veya listelerinin kayıtları envanter kaydı hükmündendir. Yukarıdaki esaslara göre kayıtlarda gösterilen iktisadi kıymetlere ait değerler envanter defterine toplu olarak geçirilebilir.",

 

- 191 inci maddesinde, "Envantere alınan iktisadi kıymetler bu kanunun "değerleme"ye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre değerlenir.",

 

- 210 uncu maddesinde, "Serbest meslek erbabı bir (Kazanç defteri) tutarlar.

 

Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur.

 

Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nev'i ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır.

 

Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malumatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler.",

 

- 211 inci maddesinde, "Serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler.",

 

- 262 nci maddesinde, "Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.",

 

- 269 uncu maddesinde, "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir. Bu kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Tesisat ve makinalar;

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 270 inci maddesinde, "Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer:

 

1. Makina ve tesisatta gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri;

2. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.

 

Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.",

 

- 272 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.

 

(Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.)",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

...

 

Değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (513 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2020'dan itibaren 1.400 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.",

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri ve ilan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilerek; 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki liste (Amortisman Listesi) ile açıklanmıştır.

 

Buna göre, mülkiyeti şahsınıza ait, tapu siciline lüks restoran olarak kayıtlı iş yerinin, serbest meslek faaliyetinizin icrasında kullanılmak üzere, avukatlık bürosuna dönüştürmek üzere yaptığınız, diğer bir ifade ile gayrimenkulünüzün avukatlık faaliyetinizin icrasına uygun hale getirilmesine yönelik olarak yaptığınız giderlerin, normal bakım-tamir ve temizleme giderleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, faaliyetinizde kullanılmak üzere söz konusu gayrimenkulün dönüştürme işleminin yapılmasını müteakiben, kullanılabilir duruma geldiği dönemden itibaren envanterinize dahil edilmesi icap etmekte olup, bu durumda söz konusu giderlerin iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün olarak değerlendirilerek gayrimenkulün maliyet değeri ile ilişkilendirilmesi ve gayrimenkulün maliyet değeri üzerinden genel hükümler çerçevesinde amortisman yoluyla itfa edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İmza                           

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-125[6-2018/207]-E.596330

14.08.2020

Konu

:

Hakedişe tabi hizmet sözleşmelerinde faturanın ne zaman düzenleneceği hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin … Büyükşehir Belediyesinin iştiraki olduğu ve bünyenizdeki 4500 işçinin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sürekli işçi kadrosuna geçtiği,

 

- …, … ve … Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlarda çalışan söz konusu işçilerin şirketiniz bünyesinde sigortalı olması nedeniyle bu kurumlara, her ay hakediş dahilinde işçilik bedelinin fatura edildiği,

 

- Taşeron işçilere ait bordrolamanın, puantaj, ataşman ve onay işlemleri gibi sebeplerle ileriki aylarda tamamlanabildiği,

 

- Hakediş faturasının kesilmesinin, protokol ve sözleşmeler gereği hakedişin onaylanmasına bağlı olması sebebiyle işçilerin çalıştığı aya yetişmediği ve faturanın bir veya iki ay sonra düzenlendiği

 

belirtilmiş olup uygulamanın vergi mevzuatına uygunluğuyla ilgili Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.

 

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların esas itibariyle, Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Mezkûr Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia ve yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları,

 

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise faturanın, malın teslimi ve hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bu çerçevede, tahakkuka ilişkin bir belge olan ve ödeme ile ilişkisi olmayan faturanın, esas itibariyle, malın teslimi veya hizmetin ifasını müteakip, ödeme yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, hakedişli işlerde, vergiyi doğuran olayın her bir hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği yani hakediş raporunun onaylandığı tarihte meydana gelmesine bağlı olarak, hakedişe ait faturanın da aynı tarihten itibaren itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi icap etmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmete ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde hizmet verilen kurumlar adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

 

Öte yandan, şirketiniz bünyesindeki işçilerin ücretlerine ilişkin olarak mezkûr Kanunun 238 inci maddesinde hükme bağlanan usul ve esaslar dahilinde, ücret bordrosu düzenlenmesi gerektiği tabiidir.

 

II- GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş ve ticari kazançta vergiyi doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmıştır. Aynı Kanunun 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

hükmüne yer verilmiştir.

 

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasını ifade eder.

 

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.[1] 

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez…"[2] 

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Ayrıca, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında kimlerin hangi ödemeler üzerinden tevkifat yapacakları sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

 

Mezkur Kanunun 96 ncı maddesinde de, "Vergi tevkifatı, 94 üncü madde kapsamına giren nakten veya hesaben yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.[3] 

 

Vergi tevkifatı, ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde bu vergi, bilfiil miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanır."[4]  hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

 

- Şirketiniz tarafından işçilere yapılan ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde tevkifata tabi tutulması gerekmektedir. 

 

- Şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmetlerle ilgili olarak düzenlenen her bir hakediş raporunun onaylandığı tarihte gelir, miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş ve dolayısıyla tahakkuk etmiş sayılacağından, elde edilen gelirlerin ilgili dönemlerde kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

III- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendi hükmüne göre vergiyi doğuran olay, malın teslimi ve hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir. Aynı maddenin (b) bendinde ise, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle, (c) bendinde de, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

 

Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/Ç-1. Vergiyi Doğuran Olayın Meydana Gelmesi" başlıklı bölümünde, hakedişli işlemlerde, verilen hizmet sebebiyle elde edilen hakediş bedeli için hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay gerçekleşeceği ifade edilmiştir.

 

Diğer yandan, 60 no.lu KDV Sirkülerinin (2.2.1.2.) bölümünde; KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla; (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi doğuran olayın meydana geleceğinin hükme bağlandığı, KDV uygulaması bakımından, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olayın, ihaleye ilişkin hakedişin ihale makamınca onaylandığı anda meydana geldiği, öte yandan, hakediş belgesinin onaylanmasından önce bu işleme ait fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından söz konusu kurumlara düzenlenecek işçilik bedellerine ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

 

Ancak, hizmet alımına ilişkin hakediş raporlarının onaylanmasından önce fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

                                  

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-125[6-2018/207]-E.596330

14.08.2020

Konu

:

Hakedişe tabi hizmet sözleşmelerinde faturanın ne zaman düzenleneceği hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin … Büyükşehir Belediyesinin iştiraki olduğu ve bünyenizdeki 4500 işçinin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sürekli işçi kadrosuna geçtiği,

 

- …, … ve … Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlarda çalışan söz konusu işçilerin şirketiniz bünyesinde sigortalı olması nedeniyle bu kurumlara, her ay hakediş dahilinde işçilik bedelinin fatura edildiği,

 

- Taşeron işçilere ait bordrolamanın, puantaj, ataşman ve onay işlemleri gibi sebeplerle ileriki aylarda tamamlanabildiği,

 

- Hakediş faturasının kesilmesinin, protokol ve sözleşmeler gereği hakedişin onaylanmasına bağlı olması sebebiyle işçilerin çalıştığı aya yetişmediği ve faturanın bir veya iki ay sonra düzenlendiği

 

belirtilmiş olup uygulamanın vergi mevzuatına uygunluğuyla ilgili Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.

 

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların esas itibariyle, Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Mezkûr Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia ve yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları,

 

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise faturanın, malın teslimi ve hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bu çerçevede, tahakkuka ilişkin bir belge olan ve ödeme ile ilişkisi olmayan faturanın, esas itibariyle, malın teslimi veya hizmetin ifasını müteakip, ödeme yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, hakedişli işlerde, vergiyi doğuran olayın her bir hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği yani hakediş raporunun onaylandığı tarihte meydana gelmesine bağlı olarak, hakedişe ait faturanın da aynı tarihten itibaren itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi icap etmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmete ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde hizmet verilen kurumlar adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

 

Öte yandan, şirketiniz bünyesindeki işçilerin ücretlerine ilişkin olarak mezkûr Kanunun 238 inci maddesinde hükme bağlanan usul ve esaslar dahilinde, ücret bordrosu düzenlenmesi gerektiği tabiidir.

 

II- GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş ve ticari kazançta vergiyi doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmıştır. Aynı Kanunun 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

hükmüne yer verilmiştir.

 

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasını ifade eder.

 

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.[1] 

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez…"[2] 

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Ayrıca, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında kimlerin hangi ödemeler üzerinden tevkifat yapacakları sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

 

Mezkur Kanunun 96 ncı maddesinde de, "Vergi tevkifatı, 94 üncü madde kapsamına giren nakten veya hesaben yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.[3] 

 

Vergi tevkifatı, ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde bu vergi, bilfiil miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanır."[4]  hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

 

- Şirketiniz tarafından işçilere yapılan ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde tevkifata tabi tutulması gerekmektedir. 

 

- Şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmetlerle ilgili olarak düzenlenen her bir hakediş raporunun onaylandığı tarihte gelir, miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş ve dolayısıyla tahakkuk etmiş sayılacağından, elde edilen gelirlerin ilgili dönemlerde kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

III- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendi hükmüne göre vergiyi doğuran olay, malın teslimi ve hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir. Aynı maddenin (b) bendinde ise, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle, (c) bendinde de, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

 

Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/Ç-1. Vergiyi Doğuran Olayın Meydana Gelmesi" başlıklı bölümünde, hakedişli işlemlerde, verilen hizmet sebebiyle elde edilen hakediş bedeli için hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay gerçekleşeceği ifade edilmiştir.

 

Diğer yandan, 60 no.lu KDV Sirkülerinin (2.2.1.2.) bölümünde; KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla; (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi doğuran olayın meydana geleceğinin hükme bağlandığı, KDV uygulaması bakımından, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olayın, ihaleye ilişkin hakedişin ihale makamınca onaylandığı anda meydana geldiği, öte yandan, hakediş belgesinin onaylanmasından önce bu işleme ait fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından söz konusu kurumlara düzenlenecek işçilik bedellerine ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

 

Ancak, hizmet alımına ilişkin hakediş raporlarının onaylanmasından önce fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

                                  

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-125[6-2018/207]-E.596330

14.08.2020

Konu

:

Hakedişe tabi hizmet sözleşmelerinde faturanın ne zaman düzenleneceği hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin … Büyükşehir Belediyesinin iştiraki olduğu ve bünyenizdeki 4500 işçinin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sürekli işçi kadrosuna geçtiği,

 

- …, … ve … Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlarda çalışan söz konusu işçilerin şirketiniz bünyesinde sigortalı olması nedeniyle bu kurumlara, her ay hakediş dahilinde işçilik bedelinin fatura edildiği,

 

- Taşeron işçilere ait bordrolamanın, puantaj, ataşman ve onay işlemleri gibi sebeplerle ileriki aylarda tamamlanabildiği,

 

- Hakediş faturasının kesilmesinin, protokol ve sözleşmeler gereği hakedişin onaylanmasına bağlı olması sebebiyle işçilerin çalıştığı aya yetişmediği ve faturanın bir veya iki ay sonra düzenlendiği

 

belirtilmiş olup uygulamanın vergi mevzuatına uygunluğuyla ilgili Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.

 

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların esas itibariyle, Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Mezkûr Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin sattıkları emtia ve yaptıkları işler için fatura vermek, satın aldıkları emtia ve hizmetler için de fatura istemek ve almak zorunda oldukları,

 

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise faturanın, malın teslimi ve hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bu çerçevede, tahakkuka ilişkin bir belge olan ve ödeme ile ilişkisi olmayan faturanın, esas itibariyle, malın teslimi veya hizmetin ifasını müteakip, ödeme yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yedi gün içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, hakedişli işlerde, vergiyi doğuran olayın her bir hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği yani hakediş raporunun onaylandığı tarihte meydana gelmesine bağlı olarak, hakedişe ait faturanın da aynı tarihten itibaren itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi icap etmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmete ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde hizmet verilen kurumlar adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

 

Öte yandan, şirketiniz bünyesindeki işçilerin ücretlerine ilişkin olarak mezkûr Kanunun 238 inci maddesinde hükme bağlanan usul ve esaslar dahilinde, ücret bordrosu düzenlenmesi gerektiği tabiidir.

 

II- GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş ve ticari kazançta vergiyi doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmıştır. Aynı Kanunun 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

hükmüne yer verilmiştir.

 

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasını ifade eder.

 

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.[1] 

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez…"[2] 

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Ayrıca, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında kimlerin hangi ödemeler üzerinden tevkifat yapacakları sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

 

Mezkur Kanunun 96 ncı maddesinde de, "Vergi tevkifatı, 94 üncü madde kapsamına giren nakten veya hesaben yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.[3] 

 

Vergi tevkifatı, ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde bu vergi, bilfiil miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanır."[4]  hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre;

 

- Şirketiniz tarafından işçilere yapılan ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde tevkifata tabi tutulması gerekmektedir. 

 

- Şirketiniz tarafından, söz konusu kurumlara verilen hizmetlerle ilgili olarak düzenlenen her bir hakediş raporunun onaylandığı tarihte gelir, miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş ve dolayısıyla tahakkuk etmiş sayılacağından, elde edilen gelirlerin ilgili dönemlerde kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

III- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendi hükmüne göre vergiyi doğuran olay, malın teslimi ve hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir. Aynı maddenin (b) bendinde ise, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle, (c) bendinde de, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

 

Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/Ç-1. Vergiyi Doğuran Olayın Meydana Gelmesi" başlıklı bölümünde, hakedişli işlemlerde, verilen hizmet sebebiyle elde edilen hakediş bedeli için hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay gerçekleşeceği ifade edilmiştir.

 

Diğer yandan, 60 no.lu KDV Sirkülerinin (2.2.1.2.) bölümünde; KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla; (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi doğuran olayın meydana geleceğinin hükme bağlandığı, KDV uygulaması bakımından, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olayın, ihaleye ilişkin hakedişin ihale makamınca onaylandığı anda meydana geldiği, öte yandan, hakediş belgesinin onaylanmasından önce bu işleme ait fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından söz konusu kurumlara düzenlenecek işçilik bedellerine ilişkin hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği, bir diğer ifade ile hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

 

Ancak, hizmet alımına ilişkin hakediş raporlarının onaylanmasından önce fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

                                  

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ZONGULDAK VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

 

 

Sayı

:

84695066-105[Vuk/229-230]-26538

13.05.2020

Konu

:

Yapı Denetim Firması Tarafından Düzenlenen Faturaların Kurum Kazancı ve KDV Yönünden İndirim Hesaplarına Dahil Edilip Edilmeyeceği

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, tapu sicilinde 65/134 hissesi şirketiniz (S… Ltd. Şti.) adına, 69/134 hissesi ise A… Ltd. Şti. … adına kayıtlı bulunan taşınmaz üzerine şirketiniz ile A… Ltd. Şti. arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapımına başlanılan inşaata ilişkin olarak …. Yapı Denetim Ltd. Şti. ile yapılan 13/1/2014 tarihli Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesinde yapı sahibi olarak "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss." unvanının kullanıldığı, tamamı şirketinizce ödenen yapı denetim hizmet bedeline ilişkin faturaların ... Yapı Denetim Ltd. Şti. tarafından "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss."adına KDV tevkifatına yer verilmemek suretiyle düzenlendiğinden bahisle, söz konusu fatura bedelleri üzerinden KDV tevkifatı yapılıp yapılmayacağı ile söz konusu faturaların şirketinizce kurum kazancının tespitinde ve KDV yönünden indirim hesaplarına dâhil edilip edilemeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

I- VERGİ USUL KANUNU VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki özsermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği,

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı,

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu; üçüncü fıkrasında bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

- 229 uncu maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, faturaya müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarasının yazılmasının mecburi olduğu,

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrası, yapı denetim hizmetinin yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütüleceği ve yapı sahibinin yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil olarak tayin edemeyeceği; 5 inci maddesinin birinci fıkrasında ise yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükümlerine amirdir.

Bunun yanı sıra, mezkûr maddelerdeki müşteri tanımından, malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi anlaşılması gerekmekte olup, faturanın düzenlenmesinde fatura bedelinin kimin tarafından ödendiği hususu önem arz etmemekte, faturanın malı satın alan veya kendisine iş yapılan müşteri adına düzenlenmesi icap etmektedir. 

Ayrıca, Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi uygulamasında kayıtların, esas itibariyle mezkûr Kanun ve ilgili ikincil mevzuatta düzenlenen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi icap etmekte olup, üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikine ilişkin vesikaların/belgelerin mükellef adına düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi halde yapılan harcamanın/giderin gider/maliyet olarak dikkate alınabilmesini teminen kayıtların tevsikinde kullanılabilmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla, yapı denetim hizmetine ilişkin faturanın yapı denetim şirketince hizmet verdiği arsa sahibi/sahipleri adına düzenlenmesi gerektiğinden, yapı denetim şirketinin S… Ltd. Şti. ve A…Ltd. Şti. adına hisseleri oranında iki ayrı fatura düzenlemesi icap etmektedir.

Buna göre, yapı denetim şirketince "S… Ltd. Şti ve Hiss." adına düzenlenen faturalar Vergi Usul Kanunu açısından hiç düzenlenmemiş sayılmaktadır.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (29/1) maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

- (29/3) maddesinde, indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

- (30/d) maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği,

- (34/1) maddesinde, yurtiçinden sağlanan veya ithal edilen mal ve hizmetlere ait KDV'nin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirilebileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, aynı Kanunun 9 uncu maddesinde, gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma konusunda Maliye Bakanlığına verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 1/5/2014 tarihine kadar mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliği, 1/5/2014 tarihinden sonra KDV Genel Uygulama Tebliğinde; tevkifat yapacak kuruluşlar, tevkifat uygulanacak işlemler ve tevkifat oranları belirlenmiş, mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (3.2.6.), KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.2.6.) bölümlerinde; yapı denetim hizmetlerinde tevkifatın oranı ve kapsamı belirtilmiş, yapı denetim firmalarınca verilen yapı denetim hizmetlerinde tevkifat uygulaması ile ilgili diğer hususlara yer verilmiştir.

Buna göre;

- Mülga 117 Seri No.lu KDV Tebliği ile KDV Genel Uygulama Tebliğinin yukarıda belirtilen bölümleri gereğince, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesi ve olayda arsa sahipleri KDV mükellefi olduğundan, düzenlenecek faturalarda gösterilen KDV'nin arsa sahipleri tarafından 9/10 oranında tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.

- Söz konusu Tebliğlerde, yapı denetim hizmet bedelinin yansıtılmasında KDV tevkifatına yönelik herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu itibarla, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesine bağlı olarak, yapı denetim hizmeti bedelinin arsa sahibi diğer firma tarafından yüklenici durumunda olan firmanıza yansıtılması KDV tevkifatına tabi bulunmamaktadır.

- Bu şekilde gerek yapı denetim firması tarafından firmanız adına düzenlenen faturada gösterilen KDV'nin, gerekse inşaat yapılan arsanın diğer sahibi olan firma tarafından firmanız adına düzenlenecek yansıtma faturasında gösterilecek KDV'nin firmanız tarafından indirim konusu yapılabileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ZONGULDAK VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

 

 

Sayı

:

84695066-105[Vuk/229-230]-26538

13.05.2020

Konu

:

Yapı Denetim Firması Tarafından Düzenlenen Faturaların Kurum Kazancı ve KDV Yönünden İndirim Hesaplarına Dahil Edilip Edilmeyeceği

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, tapu sicilinde 65/134 hissesi şirketiniz (S… Ltd. Şti.) adına, 69/134 hissesi ise A… Ltd. Şti. … adına kayıtlı bulunan taşınmaz üzerine şirketiniz ile A… Ltd. Şti. arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapımına başlanılan inşaata ilişkin olarak …. Yapı Denetim Ltd. Şti. ile yapılan 13/1/2014 tarihli Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesinde yapı sahibi olarak "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss." unvanının kullanıldığı, tamamı şirketinizce ödenen yapı denetim hizmet bedeline ilişkin faturaların ... Yapı Denetim Ltd. Şti. tarafından "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss."adına KDV tevkifatına yer verilmemek suretiyle düzenlendiğinden bahisle, söz konusu fatura bedelleri üzerinden KDV tevkifatı yapılıp yapılmayacağı ile söz konusu faturaların şirketinizce kurum kazancının tespitinde ve KDV yönünden indirim hesaplarına dâhil edilip edilemeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

I- VERGİ USUL KANUNU VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki özsermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği,

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı,

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu; üçüncü fıkrasında bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

- 229 uncu maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, faturaya müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarasının yazılmasının mecburi olduğu,

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrası, yapı denetim hizmetinin yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütüleceği ve yapı sahibinin yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil olarak tayin edemeyeceği; 5 inci maddesinin birinci fıkrasında ise yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükümlerine amirdir.

Bunun yanı sıra, mezkûr maddelerdeki müşteri tanımından, malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi anlaşılması gerekmekte olup, faturanın düzenlenmesinde fatura bedelinin kimin tarafından ödendiği hususu önem arz etmemekte, faturanın malı satın alan veya kendisine iş yapılan müşteri adına düzenlenmesi icap etmektedir. 

Ayrıca, Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi uygulamasında kayıtların, esas itibariyle mezkûr Kanun ve ilgili ikincil mevzuatta düzenlenen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi icap etmekte olup, üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikine ilişkin vesikaların/belgelerin mükellef adına düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi halde yapılan harcamanın/giderin gider/maliyet olarak dikkate alınabilmesini teminen kayıtların tevsikinde kullanılabilmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla, yapı denetim hizmetine ilişkin faturanın yapı denetim şirketince hizmet verdiği arsa sahibi/sahipleri adına düzenlenmesi gerektiğinden, yapı denetim şirketinin S… Ltd. Şti. ve A…Ltd. Şti. adına hisseleri oranında iki ayrı fatura düzenlemesi icap etmektedir.

Buna göre, yapı denetim şirketince "S… Ltd. Şti ve Hiss." adına düzenlenen faturalar Vergi Usul Kanunu açısından hiç düzenlenmemiş sayılmaktadır.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (29/1) maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

- (29/3) maddesinde, indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

- (30/d) maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği,

- (34/1) maddesinde, yurtiçinden sağlanan veya ithal edilen mal ve hizmetlere ait KDV'nin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirilebileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, aynı Kanunun 9 uncu maddesinde, gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma konusunda Maliye Bakanlığına verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 1/5/2014 tarihine kadar mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliği, 1/5/2014 tarihinden sonra KDV Genel Uygulama Tebliğinde; tevkifat yapacak kuruluşlar, tevkifat uygulanacak işlemler ve tevkifat oranları belirlenmiş, mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (3.2.6.), KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.2.6.) bölümlerinde; yapı denetim hizmetlerinde tevkifatın oranı ve kapsamı belirtilmiş, yapı denetim firmalarınca verilen yapı denetim hizmetlerinde tevkifat uygulaması ile ilgili diğer hususlara yer verilmiştir.

Buna göre;

- Mülga 117 Seri No.lu KDV Tebliği ile KDV Genel Uygulama Tebliğinin yukarıda belirtilen bölümleri gereğince, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesi ve olayda arsa sahipleri KDV mükellefi olduğundan, düzenlenecek faturalarda gösterilen KDV'nin arsa sahipleri tarafından 9/10 oranında tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.

- Söz konusu Tebliğlerde, yapı denetim hizmet bedelinin yansıtılmasında KDV tevkifatına yönelik herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu itibarla, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesine bağlı olarak, yapı denetim hizmeti bedelinin arsa sahibi diğer firma tarafından yüklenici durumunda olan firmanıza yansıtılması KDV tevkifatına tabi bulunmamaktadır.

- Bu şekilde gerek yapı denetim firması tarafından firmanız adına düzenlenen faturada gösterilen KDV'nin, gerekse inşaat yapılan arsanın diğer sahibi olan firma tarafından firmanız adına düzenlenecek yansıtma faturasında gösterilecek KDV'nin firmanız tarafından indirim konusu yapılabileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ZONGULDAK VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

 

 

Sayı

:

84695066-105[Vuk/229-230]-26538

13.05.2020

Konu

:

Yapı Denetim Firması Tarafından Düzenlenen Faturaların Kurum Kazancı ve KDV Yönünden İndirim Hesaplarına Dahil Edilip Edilmeyeceği

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, tapu sicilinde 65/134 hissesi şirketiniz (S… Ltd. Şti.) adına, 69/134 hissesi ise A… Ltd. Şti. … adına kayıtlı bulunan taşınmaz üzerine şirketiniz ile A… Ltd. Şti. arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapımına başlanılan inşaata ilişkin olarak …. Yapı Denetim Ltd. Şti. ile yapılan 13/1/2014 tarihli Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesinde yapı sahibi olarak "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss." unvanının kullanıldığı, tamamı şirketinizce ödenen yapı denetim hizmet bedeline ilişkin faturaların ... Yapı Denetim Ltd. Şti. tarafından "S… İnş. Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti ve Hiss."adına KDV tevkifatına yer verilmemek suretiyle düzenlendiğinden bahisle, söz konusu fatura bedelleri üzerinden KDV tevkifatı yapılıp yapılmayacağı ile söz konusu faturaların şirketinizce kurum kazancının tespitinde ve KDV yönünden indirim hesaplarına dâhil edilip edilemeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

I- VERGİ USUL KANUNU VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki özsermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği,

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı,

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu; üçüncü fıkrasında bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

- 229 uncu maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, faturaya müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarasının yazılmasının mecburi olduğu,

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı

hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrası, yapı denetim hizmetinin yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütüleceği ve yapı sahibinin yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil olarak tayin edemeyeceği; 5 inci maddesinin birinci fıkrasında ise yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükümlerine amirdir.

Bunun yanı sıra, mezkûr maddelerdeki müşteri tanımından, malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi anlaşılması gerekmekte olup, faturanın düzenlenmesinde fatura bedelinin kimin tarafından ödendiği hususu önem arz etmemekte, faturanın malı satın alan veya kendisine iş yapılan müşteri adına düzenlenmesi icap etmektedir. 

Ayrıca, Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi uygulamasında kayıtların, esas itibariyle mezkûr Kanun ve ilgili ikincil mevzuatta düzenlenen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi icap etmekte olup, üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikine ilişkin vesikaların/belgelerin mükellef adına düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi halde yapılan harcamanın/giderin gider/maliyet olarak dikkate alınabilmesini teminen kayıtların tevsikinde kullanılabilmesi mümkün değildir.

Dolayısıyla, yapı denetim hizmetine ilişkin faturanın yapı denetim şirketince hizmet verdiği arsa sahibi/sahipleri adına düzenlenmesi gerektiğinden, yapı denetim şirketinin S… Ltd. Şti. ve A…Ltd. Şti. adına hisseleri oranında iki ayrı fatura düzenlemesi icap etmektedir.

Buna göre, yapı denetim şirketince "S… Ltd. Şti ve Hiss." adına düzenlenen faturalar Vergi Usul Kanunu açısından hiç düzenlenmemiş sayılmaktadır.

II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (29/1) maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

- (29/3) maddesinde, indirim hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

- (30/d) maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği,

- (34/1) maddesinde, yurtiçinden sağlanan veya ithal edilen mal ve hizmetlere ait KDV'nin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirilebileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, aynı Kanunun 9 uncu maddesinde, gerekli görülen hallerde vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma konusunda Maliye Bakanlığına verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 1/5/2014 tarihine kadar mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliği, 1/5/2014 tarihinden sonra KDV Genel Uygulama Tebliğinde; tevkifat yapacak kuruluşlar, tevkifat uygulanacak işlemler ve tevkifat oranları belirlenmiş, mülga 117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (3.2.6.), KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.2.6.) bölümlerinde; yapı denetim hizmetlerinde tevkifatın oranı ve kapsamı belirtilmiş, yapı denetim firmalarınca verilen yapı denetim hizmetlerinde tevkifat uygulaması ile ilgili diğer hususlara yer verilmiştir.

Buna göre;

- Mülga 117 Seri No.lu KDV Tebliği ile KDV Genel Uygulama Tebliğinin yukarıda belirtilen bölümleri gereğince, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesi ve olayda arsa sahipleri KDV mükellefi olduğundan, düzenlenecek faturalarda gösterilen KDV'nin arsa sahipleri tarafından 9/10 oranında tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.

- Söz konusu Tebliğlerde, yapı denetim hizmet bedelinin yansıtılmasında KDV tevkifatına yönelik herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu itibarla, yapı denetim firması tarafından arsa sahipleri adına ayrı ayrı fatura düzenlenmesine bağlı olarak, yapı denetim hizmeti bedelinin arsa sahibi diğer firma tarafından yüklenici durumunda olan firmanıza yansıtılması KDV tevkifatına tabi bulunmamaktadır.

- Bu şekilde gerek yapı denetim firması tarafından firmanız adına düzenlenen faturada gösterilen KDV'nin, gerekse inşaat yapılan arsanın diğer sahibi olan firma tarafından firmanız adına düzenlenecek yansıtma faturasında gösterilecek KDV'nin firmanız tarafından indirim konusu yapılabileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:



T.C.YALOVA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

42152853-105[0110110148]-E.5576

08.05.2020

Konu

:

Döviz Alım Satımına Ek Olarak Yapılan Altın Alım Satımında Ödemelerin Nasıl Yapılacağı

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, yetkili döviz müessesenizde dövizin yanı sıra altın alım satım faaliyetiyle de iştigal ettiğinizden bahisle, 7.000TL'yi aşan altın alım satım işlemlerine ait tahsilat ve ödemelerinizin banka ve özel finans kurumları aracılığı ile yapma zorunluluğunuz bulunup bulunmadığı hususunda Defterdarlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi hükmüne göre, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kağıtların tevsiki mecburidir.

Mezkûr Kanunun mükerrer 257 nci maddesinde, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme hususlarında Bakanlığımıza yetki verilmiştir.

Bu yetkiye dayanılarak tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar (5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.) tarafından düzenlenen belgelerle tevsiki uygulamasının usul ve esasları 469, 479 ve 480 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmiştir. Bahse konu Genel Tebliğde, tevsik zorunluluğu kapsamında değerlendirilecek tahsilat ve ödemeler ile değerlendirilmeyecek tahsilat ve ödemelere açık bir şekilde yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarların, serbest meslek erbabının, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarların, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin ve vergiden muaf esnafın, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemeleri girmekte olup, yine mezkûr Tebliğin (4.2) bölümünde belirlenen tahsilat ve ödemeler ise tevsik zorunluluğu dışında tutulmuştur.

Buna göre, mezkûr Tebliğin (4.2) bölümü kapsamında olmayan, altın alım satım işlemlerinizin 7.000 TL'yi aşması halinde, tahsilat ve ödemelerinizin, bahse konu Genel Tebliğde belirlenen usul ve esaslar dahilinde aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması zorunlu olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi kapsamında ceza tatbik edileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:



T.C.YALOVA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

42152853-105[0110110148]-E.5576

08.05.2020

Konu

:

Döviz Alım Satımına Ek Olarak Yapılan Altın Alım Satımında Ödemelerin Nasıl Yapılacağı

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, yetkili döviz müessesenizde dövizin yanı sıra altın alım satım faaliyetiyle de iştigal ettiğinizden bahisle, 7.000TL'yi aşan altın alım satım işlemlerine ait tahsilat ve ödemelerinizin banka ve özel finans kurumları aracılığı ile yapma zorunluluğunuz bulunup bulunmadığı hususunda Defterdarlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi hükmüne göre, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kağıtların tevsiki mecburidir.

Mezkûr Kanunun mükerrer 257 nci maddesinde, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme hususlarında Bakanlığımıza yetki verilmiştir.

Bu yetkiye dayanılarak tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar (5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.) tarafından düzenlenen belgelerle tevsiki uygulamasının usul ve esasları 469, 479 ve 480 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmiştir. Bahse konu Genel Tebliğde, tevsik zorunluluğu kapsamında değerlendirilecek tahsilat ve ödemeler ile değerlendirilmeyecek tahsilat ve ödemelere açık bir şekilde yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarların, serbest meslek erbabının, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarların, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin ve vergiden muaf esnafın, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemeleri girmekte olup, yine mezkûr Tebliğin (4.2) bölümünde belirlenen tahsilat ve ödemeler ise tevsik zorunluluğu dışında tutulmuştur.

Buna göre, mezkûr Tebliğin (4.2) bölümü kapsamında olmayan, altın alım satım işlemlerinizin 7.000 TL'yi aşması halinde, tahsilat ve ödemelerinizin, bahse konu Genel Tebliğde belirlenen usul ve esaslar dahilinde aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması zorunlu olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi kapsamında ceza tatbik edileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:



T.C.YALOVA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

42152853-105[0110110148]-E.5576

08.05.2020

Konu

:

Döviz Alım Satımına Ek Olarak Yapılan Altın Alım Satımında Ödemelerin Nasıl Yapılacağı

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, yetkili döviz müessesenizde dövizin yanı sıra altın alım satım faaliyetiyle de iştigal ettiğinizden bahisle, 7.000TL'yi aşan altın alım satım işlemlerine ait tahsilat ve ödemelerinizin banka ve özel finans kurumları aracılığı ile yapma zorunluluğunuz bulunup bulunmadığı hususunda Defterdarlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesi hükmüne göre, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kağıtların tevsiki mecburidir.

Mezkûr Kanunun mükerrer 257 nci maddesinde, mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme hususlarında Bakanlığımıza yetki verilmiştir.

Bu yetkiye dayanılarak tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar (5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.) tarafından düzenlenen belgelerle tevsiki uygulamasının usul ve esasları 469, 479 ve 480 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmiştir. Bahse konu Genel Tebliğde, tevsik zorunluluğu kapsamında değerlendirilecek tahsilat ve ödemeler ile değerlendirilmeyecek tahsilat ve ödemelere açık bir şekilde yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarların, serbest meslek erbabının, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarların, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin ve vergiden muaf esnafın, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemeleri girmekte olup, yine mezkûr Tebliğin (4.2) bölümünde belirlenen tahsilat ve ödemeler ise tevsik zorunluluğu dışında tutulmuştur.

Buna göre, mezkûr Tebliğin (4.2) bölümü kapsamında olmayan, altın alım satım işlemlerinizin 7.000 TL'yi aşması halinde, tahsilat ve ödemelerinizin, bahse konu Genel Tebliğde belirlenen usul ve esaslar dahilinde aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması zorunlu olup, bu zorunluluğa uyulmaması halinde Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi kapsamında ceza tatbik edileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6150]-E.135468

22.04.2020

Konu

:

İkinci el oto alım satım işinde belge düzeni.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; ikinci el araç alış satış faaliyeti ile uğraştığınız, araç alım satımlarınızda aracın satış bedelinin söz konusu aracın alış bedelinin altında kalmasından bahisle zarar ettiğinizi belirterek, bu satış işlemi için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, fatura düzenlenecek ise fatura içeriği tutarın beyannamenin hangi bölümüne yazılacağı ve KDV matrahının ne olacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün istenildiği anlaşılmıştır.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bu bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne surette olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

- (23/f) maddesinde, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu,

- (27/2) maddesinde bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de matrah olarak emsal bedel veya emsal ücretin esas alınacağı

hüküm altına alınmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/A-4.9) bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.

KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir." açıklamaları yer almaktadır.

Buna göre, 3065 sayılı Kanunun (23/f) maddesinde belirtilen şartlar dahilinde alınan ikinci el motorlu kara taşıtının, emsal bedelinden düşük olmamak kaydıyla alış bedelinden daha düşük bir bedelle satılması durumunda KDV hesaplanmasını gerektirecek bir matrah oluşmadığından bu satış işlemi dolayısıyla KDV hesaplanmasına gerek bulunmamakta olup, söz konusu satışa ilişkin alış bedelinin beyannamenin "Sonuç Hesapları" kulakçığındaki "Özel Matrah Şekline Tabi İşlemlerde Matraha Dahil Olmayan Bedel" satırında gösterilmesi gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların, esas itibarıyla, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, mezkûr Kanunun;

- 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir.",

- 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2019 yılı için 1.200, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2019 yılı için 1.200, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, söz konusu araç satışlarınıza ilişkin olarak gerçek satış bedeli üzerinden alıcılar adına, genel hükümler çerçevesinde, fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, faturada KDV hesaplanmama gerekçesine ilişkin olarak faturanın uygun bir yerinde gerekli açıklamaya ayrıca yer verilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6150]-E.135468

22.04.2020

Konu

:

İkinci el oto alım satım işinde belge düzeni.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; ikinci el araç alış satış faaliyeti ile uğraştığınız, araç alım satımlarınızda aracın satış bedelinin söz konusu aracın alış bedelinin altında kalmasından bahisle zarar ettiğinizi belirterek, bu satış işlemi için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, fatura düzenlenecek ise fatura içeriği tutarın beyannamenin hangi bölümüne yazılacağı ve KDV matrahının ne olacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün istenildiği anlaşılmıştır.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bu bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne surette olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

- (23/f) maddesinde, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu,

- (27/2) maddesinde bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de matrah olarak emsal bedel veya emsal ücretin esas alınacağı

hüküm altına alınmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/A-4.9) bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.

KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir." açıklamaları yer almaktadır.

Buna göre, 3065 sayılı Kanunun (23/f) maddesinde belirtilen şartlar dahilinde alınan ikinci el motorlu kara taşıtının, emsal bedelinden düşük olmamak kaydıyla alış bedelinden daha düşük bir bedelle satılması durumunda KDV hesaplanmasını gerektirecek bir matrah oluşmadığından bu satış işlemi dolayısıyla KDV hesaplanmasına gerek bulunmamakta olup, söz konusu satışa ilişkin alış bedelinin beyannamenin "Sonuç Hesapları" kulakçığındaki "Özel Matrah Şekline Tabi İşlemlerde Matraha Dahil Olmayan Bedel" satırında gösterilmesi gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların, esas itibarıyla, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, mezkûr Kanunun;

- 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir.",

- 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2019 yılı için 1.200, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2019 yılı için 1.200, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, söz konusu araç satışlarınıza ilişkin olarak gerçek satış bedeli üzerinden alıcılar adına, genel hükümler çerçevesinde, fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, faturada KDV hesaplanmama gerekçesine ilişkin olarak faturanın uygun bir yerinde gerekli açıklamaya ayrıca yer verilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6150]-E.135468

22.04.2020

Konu

:

İkinci el oto alım satım işinde belge düzeni.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; ikinci el araç alış satış faaliyeti ile uğraştığınız, araç alım satımlarınızda aracın satış bedelinin söz konusu aracın alış bedelinin altında kalmasından bahisle zarar ettiğinizi belirterek, bu satış işlemi için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, fatura düzenlenecek ise fatura içeriği tutarın beyannamenin hangi bölümüne yazılacağı ve KDV matrahının ne olacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün istenildiği anlaşılmıştır.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bu bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne surette olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

- (23/f) maddesinde, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu,

- (27/2) maddesinde bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de matrah olarak emsal bedel veya emsal ücretin esas alınacağı

hüküm altına alınmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/A-4.9) bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.

KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir." açıklamaları yer almaktadır.

Buna göre, 3065 sayılı Kanunun (23/f) maddesinde belirtilen şartlar dahilinde alınan ikinci el motorlu kara taşıtının, emsal bedelinden düşük olmamak kaydıyla alış bedelinden daha düşük bir bedelle satılması durumunda KDV hesaplanmasını gerektirecek bir matrah oluşmadığından bu satış işlemi dolayısıyla KDV hesaplanmasına gerek bulunmamakta olup, söz konusu satışa ilişkin alış bedelinin beyannamenin "Sonuç Hesapları" kulakçığındaki "Özel Matrah Şekline Tabi İşlemlerde Matraha Dahil Olmayan Bedel" satırında gösterilmesi gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların, esas itibarıyla, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak kullanılma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, mezkûr Kanunun;

- 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde; "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir.",

- 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2019 yılı için 1.200, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2019 yılı için 1.200, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, söz konusu araç satışlarınıza ilişkin olarak gerçek satış bedeli üzerinden alıcılar adına, genel hükümler çerçevesinde, fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, faturada KDV hesaplanmama gerekçesine ilişkin olarak faturanın uygun bir yerinde gerekli açıklamaya ayrıca yer verilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6397]-E.135461

22.04.2020

Konu

:

Taşıma İrsaliyesi ekine eklenen liste hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; aynı gün içerisinde çok sayıda farklı adreste bulunan alıcıya eşya taşıdığınızdan bahisle firmanızda hali hazırda bulunan anlaşmalı matbaa aracılığı ile basılan taşıma irsaliyelerinin üzerine "Ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılarak tek bir irsaliye düzenlenmek istendiği belirtilerek, taşıma irsaliyesine ek olarak düzenlenecek listenin, anlaşmalı matbaalara bastırılmış matbu belge kullanılmaksızın, listede yazılması zorunlu bilgileri ihtiva edecek şekilde A4 kağıtlar kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinin mümkün olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu, bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların ise esas itibariyle Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde, "A) Taşıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için, 209'uncu maddede yazılı bilgilerle, sürücünün ad ve soyadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşımayı yapan nezdinde saklanır. Bu bent hükmü nakliye komisyoncuları ile acenteleri de kapsar." hükümleri yer almakta olup, söz konusu hükümlerin uygulamasına ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (F) bölümünde, "Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin (A) bendinde belirtildiği üzere, ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için düzenleyenin adı-soyadı, malın ambara giriş tarihi, malın cinsi, miktarı, malın kimin tarafından tevdi edildiği, tevdi edenin vergi dairesi ve vergi kimlik numarası, malın nereye ve kime gönderildiği, alınan nakliye ücreti tutarı, sürücünün adı-soyadı, vergi dairesi ve vergi kimlik numarası ile aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye (Taşıma İrsaliyesi) kullanmak zorundadırlar.

Ancak, bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren, Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşınması sırasında tek bir "Taşıma İrsaliyesi" düzenlenmesi ve irsaliyenin "alıcı adresi" bölümüne de "ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılması uygun görülmüştür.

Taşıma irsaliyesine eklenecek listede, taşıma irsaliyesinin seri ve sıra numarası, göndericinin adı-soyadı, unvanı, gönderinin cinsi ve miktarı (adet, ağırlık vb.), alıcının adı-soyadı ve gönderinin varış merkezi ile ücreti yer alacaktır." açıklaması/düzenlemesi yapılmıştır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C/7) bölümü ile nakliyat/taşıma ambarlarına, nakledilmek üzere getirilen malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında "ambar tesellüm fişi" düzenleme zorunluluğu getirilmiş olup, söz konusu belge uygulamasına ilişkin olarak;

- Mezkûr Genel Tebliğin (C/7) bölümünde, "

Nakliyat ambarlarında malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında aşağıdaki belgeyi düzenlemeleri uygun görülmüştür.

Nakliyat ambarları, daha sonra nakledilmek üzere ambara teslim edilen mallar için aşağıdaki bilgileri ihtiva eden müteselsil seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilen üç nüsha ambar tesellüm fişi düzenliyeceklerdir. Bu şekilde fiş düzenlenmesi halinde fişin bir nüshası malı taşıttırana, bir nüshası malı taşıyan aracın sürücüsüne verilir ve bir nüshası da nakliyat ambarlarında saklanır. Fişin taşıttıran nezdinde kalan nüshası taşıma irsaliyesi örneği yerine geçer.

Buna göre, ambar tesellüm fişiyle ambara tevdi edilen mallardan birden fazla kişiye ait olanların tek bir taşıt veya birden fazla taşıtta taşınması suretiyle ambarlardan çıkışı sırasında malların taşınan şahısların ve alıcılarının ad ve soyadları ayrı ayrı sütunlarda gösterilen ve taşıma irsaliyesinde bulunması zorunlu olan diğer bilgileri de ihtiva eden liste şeklinde düzenlenecek bir taşıma irsaliyesi kullanılacaktır. Ayrıca, liste şeklinde düzenlenecek taşıma irsaliyesine tesellüm fişlerinin bir örneği ile, malı taşınan tarafından düzenlenen sevk irsaliyesinin de eklenmesi zorunludur.

Bir taşıtla sadece bir kişiye ait malın ambar girişi yapılmadan taşınması halinde ise ambar tesellüm fişi düzenlenmesine gerek bulunmayıp, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca sadece taşıma irsaliyesi ve malı taşınan veya malı taşıttıran tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekir.

Diğer taraftan, gerek ambar tesellüm fişleri ve gerekse toplu şekilde düzenlenen taşıma irsaliyesinin; Vergi Usul Kanunu uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan Belgelerin Basım ve Dağıtımı Hakkında Yönetmelik ile 159 ve 164 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde belirtilen esaslara uyulmak şartıyla anlaşmalı matbaalara bastırılarak veya noter tasdikli olarak kullanılması gerekmektedir.

",

 düzenlemeleri yer almaktadır.

Buna göre, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşıması sırasında 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen şekilde taşıma irsaliyesi düzenlemeniz mümkün bulunmaktadır. Ancak, farklı yerlere yaptığınız taşımalarda her bir araçta bulunan eşyanın bir alıcıya taşınması halinde her bir araçta bulunan eşya için ayrı ayrı taşıma irsaliyesi düzenleneceği tabiidir.

Öte yandan, ambar tesellüm fişi düzenlemek zorunda olmayanlar tarafından söz konusu Tebliğ kapsamında aynı gün içerisinde birden çok alıcıya eşya taşınması durumunda taşıma irsaliyesine eklenecek olan listenin düzenlenmesinde, yer verilmesi zorunlu bilgilere ilişkin alanları içerecek şekilde mükellefler tarafından anlaşmalı matbaalarda basımı yapılan belgenin kullanılacağına ilişkin olarak mevzuatımızda bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu listenin, yukarıda belirtilen bilgileri ihtiva edecek şekilde, A4 kağıdı kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinde Vergi Usul Kanunu ve ilgili ikincil mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamına giren nakliye/taşıma işleri için ilgili nakliye/taşıma ambarları tarafından mezkur Tebliğde belirtildiği şekilde ambar tesellüm fişi ve taşıma irsaliyesinin düzenlenmesi gerekmekte olup, liste şeklinde düzenlenecek bu irsaliyenin ekine düzenlenen ambar tesellüm fişlerinin ve sevk irsaliyelerinin eklenmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6397]-E.135461

22.04.2020

Konu

:

Taşıma İrsaliyesi ekine eklenen liste hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; aynı gün içerisinde çok sayıda farklı adreste bulunan alıcıya eşya taşıdığınızdan bahisle firmanızda hali hazırda bulunan anlaşmalı matbaa aracılığı ile basılan taşıma irsaliyelerinin üzerine "Ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılarak tek bir irsaliye düzenlenmek istendiği belirtilerek, taşıma irsaliyesine ek olarak düzenlenecek listenin, anlaşmalı matbaalara bastırılmış matbu belge kullanılmaksızın, listede yazılması zorunlu bilgileri ihtiva edecek şekilde A4 kağıtlar kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinin mümkün olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu, bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların ise esas itibariyle Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde, "A) Taşıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için, 209'uncu maddede yazılı bilgilerle, sürücünün ad ve soyadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşımayı yapan nezdinde saklanır. Bu bent hükmü nakliye komisyoncuları ile acenteleri de kapsar." hükümleri yer almakta olup, söz konusu hükümlerin uygulamasına ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (F) bölümünde, "Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin (A) bendinde belirtildiği üzere, ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için düzenleyenin adı-soyadı, malın ambara giriş tarihi, malın cinsi, miktarı, malın kimin tarafından tevdi edildiği, tevdi edenin vergi dairesi ve vergi kimlik numarası, malın nereye ve kime gönderildiği, alınan nakliye ücreti tutarı, sürücünün adı-soyadı, vergi dairesi ve vergi kimlik numarası ile aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye (Taşıma İrsaliyesi) kullanmak zorundadırlar.

Ancak, bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren, Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşınması sırasında tek bir "Taşıma İrsaliyesi" düzenlenmesi ve irsaliyenin "alıcı adresi" bölümüne de "ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılması uygun görülmüştür.

Taşıma irsaliyesine eklenecek listede, taşıma irsaliyesinin seri ve sıra numarası, göndericinin adı-soyadı, unvanı, gönderinin cinsi ve miktarı (adet, ağırlık vb.), alıcının adı-soyadı ve gönderinin varış merkezi ile ücreti yer alacaktır." açıklaması/düzenlemesi yapılmıştır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C/7) bölümü ile nakliyat/taşıma ambarlarına, nakledilmek üzere getirilen malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında "ambar tesellüm fişi" düzenleme zorunluluğu getirilmiş olup, söz konusu belge uygulamasına ilişkin olarak;

- Mezkûr Genel Tebliğin (C/7) bölümünde, "

Nakliyat ambarlarında malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında aşağıdaki belgeyi düzenlemeleri uygun görülmüştür.

Nakliyat ambarları, daha sonra nakledilmek üzere ambara teslim edilen mallar için aşağıdaki bilgileri ihtiva eden müteselsil seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilen üç nüsha ambar tesellüm fişi düzenliyeceklerdir. Bu şekilde fiş düzenlenmesi halinde fişin bir nüshası malı taşıttırana, bir nüshası malı taşıyan aracın sürücüsüne verilir ve bir nüshası da nakliyat ambarlarında saklanır. Fişin taşıttıran nezdinde kalan nüshası taşıma irsaliyesi örneği yerine geçer.

Buna göre, ambar tesellüm fişiyle ambara tevdi edilen mallardan birden fazla kişiye ait olanların tek bir taşıt veya birden fazla taşıtta taşınması suretiyle ambarlardan çıkışı sırasında malların taşınan şahısların ve alıcılarının ad ve soyadları ayrı ayrı sütunlarda gösterilen ve taşıma irsaliyesinde bulunması zorunlu olan diğer bilgileri de ihtiva eden liste şeklinde düzenlenecek bir taşıma irsaliyesi kullanılacaktır. Ayrıca, liste şeklinde düzenlenecek taşıma irsaliyesine tesellüm fişlerinin bir örneği ile, malı taşınan tarafından düzenlenen sevk irsaliyesinin de eklenmesi zorunludur.

Bir taşıtla sadece bir kişiye ait malın ambar girişi yapılmadan taşınması halinde ise ambar tesellüm fişi düzenlenmesine gerek bulunmayıp, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca sadece taşıma irsaliyesi ve malı taşınan veya malı taşıttıran tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekir.

Diğer taraftan, gerek ambar tesellüm fişleri ve gerekse toplu şekilde düzenlenen taşıma irsaliyesinin; Vergi Usul Kanunu uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan Belgelerin Basım ve Dağıtımı Hakkında Yönetmelik ile 159 ve 164 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde belirtilen esaslara uyulmak şartıyla anlaşmalı matbaalara bastırılarak veya noter tasdikli olarak kullanılması gerekmektedir.

",

 düzenlemeleri yer almaktadır.

Buna göre, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşıması sırasında 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen şekilde taşıma irsaliyesi düzenlemeniz mümkün bulunmaktadır. Ancak, farklı yerlere yaptığınız taşımalarda her bir araçta bulunan eşyanın bir alıcıya taşınması halinde her bir araçta bulunan eşya için ayrı ayrı taşıma irsaliyesi düzenleneceği tabiidir.

Öte yandan, ambar tesellüm fişi düzenlemek zorunda olmayanlar tarafından söz konusu Tebliğ kapsamında aynı gün içerisinde birden çok alıcıya eşya taşınması durumunda taşıma irsaliyesine eklenecek olan listenin düzenlenmesinde, yer verilmesi zorunlu bilgilere ilişkin alanları içerecek şekilde mükellefler tarafından anlaşmalı matbaalarda basımı yapılan belgenin kullanılacağına ilişkin olarak mevzuatımızda bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu listenin, yukarıda belirtilen bilgileri ihtiva edecek şekilde, A4 kağıdı kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinde Vergi Usul Kanunu ve ilgili ikincil mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamına giren nakliye/taşıma işleri için ilgili nakliye/taşıma ambarları tarafından mezkur Tebliğde belirtildiği şekilde ambar tesellüm fişi ve taşıma irsaliyesinin düzenlenmesi gerekmekte olup, liste şeklinde düzenlenecek bu irsaliyenin ekine düzenlenen ambar tesellüm fişlerinin ve sevk irsaliyelerinin eklenmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

67854564-105[1741-6397]-E.135461

22.04.2020

Konu

:

Taşıma İrsaliyesi ekine eklenen liste hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; aynı gün içerisinde çok sayıda farklı adreste bulunan alıcıya eşya taşıdığınızdan bahisle firmanızda hali hazırda bulunan anlaşmalı matbaa aracılığı ile basılan taşıma irsaliyelerinin üzerine "Ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılarak tek bir irsaliye düzenlenmek istendiği belirtilerek, taşıma irsaliyesine ek olarak düzenlenecek listenin, anlaşmalı matbaalara bastırılmış matbu belge kullanılmaksızın, listede yazılması zorunlu bilgileri ihtiva edecek şekilde A4 kağıtlar kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinin mümkün olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu, bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgelerin vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmış olup, söz konusu kayıtların ise esas itibariyle Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanma zorunluluğu getirilen belgelerden uygun olanı ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde, "A) Taşıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için, 209'uncu maddede yazılı bilgilerle, sürücünün ad ve soyadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşımayı yapan nezdinde saklanır. Bu bent hükmü nakliye komisyoncuları ile acenteleri de kapsar." hükümleri yer almakta olup, söz konusu hükümlerin uygulamasına ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (F) bölümünde, "Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinin (A) bendinde belirtildiği üzere, ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler naklettikleri eşya için düzenleyenin adı-soyadı, malın ambara giriş tarihi, malın cinsi, miktarı, malın kimin tarafından tevdi edildiği, tevdi edenin vergi dairesi ve vergi kimlik numarası, malın nereye ve kime gönderildiği, alınan nakliye ücreti tutarı, sürücünün adı-soyadı, vergi dairesi ve vergi kimlik numarası ile aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye (Taşıma İrsaliyesi) kullanmak zorundadırlar.

Ancak, bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren, Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşınması sırasında tek bir "Taşıma İrsaliyesi" düzenlenmesi ve irsaliyenin "alıcı adresi" bölümüne de "ekli listedeki muhtelif müşteriler" ibaresinin yazılması uygun görülmüştür.

Taşıma irsaliyesine eklenecek listede, taşıma irsaliyesinin seri ve sıra numarası, göndericinin adı-soyadı, unvanı, gönderinin cinsi ve miktarı (adet, ağırlık vb.), alıcının adı-soyadı ve gönderinin varış merkezi ile ücreti yer alacaktır." açıklaması/düzenlemesi yapılmıştır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C/7) bölümü ile nakliyat/taşıma ambarlarına, nakledilmek üzere getirilen malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında "ambar tesellüm fişi" düzenleme zorunluluğu getirilmiş olup, söz konusu belge uygulamasına ilişkin olarak;

- Mezkûr Genel Tebliğin (C/7) bölümünde, "

Nakliyat ambarlarında malın ambara girişi ile sevki arasında zaman farkının bulunduğu ve birden fazla kişinin mallarının bir arabayla taşımasının söz konusu olduğu durumlarda nakliyat ambarlarının malın ambara girişi sırasında aşağıdaki belgeyi düzenlemeleri uygun görülmüştür.

Nakliyat ambarları, daha sonra nakledilmek üzere ambara teslim edilen mallar için aşağıdaki bilgileri ihtiva eden müteselsil seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilen üç nüsha ambar tesellüm fişi düzenliyeceklerdir. Bu şekilde fiş düzenlenmesi halinde fişin bir nüshası malı taşıttırana, bir nüshası malı taşıyan aracın sürücüsüne verilir ve bir nüshası da nakliyat ambarlarında saklanır. Fişin taşıttıran nezdinde kalan nüshası taşıma irsaliyesi örneği yerine geçer.

Buna göre, ambar tesellüm fişiyle ambara tevdi edilen mallardan birden fazla kişiye ait olanların tek bir taşıt veya birden fazla taşıtta taşınması suretiyle ambarlardan çıkışı sırasında malların taşınan şahısların ve alıcılarının ad ve soyadları ayrı ayrı sütunlarda gösterilen ve taşıma irsaliyesinde bulunması zorunlu olan diğer bilgileri de ihtiva eden liste şeklinde düzenlenecek bir taşıma irsaliyesi kullanılacaktır. Ayrıca, liste şeklinde düzenlenecek taşıma irsaliyesine tesellüm fişlerinin bir örneği ile, malı taşınan tarafından düzenlenen sevk irsaliyesinin de eklenmesi zorunludur.

Bir taşıtla sadece bir kişiye ait malın ambar girişi yapılmadan taşınması halinde ise ambar tesellüm fişi düzenlenmesine gerek bulunmayıp, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca sadece taşıma irsaliyesi ve malı taşınan veya malı taşıttıran tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekir.

Diğer taraftan, gerek ambar tesellüm fişleri ve gerekse toplu şekilde düzenlenen taşıma irsaliyesinin; Vergi Usul Kanunu uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan Belgelerin Basım ve Dağıtımı Hakkında Yönetmelik ile 159 ve 164 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde belirtilen esaslara uyulmak şartıyla anlaşmalı matbaalara bastırılarak veya noter tasdikli olarak kullanılması gerekmektedir.

",

 düzenlemeleri yer almaktadır.

Buna göre, farklı adreslerde bulunan birden çok alıcıya eşya taşıması sırasında 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen şekilde taşıma irsaliyesi düzenlemeniz mümkün bulunmaktadır. Ancak, farklı yerlere yaptığınız taşımalarda her bir araçta bulunan eşyanın bir alıcıya taşınması halinde her bir araçta bulunan eşya için ayrı ayrı taşıma irsaliyesi düzenleneceği tabiidir.

Öte yandan, ambar tesellüm fişi düzenlemek zorunda olmayanlar tarafından söz konusu Tebliğ kapsamında aynı gün içerisinde birden çok alıcıya eşya taşınması durumunda taşıma irsaliyesine eklenecek olan listenin düzenlenmesinde, yer verilmesi zorunlu bilgilere ilişkin alanları içerecek şekilde mükellefler tarafından anlaşmalı matbaalarda basımı yapılan belgenin kullanılacağına ilişkin olarak mevzuatımızda bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu listenin, yukarıda belirtilen bilgileri ihtiva edecek şekilde, A4 kağıdı kullanılarak tarafınızca düzenlenmesinde Vergi Usul Kanunu ve ilgili ikincil mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamına giren nakliye/taşıma işleri için ilgili nakliye/taşıma ambarları tarafından mezkur Tebliğde belirtildiği şekilde ambar tesellüm fişi ve taşıma irsaliyesinin düzenlenmesi gerekmekte olup, liste şeklinde düzenlenecek bu irsaliyenin ekine düzenlenen ambar tesellüm fişlerinin ve sevk irsaliyelerinin eklenmesi gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22497]-E.322849

31.03.2020

Konu

:

Fatura asılları yerine fotokopilerinin muhasebe arşivinde bulundurulmasının cezai müeyyideye neden olup olmadığı.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; danışmanlık faaliyeti yürüttüğünüz ve bu kapsamda uluslararası danışmanlık hizmeti verirken yurt dışında yapmış olduğunuz çeşitli giderlerin Katma Değer Vergi (KDV) iadesini ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke vergi dairelerinden talep ettiğiniz, söz konusu iade başvurusunda harcamaya konu olan faturaların asıllarının yabancı ülke vergi dairesi tarafından istenildiği, bunun üzerine "Avrupa Birliğinin 6, 8, 13 No.lu KDV direktifleri doğrultusunda ilgili ülkeden KDV tahsili amacı ile bu faturaların aslı, iade edilmek üzere VAT ilgili vergi dairesi tarafına gönderilmiştir." ibareli bir tutanak düzenleyerek ilgili ülke vergi dairelerine fatura asıllarını teslim ettiğiniz ve muhasebe arşivinizde fatura asıllarının yerine fotokopilerini bıraktığınız belirtilerek tarafınızca yapılan işlemin cezai müeyyideye neden olup olmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 253 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 254 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olmayanlar. 232, 234 ve 235'inci maddeler mucibince almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 256 ncı maddesinde, "Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutmak mecburiyetinde olanlar, defter kayıtlarına esas mezkûr Kanun gereğince kullanılma zorunluluğu olan belgeleri, esas itibarıyla, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek ve muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar.

Bunun yanı sıra, uluslararası faaliyet gösteren mükelleflerce yurt dışında yapılan çeşitli giderlere ait KDV'nin, ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke yetkili mercilerinden iadesinin talep edilmesi kapsamında, iadeye konu KDV'yi ihtiva eden faturaların asıllarının, gerekli işlemler tamamlandıktan sonra geri alınmak koşuluyla, bahse konu mercilere teslim/ibraz edilmesi halinde, söz konusu faturaların şirketinize geri verilmesine kadar, fatura asılları yerine fotokopilerinin muhafaza edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, fatura asıllarının ibraz edildiği yetkili merci ile düzenlenen tutanağın, ibraz edilen faturalara ilişkin bilgileri ihtiva edecek şekilde düzenlenmesi ve bu faturalara ait fotokopilerle birlikte muhafaza edilmesi icap etmektedir.

Diğer taraftan, yetkili memurlar ve inceleme elemanlarınca, söz konusu belgelerin ibrazının istenildiği durumlarda, verilecek süre içerisinde, söz konusu faturaların asıllarını ibraz etmeniz gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22497]-E.322849

31.03.2020

Konu

:

Fatura asılları yerine fotokopilerinin muhasebe arşivinde bulundurulmasının cezai müeyyideye neden olup olmadığı.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; danışmanlık faaliyeti yürüttüğünüz ve bu kapsamda uluslararası danışmanlık hizmeti verirken yurt dışında yapmış olduğunuz çeşitli giderlerin Katma Değer Vergi (KDV) iadesini ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke vergi dairelerinden talep ettiğiniz, söz konusu iade başvurusunda harcamaya konu olan faturaların asıllarının yabancı ülke vergi dairesi tarafından istenildiği, bunun üzerine "Avrupa Birliğinin 6, 8, 13 No.lu KDV direktifleri doğrultusunda ilgili ülkeden KDV tahsili amacı ile bu faturaların aslı, iade edilmek üzere VAT ilgili vergi dairesi tarafına gönderilmiştir." ibareli bir tutanak düzenleyerek ilgili ülke vergi dairelerine fatura asıllarını teslim ettiğiniz ve muhasebe arşivinizde fatura asıllarının yerine fotokopilerini bıraktığınız belirtilerek tarafınızca yapılan işlemin cezai müeyyideye neden olup olmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 253 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 254 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olmayanlar. 232, 234 ve 235'inci maddeler mucibince almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 256 ncı maddesinde, "Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutmak mecburiyetinde olanlar, defter kayıtlarına esas mezkûr Kanun gereğince kullanılma zorunluluğu olan belgeleri, esas itibarıyla, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek ve muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar.

Bunun yanı sıra, uluslararası faaliyet gösteren mükelleflerce yurt dışında yapılan çeşitli giderlere ait KDV'nin, ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke yetkili mercilerinden iadesinin talep edilmesi kapsamında, iadeye konu KDV'yi ihtiva eden faturaların asıllarının, gerekli işlemler tamamlandıktan sonra geri alınmak koşuluyla, bahse konu mercilere teslim/ibraz edilmesi halinde, söz konusu faturaların şirketinize geri verilmesine kadar, fatura asılları yerine fotokopilerinin muhafaza edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, fatura asıllarının ibraz edildiği yetkili merci ile düzenlenen tutanağın, ibraz edilen faturalara ilişkin bilgileri ihtiva edecek şekilde düzenlenmesi ve bu faturalara ait fotokopilerle birlikte muhafaza edilmesi icap etmektedir.

Diğer taraftan, yetkili memurlar ve inceleme elemanlarınca, söz konusu belgelerin ibrazının istenildiği durumlarda, verilecek süre içerisinde, söz konusu faturaların asıllarını ibraz etmeniz gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22497]-E.322849

31.03.2020

Konu

:

Fatura asılları yerine fotokopilerinin muhasebe arşivinde bulundurulmasının cezai müeyyideye neden olup olmadığı.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; danışmanlık faaliyeti yürüttüğünüz ve bu kapsamda uluslararası danışmanlık hizmeti verirken yurt dışında yapmış olduğunuz çeşitli giderlerin Katma Değer Vergi (KDV) iadesini ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke vergi dairelerinden talep ettiğiniz, söz konusu iade başvurusunda harcamaya konu olan faturaların asıllarının yabancı ülke vergi dairesi tarafından istenildiği, bunun üzerine "Avrupa Birliğinin 6, 8, 13 No.lu KDV direktifleri doğrultusunda ilgili ülkeden KDV tahsili amacı ile bu faturaların aslı, iade edilmek üzere VAT ilgili vergi dairesi tarafına gönderilmiştir." ibareli bir tutanak düzenleyerek ilgili ülke vergi dairelerine fatura asıllarını teslim ettiğiniz ve muhasebe arşivinizde fatura asıllarının yerine fotokopilerini bıraktığınız belirtilerek tarafınızca yapılan işlemin cezai müeyyideye neden olup olmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 253 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 254 üncü maddesinde, "Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olmayanlar. 232, 234 ve 235'inci maddeler mucibince almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.",

- 256 ncı maddesinde, "Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutmak mecburiyetinde olanlar, defter kayıtlarına esas mezkûr Kanun gereğince kullanılma zorunluluğu olan belgeleri, esas itibarıyla, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek ve muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar.

Bunun yanı sıra, uluslararası faaliyet gösteren mükelleflerce yurt dışında yapılan çeşitli giderlere ait KDV'nin, ikili anlaşmalar çerçevesinde ilgili ülke yetkili mercilerinden iadesinin talep edilmesi kapsamında, iadeye konu KDV'yi ihtiva eden faturaların asıllarının, gerekli işlemler tamamlandıktan sonra geri alınmak koşuluyla, bahse konu mercilere teslim/ibraz edilmesi halinde, söz konusu faturaların şirketinize geri verilmesine kadar, fatura asılları yerine fotokopilerinin muhafaza edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, fatura asıllarının ibraz edildiği yetkili merci ile düzenlenen tutanağın, ibraz edilen faturalara ilişkin bilgileri ihtiva edecek şekilde düzenlenmesi ve bu faturalara ait fotokopilerle birlikte muhafaza edilmesi icap etmektedir.

Diğer taraftan, yetkili memurlar ve inceleme elemanlarınca, söz konusu belgelerin ibrazının istenildiği durumlarda, verilecek süre içerisinde, söz konusu faturaların asıllarını ibraz etmeniz gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Konya Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

48349025-105[2019/401356]-E.35515

23.03.2020

Konu

:

Maden Sevk Fişi Düzenlenmesi Durumunda Sevk İrsaliyesi Düzenlenmesinin Gerekip Gerekmediği Hk.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Köyünde bulunan iki adet maden ocağında kırma taş imalatı gerçekleştirdiğiniz, işletme ruhsatına haiz olduğunuz maden ocağından çıkarılan madenlerin kırılarak işlendikten sonra, inşaatlarda ve yol yapımlarında kullanılmak üzere alıcısına sevk edildiği belirtilerek, madenlerin işlendikten sonra kırma taş olarak maden sahasından alıcılarına sevkinde Maden Kanununa göre düzenlenmiş sevk fişi dışında, ayrıca Vergi Usul Kanununa göre sevk irsaliyesi düzenlenmesinin gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.

Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

…"

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan;

- 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C) Bölümünün (1/h) bendinde, "Belediye, Et ve Balık Kurumu, Orman İşletmeleri, Etibank İşletmeleri, Tekel İdareleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarınca satılan çeşitli mamullerin sevkiyatında, sevk için düzenlenen belgelerde malın cinsi, miktarı, alıcının adı ve soyadı veya varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması halinde bu belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenecek olan sevk irsaliyesi ayrıca aranmayacaktır.

Keza, Maden Kanununa göre maden sevkine ilişkin düzenlenen belgeler ile uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler ve gümrük giriş, çıkışlarında nakil vasıtalarında malların mevcudu tespit edilip mühürlendikten sonra Gümrük İdarelerince verilen resmi belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecektir.

…",

- 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (A) Bölümünün 1 nci bendinde, "… Maden Kanununa göre düzenlenen maden sevk fişi, uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler, gümrük girişi sırasında Gümrük İdarelerince düzenlenip verilen resmi belgeler, Orman İdarelerince düzenlenen nakliye teskereleri ve buna benzer belgeler, alınan ürünün alıcı veya satıcı tarafından taşınıp taşınmadığına bakılmaksızın sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve satın aldığı malı kendi araçlarıyla taşıyan veya bir nakliyeciye taşıttıranlardan ayrıca sevk irsaliyesi düzenlemesi istenmeyecektir.

Ancak, yukarıda sayılan kurumlardan satın alınan ve bu kurumlar tarafından düzenlenen belgelerle sevk edilen emtianın mükellefin iş yerine gelmesinden sonraki taşıma işlemlerinde, sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma sırasında taşıtta bulundurulması zorunludur."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Ayrıca, 21.09.2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin "Maden Sevkiyati" başlıklı 48 nci maddesinde,  "(1) Ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma-eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda Genel Müdürlükten alınan sevk fişlerinin kullanılması zorunludur. Ayrıca doğrudan satışlarda, sevkiyat güzergahı üzerinde kantar olması halinde sevk fişine kantar fişinin eklenmesi gerekir. Stok alanından dışarıya satışlarda veya yukarıda belirtilen tesislerde işleme tabi tutulduktan sonra yapılan ikincil sevkiyatlarda ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmiş sevk irsaliyesinin kullanılması gerekli ve yeterlidir.

 (3) Sevk fişleri, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinde yer alan taşıma irsaliyesindeki bilgileri taşır ve mezkûr Kanunun 230 uncu maddesinde yer alan sevk irsaliyesi niteliğinde olup sevk irsaliyesi yerine geçer. Genel Müdürlük, mahalli mülki idare amirlikleri veya il özel idareleri tarafından görev verilen yetkili kişiler, ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda maden sevkiyatının Genel Müdürlüğe ait sevk fişi ile yapılıp yapılmadığını takip ederek ve denetleyerek Kanunun ilgili hükümlerine göre işlem yapar."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, maden ocağından çıkarılan madenin, doğrudan maden ocağından satışlarında ve maden ocağından işleme tabi tutulacak ya da stoklanacak alana/tesise sevkinde (birincil sevkiyatlarda) maden sevk fişinin düzenlenmesi yeterli olacak, ayrıca sevk irsaliyesi aranmayacaktır. Ancak, söz konusu stok alanından/tesislerden yapılan sevkiyatlarda (ikincil sevkiyatlarda), sevk irsaliyesi düzenlemeniz/kullanmanız icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Konya Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

48349025-105[2019/401356]-E.35515

23.03.2020

Konu

:

Maden Sevk Fişi Düzenlenmesi Durumunda Sevk İrsaliyesi Düzenlenmesinin Gerekip Gerekmediği Hk.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Köyünde bulunan iki adet maden ocağında kırma taş imalatı gerçekleştirdiğiniz, işletme ruhsatına haiz olduğunuz maden ocağından çıkarılan madenlerin kırılarak işlendikten sonra, inşaatlarda ve yol yapımlarında kullanılmak üzere alıcısına sevk edildiği belirtilerek, madenlerin işlendikten sonra kırma taş olarak maden sahasından alıcılarına sevkinde Maden Kanununa göre düzenlenmiş sevk fişi dışında, ayrıca Vergi Usul Kanununa göre sevk irsaliyesi düzenlenmesinin gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.

Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

…"

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan;

- 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C) Bölümünün (1/h) bendinde, "Belediye, Et ve Balık Kurumu, Orman İşletmeleri, Etibank İşletmeleri, Tekel İdareleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarınca satılan çeşitli mamullerin sevkiyatında, sevk için düzenlenen belgelerde malın cinsi, miktarı, alıcının adı ve soyadı veya varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması halinde bu belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenecek olan sevk irsaliyesi ayrıca aranmayacaktır.

Keza, Maden Kanununa göre maden sevkine ilişkin düzenlenen belgeler ile uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler ve gümrük giriş, çıkışlarında nakil vasıtalarında malların mevcudu tespit edilip mühürlendikten sonra Gümrük İdarelerince verilen resmi belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecektir.

…",

- 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (A) Bölümünün 1 nci bendinde, "… Maden Kanununa göre düzenlenen maden sevk fişi, uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler, gümrük girişi sırasında Gümrük İdarelerince düzenlenip verilen resmi belgeler, Orman İdarelerince düzenlenen nakliye teskereleri ve buna benzer belgeler, alınan ürünün alıcı veya satıcı tarafından taşınıp taşınmadığına bakılmaksızın sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve satın aldığı malı kendi araçlarıyla taşıyan veya bir nakliyeciye taşıttıranlardan ayrıca sevk irsaliyesi düzenlemesi istenmeyecektir.

Ancak, yukarıda sayılan kurumlardan satın alınan ve bu kurumlar tarafından düzenlenen belgelerle sevk edilen emtianın mükellefin iş yerine gelmesinden sonraki taşıma işlemlerinde, sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma sırasında taşıtta bulundurulması zorunludur."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Ayrıca, 21.09.2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin "Maden Sevkiyati" başlıklı 48 nci maddesinde,  "(1) Ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma-eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda Genel Müdürlükten alınan sevk fişlerinin kullanılması zorunludur. Ayrıca doğrudan satışlarda, sevkiyat güzergahı üzerinde kantar olması halinde sevk fişine kantar fişinin eklenmesi gerekir. Stok alanından dışarıya satışlarda veya yukarıda belirtilen tesislerde işleme tabi tutulduktan sonra yapılan ikincil sevkiyatlarda ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmiş sevk irsaliyesinin kullanılması gerekli ve yeterlidir.

 (3) Sevk fişleri, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinde yer alan taşıma irsaliyesindeki bilgileri taşır ve mezkûr Kanunun 230 uncu maddesinde yer alan sevk irsaliyesi niteliğinde olup sevk irsaliyesi yerine geçer. Genel Müdürlük, mahalli mülki idare amirlikleri veya il özel idareleri tarafından görev verilen yetkili kişiler, ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda maden sevkiyatının Genel Müdürlüğe ait sevk fişi ile yapılıp yapılmadığını takip ederek ve denetleyerek Kanunun ilgili hükümlerine göre işlem yapar."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, maden ocağından çıkarılan madenin, doğrudan maden ocağından satışlarında ve maden ocağından işleme tabi tutulacak ya da stoklanacak alana/tesise sevkinde (birincil sevkiyatlarda) maden sevk fişinin düzenlenmesi yeterli olacak, ayrıca sevk irsaliyesi aranmayacaktır. Ancak, söz konusu stok alanından/tesislerden yapılan sevkiyatlarda (ikincil sevkiyatlarda), sevk irsaliyesi düzenlemeniz/kullanmanız icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Konya Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

48349025-105[2019/401356]-E.35515

23.03.2020

Konu

:

Maden Sevk Fişi Düzenlenmesi Durumunda Sevk İrsaliyesi Düzenlenmesinin Gerekip Gerekmediği Hk.

 

 

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Köyünde bulunan iki adet maden ocağında kırma taş imalatı gerçekleştirdiğiniz, işletme ruhsatına haiz olduğunuz maden ocağından çıkarılan madenlerin kırılarak işlendikten sonra, inşaatlarda ve yol yapımlarında kullanılmak üzere alıcısına sevk edildiği belirtilerek, madenlerin işlendikten sonra kırma taş olarak maden sahasından alıcılarına sevkinde Maden Kanununa göre düzenlenmiş sevk fişi dışında, ayrıca Vergi Usul Kanununa göre sevk irsaliyesi düzenlenmesinin gerekip gerekmediği hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.

Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

…"

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan;

- 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (C) Bölümünün (1/h) bendinde, "Belediye, Et ve Balık Kurumu, Orman İşletmeleri, Etibank İşletmeleri, Tekel İdareleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarınca satılan çeşitli mamullerin sevkiyatında, sevk için düzenlenen belgelerde malın cinsi, miktarı, alıcının adı ve soyadı veya varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması halinde bu belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenecek olan sevk irsaliyesi ayrıca aranmayacaktır.

Keza, Maden Kanununa göre maden sevkine ilişkin düzenlenen belgeler ile uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler ve gümrük giriş, çıkışlarında nakil vasıtalarında malların mevcudu tespit edilip mühürlendikten sonra Gümrük İdarelerince verilen resmi belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecektir.

…",

- 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (A) Bölümünün 1 nci bendinde, "… Maden Kanununa göre düzenlenen maden sevk fişi, uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler, gümrük girişi sırasında Gümrük İdarelerince düzenlenip verilen resmi belgeler, Orman İdarelerince düzenlenen nakliye teskereleri ve buna benzer belgeler, alınan ürünün alıcı veya satıcı tarafından taşınıp taşınmadığına bakılmaksızın sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve satın aldığı malı kendi araçlarıyla taşıyan veya bir nakliyeciye taşıttıranlardan ayrıca sevk irsaliyesi düzenlemesi istenmeyecektir.

Ancak, yukarıda sayılan kurumlardan satın alınan ve bu kurumlar tarafından düzenlenen belgelerle sevk edilen emtianın mükellefin iş yerine gelmesinden sonraki taşıma işlemlerinde, sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma sırasında taşıtta bulundurulması zorunludur."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Ayrıca, 21.09.2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin "Maden Sevkiyati" başlıklı 48 nci maddesinde,  "(1) Ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma-eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda Genel Müdürlükten alınan sevk fişlerinin kullanılması zorunludur. Ayrıca doğrudan satışlarda, sevkiyat güzergahı üzerinde kantar olması halinde sevk fişine kantar fişinin eklenmesi gerekir. Stok alanından dışarıya satışlarda veya yukarıda belirtilen tesislerde işleme tabi tutulduktan sonra yapılan ikincil sevkiyatlarda ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmiş sevk irsaliyesinin kullanılması gerekli ve yeterlidir.

 (3) Sevk fişleri, Vergi Usul Kanununun 240 ıncı maddesinde yer alan taşıma irsaliyesindeki bilgileri taşır ve mezkûr Kanunun 230 uncu maddesinde yer alan sevk irsaliyesi niteliğinde olup sevk irsaliyesi yerine geçer. Genel Müdürlük, mahalli mülki idare amirlikleri veya il özel idareleri tarafından görev verilen yetkili kişiler, ruhsat sahasında açılan ocaktan doğrudan satışlarda, stok alanları, kırma eleme tesisi veya zenginleştirme tesislerine kadar yapılan birincil sevkiyatlarda maden sevkiyatının Genel Müdürlüğe ait sevk fişi ile yapılıp yapılmadığını takip ederek ve denetleyerek Kanunun ilgili hükümlerine göre işlem yapar."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, maden ocağından çıkarılan madenin, doğrudan maden ocağından satışlarında ve maden ocağından işleme tabi tutulacak ya da stoklanacak alana/tesise sevkinde (birincil sevkiyatlarda) maden sevk fişinin düzenlenmesi yeterli olacak, ayrıca sevk irsaliyesi aranmayacaktır. Ancak, söz konusu stok alanından/tesislerden yapılan sevkiyatlarda (ikincil sevkiyatlarda), sevk irsaliyesi düzenlemeniz/kullanmanız icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sayfalar