Buradasınız

Madde 227 İspat Edici Kağıtlar

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 14 Şubat, 1963 Adı: UID: YC6PGKNY66IM5YV2
İçerik:
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesi hakkındaki 19/2/1963 tarihli ve 205 sayılı Kanun 28/2/1963 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanmıştır.

213 sayılı Kanunun 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile değişen 277 nci ve yine 213 sayılı Kanuna 205 sayılı Kanunun 25 inci maddesiyle eklenen geçici 10 uncu maddeler 1/1/1962 tarihinde ve 205 sayılı Kanunun diğer maddeleri ise kanunun yayınladığı 28/2/1963 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

205 sayılı Kanunun bazı hükümleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592-8-9/6559 sayılı tamim ve 28/2/1963 tarihli ve (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı Genel Tebliğimizle açıklama yapılmıştı.

Anılan 205 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle 213 sayılı Kanunun 4 üncü kitabın 3 üncü kısmına (Uzlaşma) hakkında ek 1 - 10 uncu maddeler ve 26 nci maddesiyle de (Yeniden değerleme) hakkında geçici 11 inci madde eklenmiştir:

Uzlaşma hükümlerinin şumulünü ve yeniden değerlemenin yapılacağı zaman ile değerlemede nazara alınacak emsalleri tâyin hususlarında Bakanlığımıza yetki tanınmıştır. Bu itibarla bu iki müessese hükümleri hakkında ayrıca bilgi ve izahat verilecektir.

Bu Tebliğimizde 205 sayılı Kanunun diğer hükümleri hakkında (Bu kanunun madde numarası sırasına göre) açıklama yapılmakla iktifa edilmiştir.

I _ (Madde _ 1) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun (Re'sen takdir) hakkındaki 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasına 5 numaralı bent eklenmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendi hükmü ile, götürü gider esasına tabi ziraî kazanç gelir vergisi mükelleflerine, sâfi kazançlarını, beyan edecekleri hakikî giderlerine göre tesbitini istemek imkânı tanınmıştır.

Bu imkândan faydalanarak vergi matrahlarını gerçek giderlerine göre hesap etmiş olan mükelleflerin bu giderlerini vergi incelemesi sırasında tevsik edememeleri hali ise 205 sayılı Kanunla kabul olunan 5 numaralı bent hükmüyle re'sen takdir sebebi sayılmıştır. Bu itibarla yeni 5 numaralı bent hükmünün tatbikini gerektiren ahvalde, ikmalen tarhiyata gidilmiyerek, 30 uncu madde mucibince re'sen takdir yoluyla mükellef adına tarhiyat yapılması gerekmektedir.

II _ (Madde _ 2) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 30 uncu madde eklenmiştir.

Bu maddenin getirdiği yenilik (İdarece tarh) adı altında yeni bir tarh usulünün daha kabul edilmiş olmasından ibarettir.

Gerçekten, verginin tarhı için kanunlarda belli edilen sürelerde müracaat etmiyen veya kendilerine tahmil edilen ödevleri vaktinde yerine getirmiyen mükellefler adına kanunen belli matrahlar üzerinden zamanında tarh edilmiyen vergilerin Vergi Usul Kanununun 29 ve 30 uncu maddelerine göre tarhının mümkün olamadığı malûmdur. Meselâ, götürü ücret, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin zamanında tarh edilemiyen vergileriyle kanunen muayyen olan damga resmi mükellefiyetlerini ifa etmiyen kişiler adlarına tarh edilecek damga resminde rastlanan bu hallerde yapıla gelmekte olan tarhlar için Vergi Usul Kanununda tarh usulü hakkında hüküm mevcut değildir. İşte mükerrer 30 uncu madde bu boşluğun giderilmesi maksadiyle kabul olunmuştur.

1- Maddenin ilk fıkrasında idarece tarh usulünün, kanunun 29 uncu (İkmalen) ve 30 uncu (Re'sen) tarh maddeleri hükümleri dışında kalan hallerde uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Ücret ve kazançları götürü usulde tesbit edilen hizmet erbabı ile tüccar ve serbest meslek erbabının Gelir Vergisi Kanunu ile belli tarh süresi içinde bağlı oldukları vergi dairesine müracaatla vergi karnelerini ibraz etmek ve vergilerini bu karneye yazdırmak mecburiyetine riayetsizlikleri halinde bu kabil mükellefler adına 213 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin son fıkrası mucibince yapılacak tarhlarda (İdarece tarh) hükmüne istinat olunacağı gibi, kazançları götürü usulde tesbit edilen ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı ile gayrimenkul sermaye iradı sahipleri adına, (Yanlarında, zamanında vergi karnesi almamış veya vergisini tarh ettirmemiş hizmet erbabı çalıştırmalarından dolayı) yine 213 sayılı Kanunun 251 inci maddesinin a bendine göre yapılacak tarhlarda da (İdarece tarh) hükümlerine istinat olunacaktır.

2- Mükerrer 30 uncu maddenin 2 nci fıkrasında (İdarece tarh) ın 131 inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, vergi cezasını gerektiren olayların da aynı kanunun 364 üncü maddesine göre tesbit edilmesinin gerektiği malûmdur. Bu suretle, 131 inci madde mucibince düzenlenen yoklama fişinin ve 364 üncü maddeye göre düzenlenen belgenin vergi dairesine tevdii üzerine (İdarece tarh) hükmüne müsteniden verginin tarh edilmesi ve vergi cezasının kesilmesi ve vergi ile vergi cezasına ait ihbarnamelerin düzenlenmesi gerekli bulunmaktadır.

3- Maddenin 3 üncü ve 4 üncü fıkralarına göre, idarece tarh usulüne müsteniden tarh olunan vergilerle vergi cezalarına ait ihbarnamelerin mükellefin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101 inci maddesi uyarınca tesbit olunan bilinen adresine adı geçen kanunun 93 üncü maddesi mucibince posta ile gönderilmesi ve diğer taraftan da, mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini, tarh edilen vergi ile kesilen ceza miktarlarını ve cinsini gösterir ilân yazısının vergi dairesinin ilân yazılarını koymaya mahsus mahalline asılması ve bu suretle ilânın asıldığı keyfiyetinin de tarihli bir tutanakla tesbit olunması gerekmektedir.

4- Maddenin son fıkrası, tebliğin hangi tarihte yapılmış olduğunu tayin bakımından özel bazı esasları ihtiva etmektedir.

Anılan fıkra hükmüne göre, verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken itiraz müddeti :

a) Mükellefin bilinen adresinde tebliğin yapıldığı ahvalde bu tebliğ tarihinden,
b) Aksi halde yukarıda bahsi geçen tutanakla tesbit olunan ilân tarihinden,
başlar.

Bu itibarla 213 sayılı Kanunun 379 uncu maddesinde yazılı bir aylık itiraz süresi başlangıcının ve itiraz edilmediği ahvalde vâdenin, mükerrer 30 uncu maddenin son fıkrası esaslarına göre, ihbarnamenin bilinen adreste tebliğ edildiği tarihe ve bu suretle tebliğ yapılamamış ise tutanakla tesbit olunan ilân tarihine nazaran hesap olunması gereklidir.

Bu fıkra hükmünün tatbikinde bilhassa ilân tarihi bakımından idare ile mükellefler arasında ihtilâflara mahal kalmamasını ve mükelleflerin itiraz süresi başlangıcını ve itiraz etmemiş olmaları halinde vâde tarihini kolayca tesbit edebilmelerini teminen ilân yazısının münasip yerine ve yekden görünecek şekilde (İşbu ilân yazısı / / tarihinde buraya asılmış ve gerekli tutanak düzenlenmiştir) ibaresinin şerh edilmesi hususuna dikkat olunması icap eder.

III _ (Madde _ 11 ) Bu madde ile değişen 213 sayılı Kanunun 89 uncu maddesine göre, ziraî kazançlar il komisyonlarının tam mürettepleri ile toplanması gerekmekte ve mutlak ekseriyete karar ittihaz edebilmeleri kabil bulunmakta idi.

Bu maddede yapılan değişikliğe nazaran, ziraî kazançlar il komisyonlarının müretteplerinin beşte üçü ile toplantı yapabilmeleri ve mürettep üye sayısının ekseriyetiyle karar ittihaz etmeleride caizdir.

Maddede takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının toplantı ve karar nisabı bakımından herhangi bir değişiklik yapılmamış olduğundan takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının ötedenberi olduğu gibi tam mürettepleriyle toplanmaları muktazi ve mutlak ekseriyetle karar ittihaz edebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

IV _ (Madde _ 12) 213 sayılı Kanunun defter tutma bakımından birinci sınıfa giren tacirleri belirten 177 nci maddesinin 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı hadler 205 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle birer kat arttırılmak suretiyle anılan 177 nci maddede değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre :

1- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 400.000 lirayı veya satışlarının tutarı 440.000 lirayı aşanlar;

2- Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayrisâfi iş hasılâtı 80.000 lirayı aşanlar;

3- 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin memzucen yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılâtının 5 katı ile yıllık satış tutarının toplamı 400.000 lirayı aşanlar;

Birinci sınıf tacir sıfatiyle bilânço esasında defter tutmaları gerekir.

177 nci maddenin 4, 5 ve 6 numaralı bentlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak 4 numaralı bendin parantez içindeki (Âdi şirketler iştigal nevileri yukarıki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.) hükmü muvacehesinde, bu kabil şirketlerin muaddel 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde yazılı yeni hadlere tabi olacakları tabiidir.

Bu maddenin makable teşmiline dair bir hüküm mevcut olmadığından ötedenberi bilânço esasında defter tutanlarla 1962 yılındaki iş hacimleri itibariyle 1/1/1963 tarihinden itibaren bu esasda defter tutmağa başlayanların 1963 takvim yılı için de bilânço esasında defter tutmağa devam etmeleri iktiza eder.

V _ (Madde- 13) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 213 üncü maddesi değiştirilmiştir.

Bu maddenin tadilden evvelki metninde, çiftçi işletme defterinin sağ ve sol taraflarına ne gibi gider ve gelirlerin kayıt olunacağı açıklanmıştır. Bu mevzuda Gelir Vergisi Kanununda da hüküm mevcut olduğundan, tekerrürü izale maksadiyle bu maddede Gelir Vergisi Kanununun ilgili maddesine atıf yapılmak suretiyle yetinilmiştir.

Yeni metnin son fıkrasında maddenin tadilden evvelki son fıkrası hükmü aynen yer almıştır.

VI _ (Madde - 14) 213 sayılı Kanunun 227 nci maddesinin (Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.) hükmünü ihtiva ettiği malûmdur.

Bu maddeye 205 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle (Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tesbiti ile ilgili giderlerini tevsike mecburdurlar. Götürü usulde tesbit edilen giderler hariç) hükmünü muhtevi bir fıkra eklenmiş bulunmaktadır.

Bu fıkra hükmüne göre, bilfarz menkul veya gayrimenkul sermaye iradı veya arızî surette icra edilen ticarî veya meslekî işlerinden sağlanan kazançları dolayısiyle gerçek usulde hasılât ve giderleri nazara alınarak gelir vergisine tabi tutulacak olan gelir vergisi mükellefleri gerçek giderlerini vesikalandırmağa mecburdurlar. Giderlerini götürü usulde tesbit eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri bu giderlerinin tamamını, serbest meslek erbabından masraflarının bir kısmını götürü olarak tesbit edecek olanlar sadece bu giderlerini tevsike mecbur değillerdir.

Ziraî kazançlarını götürü gider usulüne göre tesbit edenlerden bu giderlerinin gerçek miktarlarını hasılâtlarından indirecek olanlar bu tebliğin baş tarafındaki (1) numaralı paragrafta verilen izahattan da anlaşılacağı üzere bu masraflarını tevsike mecburdurlar.

VII _ (Madde - 15) 213 sayılı Kanunun tacirlerin ve damga resmi mükelleflerinin diğer vesikaları muhafaza mecburiyeti hakkındaki 242 nci maddesine 205 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle 2 fıkra eklenmiştir.

Bu yeni fıkralardan ilki, Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre, vergi matrahlarının tesbitinde gerçek giderleri nazara alınan mükelleflerin bu giderlerini tevsik edecek belgelerini ve ikinci fıkrada, yine Gelir Vergisi Kanununa göre, sair kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükelleflerin, vergi matrahlarının tesbitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikalarını muhafaza etmek mecburiyetleri hakkında hükümleri ihtiva etmektedir.

VIII _ (Madde - 16) 213 sayılı Kanunun değişik 243 üncü maddesiyle:

1- Hayvancılık ve meyvecilikde ekim ve sayım beyan varakasına ne gibi bilgilerin kayıt edileceği hususu açıkça hükme bağlanmıştır.

2- Aile reisi beyanlarında aileyi temsilen ekim ve sayım beyanının sadece aile reisi tarafından yapılmasının kâfi olduğuna dair hüküm tesis olunmuştur.

3- Ekim ve sayım beyanında beyana takaddüm eden yılın satış toplamının bildirilmesine dair olan (c) bendi hükmü ile ekim ve hayvancılıktan maada ziraî faaliyetlerde beyan zamanının Bakanlığımızca tesbit olunacağına dair hüküm değişik maddede yer almamış, buna mukabil beyan varakaları ikame olunmuştur. Maddedeki diğer tadiller vuzuh maksadiyle yapılan ifade değişikliklerinden ibarettir.

IX _ (Madde - 17) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 245 inci maddesinin 1 inci fıkrası (Muhtar ve İhtiyar heyetleri 243 üncü madde hükümlerine göre yapılan beyanların doğruluğunu tahkik ederler.) şeklinde ipka olunmuş ve bu suretle 243 üncü maddenin c fıkrasına matuf hüküm de kalkmış bulunmaktadır.

X _ (Madde - 18) 213 sayılı Kanunun 277 nci maddesine göre, hayvanların cins ve yaşları itibariyle gruplandırılması ve bu gruplara mütenazıran Bakanlığımızla Tarım Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak ortalama maliyet cetvellerinde tesbit olunan kıymetlere göre değerlendirilmeleri muktezi idi.

Bu maddede 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle yapılan değişiklikle, hayvanlarının maliyet bedellerini tesbit edebilecek durumda olan mükelleflere maliyet bedellerine göre hayvanlarını değerleme imkânı temin olunmuştur. Bununla beraber, hayvanların maliyet bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde, maliyet bedeli yerine emsal bedeliyle değerlenmesi mümkündür.

Maddede emsal bedeli (İşletmenin bulunduğu mahal "Gezici hayvanlarda kışlak", için ziraî kazanç komisyonlarınca tesbit edilmiş olan ortalama maliyet bedelidir.) şeklinde tarif edilmiş olduğundan hayvanların emsal bedeli ölçüsüyle değerlenmesi gerektiği ahvalde 213 sayılı Kanunun emsal bedeli hakkındaki 267 nci maddesi hükmünün tatbiki cihetine gidilemiyeceği tabiidir.

Değişik maddenin (Ziraî işletmelere dahil hayvanlar . . . . .) ibaresinden açıkça anlaşılacağı üzere bu madde mucibince yapılacak değerleme ziraî işletmeye dahil hayvanlara münhasır olacaktır. Bu itibarla ziraî işletme dışında kalan hayvanların Vergi Usul Kanununun umumî hükümleri dairesinde değerlendirilmeleri icap edeceği hususunun burada ayrıca belirtilmesinde fayda görülmüştür.

Bu genel tebliğin baş tarafında da belirtildiği üzere, değişik 277 nci maddenin yürürlüğe giriş tarihi 1/1/1962 dir. Bu itibarla 1962 takvim yılında elde edilen ziraî kazançlarla ilgili olarak işletmeye dahil hayvanların 277 nci maddenin 205 sayılı Kanunla değişen hükümleri dairesinde maliyet bedelleriyle, bu bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde emsal bedeli ölçüsüyle değerlendirilmeleri gereklidir.

XI _ (Madde - 19) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 315 inci madde eklenmiştir.

Bilindiği gibi, 213 sayılı Kanun mucibince amortismana tabi iktisadî kıymetlerin anılan kanunun değerleme hükümlerine göre belli edilen değerlerinin, aynı kanunun 313 üncü maddesine uyularak Bakanlığımızca tesbit ve ilân olunan azamî normal amortisman nispetlerini geçmemek üzere, mükellefçe tayin edilen nispetler dahilinde ayrılacak yıllık amortismanlara göre yok edilmesi gerekmektedir.

Anılan mükerrer 315 inci madde ile, vergi mevzuatımızda yeni bir amortisman sistemi olarak (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usulü de yer almış bulunmaktadır.

1- Mükerrer 315 inci maddenin ilk fıkrasına göre bilânço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenlerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerlerini azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok etmeleri mümkündür.

Bu fıkra hükmüne göre azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü yalnız bilânço esasında defter tutan mükellefler uygulayabileceklerinden işletme hesabı esasında defter tutan tacir ve çiftçilerin, serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı ile noterlerin azalan bakiyeler üzerinden amortisman uygulamaları mümkün değildir.

2- Bu usulü uygulamayı arzu eden bilânço esasında defter tutan gelir ve kurumlar vergileri mükelleflerinin amortismana tabi iktisadî kıymetleri için bu usulün tatbikinde uyacakları esaslar, maddenin ikinci fıkrasındaki sıraya göre ayrı ayrı aşağıda açıklanmıştır.

a) Her yıl üzerinden amortisman yapılacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tesbit olunacaktır. Meselâ : Aktifde kayıtlı değeri 10.000 lira ve normal amortisman nispeti % 10 olan iktisadî kıymetin bu değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman birinci yılda

 
10.000 x 20 =
2000 lira, ikinci yılda 10.000 - 2000 = 8000
 
100
 
lira üzerinden
8000 x 20 =
1600 lira, üçüncü yılda 10.000 - 3600 = 6400
 
100
 
lira üzerinden
6400 x 20 =
1280 lira ilâh.. devam edecektir.
 
100
 
b) Bu usulde uygulanacak amortisman nispeti, % 25 i geçmemek üzere, normal amortisman nispetinin iki katıdır. Yukarıdaki misalimizde % 10 olan normal amortisman nispetinin, bu sebeple, iki katının tutarı olan % 20 den amortisman hesap edilmiştir.

Meselâ : Normal amortisman nispeti % 20 olan bir iktisadî kıymetin değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman ayrılması halinde % 20 nin iki katı % 40 olduğu, bu ise % 25 i aştığı için bu iktisadî kıymetin değerinden % 40 yerine ancak % 25 nispetinde azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulüne göre amortisman ayrılması kabildir.

c) Bu usulde amortisman süresi normal amortisman süresine göre tesbit olunacaktır. Meselâ : Bir iktisadî kıymet için normal amortisman usulünde azamî itfa süresi 10 yıl ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman süresi de buna eşittir. Yani 10 yıldır. Bu sürenin son yılına devreden bakiye değer ise son yılda tamamen yok edilecektir.

Yukarıdaki misalimizde 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 1.342,19 liradır. Bu miktar 10 uncu yıla devreden amortismana tabi bakiye değerin % 20 sinden fazla olmasına rağmen tamamı amortisman payı olarak ayrılacaktır. Bu itibarla 1.342,19 lira, diğer bir ifade ile, 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 10 uncu yılın zararına aktarılmak suretiyle işbu iktisadî kıymetin 10.000 liradan ibaret değerinin tamamı 10 uncu yılın sonunda itfa edilmiş olacaktır.

XII _ (Madde 20) 213 sayılı Kanuna eklenmiş olan mükerrer 320 nci madde, bilânço esnasında defter tutan mükelleflere (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birini seçmek ve azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünden normal amortismana geçebilme haklarını tanzim eden hükümleri ihtiva etmektedir.

1- Maddenin 1 numaralı fıkrasında, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) (Veya azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden yalnız birinin uygulanabileceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birinin uygulanması kabildir. Bu itibarla bir ünitenin bir kısmı için başka, diğer kısmı için ise, başka amortisman usulünün uygulanması mümkün değildir.

2- Maddenin 2 numaralı fıkrasiyle, bir iktisadî değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başlandıktan sonra bu usulden dönülmiyeceği esası kabul edilmiştir.

3- Maddenin 3 numaralı fıkrasına göre ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü tatbik eden mükellefin normal amortisman usulüne geçmesi mümkün bulunmaktadır. Bu takdirde mükellefin keyfiyeti, vergi beyannamesinde veya beyannamesine bağlı bilânçosunda belirtmesi ve bu dönemden itibaren normal amortisman usulünü uygulaması gerekmektedir. Kanunun bu cevazından faydalanan mükellef, azalan bakiyeler usulüne göre henüz yok edilmemiş olan değer kısmını bakiye amortisman süresine bölmek suretiyle eşit miktarlarda yok edecektir. Yukarıda mükerrer 315 inci maddeye taallûk eden misalimizde 10 yıllık amortisman süresine tabi 10.000 lira değerli iktisadî kıymet için azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünde 1, 2 ve 3 üncü yıllarda 2000 + 1600 + 1280 lira olmak üzere ceman 4880 lira amortisman ayrılmış ve 4 üncü yıla devreden bakiye 5120 liradan ibaret bulunmuş olduğuna ve mükellef bu yıldan itibaren normal amortisman usulünü tercih edip keyfiyeti beyannamesinde belirtmiş bulunduğuna göre, bu mükellefin 5120 liradan ibaret amortisman artığını her yıl yedide birini zarar hesabına aktarmak suretiyle, yedi yılda ve eşit miktarlarda itfa etmesi gerekmektedir.

XIII _ (Madde-21) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 328 inci maddesine bazı hükümler eklenmiştir.

Bilindiği gibi, amortismana tabi iktisadî kıymetlerin satılmaları halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki farkın kâr ve zarar hesabına geçirileceği 328 inci maddede hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Maddeye eklenen hükümler, 213 sayılı Kanunun mer'i 328 inci maddesiyle mevzu esas kaideye istisna teşkil eden bazı hususları ihtiva etmektedir. Şöyle ki :

1- Satılan iktisadî kıymetin yenilenmesi için mahiyetine göre zarurî bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan hasıl olan kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesaba alınacaktır.

Bu hesaptaki miktarın en çok üç yıl içinde kullanılması gereklidir.

2- Ayrılmış olan kâr ile temin edilen iktisadî kıymetin değerinin de kanunun amortisman hükümleri dairesinde amortisman yoliyle itfa edileceği tabiidir. Şu kadar ki bahis konusu kâr, ayrılacak amortismanlara mahsup edilecek, diğer bir ifade ile, hesaplanmış olan bu amortismanlar, satıştan tahassül eden kâr miktarına baliğ oluncaya kadar gider yazılmıyacaktır. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş bakiye bir değer kalırsa bu bakiye değerin amortismanına devam edilecek ve ayrılan amortisman payları o zaman gider kaydolunacaktır. Misâl : Amortismana tabi bir iktisadî kıymetin yenilenmesi maksadiyle satıldığı ve bu satıştan da 10.000 lira kâr sağlandığı, buna mukabil yeniden alınan iktisadî kıymetin değerinin 15.000 lira olduğu farz edilirse, mükellef tahassül eden 10.000 lira kâr üzerinden o yıl vergi ödemiyecek ve ancak yeni aldığı kıymet üzerinden o yıl için ayrılması icap eden amortisman 3000 lira ise bu miktarı masraf yazmıyacak, ayrı bir hesapta gösterdiği 10.000 liralık kârdan düşecektir. Müteakip yıllarda da aynı suretle hareket ederek ayrılan amortismanların toplamı 10.000 liraya baliğ olunca müteakip yıldan itibaren ayıracağı amortismanları artık gider kayıt edecektir.

3- Pasifte geçici bir hesaba alınmış olan kârın 3 yıllık süre içinde her ne sebeple olursa olsun kullanılmaması halinde üçüncü yılın vergi matrahına eklenmesi muktazidir.

328 inci maddeye eklenen bu hükümlerin, satılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin münhasıran yenilenmelerinin bahis konusu olduğu ahvalde uygulanabileceği fıkrada açıkça belirtilmiş olduğundan tahassül eden kârın başka bir iktisadî kıymetin mübayaasına tahsis edilmesi halinde bu yeni fıkra hükmünün uygulanması mümkün değildir.

XIV _ (Madde - 23) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 384 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik iki hususdan ibarettir.

1- 213 sayılı Kanunun 384. üncü maddesinin ilk fıkrasının değiştirilmeden evvelki hükmüne göre, itiraz komisyonunca re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine lüzum görülür ise fenni ihtisasa taallûk etmeyen işlerde bilirkişi istihdam edilmiyerek, tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zat tarafından yapılması ve fenni ihtisasa taallûk eden işlerde ise tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zatın naipliği altında bilirkişi marifetiyle yapılması icap ediyordu.

Bu fıkradaki (Fennî ihtisas) kelimeleri yerine değişik metinde (Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri ikame ve kabul edilmiştir. Bu yeni hükümle, ihtisasa taallûk eden hususların teknik konulara hasredilmemesi sağlanmış bulunmaktadır.

(Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri, defter ve vesika tetkikatını da kavramakta olduğundan, itiraz komisyonlarının artık itirazla ilgili defter ve vesikaların tetkiki için icabında bilirkişi kullanabilmeleri imkân dahiline girmiş bulunmaktadır.

2- Diğer husus, fıkrada yer alan yeni bir hükme taallûk etmektedir.

Bu yeni hükme göre, itiraz konusu tarhiyatın bir vergi incelemesine müstenit bulunduğu ve bununla ilgili bilirkişi raporu ile vergi inceleme raporu arasında açık bir mübayenet mevcut olduğu ahvalde, itiraz komisyonunca karar verilmeden evvel incelemeyi yapandan ve mükelleften yazılı mütalâa istenilmesi gerekmektedir.

Ayrıca fıkranın sonuna (Komisyonca tâyin edilen müddet içinde bu mütalâanın verilmemesi halinde mütalâa vermekten sarfınazar edilmiş sayılır.) Hükmü ilâve olunmak suretiyle itiraz tetkikatının uzaması ihtimali önlenmiştir.

XV _ (Madde 24) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi değiştirilmiştir.

213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi, bu kanunun mer'iyete girdiği tarihe veya müteakip yıllarda ticarî veya ziraî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisi mükellefiyetine gireceklerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerini hangi esasa göre değerliyecekleri hususunda hükmü ihtiva etmekte ve bu sebeple meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenler hakkında hüküm boşluğu bulunmakta idi.

205 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle yapılan değişiklikde, meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenlerin de anılan maddenin şümulüne alınması temin ve bu suretle geçici 5 inci madde hükmü, ticarî, ziraî meslekî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisine girecek veya götürü usulden (Ziraî kazançlarda götürü gider usulü dahil) gerçek usule geçecek olan mükellefleri kavrıyacak şekle ifrağ edilerek mevcut hüküm boşluğu izale olunmuştur.

XVI _ (Madde - 25) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna geçici 10 uncu madde eklenmiştir.

213 sayılı Kanuna eklenmiş olan bu madde hükmü ile, gelir vergisine tabi bulunan veya ileride tabi olacak olan çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya götürü gider usulünden gerçek usulde teklife geçtikleri yıla devredilen ziraî mahsullerini değerleme esasları tedvin ve değerlemenin fazla tahmin edilmesinden dolayı vergi cezasına muhatap olmamaları temin edilmiştir.

Gerçi madde (Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihde) şeklindeki ibare ile başlamakta ise de, bu Genel Tebliğin baş tarafında da açıklandığı üzere geçici 10 uncu maddenin 1/1/1962 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi kabul edilmiş ve esasen Gelir Vergisi Kanununun tadiline dair 19/2/1963 tarihli ve 202 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesiyle 1961 yılında elde edilen ziraî kazançlardan dolayı gelir vergisi tarh ve tahsil edilmiyeceği açıklanarak ziraî kazançtan gelir vergisi mükellefiyetine 1962 takvim yılı iptidası başlangıç tutulmuş olduğundan bu geçici 10 uncu madde mucibince yapılacak ilk değerlemenin 1961 değil, 1962 takvim yılı iptidasına müdevver ziraî mahsuller için olacağı tabiidir.

Maddenin ilk fıkrası, müteakip yıllara şâmil hükmü de ihtiva etmekte olduğundan, daha ileriki yıllarda ziraî kazançları dolayısiyle ziraî işletme hesabı veya bilânço esasında yeniden gelir vergisine girecek veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya gerçek usullere geçtikleri yıla müdevver zirai mahsullerini maliyet bedeli ile, bu bedel belli değilse bizzat tâyin edecekleri bedel ile değerlendirmeleri ve bu bedeli çiftçi işletme defterinin gider tablosuna bir kalemde kaydetmeleri bilânço esasında ise açılış bilânçosunda göstermeleri gereklidir.

Maddenin 2 nci fıkrasında, mükellefçe tayin edilecek bedelin fazla hesap edildiğinin tesbiti halinde bundan dolayı mükellef adına ceza kesilmiyeceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu itibarla ileride yapılacak vergi incelemeleri sırasında müdevver mahsullere ait olmak üzere bizzat mükellef tarafından belli edilmiş fiyata müsteniden yapılan değerlemede bir fiyat fazlalığı tesbit edildiği takdirde, tesbit olunan farkla ilgili tarhiyat için vergi cezası kesilmemesi iktiza eder.

Maddenin 3 üncü fıkrasında, ilk defa götürü gider usulünde vergiye tabi olacak çiftçilerin evvelki yıllardan devreden mahsullerinin satış hasılatının vergilendirilmesinde muafiyet devresinden müdevver stoklar bakımından bazı hükümler tedvin olunmuştur. Şöyle ki :

a) İlk defa götürü gider usulüne göre vergiye tabi olup da ziraî kazançlarını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 1 numaralı bendine müsteniden tesbit edecekler, muafiyet devresinden müdevver stoklarını mükellefiyete girecekleri yıldan itibaren sattıkça bedellerini hasılata ithal edeceklerine ve anılan 1 numaralı bent gereğince götürü gider emsallerine tekabül eden miktarlar hasılattan düşüleceğine nazaran, bu kabil mükelleflerin müdevver mahsüllerinin maliyet bedelleri bu suretle kendiliğinden masraf olarak hesaba alınmış bulunmaktadır. Ancak, hasılata uygulanan emsallerin tayininde bahis konusu değişik 54 üncü maddenin son fıkrasında belirtilen gerçek giderler nazara alınmadığından, müdevver mahsulün ilgili bulunduğu yıla ait olup işletme ile alâkalı kira, aynî vergi, resim ve harçlarla işletmeye ait borç faizlerinin müdevver mahsule isabet eden kısmının hasılattan düşülmesi gerekmektedir.

b) İlk defa götürü gider usulünde mükellefiyete girmiş olup da ziraî kazancını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunda değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre tesbit edenler ise, evvelki yılda ihtiyar ettikleri masraflardan sadece satışın yapıldığı yıla devreden mahsullere isabet eden miktarları hasılatlarından gider olarak indirirler.

205 sayılı Kanunun geçici 1 ve 2 nci maddeleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592 - 8 - 9/6559 tamimimizde geçici 3 üncü maddesi hakkında 28/2/1963 tarihli (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı ve geçici 4 üncü maddesi hakkında da (Gelir Vergisi) 52 sayılı Genel Tebliğlerimizde bilgi ve izahat mevcuttur.

Bilgi edinilmesini ve gereğinin yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği Kalmamıştır.

İçerik 1:
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesi hakkındaki 19/2/1963 tarihli ve 205 sayılı Kanun 28/2/1963 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanmıştır.

213 sayılı Kanunun 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile değişen 277 nci ve yine 213 sayılı Kanuna 205 sayılı Kanunun 25 inci maddesiyle eklenen geçici 10 uncu maddeler 1/1/1962 tarihinde ve 205 sayılı Kanunun diğer maddeleri ise kanunun yayınladığı 28/2/1963 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

205 sayılı Kanunun bazı hükümleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592-8-9/6559 sayılı tamim ve 28/2/1963 tarihli ve (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı Genel Tebliğimizle açıklama yapılmıştı.

Anılan 205 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle 213 sayılı Kanunun 4 üncü kitabın 3 üncü kısmına (Uzlaşma) hakkında ek 1 - 10 uncu maddeler ve 26 nci maddesiyle de (Yeniden değerleme) hakkında geçici 11 inci madde eklenmiştir:

Uzlaşma hükümlerinin şumulünü ve yeniden değerlemenin yapılacağı zaman ile değerlemede nazara alınacak emsalleri tâyin hususlarında Bakanlığımıza yetki tanınmıştır. Bu itibarla bu iki müessese hükümleri hakkında ayrıca bilgi ve izahat verilecektir.

Bu Tebliğimizde 205 sayılı Kanunun diğer hükümleri hakkında (Bu kanunun madde numarası sırasına göre) açıklama yapılmakla iktifa edilmiştir.

I _ (Madde _ 1) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun (Re'sen takdir) hakkındaki 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasına 5 numaralı bent eklenmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendi hükmü ile, götürü gider esasına tabi ziraî kazanç gelir vergisi mükelleflerine, sâfi kazançlarını, beyan edecekleri hakikî giderlerine göre tesbitini istemek imkânı tanınmıştır.

Bu imkândan faydalanarak vergi matrahlarını gerçek giderlerine göre hesap etmiş olan mükelleflerin bu giderlerini vergi incelemesi sırasında tevsik edememeleri hali ise 205 sayılı Kanunla kabul olunan 5 numaralı bent hükmüyle re'sen takdir sebebi sayılmıştır. Bu itibarla yeni 5 numaralı bent hükmünün tatbikini gerektiren ahvalde, ikmalen tarhiyata gidilmiyerek, 30 uncu madde mucibince re'sen takdir yoluyla mükellef adına tarhiyat yapılması gerekmektedir.

II _ (Madde _ 2) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 30 uncu madde eklenmiştir.

Bu maddenin getirdiği yenilik (İdarece tarh) adı altında yeni bir tarh usulünün daha kabul edilmiş olmasından ibarettir.

Gerçekten, verginin tarhı için kanunlarda belli edilen sürelerde müracaat etmiyen veya kendilerine tahmil edilen ödevleri vaktinde yerine getirmiyen mükellefler adına kanunen belli matrahlar üzerinden zamanında tarh edilmiyen vergilerin Vergi Usul Kanununun 29 ve 30 uncu maddelerine göre tarhının mümkün olamadığı malûmdur. Meselâ, götürü ücret, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin zamanında tarh edilemiyen vergileriyle kanunen muayyen olan damga resmi mükellefiyetlerini ifa etmiyen kişiler adlarına tarh edilecek damga resminde rastlanan bu hallerde yapıla gelmekte olan tarhlar için Vergi Usul Kanununda tarh usulü hakkında hüküm mevcut değildir. İşte mükerrer 30 uncu madde bu boşluğun giderilmesi maksadiyle kabul olunmuştur.

1- Maddenin ilk fıkrasında idarece tarh usulünün, kanunun 29 uncu (İkmalen) ve 30 uncu (Re'sen) tarh maddeleri hükümleri dışında kalan hallerde uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Ücret ve kazançları götürü usulde tesbit edilen hizmet erbabı ile tüccar ve serbest meslek erbabının Gelir Vergisi Kanunu ile belli tarh süresi içinde bağlı oldukları vergi dairesine müracaatla vergi karnelerini ibraz etmek ve vergilerini bu karneye yazdırmak mecburiyetine riayetsizlikleri halinde bu kabil mükellefler adına 213 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin son fıkrası mucibince yapılacak tarhlarda (İdarece tarh) hükmüne istinat olunacağı gibi, kazançları götürü usulde tesbit edilen ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı ile gayrimenkul sermaye iradı sahipleri adına, (Yanlarında, zamanında vergi karnesi almamış veya vergisini tarh ettirmemiş hizmet erbabı çalıştırmalarından dolayı) yine 213 sayılı Kanunun 251 inci maddesinin a bendine göre yapılacak tarhlarda da (İdarece tarh) hükümlerine istinat olunacaktır.

2- Mükerrer 30 uncu maddenin 2 nci fıkrasında (İdarece tarh) ın 131 inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, vergi cezasını gerektiren olayların da aynı kanunun 364 üncü maddesine göre tesbit edilmesinin gerektiği malûmdur. Bu suretle, 131 inci madde mucibince düzenlenen yoklama fişinin ve 364 üncü maddeye göre düzenlenen belgenin vergi dairesine tevdii üzerine (İdarece tarh) hükmüne müsteniden verginin tarh edilmesi ve vergi cezasının kesilmesi ve vergi ile vergi cezasına ait ihbarnamelerin düzenlenmesi gerekli bulunmaktadır.

3- Maddenin 3 üncü ve 4 üncü fıkralarına göre, idarece tarh usulüne müsteniden tarh olunan vergilerle vergi cezalarına ait ihbarnamelerin mükellefin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101 inci maddesi uyarınca tesbit olunan bilinen adresine adı geçen kanunun 93 üncü maddesi mucibince posta ile gönderilmesi ve diğer taraftan da, mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini, tarh edilen vergi ile kesilen ceza miktarlarını ve cinsini gösterir ilân yazısının vergi dairesinin ilân yazılarını koymaya mahsus mahalline asılması ve bu suretle ilânın asıldığı keyfiyetinin de tarihli bir tutanakla tesbit olunması gerekmektedir.

4- Maddenin son fıkrası, tebliğin hangi tarihte yapılmış olduğunu tayin bakımından özel bazı esasları ihtiva etmektedir.

Anılan fıkra hükmüne göre, verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken itiraz müddeti :

a) Mükellefin bilinen adresinde tebliğin yapıldığı ahvalde bu tebliğ tarihinden,
b) Aksi halde yukarıda bahsi geçen tutanakla tesbit olunan ilân tarihinden,
başlar.

Bu itibarla 213 sayılı Kanunun 379 uncu maddesinde yazılı bir aylık itiraz süresi başlangıcının ve itiraz edilmediği ahvalde vâdenin, mükerrer 30 uncu maddenin son fıkrası esaslarına göre, ihbarnamenin bilinen adreste tebliğ edildiği tarihe ve bu suretle tebliğ yapılamamış ise tutanakla tesbit olunan ilân tarihine nazaran hesap olunması gereklidir.

Bu fıkra hükmünün tatbikinde bilhassa ilân tarihi bakımından idare ile mükellefler arasında ihtilâflara mahal kalmamasını ve mükelleflerin itiraz süresi başlangıcını ve itiraz etmemiş olmaları halinde vâde tarihini kolayca tesbit edebilmelerini teminen ilân yazısının münasip yerine ve yekden görünecek şekilde (İşbu ilân yazısı / / tarihinde buraya asılmış ve gerekli tutanak düzenlenmiştir) ibaresinin şerh edilmesi hususuna dikkat olunması icap eder.

III _ (Madde _ 11 ) Bu madde ile değişen 213 sayılı Kanunun 89 uncu maddesine göre, ziraî kazançlar il komisyonlarının tam mürettepleri ile toplanması gerekmekte ve mutlak ekseriyete karar ittihaz edebilmeleri kabil bulunmakta idi.

Bu maddede yapılan değişikliğe nazaran, ziraî kazançlar il komisyonlarının müretteplerinin beşte üçü ile toplantı yapabilmeleri ve mürettep üye sayısının ekseriyetiyle karar ittihaz etmeleride caizdir.

Maddede takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının toplantı ve karar nisabı bakımından herhangi bir değişiklik yapılmamış olduğundan takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının ötedenberi olduğu gibi tam mürettepleriyle toplanmaları muktazi ve mutlak ekseriyetle karar ittihaz edebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

IV _ (Madde _ 12) 213 sayılı Kanunun defter tutma bakımından birinci sınıfa giren tacirleri belirten 177 nci maddesinin 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı hadler 205 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle birer kat arttırılmak suretiyle anılan 177 nci maddede değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre :

1- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 400.000 lirayı veya satışlarının tutarı 440.000 lirayı aşanlar;

2- Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayrisâfi iş hasılâtı 80.000 lirayı aşanlar;

3- 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin memzucen yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılâtının 5 katı ile yıllık satış tutarının toplamı 400.000 lirayı aşanlar;

Birinci sınıf tacir sıfatiyle bilânço esasında defter tutmaları gerekir.

177 nci maddenin 4, 5 ve 6 numaralı bentlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak 4 numaralı bendin parantez içindeki (Âdi şirketler iştigal nevileri yukarıki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.) hükmü muvacehesinde, bu kabil şirketlerin muaddel 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde yazılı yeni hadlere tabi olacakları tabiidir.

Bu maddenin makable teşmiline dair bir hüküm mevcut olmadığından ötedenberi bilânço esasında defter tutanlarla 1962 yılındaki iş hacimleri itibariyle 1/1/1963 tarihinden itibaren bu esasda defter tutmağa başlayanların 1963 takvim yılı için de bilânço esasında defter tutmağa devam etmeleri iktiza eder.

V _ (Madde- 13) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 213 üncü maddesi değiştirilmiştir.

Bu maddenin tadilden evvelki metninde, çiftçi işletme defterinin sağ ve sol taraflarına ne gibi gider ve gelirlerin kayıt olunacağı açıklanmıştır. Bu mevzuda Gelir Vergisi Kanununda da hüküm mevcut olduğundan, tekerrürü izale maksadiyle bu maddede Gelir Vergisi Kanununun ilgili maddesine atıf yapılmak suretiyle yetinilmiştir.

Yeni metnin son fıkrasında maddenin tadilden evvelki son fıkrası hükmü aynen yer almıştır.

VI _ (Madde - 14) 213 sayılı Kanunun 227 nci maddesinin (Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.) hükmünü ihtiva ettiği malûmdur.

Bu maddeye 205 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle (Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tesbiti ile ilgili giderlerini tevsike mecburdurlar. Götürü usulde tesbit edilen giderler hariç) hükmünü muhtevi bir fıkra eklenmiş bulunmaktadır.

Bu fıkra hükmüne göre, bilfarz menkul veya gayrimenkul sermaye iradı veya arızî surette icra edilen ticarî veya meslekî işlerinden sağlanan kazançları dolayısiyle gerçek usulde hasılât ve giderleri nazara alınarak gelir vergisine tabi tutulacak olan gelir vergisi mükellefleri gerçek giderlerini vesikalandırmağa mecburdurlar. Giderlerini götürü usulde tesbit eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri bu giderlerinin tamamını, serbest meslek erbabından masraflarının bir kısmını götürü olarak tesbit edecek olanlar sadece bu giderlerini tevsike mecbur değillerdir.

Ziraî kazançlarını götürü gider usulüne göre tesbit edenlerden bu giderlerinin gerçek miktarlarını hasılâtlarından indirecek olanlar bu tebliğin baş tarafındaki (1) numaralı paragrafta verilen izahattan da anlaşılacağı üzere bu masraflarını tevsike mecburdurlar.

VII _ (Madde - 15) 213 sayılı Kanunun tacirlerin ve damga resmi mükelleflerinin diğer vesikaları muhafaza mecburiyeti hakkındaki 242 nci maddesine 205 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle 2 fıkra eklenmiştir.

Bu yeni fıkralardan ilki, Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre, vergi matrahlarının tesbitinde gerçek giderleri nazara alınan mükelleflerin bu giderlerini tevsik edecek belgelerini ve ikinci fıkrada, yine Gelir Vergisi Kanununa göre, sair kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükelleflerin, vergi matrahlarının tesbitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikalarını muhafaza etmek mecburiyetleri hakkında hükümleri ihtiva etmektedir.

VIII _ (Madde - 16) 213 sayılı Kanunun değişik 243 üncü maddesiyle:

1- Hayvancılık ve meyvecilikde ekim ve sayım beyan varakasına ne gibi bilgilerin kayıt edileceği hususu açıkça hükme bağlanmıştır.

2- Aile reisi beyanlarında aileyi temsilen ekim ve sayım beyanının sadece aile reisi tarafından yapılmasının kâfi olduğuna dair hüküm tesis olunmuştur.

3- Ekim ve sayım beyanında beyana takaddüm eden yılın satış toplamının bildirilmesine dair olan (c) bendi hükmü ile ekim ve hayvancılıktan maada ziraî faaliyetlerde beyan zamanının Bakanlığımızca tesbit olunacağına dair hüküm değişik maddede yer almamış, buna mukabil beyan varakaları ikame olunmuştur. Maddedeki diğer tadiller vuzuh maksadiyle yapılan ifade değişikliklerinden ibarettir.

IX _ (Madde - 17) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 245 inci maddesinin 1 inci fıkrası (Muhtar ve İhtiyar heyetleri 243 üncü madde hükümlerine göre yapılan beyanların doğruluğunu tahkik ederler.) şeklinde ipka olunmuş ve bu suretle 243 üncü maddenin c fıkrasına matuf hüküm de kalkmış bulunmaktadır.

X _ (Madde - 18) 213 sayılı Kanunun 277 nci maddesine göre, hayvanların cins ve yaşları itibariyle gruplandırılması ve bu gruplara mütenazıran Bakanlığımızla Tarım Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak ortalama maliyet cetvellerinde tesbit olunan kıymetlere göre değerlendirilmeleri muktezi idi.

Bu maddede 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle yapılan değişiklikle, hayvanlarının maliyet bedellerini tesbit edebilecek durumda olan mükelleflere maliyet bedellerine göre hayvanlarını değerleme imkânı temin olunmuştur. Bununla beraber, hayvanların maliyet bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde, maliyet bedeli yerine emsal bedeliyle değerlenmesi mümkündür.

Maddede emsal bedeli (İşletmenin bulunduğu mahal "Gezici hayvanlarda kışlak", için ziraî kazanç komisyonlarınca tesbit edilmiş olan ortalama maliyet bedelidir.) şeklinde tarif edilmiş olduğundan hayvanların emsal bedeli ölçüsüyle değerlenmesi gerektiği ahvalde 213 sayılı Kanunun emsal bedeli hakkındaki 267 nci maddesi hükmünün tatbiki cihetine gidilemiyeceği tabiidir.

Değişik maddenin (Ziraî işletmelere dahil hayvanlar . . . . .) ibaresinden açıkça anlaşılacağı üzere bu madde mucibince yapılacak değerleme ziraî işletmeye dahil hayvanlara münhasır olacaktır. Bu itibarla ziraî işletme dışında kalan hayvanların Vergi Usul Kanununun umumî hükümleri dairesinde değerlendirilmeleri icap edeceği hususunun burada ayrıca belirtilmesinde fayda görülmüştür.

Bu genel tebliğin baş tarafında da belirtildiği üzere, değişik 277 nci maddenin yürürlüğe giriş tarihi 1/1/1962 dir. Bu itibarla 1962 takvim yılında elde edilen ziraî kazançlarla ilgili olarak işletmeye dahil hayvanların 277 nci maddenin 205 sayılı Kanunla değişen hükümleri dairesinde maliyet bedelleriyle, bu bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde emsal bedeli ölçüsüyle değerlendirilmeleri gereklidir.

XI _ (Madde - 19) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 315 inci madde eklenmiştir.

Bilindiği gibi, 213 sayılı Kanun mucibince amortismana tabi iktisadî kıymetlerin anılan kanunun değerleme hükümlerine göre belli edilen değerlerinin, aynı kanunun 313 üncü maddesine uyularak Bakanlığımızca tesbit ve ilân olunan azamî normal amortisman nispetlerini geçmemek üzere, mükellefçe tayin edilen nispetler dahilinde ayrılacak yıllık amortismanlara göre yok edilmesi gerekmektedir.

Anılan mükerrer 315 inci madde ile, vergi mevzuatımızda yeni bir amortisman sistemi olarak (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usulü de yer almış bulunmaktadır.

1- Mükerrer 315 inci maddenin ilk fıkrasına göre bilânço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenlerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerlerini azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok etmeleri mümkündür.

Bu fıkra hükmüne göre azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü yalnız bilânço esasında defter tutan mükellefler uygulayabileceklerinden işletme hesabı esasında defter tutan tacir ve çiftçilerin, serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı ile noterlerin azalan bakiyeler üzerinden amortisman uygulamaları mümkün değildir.

2- Bu usulü uygulamayı arzu eden bilânço esasında defter tutan gelir ve kurumlar vergileri mükelleflerinin amortismana tabi iktisadî kıymetleri için bu usulün tatbikinde uyacakları esaslar, maddenin ikinci fıkrasındaki sıraya göre ayrı ayrı aşağıda açıklanmıştır.

a) Her yıl üzerinden amortisman yapılacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tesbit olunacaktır. Meselâ : Aktifde kayıtlı değeri 10.000 lira ve normal amortisman nispeti % 10 olan iktisadî kıymetin bu değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman birinci yılda

 
10.000 x 20 =
2000 lira, ikinci yılda 10.000 - 2000 = 8000
 
100
 
lira üzerinden
8000 x 20 =
1600 lira, üçüncü yılda 10.000 - 3600 = 6400
 
100
 
lira üzerinden
6400 x 20 =
1280 lira ilâh.. devam edecektir.
 
100
 
b) Bu usulde uygulanacak amortisman nispeti, % 25 i geçmemek üzere, normal amortisman nispetinin iki katıdır. Yukarıdaki misalimizde % 10 olan normal amortisman nispetinin, bu sebeple, iki katının tutarı olan % 20 den amortisman hesap edilmiştir.

Meselâ : Normal amortisman nispeti % 20 olan bir iktisadî kıymetin değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman ayrılması halinde % 20 nin iki katı % 40 olduğu, bu ise % 25 i aştığı için bu iktisadî kıymetin değerinden % 40 yerine ancak % 25 nispetinde azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulüne göre amortisman ayrılması kabildir.

c) Bu usulde amortisman süresi normal amortisman süresine göre tesbit olunacaktır. Meselâ : Bir iktisadî kıymet için normal amortisman usulünde azamî itfa süresi 10 yıl ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman süresi de buna eşittir. Yani 10 yıldır. Bu sürenin son yılına devreden bakiye değer ise son yılda tamamen yok edilecektir.

Yukarıdaki misalimizde 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 1.342,19 liradır. Bu miktar 10 uncu yıla devreden amortismana tabi bakiye değerin % 20 sinden fazla olmasına rağmen tamamı amortisman payı olarak ayrılacaktır. Bu itibarla 1.342,19 lira, diğer bir ifade ile, 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 10 uncu yılın zararına aktarılmak suretiyle işbu iktisadî kıymetin 10.000 liradan ibaret değerinin tamamı 10 uncu yılın sonunda itfa edilmiş olacaktır.

XII _ (Madde 20) 213 sayılı Kanuna eklenmiş olan mükerrer 320 nci madde, bilânço esnasında defter tutan mükelleflere (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birini seçmek ve azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünden normal amortismana geçebilme haklarını tanzim eden hükümleri ihtiva etmektedir.

1- Maddenin 1 numaralı fıkrasında, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) (Veya azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden yalnız birinin uygulanabileceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birinin uygulanması kabildir. Bu itibarla bir ünitenin bir kısmı için başka, diğer kısmı için ise, başka amortisman usulünün uygulanması mümkün değildir.

2- Maddenin 2 numaralı fıkrasiyle, bir iktisadî değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başlandıktan sonra bu usulden dönülmiyeceği esası kabul edilmiştir.

3- Maddenin 3 numaralı fıkrasına göre ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü tatbik eden mükellefin normal amortisman usulüne geçmesi mümkün bulunmaktadır. Bu takdirde mükellefin keyfiyeti, vergi beyannamesinde veya beyannamesine bağlı bilânçosunda belirtmesi ve bu dönemden itibaren normal amortisman usulünü uygulaması gerekmektedir. Kanunun bu cevazından faydalanan mükellef, azalan bakiyeler usulüne göre henüz yok edilmemiş olan değer kısmını bakiye amortisman süresine bölmek suretiyle eşit miktarlarda yok edecektir. Yukarıda mükerrer 315 inci maddeye taallûk eden misalimizde 10 yıllık amortisman süresine tabi 10.000 lira değerli iktisadî kıymet için azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünde 1, 2 ve 3 üncü yıllarda 2000 + 1600 + 1280 lira olmak üzere ceman 4880 lira amortisman ayrılmış ve 4 üncü yıla devreden bakiye 5120 liradan ibaret bulunmuş olduğuna ve mükellef bu yıldan itibaren normal amortisman usulünü tercih edip keyfiyeti beyannamesinde belirtmiş bulunduğuna göre, bu mükellefin 5120 liradan ibaret amortisman artığını her yıl yedide birini zarar hesabına aktarmak suretiyle, yedi yılda ve eşit miktarlarda itfa etmesi gerekmektedir.

XIII _ (Madde-21) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 328 inci maddesine bazı hükümler eklenmiştir.

Bilindiği gibi, amortismana tabi iktisadî kıymetlerin satılmaları halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki farkın kâr ve zarar hesabına geçirileceği 328 inci maddede hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Maddeye eklenen hükümler, 213 sayılı Kanunun mer'i 328 inci maddesiyle mevzu esas kaideye istisna teşkil eden bazı hususları ihtiva etmektedir. Şöyle ki :

1- Satılan iktisadî kıymetin yenilenmesi için mahiyetine göre zarurî bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan hasıl olan kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesaba alınacaktır.

Bu hesaptaki miktarın en çok üç yıl içinde kullanılması gereklidir.

2- Ayrılmış olan kâr ile temin edilen iktisadî kıymetin değerinin de kanunun amortisman hükümleri dairesinde amortisman yoliyle itfa edileceği tabiidir. Şu kadar ki bahis konusu kâr, ayrılacak amortismanlara mahsup edilecek, diğer bir ifade ile, hesaplanmış olan bu amortismanlar, satıştan tahassül eden kâr miktarına baliğ oluncaya kadar gider yazılmıyacaktır. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş bakiye bir değer kalırsa bu bakiye değerin amortismanına devam edilecek ve ayrılan amortisman payları o zaman gider kaydolunacaktır. Misâl : Amortismana tabi bir iktisadî kıymetin yenilenmesi maksadiyle satıldığı ve bu satıştan da 10.000 lira kâr sağlandığı, buna mukabil yeniden alınan iktisadî kıymetin değerinin 15.000 lira olduğu farz edilirse, mükellef tahassül eden 10.000 lira kâr üzerinden o yıl vergi ödemiyecek ve ancak yeni aldığı kıymet üzerinden o yıl için ayrılması icap eden amortisman 3000 lira ise bu miktarı masraf yazmıyacak, ayrı bir hesapta gösterdiği 10.000 liralık kârdan düşecektir. Müteakip yıllarda da aynı suretle hareket ederek ayrılan amortismanların toplamı 10.000 liraya baliğ olunca müteakip yıldan itibaren ayıracağı amortismanları artık gider kayıt edecektir.

3- Pasifte geçici bir hesaba alınmış olan kârın 3 yıllık süre içinde her ne sebeple olursa olsun kullanılmaması halinde üçüncü yılın vergi matrahına eklenmesi muktazidir.

328 inci maddeye eklenen bu hükümlerin, satılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin münhasıran yenilenmelerinin bahis konusu olduğu ahvalde uygulanabileceği fıkrada açıkça belirtilmiş olduğundan tahassül eden kârın başka bir iktisadî kıymetin mübayaasına tahsis edilmesi halinde bu yeni fıkra hükmünün uygulanması mümkün değildir.

XIV _ (Madde - 23) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 384 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik iki hususdan ibarettir.

1- 213 sayılı Kanunun 384. üncü maddesinin ilk fıkrasının değiştirilmeden evvelki hükmüne göre, itiraz komisyonunca re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine lüzum görülür ise fenni ihtisasa taallûk etmeyen işlerde bilirkişi istihdam edilmiyerek, tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zat tarafından yapılması ve fenni ihtisasa taallûk eden işlerde ise tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zatın naipliği altında bilirkişi marifetiyle yapılması icap ediyordu.

Bu fıkradaki (Fennî ihtisas) kelimeleri yerine değişik metinde (Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri ikame ve kabul edilmiştir. Bu yeni hükümle, ihtisasa taallûk eden hususların teknik konulara hasredilmemesi sağlanmış bulunmaktadır.

(Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri, defter ve vesika tetkikatını da kavramakta olduğundan, itiraz komisyonlarının artık itirazla ilgili defter ve vesikaların tetkiki için icabında bilirkişi kullanabilmeleri imkân dahiline girmiş bulunmaktadır.

2- Diğer husus, fıkrada yer alan yeni bir hükme taallûk etmektedir.

Bu yeni hükme göre, itiraz konusu tarhiyatın bir vergi incelemesine müstenit bulunduğu ve bununla ilgili bilirkişi raporu ile vergi inceleme raporu arasında açık bir mübayenet mevcut olduğu ahvalde, itiraz komisyonunca karar verilmeden evvel incelemeyi yapandan ve mükelleften yazılı mütalâa istenilmesi gerekmektedir.

Ayrıca fıkranın sonuna (Komisyonca tâyin edilen müddet içinde bu mütalâanın verilmemesi halinde mütalâa vermekten sarfınazar edilmiş sayılır.) Hükmü ilâve olunmak suretiyle itiraz tetkikatının uzaması ihtimali önlenmiştir.

XV _ (Madde 24) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi değiştirilmiştir.

213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi, bu kanunun mer'iyete girdiği tarihe veya müteakip yıllarda ticarî veya ziraî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisi mükellefiyetine gireceklerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerini hangi esasa göre değerliyecekleri hususunda hükmü ihtiva etmekte ve bu sebeple meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenler hakkında hüküm boşluğu bulunmakta idi.

205 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle yapılan değişiklikde, meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenlerin de anılan maddenin şümulüne alınması temin ve bu suretle geçici 5 inci madde hükmü, ticarî, ziraî meslekî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisine girecek veya götürü usulden (Ziraî kazançlarda götürü gider usulü dahil) gerçek usule geçecek olan mükellefleri kavrıyacak şekle ifrağ edilerek mevcut hüküm boşluğu izale olunmuştur.

XVI _ (Madde - 25) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna geçici 10 uncu madde eklenmiştir.

213 sayılı Kanuna eklenmiş olan bu madde hükmü ile, gelir vergisine tabi bulunan veya ileride tabi olacak olan çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya götürü gider usulünden gerçek usulde teklife geçtikleri yıla devredilen ziraî mahsullerini değerleme esasları tedvin ve değerlemenin fazla tahmin edilmesinden dolayı vergi cezasına muhatap olmamaları temin edilmiştir.

Gerçi madde (Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihde) şeklindeki ibare ile başlamakta ise de, bu Genel Tebliğin baş tarafında da açıklandığı üzere geçici 10 uncu maddenin 1/1/1962 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi kabul edilmiş ve esasen Gelir Vergisi Kanununun tadiline dair 19/2/1963 tarihli ve 202 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesiyle 1961 yılında elde edilen ziraî kazançlardan dolayı gelir vergisi tarh ve tahsil edilmiyeceği açıklanarak ziraî kazançtan gelir vergisi mükellefiyetine 1962 takvim yılı iptidası başlangıç tutulmuş olduğundan bu geçici 10 uncu madde mucibince yapılacak ilk değerlemenin 1961 değil, 1962 takvim yılı iptidasına müdevver ziraî mahsuller için olacağı tabiidir.

Maddenin ilk fıkrası, müteakip yıllara şâmil hükmü de ihtiva etmekte olduğundan, daha ileriki yıllarda ziraî kazançları dolayısiyle ziraî işletme hesabı veya bilânço esasında yeniden gelir vergisine girecek veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya gerçek usullere geçtikleri yıla müdevver zirai mahsullerini maliyet bedeli ile, bu bedel belli değilse bizzat tâyin edecekleri bedel ile değerlendirmeleri ve bu bedeli çiftçi işletme defterinin gider tablosuna bir kalemde kaydetmeleri bilânço esasında ise açılış bilânçosunda göstermeleri gereklidir.

Maddenin 2 nci fıkrasında, mükellefçe tayin edilecek bedelin fazla hesap edildiğinin tesbiti halinde bundan dolayı mükellef adına ceza kesilmiyeceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu itibarla ileride yapılacak vergi incelemeleri sırasında müdevver mahsullere ait olmak üzere bizzat mükellef tarafından belli edilmiş fiyata müsteniden yapılan değerlemede bir fiyat fazlalığı tesbit edildiği takdirde, tesbit olunan farkla ilgili tarhiyat için vergi cezası kesilmemesi iktiza eder.

Maddenin 3 üncü fıkrasında, ilk defa götürü gider usulünde vergiye tabi olacak çiftçilerin evvelki yıllardan devreden mahsullerinin satış hasılatının vergilendirilmesinde muafiyet devresinden müdevver stoklar bakımından bazı hükümler tedvin olunmuştur. Şöyle ki :

a) İlk defa götürü gider usulüne göre vergiye tabi olup da ziraî kazançlarını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 1 numaralı bendine müsteniden tesbit edecekler, muafiyet devresinden müdevver stoklarını mükellefiyete girecekleri yıldan itibaren sattıkça bedellerini hasılata ithal edeceklerine ve anılan 1 numaralı bent gereğince götürü gider emsallerine tekabül eden miktarlar hasılattan düşüleceğine nazaran, bu kabil mükelleflerin müdevver mahsüllerinin maliyet bedelleri bu suretle kendiliğinden masraf olarak hesaba alınmış bulunmaktadır. Ancak, hasılata uygulanan emsallerin tayininde bahis konusu değişik 54 üncü maddenin son fıkrasında belirtilen gerçek giderler nazara alınmadığından, müdevver mahsulün ilgili bulunduğu yıla ait olup işletme ile alâkalı kira, aynî vergi, resim ve harçlarla işletmeye ait borç faizlerinin müdevver mahsule isabet eden kısmının hasılattan düşülmesi gerekmektedir.

b) İlk defa götürü gider usulünde mükellefiyete girmiş olup da ziraî kazancını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunda değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre tesbit edenler ise, evvelki yılda ihtiyar ettikleri masraflardan sadece satışın yapıldığı yıla devreden mahsullere isabet eden miktarları hasılatlarından gider olarak indirirler.

205 sayılı Kanunun geçici 1 ve 2 nci maddeleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592 - 8 - 9/6559 tamimimizde geçici 3 üncü maddesi hakkında 28/2/1963 tarihli (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı ve geçici 4 üncü maddesi hakkında da (Gelir Vergisi) 52 sayılı Genel Tebliğlerimizde bilgi ve izahat mevcuttur.

Bilgi edinilmesini ve gereğinin yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği Kalmamıştır.

İçerik 2:
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesi hakkındaki 19/2/1963 tarihli ve 205 sayılı Kanun 28/2/1963 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanmıştır.

213 sayılı Kanunun 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile değişen 277 nci ve yine 213 sayılı Kanuna 205 sayılı Kanunun 25 inci maddesiyle eklenen geçici 10 uncu maddeler 1/1/1962 tarihinde ve 205 sayılı Kanunun diğer maddeleri ise kanunun yayınladığı 28/2/1963 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

205 sayılı Kanunun bazı hükümleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592-8-9/6559 sayılı tamim ve 28/2/1963 tarihli ve (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı Genel Tebliğimizle açıklama yapılmıştı.

Anılan 205 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle 213 sayılı Kanunun 4 üncü kitabın 3 üncü kısmına (Uzlaşma) hakkında ek 1 - 10 uncu maddeler ve 26 nci maddesiyle de (Yeniden değerleme) hakkında geçici 11 inci madde eklenmiştir:

Uzlaşma hükümlerinin şumulünü ve yeniden değerlemenin yapılacağı zaman ile değerlemede nazara alınacak emsalleri tâyin hususlarında Bakanlığımıza yetki tanınmıştır. Bu itibarla bu iki müessese hükümleri hakkında ayrıca bilgi ve izahat verilecektir.

Bu Tebliğimizde 205 sayılı Kanunun diğer hükümleri hakkında (Bu kanunun madde numarası sırasına göre) açıklama yapılmakla iktifa edilmiştir.

I _ (Madde _ 1) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun (Re'sen takdir) hakkındaki 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasına 5 numaralı bent eklenmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendi hükmü ile, götürü gider esasına tabi ziraî kazanç gelir vergisi mükelleflerine, sâfi kazançlarını, beyan edecekleri hakikî giderlerine göre tesbitini istemek imkânı tanınmıştır.

Bu imkândan faydalanarak vergi matrahlarını gerçek giderlerine göre hesap etmiş olan mükelleflerin bu giderlerini vergi incelemesi sırasında tevsik edememeleri hali ise 205 sayılı Kanunla kabul olunan 5 numaralı bent hükmüyle re'sen takdir sebebi sayılmıştır. Bu itibarla yeni 5 numaralı bent hükmünün tatbikini gerektiren ahvalde, ikmalen tarhiyata gidilmiyerek, 30 uncu madde mucibince re'sen takdir yoluyla mükellef adına tarhiyat yapılması gerekmektedir.

II _ (Madde _ 2) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 30 uncu madde eklenmiştir.

Bu maddenin getirdiği yenilik (İdarece tarh) adı altında yeni bir tarh usulünün daha kabul edilmiş olmasından ibarettir.

Gerçekten, verginin tarhı için kanunlarda belli edilen sürelerde müracaat etmiyen veya kendilerine tahmil edilen ödevleri vaktinde yerine getirmiyen mükellefler adına kanunen belli matrahlar üzerinden zamanında tarh edilmiyen vergilerin Vergi Usul Kanununun 29 ve 30 uncu maddelerine göre tarhının mümkün olamadığı malûmdur. Meselâ, götürü ücret, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin zamanında tarh edilemiyen vergileriyle kanunen muayyen olan damga resmi mükellefiyetlerini ifa etmiyen kişiler adlarına tarh edilecek damga resminde rastlanan bu hallerde yapıla gelmekte olan tarhlar için Vergi Usul Kanununda tarh usulü hakkında hüküm mevcut değildir. İşte mükerrer 30 uncu madde bu boşluğun giderilmesi maksadiyle kabul olunmuştur.

1- Maddenin ilk fıkrasında idarece tarh usulünün, kanunun 29 uncu (İkmalen) ve 30 uncu (Re'sen) tarh maddeleri hükümleri dışında kalan hallerde uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Ücret ve kazançları götürü usulde tesbit edilen hizmet erbabı ile tüccar ve serbest meslek erbabının Gelir Vergisi Kanunu ile belli tarh süresi içinde bağlı oldukları vergi dairesine müracaatla vergi karnelerini ibraz etmek ve vergilerini bu karneye yazdırmak mecburiyetine riayetsizlikleri halinde bu kabil mükellefler adına 213 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin son fıkrası mucibince yapılacak tarhlarda (İdarece tarh) hükmüne istinat olunacağı gibi, kazançları götürü usulde tesbit edilen ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı ile gayrimenkul sermaye iradı sahipleri adına, (Yanlarında, zamanında vergi karnesi almamış veya vergisini tarh ettirmemiş hizmet erbabı çalıştırmalarından dolayı) yine 213 sayılı Kanunun 251 inci maddesinin a bendine göre yapılacak tarhlarda da (İdarece tarh) hükümlerine istinat olunacaktır.

2- Mükerrer 30 uncu maddenin 2 nci fıkrasında (İdarece tarh) ın 131 inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, vergi cezasını gerektiren olayların da aynı kanunun 364 üncü maddesine göre tesbit edilmesinin gerektiği malûmdur. Bu suretle, 131 inci madde mucibince düzenlenen yoklama fişinin ve 364 üncü maddeye göre düzenlenen belgenin vergi dairesine tevdii üzerine (İdarece tarh) hükmüne müsteniden verginin tarh edilmesi ve vergi cezasının kesilmesi ve vergi ile vergi cezasına ait ihbarnamelerin düzenlenmesi gerekli bulunmaktadır.

3- Maddenin 3 üncü ve 4 üncü fıkralarına göre, idarece tarh usulüne müsteniden tarh olunan vergilerle vergi cezalarına ait ihbarnamelerin mükellefin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101 inci maddesi uyarınca tesbit olunan bilinen adresine adı geçen kanunun 93 üncü maddesi mucibince posta ile gönderilmesi ve diğer taraftan da, mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini, tarh edilen vergi ile kesilen ceza miktarlarını ve cinsini gösterir ilân yazısının vergi dairesinin ilân yazılarını koymaya mahsus mahalline asılması ve bu suretle ilânın asıldığı keyfiyetinin de tarihli bir tutanakla tesbit olunması gerekmektedir.

4- Maddenin son fıkrası, tebliğin hangi tarihte yapılmış olduğunu tayin bakımından özel bazı esasları ihtiva etmektedir.

Anılan fıkra hükmüne göre, verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken itiraz müddeti :

a) Mükellefin bilinen adresinde tebliğin yapıldığı ahvalde bu tebliğ tarihinden,
b) Aksi halde yukarıda bahsi geçen tutanakla tesbit olunan ilân tarihinden,
başlar.

Bu itibarla 213 sayılı Kanunun 379 uncu maddesinde yazılı bir aylık itiraz süresi başlangıcının ve itiraz edilmediği ahvalde vâdenin, mükerrer 30 uncu maddenin son fıkrası esaslarına göre, ihbarnamenin bilinen adreste tebliğ edildiği tarihe ve bu suretle tebliğ yapılamamış ise tutanakla tesbit olunan ilân tarihine nazaran hesap olunması gereklidir.

Bu fıkra hükmünün tatbikinde bilhassa ilân tarihi bakımından idare ile mükellefler arasında ihtilâflara mahal kalmamasını ve mükelleflerin itiraz süresi başlangıcını ve itiraz etmemiş olmaları halinde vâde tarihini kolayca tesbit edebilmelerini teminen ilân yazısının münasip yerine ve yekden görünecek şekilde (İşbu ilân yazısı / / tarihinde buraya asılmış ve gerekli tutanak düzenlenmiştir) ibaresinin şerh edilmesi hususuna dikkat olunması icap eder.

III _ (Madde _ 11 ) Bu madde ile değişen 213 sayılı Kanunun 89 uncu maddesine göre, ziraî kazançlar il komisyonlarının tam mürettepleri ile toplanması gerekmekte ve mutlak ekseriyete karar ittihaz edebilmeleri kabil bulunmakta idi.

Bu maddede yapılan değişikliğe nazaran, ziraî kazançlar il komisyonlarının müretteplerinin beşte üçü ile toplantı yapabilmeleri ve mürettep üye sayısının ekseriyetiyle karar ittihaz etmeleride caizdir.

Maddede takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının toplantı ve karar nisabı bakımından herhangi bir değişiklik yapılmamış olduğundan takdir, tahrir ve tadilât komisyonlarının ötedenberi olduğu gibi tam mürettepleriyle toplanmaları muktazi ve mutlak ekseriyetle karar ittihaz edebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

IV _ (Madde _ 12) 213 sayılı Kanunun defter tutma bakımından birinci sınıfa giren tacirleri belirten 177 nci maddesinin 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı hadler 205 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle birer kat arttırılmak suretiyle anılan 177 nci maddede değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre :

1- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 400.000 lirayı veya satışlarının tutarı 440.000 lirayı aşanlar;

2- Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayrisâfi iş hasılâtı 80.000 lirayı aşanlar;

3- 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin memzucen yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılâtının 5 katı ile yıllık satış tutarının toplamı 400.000 lirayı aşanlar;

Birinci sınıf tacir sıfatiyle bilânço esasında defter tutmaları gerekir.

177 nci maddenin 4, 5 ve 6 numaralı bentlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak 4 numaralı bendin parantez içindeki (Âdi şirketler iştigal nevileri yukarıki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.) hükmü muvacehesinde, bu kabil şirketlerin muaddel 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde yazılı yeni hadlere tabi olacakları tabiidir.

Bu maddenin makable teşmiline dair bir hüküm mevcut olmadığından ötedenberi bilânço esasında defter tutanlarla 1962 yılındaki iş hacimleri itibariyle 1/1/1963 tarihinden itibaren bu esasda defter tutmağa başlayanların 1963 takvim yılı için de bilânço esasında defter tutmağa devam etmeleri iktiza eder.

V _ (Madde- 13) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 213 üncü maddesi değiştirilmiştir.

Bu maddenin tadilden evvelki metninde, çiftçi işletme defterinin sağ ve sol taraflarına ne gibi gider ve gelirlerin kayıt olunacağı açıklanmıştır. Bu mevzuda Gelir Vergisi Kanununda da hüküm mevcut olduğundan, tekerrürü izale maksadiyle bu maddede Gelir Vergisi Kanununun ilgili maddesine atıf yapılmak suretiyle yetinilmiştir.

Yeni metnin son fıkrasında maddenin tadilden evvelki son fıkrası hükmü aynen yer almıştır.

VI _ (Madde - 14) 213 sayılı Kanunun 227 nci maddesinin (Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.) hükmünü ihtiva ettiği malûmdur.

Bu maddeye 205 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle (Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tesbiti ile ilgili giderlerini tevsike mecburdurlar. Götürü usulde tesbit edilen giderler hariç) hükmünü muhtevi bir fıkra eklenmiş bulunmaktadır.

Bu fıkra hükmüne göre, bilfarz menkul veya gayrimenkul sermaye iradı veya arızî surette icra edilen ticarî veya meslekî işlerinden sağlanan kazançları dolayısiyle gerçek usulde hasılât ve giderleri nazara alınarak gelir vergisine tabi tutulacak olan gelir vergisi mükellefleri gerçek giderlerini vesikalandırmağa mecburdurlar. Giderlerini götürü usulde tesbit eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri bu giderlerinin tamamını, serbest meslek erbabından masraflarının bir kısmını götürü olarak tesbit edecek olanlar sadece bu giderlerini tevsike mecbur değillerdir.

Ziraî kazançlarını götürü gider usulüne göre tesbit edenlerden bu giderlerinin gerçek miktarlarını hasılâtlarından indirecek olanlar bu tebliğin baş tarafındaki (1) numaralı paragrafta verilen izahattan da anlaşılacağı üzere bu masraflarını tevsike mecburdurlar.

VII _ (Madde - 15) 213 sayılı Kanunun tacirlerin ve damga resmi mükelleflerinin diğer vesikaları muhafaza mecburiyeti hakkındaki 242 nci maddesine 205 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle 2 fıkra eklenmiştir.

Bu yeni fıkralardan ilki, Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre, vergi matrahlarının tesbitinde gerçek giderleri nazara alınan mükelleflerin bu giderlerini tevsik edecek belgelerini ve ikinci fıkrada, yine Gelir Vergisi Kanununa göre, sair kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükelleflerin, vergi matrahlarının tesbitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikalarını muhafaza etmek mecburiyetleri hakkında hükümleri ihtiva etmektedir.

VIII _ (Madde - 16) 213 sayılı Kanunun değişik 243 üncü maddesiyle:

1- Hayvancılık ve meyvecilikde ekim ve sayım beyan varakasına ne gibi bilgilerin kayıt edileceği hususu açıkça hükme bağlanmıştır.

2- Aile reisi beyanlarında aileyi temsilen ekim ve sayım beyanının sadece aile reisi tarafından yapılmasının kâfi olduğuna dair hüküm tesis olunmuştur.

3- Ekim ve sayım beyanında beyana takaddüm eden yılın satış toplamının bildirilmesine dair olan (c) bendi hükmü ile ekim ve hayvancılıktan maada ziraî faaliyetlerde beyan zamanının Bakanlığımızca tesbit olunacağına dair hüküm değişik maddede yer almamış, buna mukabil beyan varakaları ikame olunmuştur. Maddedeki diğer tadiller vuzuh maksadiyle yapılan ifade değişikliklerinden ibarettir.

IX _ (Madde - 17) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 245 inci maddesinin 1 inci fıkrası (Muhtar ve İhtiyar heyetleri 243 üncü madde hükümlerine göre yapılan beyanların doğruluğunu tahkik ederler.) şeklinde ipka olunmuş ve bu suretle 243 üncü maddenin c fıkrasına matuf hüküm de kalkmış bulunmaktadır.

X _ (Madde - 18) 213 sayılı Kanunun 277 nci maddesine göre, hayvanların cins ve yaşları itibariyle gruplandırılması ve bu gruplara mütenazıran Bakanlığımızla Tarım Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak ortalama maliyet cetvellerinde tesbit olunan kıymetlere göre değerlendirilmeleri muktezi idi.

Bu maddede 205 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle yapılan değişiklikle, hayvanlarının maliyet bedellerini tesbit edebilecek durumda olan mükelleflere maliyet bedellerine göre hayvanlarını değerleme imkânı temin olunmuştur. Bununla beraber, hayvanların maliyet bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde, maliyet bedeli yerine emsal bedeliyle değerlenmesi mümkündür.

Maddede emsal bedeli (İşletmenin bulunduğu mahal "Gezici hayvanlarda kışlak", için ziraî kazanç komisyonlarınca tesbit edilmiş olan ortalama maliyet bedelidir.) şeklinde tarif edilmiş olduğundan hayvanların emsal bedeli ölçüsüyle değerlenmesi gerektiği ahvalde 213 sayılı Kanunun emsal bedeli hakkındaki 267 nci maddesi hükmünün tatbiki cihetine gidilemiyeceği tabiidir.

Değişik maddenin (Ziraî işletmelere dahil hayvanlar . . . . .) ibaresinden açıkça anlaşılacağı üzere bu madde mucibince yapılacak değerleme ziraî işletmeye dahil hayvanlara münhasır olacaktır. Bu itibarla ziraî işletme dışında kalan hayvanların Vergi Usul Kanununun umumî hükümleri dairesinde değerlendirilmeleri icap edeceği hususunun burada ayrıca belirtilmesinde fayda görülmüştür.

Bu genel tebliğin baş tarafında da belirtildiği üzere, değişik 277 nci maddenin yürürlüğe giriş tarihi 1/1/1962 dir. Bu itibarla 1962 takvim yılında elde edilen ziraî kazançlarla ilgili olarak işletmeye dahil hayvanların 277 nci maddenin 205 sayılı Kanunla değişen hükümleri dairesinde maliyet bedelleriyle, bu bedellerinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde emsal bedeli ölçüsüyle değerlendirilmeleri gereklidir.

XI _ (Madde - 19) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna mükerrer 315 inci madde eklenmiştir.

Bilindiği gibi, 213 sayılı Kanun mucibince amortismana tabi iktisadî kıymetlerin anılan kanunun değerleme hükümlerine göre belli edilen değerlerinin, aynı kanunun 313 üncü maddesine uyularak Bakanlığımızca tesbit ve ilân olunan azamî normal amortisman nispetlerini geçmemek üzere, mükellefçe tayin edilen nispetler dahilinde ayrılacak yıllık amortismanlara göre yok edilmesi gerekmektedir.

Anılan mükerrer 315 inci madde ile, vergi mevzuatımızda yeni bir amortisman sistemi olarak (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usulü de yer almış bulunmaktadır.

1- Mükerrer 315 inci maddenin ilk fıkrasına göre bilânço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenlerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerlerini azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok etmeleri mümkündür.

Bu fıkra hükmüne göre azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü yalnız bilânço esasında defter tutan mükellefler uygulayabileceklerinden işletme hesabı esasında defter tutan tacir ve çiftçilerin, serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı ile noterlerin azalan bakiyeler üzerinden amortisman uygulamaları mümkün değildir.

2- Bu usulü uygulamayı arzu eden bilânço esasında defter tutan gelir ve kurumlar vergileri mükelleflerinin amortismana tabi iktisadî kıymetleri için bu usulün tatbikinde uyacakları esaslar, maddenin ikinci fıkrasındaki sıraya göre ayrı ayrı aşağıda açıklanmıştır.

a) Her yıl üzerinden amortisman yapılacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tesbit olunacaktır. Meselâ : Aktifde kayıtlı değeri 10.000 lira ve normal amortisman nispeti % 10 olan iktisadî kıymetin bu değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman birinci yılda

 
10.000 x 20 =
2000 lira, ikinci yılda 10.000 - 2000 = 8000
 
100
 
lira üzerinden
8000 x 20 =
1600 lira, üçüncü yılda 10.000 - 3600 = 6400
 
100
 
lira üzerinden
6400 x 20 =
1280 lira ilâh.. devam edecektir.
 
100
 
b) Bu usulde uygulanacak amortisman nispeti, % 25 i geçmemek üzere, normal amortisman nispetinin iki katıdır. Yukarıdaki misalimizde % 10 olan normal amortisman nispetinin, bu sebeple, iki katının tutarı olan % 20 den amortisman hesap edilmiştir.

Meselâ : Normal amortisman nispeti % 20 olan bir iktisadî kıymetin değerinden azalan bakiyeler usulünde amortisman ayrılması halinde % 20 nin iki katı % 40 olduğu, bu ise % 25 i aştığı için bu iktisadî kıymetin değerinden % 40 yerine ancak % 25 nispetinde azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulüne göre amortisman ayrılması kabildir.

c) Bu usulde amortisman süresi normal amortisman süresine göre tesbit olunacaktır. Meselâ : Bir iktisadî kıymet için normal amortisman usulünde azamî itfa süresi 10 yıl ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman süresi de buna eşittir. Yani 10 yıldır. Bu sürenin son yılına devreden bakiye değer ise son yılda tamamen yok edilecektir.

Yukarıdaki misalimizde 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 1.342,19 liradır. Bu miktar 10 uncu yıla devreden amortismana tabi bakiye değerin % 20 sinden fazla olmasına rağmen tamamı amortisman payı olarak ayrılacaktır. Bu itibarla 1.342,19 lira, diğer bir ifade ile, 10 uncu yıla devreden değer bakiyesi 10 uncu yılın zararına aktarılmak suretiyle işbu iktisadî kıymetin 10.000 liradan ibaret değerinin tamamı 10 uncu yılın sonunda itfa edilmiş olacaktır.

XII _ (Madde 20) 213 sayılı Kanuna eklenmiş olan mükerrer 320 nci madde, bilânço esnasında defter tutan mükelleflere (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birini seçmek ve azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünden normal amortismana geçebilme haklarını tanzim eden hükümleri ihtiva etmektedir.

1- Maddenin 1 numaralı fıkrasında, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) (Veya azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden yalnız birinin uygulanabileceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, iktisadî ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için (Normal amortisman) veya (Azalan bakiyeler üzerinden amortisman) usullerinden sadece birinin uygulanması kabildir. Bu itibarla bir ünitenin bir kısmı için başka, diğer kısmı için ise, başka amortisman usulünün uygulanması mümkün değildir.

2- Maddenin 2 numaralı fıkrasiyle, bir iktisadî değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başlandıktan sonra bu usulden dönülmiyeceği esası kabul edilmiştir.

3- Maddenin 3 numaralı fıkrasına göre ise, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünü tatbik eden mükellefin normal amortisman usulüne geçmesi mümkün bulunmaktadır. Bu takdirde mükellefin keyfiyeti, vergi beyannamesinde veya beyannamesine bağlı bilânçosunda belirtmesi ve bu dönemden itibaren normal amortisman usulünü uygulaması gerekmektedir. Kanunun bu cevazından faydalanan mükellef, azalan bakiyeler usulüne göre henüz yok edilmemiş olan değer kısmını bakiye amortisman süresine bölmek suretiyle eşit miktarlarda yok edecektir. Yukarıda mükerrer 315 inci maddeye taallûk eden misalimizde 10 yıllık amortisman süresine tabi 10.000 lira değerli iktisadî kıymet için azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulünde 1, 2 ve 3 üncü yıllarda 2000 + 1600 + 1280 lira olmak üzere ceman 4880 lira amortisman ayrılmış ve 4 üncü yıla devreden bakiye 5120 liradan ibaret bulunmuş olduğuna ve mükellef bu yıldan itibaren normal amortisman usulünü tercih edip keyfiyeti beyannamesinde belirtmiş bulunduğuna göre, bu mükellefin 5120 liradan ibaret amortisman artığını her yıl yedide birini zarar hesabına aktarmak suretiyle, yedi yılda ve eşit miktarlarda itfa etmesi gerekmektedir.

XIII _ (Madde-21) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 328 inci maddesine bazı hükümler eklenmiştir.

Bilindiği gibi, amortismana tabi iktisadî kıymetlerin satılmaları halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki farkın kâr ve zarar hesabına geçirileceği 328 inci maddede hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Maddeye eklenen hükümler, 213 sayılı Kanunun mer'i 328 inci maddesiyle mevzu esas kaideye istisna teşkil eden bazı hususları ihtiva etmektedir. Şöyle ki :

1- Satılan iktisadî kıymetin yenilenmesi için mahiyetine göre zarurî bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan hasıl olan kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesaba alınacaktır.

Bu hesaptaki miktarın en çok üç yıl içinde kullanılması gereklidir.

2- Ayrılmış olan kâr ile temin edilen iktisadî kıymetin değerinin de kanunun amortisman hükümleri dairesinde amortisman yoliyle itfa edileceği tabiidir. Şu kadar ki bahis konusu kâr, ayrılacak amortismanlara mahsup edilecek, diğer bir ifade ile, hesaplanmış olan bu amortismanlar, satıştan tahassül eden kâr miktarına baliğ oluncaya kadar gider yazılmıyacaktır. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş bakiye bir değer kalırsa bu bakiye değerin amortismanına devam edilecek ve ayrılan amortisman payları o zaman gider kaydolunacaktır. Misâl : Amortismana tabi bir iktisadî kıymetin yenilenmesi maksadiyle satıldığı ve bu satıştan da 10.000 lira kâr sağlandığı, buna mukabil yeniden alınan iktisadî kıymetin değerinin 15.000 lira olduğu farz edilirse, mükellef tahassül eden 10.000 lira kâr üzerinden o yıl vergi ödemiyecek ve ancak yeni aldığı kıymet üzerinden o yıl için ayrılması icap eden amortisman 3000 lira ise bu miktarı masraf yazmıyacak, ayrı bir hesapta gösterdiği 10.000 liralık kârdan düşecektir. Müteakip yıllarda da aynı suretle hareket ederek ayrılan amortismanların toplamı 10.000 liraya baliğ olunca müteakip yıldan itibaren ayıracağı amortismanları artık gider kayıt edecektir.

3- Pasifte geçici bir hesaba alınmış olan kârın 3 yıllık süre içinde her ne sebeple olursa olsun kullanılmaması halinde üçüncü yılın vergi matrahına eklenmesi muktazidir.

328 inci maddeye eklenen bu hükümlerin, satılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin münhasıran yenilenmelerinin bahis konusu olduğu ahvalde uygulanabileceği fıkrada açıkça belirtilmiş olduğundan tahassül eden kârın başka bir iktisadî kıymetin mübayaasına tahsis edilmesi halinde bu yeni fıkra hükmünün uygulanması mümkün değildir.

XIV _ (Madde - 23) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun 384 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik iki hususdan ibarettir.

1- 213 sayılı Kanunun 384. üncü maddesinin ilk fıkrasının değiştirilmeden evvelki hükmüne göre, itiraz komisyonunca re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine lüzum görülür ise fenni ihtisasa taallûk etmeyen işlerde bilirkişi istihdam edilmiyerek, tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zat tarafından yapılması ve fenni ihtisasa taallûk eden işlerde ise tetkikatın başkan veya üyeleri arasından belli edilecek bir zatın naipliği altında bilirkişi marifetiyle yapılması icap ediyordu.

Bu fıkradaki (Fennî ihtisas) kelimeleri yerine değişik metinde (Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri ikame ve kabul edilmiştir. Bu yeni hükümle, ihtisasa taallûk eden hususların teknik konulara hasredilmemesi sağlanmış bulunmaktadır.

(Hususi teknik bir bilgi veya ihtisasa) kelimeleri, defter ve vesika tetkikatını da kavramakta olduğundan, itiraz komisyonlarının artık itirazla ilgili defter ve vesikaların tetkiki için icabında bilirkişi kullanabilmeleri imkân dahiline girmiş bulunmaktadır.

2- Diğer husus, fıkrada yer alan yeni bir hükme taallûk etmektedir.

Bu yeni hükme göre, itiraz konusu tarhiyatın bir vergi incelemesine müstenit bulunduğu ve bununla ilgili bilirkişi raporu ile vergi inceleme raporu arasında açık bir mübayenet mevcut olduğu ahvalde, itiraz komisyonunca karar verilmeden evvel incelemeyi yapandan ve mükelleften yazılı mütalâa istenilmesi gerekmektedir.

Ayrıca fıkranın sonuna (Komisyonca tâyin edilen müddet içinde bu mütalâanın verilmemesi halinde mütalâa vermekten sarfınazar edilmiş sayılır.) Hükmü ilâve olunmak suretiyle itiraz tetkikatının uzaması ihtimali önlenmiştir.

XV _ (Madde 24) Bu madde ile 213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi değiştirilmiştir.

213 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi, bu kanunun mer'iyete girdiği tarihe veya müteakip yıllarda ticarî veya ziraî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisi mükellefiyetine gireceklerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerini hangi esasa göre değerliyecekleri hususunda hükmü ihtiva etmekte ve bu sebeple meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenler hakkında hüküm boşluğu bulunmakta idi.

205 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle yapılan değişiklikde, meslekî kazanç erbabı ile götürü usulden gerçek usule geçenlerin de anılan maddenin şümulüne alınması temin ve bu suretle geçici 5 inci madde hükmü, ticarî, ziraî meslekî kazançları dolayısiyle yeniden gelir vergisine girecek veya götürü usulden (Ziraî kazançlarda götürü gider usulü dahil) gerçek usule geçecek olan mükellefleri kavrıyacak şekle ifrağ edilerek mevcut hüküm boşluğu izale olunmuştur.

XVI _ (Madde - 25) Bu madde ile 213 sayılı Kanuna geçici 10 uncu madde eklenmiştir.

213 sayılı Kanuna eklenmiş olan bu madde hükmü ile, gelir vergisine tabi bulunan veya ileride tabi olacak olan çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya götürü gider usulünden gerçek usulde teklife geçtikleri yıla devredilen ziraî mahsullerini değerleme esasları tedvin ve değerlemenin fazla tahmin edilmesinden dolayı vergi cezasına muhatap olmamaları temin edilmiştir.

Gerçi madde (Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihde) şeklindeki ibare ile başlamakta ise de, bu Genel Tebliğin baş tarafında da açıklandığı üzere geçici 10 uncu maddenin 1/1/1962 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi kabul edilmiş ve esasen Gelir Vergisi Kanununun tadiline dair 19/2/1963 tarihli ve 202 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesiyle 1961 yılında elde edilen ziraî kazançlardan dolayı gelir vergisi tarh ve tahsil edilmiyeceği açıklanarak ziraî kazançtan gelir vergisi mükellefiyetine 1962 takvim yılı iptidası başlangıç tutulmuş olduğundan bu geçici 10 uncu madde mucibince yapılacak ilk değerlemenin 1961 değil, 1962 takvim yılı iptidasına müdevver ziraî mahsuller için olacağı tabiidir.

Maddenin ilk fıkrası, müteakip yıllara şâmil hükmü de ihtiva etmekte olduğundan, daha ileriki yıllarda ziraî kazançları dolayısiyle ziraî işletme hesabı veya bilânço esasında yeniden gelir vergisine girecek veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçilerin mükellefiyete girdikleri veya gerçek usullere geçtikleri yıla müdevver zirai mahsullerini maliyet bedeli ile, bu bedel belli değilse bizzat tâyin edecekleri bedel ile değerlendirmeleri ve bu bedeli çiftçi işletme defterinin gider tablosuna bir kalemde kaydetmeleri bilânço esasında ise açılış bilânçosunda göstermeleri gereklidir.

Maddenin 2 nci fıkrasında, mükellefçe tayin edilecek bedelin fazla hesap edildiğinin tesbiti halinde bundan dolayı mükellef adına ceza kesilmiyeceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu itibarla ileride yapılacak vergi incelemeleri sırasında müdevver mahsullere ait olmak üzere bizzat mükellef tarafından belli edilmiş fiyata müsteniden yapılan değerlemede bir fiyat fazlalığı tesbit edildiği takdirde, tesbit olunan farkla ilgili tarhiyat için vergi cezası kesilmemesi iktiza eder.

Maddenin 3 üncü fıkrasında, ilk defa götürü gider usulünde vergiye tabi olacak çiftçilerin evvelki yıllardan devreden mahsullerinin satış hasılatının vergilendirilmesinde muafiyet devresinden müdevver stoklar bakımından bazı hükümler tedvin olunmuştur. Şöyle ki :

a) İlk defa götürü gider usulüne göre vergiye tabi olup da ziraî kazançlarını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 54 üncü maddesinin 1 numaralı bendine müsteniden tesbit edecekler, muafiyet devresinden müdevver stoklarını mükellefiyete girecekleri yıldan itibaren sattıkça bedellerini hasılata ithal edeceklerine ve anılan 1 numaralı bent gereğince götürü gider emsallerine tekabül eden miktarlar hasılattan düşüleceğine nazaran, bu kabil mükelleflerin müdevver mahsüllerinin maliyet bedelleri bu suretle kendiliğinden masraf olarak hesaba alınmış bulunmaktadır. Ancak, hasılata uygulanan emsallerin tayininde bahis konusu değişik 54 üncü maddenin son fıkrasında belirtilen gerçek giderler nazara alınmadığından, müdevver mahsulün ilgili bulunduğu yıla ait olup işletme ile alâkalı kira, aynî vergi, resim ve harçlarla işletmeye ait borç faizlerinin müdevver mahsule isabet eden kısmının hasılattan düşülmesi gerekmektedir.

b) İlk defa götürü gider usulünde mükellefiyete girmiş olup da ziraî kazancını Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunda değişik 54 üncü maddesinin 2 numaralı bendine göre tesbit edenler ise, evvelki yılda ihtiyar ettikleri masraflardan sadece satışın yapıldığı yıla devreden mahsullere isabet eden miktarları hasılatlarından gider olarak indirirler.

205 sayılı Kanunun geçici 1 ve 2 nci maddeleri hakkında 21/2/1963 tarihli ve 25592 - 8 - 9/6559 tamimimizde geçici 3 üncü maddesi hakkında 28/2/1963 tarihli (Vergi Usul Kanunu) 61 sıra sayılı ve geçici 4 üncü maddesi hakkında da (Gelir Vergisi) 52 sayılı Genel Tebliğlerimizde bilgi ve izahat mevcuttur.

Bilgi edinilmesini ve gereğinin yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği Kalmamıştır.

Sayfalar