Buradasınız

-  KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞLERİ

Resmi Gazete No: 23600 Resmi Gazete Tarihi: Çarşamba, 3 Şubat, 1999 Adı: UID: SFC59FKUNXH3QLZD
İçerik:




 
1. 4369 sayılı Kanunla(*) dernek ve vakıfların vergilendirilmesinde yapılan değişikliklerle ilgili olarak, aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Dernek ve Vakıflarca Kendi Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat Uygulaması

2. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendine 4369 sayılı Kanunla eklenen (c) alt bendi ile, dernek ve vakıfların tevkifata tabi tutulmamış bazı gelirleri üzerinden tevkifat yapılması öngörülmüştür. Tevkifat dernek ve vakıfların kendileri tarafından yapılacak ve muhtasar beyanname ile bağlı bulundukları vergi dairesine beyan edilerek ödenecektir.

1.1. Tevkifata Tabi Olan ve Olmayan Gelirler

3. Düzenlemeye göre tevkifata tabi olan ve olmayan gelirler şunlardır:

- Dernek ve vakıfların iktisadi işletmelerinin gelirleri kurumlar vergisine tabi olduğundan, tevkifata tabi değildir.

- Dernek ve vakıfların kendilerine ödeme yapıldığı sırada tevkifata tabi tutulmuş gelirleri (faiz ve repo gelirleri gibi), ayrıca kendilerince tevkifata tabi tutulmayacaktır. Kendilerine yapılan ödeme sırasında sıfır oranda tevkifata tabi tutulmuş (Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizi gibi(**) gelirlerden ise dernek ve vakıflar bünyesinde tevkifat yapılacaktır.

- Derneklere kuruluşları sırasında kurucular tarafından ödenen aidatlar ile vakıflara kuruluşları sırasında amaçları için tahsis edilen mal ve haklar tevkifata tabi değildir.

- Üyelerine emekli aylık ve ikramiyesi vermek üzere kurulan vakıfların üyelerinden aldıkları aidat tevkifata tabi değildir.

1.2. Tevkifat Oranı

4. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde, dernek ve vakıflarca kendi gelirlerinden yapılacak tevkifat oranının;

- Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflarla, kamu yararına çalışan dernekler için binde birden,

- Diğer vakıf ve dernekler için yüzde birden,

fazla olmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Bakanlar Kurulu bu yetkisine dayanarak bütün dernek ve vakıflar için oranı yüzde sıfır(***) olarak belirlemiştir.

1.3. Defter ve belge Düzeni

5. Yeni bir oran belirleninceye kadar dernek ve vakıflar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6/c numaralı bendinde belirtilen gelirleri için tevkifat yapmayacaklar ve muhtasar beyanname vermeyeceklerdir. Diğer nedenlerle muhtasar beyanname verilmesi halinde de bu gelirleri beyannameye dahil etmeyeceklerdir.

6. Tevkifat yapılmamakla ve muhtasar beyanname verilmemekle birlikte, bütün dernek ve vakıfların yürürlükte bulunan kendi mevzuatları ve Vergi Usul Kanunu uyarınca;

- Tutulması gereken bütün defterleri eksiksiz tutmaları,

- Alınması, düzenlenmesi ve saklanması gereken bütün belgeleri almaları, vermeleri ve saklamaları,

- Defter ve belgeleri istendiğinde ibraz etmeleri,

- Tevkifat oranı sıfır dahi olsa, tevkifat matrahlarının tespitine imkan veren her türlü kaydı yapmaları,

gerekmektedir.

2. Dernek ve Vakıflara Ait Bazı İktisadi İşletmelerin Kurumlar Vergisi Muafiyeti

7. Kurumlar Vergisi Kanununun 7'nci maddesinin 7 numaralı bendinde yer alan ve dernek ve vakıflara ait bazı iktisadi işletmeleri kurumlar vergisinden muaf tutan düzenleme, 4369 sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

8. Bu nedenle, daha önceki düzenleme çerçevesinde Maliye Bakanlığınca muafiyeti kabul edilen iktisadi işletmelerin muafiyeti bu tarihte son bulmuştur. 1/1/1999 tarihinden itibaren dernek ve vakıflara ait bütün iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefi olacaktır.

Tebliğ olunur.









(*) 29/7/1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

(**) 7/10/1998 tarihli ve 98/11794 sayılı Kararname eki Karar uyarınca tevkifat oranı halen % 0'dır.

(***) 18/12/1998 tarihli ve 98/12225 sayılı Kararname eki Karar.

İçerik 1:




 
1. 4369 sayılı Kanunla(*) dernek ve vakıfların vergilendirilmesinde yapılan değişikliklerle ilgili olarak, aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Dernek ve Vakıflarca Kendi Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat Uygulaması

2. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendine 4369 sayılı Kanunla eklenen (c) alt bendi ile, dernek ve vakıfların tevkifata tabi tutulmamış bazı gelirleri üzerinden tevkifat yapılması öngörülmüştür. Tevkifat dernek ve vakıfların kendileri tarafından yapılacak ve muhtasar beyanname ile bağlı bulundukları vergi dairesine beyan edilerek ödenecektir.

1.1. Tevkifata Tabi Olan ve Olmayan Gelirler

3. Düzenlemeye göre tevkifata tabi olan ve olmayan gelirler şunlardır:

- Dernek ve vakıfların iktisadi işletmelerinin gelirleri kurumlar vergisine tabi olduğundan, tevkifata tabi değildir.

- Dernek ve vakıfların kendilerine ödeme yapıldığı sırada tevkifata tabi tutulmuş gelirleri (faiz ve repo gelirleri gibi), ayrıca kendilerince tevkifata tabi tutulmayacaktır. Kendilerine yapılan ödeme sırasında sıfır oranda tevkifata tabi tutulmuş (Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizi gibi(**) gelirlerden ise dernek ve vakıflar bünyesinde tevkifat yapılacaktır.

- Derneklere kuruluşları sırasında kurucular tarafından ödenen aidatlar ile vakıflara kuruluşları sırasında amaçları için tahsis edilen mal ve haklar tevkifata tabi değildir.

- Üyelerine emekli aylık ve ikramiyesi vermek üzere kurulan vakıfların üyelerinden aldıkları aidat tevkifata tabi değildir.

1.2. Tevkifat Oranı

4. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde, dernek ve vakıflarca kendi gelirlerinden yapılacak tevkifat oranının;

- Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflarla, kamu yararına çalışan dernekler için binde birden,

- Diğer vakıf ve dernekler için yüzde birden,

fazla olmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Bakanlar Kurulu bu yetkisine dayanarak bütün dernek ve vakıflar için oranı yüzde sıfır(***) olarak belirlemiştir.

1.3. Defter ve belge Düzeni

5. Yeni bir oran belirleninceye kadar dernek ve vakıflar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6/c numaralı bendinde belirtilen gelirleri için tevkifat yapmayacaklar ve muhtasar beyanname vermeyeceklerdir. Diğer nedenlerle muhtasar beyanname verilmesi halinde de bu gelirleri beyannameye dahil etmeyeceklerdir.

6. Tevkifat yapılmamakla ve muhtasar beyanname verilmemekle birlikte, bütün dernek ve vakıfların yürürlükte bulunan kendi mevzuatları ve Vergi Usul Kanunu uyarınca;

- Tutulması gereken bütün defterleri eksiksiz tutmaları,

- Alınması, düzenlenmesi ve saklanması gereken bütün belgeleri almaları, vermeleri ve saklamaları,

- Defter ve belgeleri istendiğinde ibraz etmeleri,

- Tevkifat oranı sıfır dahi olsa, tevkifat matrahlarının tespitine imkan veren her türlü kaydı yapmaları,

gerekmektedir.

2. Dernek ve Vakıflara Ait Bazı İktisadi İşletmelerin Kurumlar Vergisi Muafiyeti

7. Kurumlar Vergisi Kanununun 7'nci maddesinin 7 numaralı bendinde yer alan ve dernek ve vakıflara ait bazı iktisadi işletmeleri kurumlar vergisinden muaf tutan düzenleme, 4369 sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

8. Bu nedenle, daha önceki düzenleme çerçevesinde Maliye Bakanlığınca muafiyeti kabul edilen iktisadi işletmelerin muafiyeti bu tarihte son bulmuştur. 1/1/1999 tarihinden itibaren dernek ve vakıflara ait bütün iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefi olacaktır.

Tebliğ olunur.









(*) 29/7/1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

(**) 7/10/1998 tarihli ve 98/11794 sayılı Kararname eki Karar uyarınca tevkifat oranı halen % 0'dır.

(***) 18/12/1998 tarihli ve 98/12225 sayılı Kararname eki Karar.

İçerik 2:




 
1. 4369 sayılı Kanunla(*) dernek ve vakıfların vergilendirilmesinde yapılan değişikliklerle ilgili olarak, aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Dernek ve Vakıflarca Kendi Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat Uygulaması

2. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendine 4369 sayılı Kanunla eklenen (c) alt bendi ile, dernek ve vakıfların tevkifata tabi tutulmamış bazı gelirleri üzerinden tevkifat yapılması öngörülmüştür. Tevkifat dernek ve vakıfların kendileri tarafından yapılacak ve muhtasar beyanname ile bağlı bulundukları vergi dairesine beyan edilerek ödenecektir.

1.1. Tevkifata Tabi Olan ve Olmayan Gelirler

3. Düzenlemeye göre tevkifata tabi olan ve olmayan gelirler şunlardır:

- Dernek ve vakıfların iktisadi işletmelerinin gelirleri kurumlar vergisine tabi olduğundan, tevkifata tabi değildir.

- Dernek ve vakıfların kendilerine ödeme yapıldığı sırada tevkifata tabi tutulmuş gelirleri (faiz ve repo gelirleri gibi), ayrıca kendilerince tevkifata tabi tutulmayacaktır. Kendilerine yapılan ödeme sırasında sıfır oranda tevkifata tabi tutulmuş (Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizi gibi(**) gelirlerden ise dernek ve vakıflar bünyesinde tevkifat yapılacaktır.

- Derneklere kuruluşları sırasında kurucular tarafından ödenen aidatlar ile vakıflara kuruluşları sırasında amaçları için tahsis edilen mal ve haklar tevkifata tabi değildir.

- Üyelerine emekli aylık ve ikramiyesi vermek üzere kurulan vakıfların üyelerinden aldıkları aidat tevkifata tabi değildir.

1.2. Tevkifat Oranı

4. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde, dernek ve vakıflarca kendi gelirlerinden yapılacak tevkifat oranının;

- Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflarla, kamu yararına çalışan dernekler için binde birden,

- Diğer vakıf ve dernekler için yüzde birden,

fazla olmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Bakanlar Kurulu bu yetkisine dayanarak bütün dernek ve vakıflar için oranı yüzde sıfır(***) olarak belirlemiştir.

1.3. Defter ve belge Düzeni

5. Yeni bir oran belirleninceye kadar dernek ve vakıflar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin ikinci fıkrasının 6/c numaralı bendinde belirtilen gelirleri için tevkifat yapmayacaklar ve muhtasar beyanname vermeyeceklerdir. Diğer nedenlerle muhtasar beyanname verilmesi halinde de bu gelirleri beyannameye dahil etmeyeceklerdir.

6. Tevkifat yapılmamakla ve muhtasar beyanname verilmemekle birlikte, bütün dernek ve vakıfların yürürlükte bulunan kendi mevzuatları ve Vergi Usul Kanunu uyarınca;

- Tutulması gereken bütün defterleri eksiksiz tutmaları,

- Alınması, düzenlenmesi ve saklanması gereken bütün belgeleri almaları, vermeleri ve saklamaları,

- Defter ve belgeleri istendiğinde ibraz etmeleri,

- Tevkifat oranı sıfır dahi olsa, tevkifat matrahlarının tespitine imkan veren her türlü kaydı yapmaları,

gerekmektedir.

2. Dernek ve Vakıflara Ait Bazı İktisadi İşletmelerin Kurumlar Vergisi Muafiyeti

7. Kurumlar Vergisi Kanununun 7'nci maddesinin 7 numaralı bendinde yer alan ve dernek ve vakıflara ait bazı iktisadi işletmeleri kurumlar vergisinden muaf tutan düzenleme, 4369 sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

8. Bu nedenle, daha önceki düzenleme çerçevesinde Maliye Bakanlığınca muafiyeti kabul edilen iktisadi işletmelerin muafiyeti bu tarihte son bulmuştur. 1/1/1999 tarihinden itibaren dernek ve vakıflara ait bütün iktisadi işletmeler kurumlar vergisi mükellefi olacaktır.

Tebliğ olunur.









(*) 29/7/1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

(**) 7/10/1998 tarihli ve 98/11794 sayılı Kararname eki Karar uyarınca tevkifat oranı halen % 0'dır.

(***) 18/12/1998 tarihli ve 98/12225 sayılı Kararname eki Karar.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 21 Kasım, 1963 Adı: UID: SGETHFKUX7D8QHJ7
İçerik:

 

Ortalama Gider Emsali

Tahvilin Nev'i
Kaynağın

Gider hissesi
Genel

Gider hissesi
 
Toplamı
 
%

%

 
%

Kanuni ihtiyat akçeleri karşılığı olarak bulundurulan
_
1/2
 
1/2
Mevduat karşılığı olarak bulundurulan
2
1/2
2
1/2
Serbest portföyde bulundurulan
1
1/2
1
1/2
Tasarruf bonoları
_
1/2
 
1/2



Görüldüğü üzere, yukarıdaki tabloda, vergiden muaf menkul kıymetler, kurumların ve özellikle bankaların bunları iktisap sebepleri nazara alınarak dört grupta mütalâa edilmiştir.

1. Kanunî ihtiyat akçeleri kıymetler karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Türk Ticaret Kanununun 466 ncı maddesinin 1 ve 3 numaralı bentleri gereğince ayrılan kanunî ihtiyatlar ile Bankalar Kanununun 35 inci maddesi hükmü uyarınca ayrılan ileride vukuu muhtemel zarar karşılıkları mukabilinde yine Bankalar Kanununun 36 ncı maddesinin hükmü mucibince alınan Devlet tahvilleridir.

2. Mevduat karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Mülga 2999 sayılı Bankalar Kanununun değişik 26 ncı maddesinin hükmü gereğince, 6112 ve 6115 sayılı kanunların yürürlük tarihi olan 10/7/1953 gününe kadar mevduat karşılığı olarak satın alınmış bulunan Devlet tahvilleridir.

3. Serbest Portföyde bulundurulan menkul kıymetler :

Bunlar mükelleflerin ihtiyari olarak mübayaa ettikleri menkûl kıymetlerdir.

4. Tasarruf bonoları :

223 sayılı Yatırımlar Finansman Fonu Teşkil ve Tasarruf Bonoları İhracı hakkındaki Kanun hükümleri gereğince yapılan tevdiat veya tevkifat mukabilinde iktisap olunan tasarruf bonolarıdır.

Kanunun yukarıda zikredilen hükmü mucibince, bahis konusu menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderler, bunların gerçek miktarlariyle kesin olarak tespit edilememesi halinde, ilgili gruptaki menkul kıymetlerin itibari değer toplamına, tabloda bu menkul kıymetlerin hizasında gösterilen ortalama gider emsalleri uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Üç sütun halinde gösterilen ortalama gider emsallerinden ilk sütunda yer alanlar kaynağın gider hissesini, yâni bir nevi özel gider payını bulmak, ikinci sütundakiler ise, genel gider hissesini hesaplamak içindir. Üçüncü sütundaki rakamlar da ilk iki sütunun toplamını ifade etmektedir.

Her grubun itibarî değer toplamı ayrı ayrı nazara alınarak bu toplamlara hizalarındaki emsaller uygulanmak suretiyle gider hisseleri hesaplanacak ve bunlar toplanmak suretiyle menkul kıymetler portföyüne isabet eden gider yekûnu bulunacaktır.

Misâl : Kazancını takvim yılı itibariyle tespit eden kurumlar vergisine tâbi bir mükellefin vergiden muaf menkul kıymetler portföyünde serbest olarak bulundurduğu tahvillerin itibarî değer toplamları, muhtelif tarihlerde yapılan tahvil alım satımları dolayısiyle, hesap dönemine dahil ayların son günlerinde aşağıda gösterildiği gibidir :

 
Serbest Portföyde bulundurulan Tahvillerin itibari değer toplamı
Günler
Türk Lirası
31 Ocak
100.000
28 Subat
90.000
31 Mart
120.000
30 Nisan
140.000
31 Mayıs
140.000
30 Haziran
110.000
31 Temmuz
110.000
31 Ağustos
130.000
30 Eylül
150.000
31 Ekim
150.000
30 Kasım
160.000
31 Aralık
160.000



Tablodaki rakamlar toplanıp, 12 ye bölünürse sonuç (yâni serbest portföyün itibarî değer toplamı) 130.000 TL. dır. Ortalamayı ifade eden bu meblâğı bununla ilgili gider emsalleri uygulandığından 130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X

 

 
1/2
 
130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X
=650 bulunur.
 
100
 


Böylece 1.300 + 650= 1950 lira mükellefin serbest portföyünde mevcut menkul kıymetlere isabet eden giderdir. Aynı ameliyede gider emsallerini toplam halinde nazara almak ve





 
1/2
 
130.000 X 1
= 1950
 
100
 


hesap işlemini yapmak suretiyle de sonuca varmak mümkündür. Diğer üç guruba kanunî ihtiyat akçeleri olarak bulundurulan, mevduat karşılığı olarak bulundurulan ve tasarruf bonoları isabet eden giderler de bu suretle hesaplandıktan sonra neticeler toplanacak, bulunan rakam, ihraç kanunlarına veya Devletle akdolunân mukavelenamelere göre mevcut ve çıkacak vergilerden muaflığı kabul edilmiş olan menkul kıymetlerin Kurumlar vergisinden istisna edilen temettü, faiz ve ikramiyelerine ilgili hesap döneminde isabet eden giderlerin yekünuna tekabül edecektir.

Diğer taraftan, Banka kredilerini tanzim komitesince ortalama gider emsali tâyin olunan menkul kıymet nevileri dışında kalan vergiden muaf menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderlerin gerçek miktarlariyle tespiti lâzımdır.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin buna göre ifası rica olunur.



İçerik 1:

 

Ortalama Gider Emsali

Tahvilin Nev'i
Kaynağın

Gider hissesi
Genel

Gider hissesi
 
Toplamı
 
%

%

 
%

Kanuni ihtiyat akçeleri karşılığı olarak bulundurulan
_
1/2
 
1/2
Mevduat karşılığı olarak bulundurulan
2
1/2
2
1/2
Serbest portföyde bulundurulan
1
1/2
1
1/2
Tasarruf bonoları
_
1/2
 
1/2



Görüldüğü üzere, yukarıdaki tabloda, vergiden muaf menkul kıymetler, kurumların ve özellikle bankaların bunları iktisap sebepleri nazara alınarak dört grupta mütalâa edilmiştir.

1. Kanunî ihtiyat akçeleri kıymetler karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Türk Ticaret Kanununun 466 ncı maddesinin 1 ve 3 numaralı bentleri gereğince ayrılan kanunî ihtiyatlar ile Bankalar Kanununun 35 inci maddesi hükmü uyarınca ayrılan ileride vukuu muhtemel zarar karşılıkları mukabilinde yine Bankalar Kanununun 36 ncı maddesinin hükmü mucibince alınan Devlet tahvilleridir.

2. Mevduat karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Mülga 2999 sayılı Bankalar Kanununun değişik 26 ncı maddesinin hükmü gereğince, 6112 ve 6115 sayılı kanunların yürürlük tarihi olan 10/7/1953 gününe kadar mevduat karşılığı olarak satın alınmış bulunan Devlet tahvilleridir.

3. Serbest Portföyde bulundurulan menkul kıymetler :

Bunlar mükelleflerin ihtiyari olarak mübayaa ettikleri menkûl kıymetlerdir.

4. Tasarruf bonoları :

223 sayılı Yatırımlar Finansman Fonu Teşkil ve Tasarruf Bonoları İhracı hakkındaki Kanun hükümleri gereğince yapılan tevdiat veya tevkifat mukabilinde iktisap olunan tasarruf bonolarıdır.

Kanunun yukarıda zikredilen hükmü mucibince, bahis konusu menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderler, bunların gerçek miktarlariyle kesin olarak tespit edilememesi halinde, ilgili gruptaki menkul kıymetlerin itibari değer toplamına, tabloda bu menkul kıymetlerin hizasında gösterilen ortalama gider emsalleri uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Üç sütun halinde gösterilen ortalama gider emsallerinden ilk sütunda yer alanlar kaynağın gider hissesini, yâni bir nevi özel gider payını bulmak, ikinci sütundakiler ise, genel gider hissesini hesaplamak içindir. Üçüncü sütundaki rakamlar da ilk iki sütunun toplamını ifade etmektedir.

Her grubun itibarî değer toplamı ayrı ayrı nazara alınarak bu toplamlara hizalarındaki emsaller uygulanmak suretiyle gider hisseleri hesaplanacak ve bunlar toplanmak suretiyle menkul kıymetler portföyüne isabet eden gider yekûnu bulunacaktır.

Misâl : Kazancını takvim yılı itibariyle tespit eden kurumlar vergisine tâbi bir mükellefin vergiden muaf menkul kıymetler portföyünde serbest olarak bulundurduğu tahvillerin itibarî değer toplamları, muhtelif tarihlerde yapılan tahvil alım satımları dolayısiyle, hesap dönemine dahil ayların son günlerinde aşağıda gösterildiği gibidir :

 
Serbest Portföyde bulundurulan Tahvillerin itibari değer toplamı
Günler
Türk Lirası
31 Ocak
100.000
28 Subat
90.000
31 Mart
120.000
30 Nisan
140.000
31 Mayıs
140.000
30 Haziran
110.000
31 Temmuz
110.000
31 Ağustos
130.000
30 Eylül
150.000
31 Ekim
150.000
30 Kasım
160.000
31 Aralık
160.000



Tablodaki rakamlar toplanıp, 12 ye bölünürse sonuç (yâni serbest portföyün itibarî değer toplamı) 130.000 TL. dır. Ortalamayı ifade eden bu meblâğı bununla ilgili gider emsalleri uygulandığından 130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X

 

 
1/2
 
130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X
=650 bulunur.
 
100
 


Böylece 1.300 + 650= 1950 lira mükellefin serbest portföyünde mevcut menkul kıymetlere isabet eden giderdir. Aynı ameliyede gider emsallerini toplam halinde nazara almak ve





 
1/2
 
130.000 X 1
= 1950
 
100
 


hesap işlemini yapmak suretiyle de sonuca varmak mümkündür. Diğer üç guruba kanunî ihtiyat akçeleri olarak bulundurulan, mevduat karşılığı olarak bulundurulan ve tasarruf bonoları isabet eden giderler de bu suretle hesaplandıktan sonra neticeler toplanacak, bulunan rakam, ihraç kanunlarına veya Devletle akdolunân mukavelenamelere göre mevcut ve çıkacak vergilerden muaflığı kabul edilmiş olan menkul kıymetlerin Kurumlar vergisinden istisna edilen temettü, faiz ve ikramiyelerine ilgili hesap döneminde isabet eden giderlerin yekünuna tekabül edecektir.

Diğer taraftan, Banka kredilerini tanzim komitesince ortalama gider emsali tâyin olunan menkul kıymet nevileri dışında kalan vergiden muaf menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderlerin gerçek miktarlariyle tespiti lâzımdır.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin buna göre ifası rica olunur.



İçerik 2:

 

Ortalama Gider Emsali

Tahvilin Nev'i
Kaynağın

Gider hissesi
Genel

Gider hissesi
 
Toplamı
 
%

%

 
%

Kanuni ihtiyat akçeleri karşılığı olarak bulundurulan
_
1/2
 
1/2
Mevduat karşılığı olarak bulundurulan
2
1/2
2
1/2
Serbest portföyde bulundurulan
1
1/2
1
1/2
Tasarruf bonoları
_
1/2
 
1/2



Görüldüğü üzere, yukarıdaki tabloda, vergiden muaf menkul kıymetler, kurumların ve özellikle bankaların bunları iktisap sebepleri nazara alınarak dört grupta mütalâa edilmiştir.

1. Kanunî ihtiyat akçeleri kıymetler karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Türk Ticaret Kanununun 466 ncı maddesinin 1 ve 3 numaralı bentleri gereğince ayrılan kanunî ihtiyatlar ile Bankalar Kanununun 35 inci maddesi hükmü uyarınca ayrılan ileride vukuu muhtemel zarar karşılıkları mukabilinde yine Bankalar Kanununun 36 ncı maddesinin hükmü mucibince alınan Devlet tahvilleridir.

2. Mevduat karşılığı olarak bulundurulan menkul kıymetler:

Mülga 2999 sayılı Bankalar Kanununun değişik 26 ncı maddesinin hükmü gereğince, 6112 ve 6115 sayılı kanunların yürürlük tarihi olan 10/7/1953 gününe kadar mevduat karşılığı olarak satın alınmış bulunan Devlet tahvilleridir.

3. Serbest Portföyde bulundurulan menkul kıymetler :

Bunlar mükelleflerin ihtiyari olarak mübayaa ettikleri menkûl kıymetlerdir.

4. Tasarruf bonoları :

223 sayılı Yatırımlar Finansman Fonu Teşkil ve Tasarruf Bonoları İhracı hakkındaki Kanun hükümleri gereğince yapılan tevdiat veya tevkifat mukabilinde iktisap olunan tasarruf bonolarıdır.

Kanunun yukarıda zikredilen hükmü mucibince, bahis konusu menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderler, bunların gerçek miktarlariyle kesin olarak tespit edilememesi halinde, ilgili gruptaki menkul kıymetlerin itibari değer toplamına, tabloda bu menkul kıymetlerin hizasında gösterilen ortalama gider emsalleri uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Üç sütun halinde gösterilen ortalama gider emsallerinden ilk sütunda yer alanlar kaynağın gider hissesini, yâni bir nevi özel gider payını bulmak, ikinci sütundakiler ise, genel gider hissesini hesaplamak içindir. Üçüncü sütundaki rakamlar da ilk iki sütunun toplamını ifade etmektedir.

Her grubun itibarî değer toplamı ayrı ayrı nazara alınarak bu toplamlara hizalarındaki emsaller uygulanmak suretiyle gider hisseleri hesaplanacak ve bunlar toplanmak suretiyle menkul kıymetler portföyüne isabet eden gider yekûnu bulunacaktır.

Misâl : Kazancını takvim yılı itibariyle tespit eden kurumlar vergisine tâbi bir mükellefin vergiden muaf menkul kıymetler portföyünde serbest olarak bulundurduğu tahvillerin itibarî değer toplamları, muhtelif tarihlerde yapılan tahvil alım satımları dolayısiyle, hesap dönemine dahil ayların son günlerinde aşağıda gösterildiği gibidir :

 
Serbest Portföyde bulundurulan Tahvillerin itibari değer toplamı
Günler
Türk Lirası
31 Ocak
100.000
28 Subat
90.000
31 Mart
120.000
30 Nisan
140.000
31 Mayıs
140.000
30 Haziran
110.000
31 Temmuz
110.000
31 Ağustos
130.000
30 Eylül
150.000
31 Ekim
150.000
30 Kasım
160.000
31 Aralık
160.000



Tablodaki rakamlar toplanıp, 12 ye bölünürse sonuç (yâni serbest portföyün itibarî değer toplamı) 130.000 TL. dır. Ortalamayı ifade eden bu meblâğı bununla ilgili gider emsalleri uygulandığından 130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X

 

 
1/2
 
130.000X1/100=1.300 ve 130.000 X
=650 bulunur.
 
100
 


Böylece 1.300 + 650= 1950 lira mükellefin serbest portföyünde mevcut menkul kıymetlere isabet eden giderdir. Aynı ameliyede gider emsallerini toplam halinde nazara almak ve





 
1/2
 
130.000 X 1
= 1950
 
100
 


hesap işlemini yapmak suretiyle de sonuca varmak mümkündür. Diğer üç guruba kanunî ihtiyat akçeleri olarak bulundurulan, mevduat karşılığı olarak bulundurulan ve tasarruf bonoları isabet eden giderler de bu suretle hesaplandıktan sonra neticeler toplanacak, bulunan rakam, ihraç kanunlarına veya Devletle akdolunân mukavelenamelere göre mevcut ve çıkacak vergilerden muaflığı kabul edilmiş olan menkul kıymetlerin Kurumlar vergisinden istisna edilen temettü, faiz ve ikramiyelerine ilgili hesap döneminde isabet eden giderlerin yekünuna tekabül edecektir.

Diğer taraftan, Banka kredilerini tanzim komitesince ortalama gider emsali tâyin olunan menkul kıymet nevileri dışında kalan vergiden muaf menkul kıymetlerin temettü, faiz ve ikramiyelerine isabet eden giderlerin gerçek miktarlariyle tespiti lâzımdır.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin buna göre ifası rica olunur.



Resmi Gazete No: 20439 Resmi Gazete Tarihi: Salı, 20 Şubat, 1990 Adı: UID: T2AB3I58QW6LR76V
İçerik:




 
1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrası ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümlerinin uygulama süresi 31/12/1990 tarihine kadar uzatıldığından, bu konuda aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasında "5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümleri 1990 yılında da uygulanır. Ancak, vadeli satışlarda, 1990 yılından sonra yapılacak tahsilatların sermayeye ilavesi halinde bu hüküm uygulanmaz" hükmü yer almış bulunmaktadır.

Bu hükme göre, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerin 1990 yılında peşin satışından doğan kazançların tamamı sermayelerine ilave etmeleri halinde, sermayeye eklenen bu kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin vadeli satışı halinde ise, sadece 1990 yılı sonuna kadar tahsil edilen kısım, sermayeye eklenmek şartıyla istisnadan yararlanacak, 1990 yılından sonra tahsil edilecek miktarlar ise hiçbir şekilde istisnadan yararlanamayacaktır.

Ancak, istisnanın uygulanabilmesi için sözkonusu gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların sermayeye ilave edileceğine dair şirket yetkili organlarının karar vermesi ve satışın yapıldığı dönem beyannamesinin verileceği tarihe kadar sermaye artırımı için ilgili Bakanlığa başvurulması gerekmektedir.

ÖRNEK 1 : (B) Anonim şirketi, 100 milyon lira değerle aktifıne kayıtlı gayrimenkulünü 1990 yılı içinde 800 milyon liraya vadeli olarak satmış; satış bedelinin 500 milyon lirasını 1990 yılında tahsil etmiştir. Kalan 300 milyon lirası ise 1991 yılında tahsil edilecektir. Kurum bu satıştan toplam 700 milyon lira kazanç sağlamıştır.

Bu durumda, 1990 yılında gayrimenkul satışından doğan kazancın sermayeye eklenen 400 milyon liralık kısmı, kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Kalan 300 milyon lira tutarındaki kazanç ise, aynı yılın (1990 yılının) kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.

Dolayısıyla, sözkonusu gayrimenkulün satışından doğan ve 1991 yılında tahsil edilecek olan 300 milyon lira tutarındaki 1990 yılına ait kazanç, sermayeye eklenmiş olsa dahi hiçbir şekilde kurumlar vergisi istisnasından yararlandırılmayacaktır.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin 1988 ve 1989 yıllarında vadeli satışından elde edilen kazançların 1990 yılında tahsil edilen ve sermayeye ilave edilen tutarı istisnadan yararlanacak, 1990 yılı sonundan itibaren bu satışlara ilişkin olarak yapılacak tahsilat ise sermayeye ilave edilmiş olsa dahi, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, sözkonusu satışlardan elde edilen kazancın 1990 yılının sonuna kadar sermayeye ilave edilemeyen miktarı için daha önce alınmayan damga vergisi, harç ve katma değer vegileri ile banka ve sigorta muameleleri vergisi cezalı olarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.

ÖRNEK 2 : (C) Anonim şirketi, 20 milyon lira değerle aktifine kayıtlı gayrimenklünü 1989 yılında 600 milyon liraya vadeli olarak satmıştır. Bu satış bedelinin 300 milyon lirasını 1989 yılında, 200 milyonunu 1990 yılında, kalanını ise 1991 yılında tahsil etmiştir. Kurum, 1989 yılında 280 milyon lira, 1990 yılında 200 milyon lira, 1991 yılında ise 100 milyon lira sermaye artırımında bulunmuştur.

Bu durumda, adı geçen kurumun 1989 ve 1990 yıllarında sermayesine ilave ettiği kazançlar istisnadan yararlanacaktır. Ancak, 1990 yılından sonra tahsil edilen kısım olan 100 milyon lira için istisna uygulanmayacaktır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 3332 sayılı Kanunla değişik Geçici 10 uncu maddesine göre gayrimenkul veya iştirak hisselerinin 1987, 1988 ve 1989 yıllarında satışından doğan kazancın tamamının öngörülen sürede ödenmiş sermayeye dönüştürülmesi halinde, 3332 sayılı kanunun 8 inci maddesine göre damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi, Katma Değer Vergisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesi uyarınca da katma değer vergisi alınmamıştır. Diğer taraftan 1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasıyla Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesindeki istisnanın uygulama süresi 1990 yılı sonuna kadar uzatılmıştır. Ancak Katma Değer Verğisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesine göre uygulanan katma değer vergisi istisnası 31/12/1989 tarihinde sona ermiştir. Öte yandan 3332 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesi hükmüne göre bu Kanunun damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi istisnası sağlayan 8 inci maddesi hükmü de aynı tarihte (31/12/ 1989) sona ermiş bulunmaktadır.

Buna göre, 1990 yılında Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi kapsamında yapılacak gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında alınması gereken harç, damga vergisi ve katma değer vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergileri tahsil edilecektir.

1988 ve 1989 yılında yapılan sözkonusu satışlardan elde edilen kazançların l990 yılında sermayeye ilavesi dolayısıyla yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar için harcın ve damga vergisinin alınacağına tabiidir.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu madde kapsamında satılabilmesi için, Kurumun önceki yıl bilançosunda kayıtlı bulunması şarttır. Aynı yıl içinde alınıp satılan gayrimenkul veya iştirak hisselerinden elde edilen kazançlara söz konusu istisna uygulanmayacaktır. Öte yandan ticaret amacıyla elde bulundurulan gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında da istisnanın uygulanmayacağı tabiidir.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:




 
1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrası ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümlerinin uygulama süresi 31/12/1990 tarihine kadar uzatıldığından, bu konuda aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasında "5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümleri 1990 yılında da uygulanır. Ancak, vadeli satışlarda, 1990 yılından sonra yapılacak tahsilatların sermayeye ilavesi halinde bu hüküm uygulanmaz" hükmü yer almış bulunmaktadır.

Bu hükme göre, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerin 1990 yılında peşin satışından doğan kazançların tamamı sermayelerine ilave etmeleri halinde, sermayeye eklenen bu kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin vadeli satışı halinde ise, sadece 1990 yılı sonuna kadar tahsil edilen kısım, sermayeye eklenmek şartıyla istisnadan yararlanacak, 1990 yılından sonra tahsil edilecek miktarlar ise hiçbir şekilde istisnadan yararlanamayacaktır.

Ancak, istisnanın uygulanabilmesi için sözkonusu gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların sermayeye ilave edileceğine dair şirket yetkili organlarının karar vermesi ve satışın yapıldığı dönem beyannamesinin verileceği tarihe kadar sermaye artırımı için ilgili Bakanlığa başvurulması gerekmektedir.

ÖRNEK 1 : (B) Anonim şirketi, 100 milyon lira değerle aktifıne kayıtlı gayrimenkulünü 1990 yılı içinde 800 milyon liraya vadeli olarak satmış; satış bedelinin 500 milyon lirasını 1990 yılında tahsil etmiştir. Kalan 300 milyon lirası ise 1991 yılında tahsil edilecektir. Kurum bu satıştan toplam 700 milyon lira kazanç sağlamıştır.

Bu durumda, 1990 yılında gayrimenkul satışından doğan kazancın sermayeye eklenen 400 milyon liralık kısmı, kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Kalan 300 milyon lira tutarındaki kazanç ise, aynı yılın (1990 yılının) kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.

Dolayısıyla, sözkonusu gayrimenkulün satışından doğan ve 1991 yılında tahsil edilecek olan 300 milyon lira tutarındaki 1990 yılına ait kazanç, sermayeye eklenmiş olsa dahi hiçbir şekilde kurumlar vergisi istisnasından yararlandırılmayacaktır.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin 1988 ve 1989 yıllarında vadeli satışından elde edilen kazançların 1990 yılında tahsil edilen ve sermayeye ilave edilen tutarı istisnadan yararlanacak, 1990 yılı sonundan itibaren bu satışlara ilişkin olarak yapılacak tahsilat ise sermayeye ilave edilmiş olsa dahi, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, sözkonusu satışlardan elde edilen kazancın 1990 yılının sonuna kadar sermayeye ilave edilemeyen miktarı için daha önce alınmayan damga vergisi, harç ve katma değer vegileri ile banka ve sigorta muameleleri vergisi cezalı olarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.

ÖRNEK 2 : (C) Anonim şirketi, 20 milyon lira değerle aktifine kayıtlı gayrimenklünü 1989 yılında 600 milyon liraya vadeli olarak satmıştır. Bu satış bedelinin 300 milyon lirasını 1989 yılında, 200 milyonunu 1990 yılında, kalanını ise 1991 yılında tahsil etmiştir. Kurum, 1989 yılında 280 milyon lira, 1990 yılında 200 milyon lira, 1991 yılında ise 100 milyon lira sermaye artırımında bulunmuştur.

Bu durumda, adı geçen kurumun 1989 ve 1990 yıllarında sermayesine ilave ettiği kazançlar istisnadan yararlanacaktır. Ancak, 1990 yılından sonra tahsil edilen kısım olan 100 milyon lira için istisna uygulanmayacaktır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 3332 sayılı Kanunla değişik Geçici 10 uncu maddesine göre gayrimenkul veya iştirak hisselerinin 1987, 1988 ve 1989 yıllarında satışından doğan kazancın tamamının öngörülen sürede ödenmiş sermayeye dönüştürülmesi halinde, 3332 sayılı kanunun 8 inci maddesine göre damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi, Katma Değer Vergisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesi uyarınca da katma değer vergisi alınmamıştır. Diğer taraftan 1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasıyla Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesindeki istisnanın uygulama süresi 1990 yılı sonuna kadar uzatılmıştır. Ancak Katma Değer Verğisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesine göre uygulanan katma değer vergisi istisnası 31/12/1989 tarihinde sona ermiştir. Öte yandan 3332 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesi hükmüne göre bu Kanunun damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi istisnası sağlayan 8 inci maddesi hükmü de aynı tarihte (31/12/ 1989) sona ermiş bulunmaktadır.

Buna göre, 1990 yılında Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi kapsamında yapılacak gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında alınması gereken harç, damga vergisi ve katma değer vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergileri tahsil edilecektir.

1988 ve 1989 yılında yapılan sözkonusu satışlardan elde edilen kazançların l990 yılında sermayeye ilavesi dolayısıyla yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar için harcın ve damga vergisinin alınacağına tabiidir.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu madde kapsamında satılabilmesi için, Kurumun önceki yıl bilançosunda kayıtlı bulunması şarttır. Aynı yıl içinde alınıp satılan gayrimenkul veya iştirak hisselerinden elde edilen kazançlara söz konusu istisna uygulanmayacaktır. Öte yandan ticaret amacıyla elde bulundurulan gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında da istisnanın uygulanmayacağı tabiidir.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:




 
1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrası ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümlerinin uygulama süresi 31/12/1990 tarihine kadar uzatıldığından, bu konuda aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasında "5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi hükümleri 1990 yılında da uygulanır. Ancak, vadeli satışlarda, 1990 yılından sonra yapılacak tahsilatların sermayeye ilavesi halinde bu hüküm uygulanmaz" hükmü yer almış bulunmaktadır.

Bu hükme göre, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerin 1990 yılında peşin satışından doğan kazançların tamamı sermayelerine ilave etmeleri halinde, sermayeye eklenen bu kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin vadeli satışı halinde ise, sadece 1990 yılı sonuna kadar tahsil edilen kısım, sermayeye eklenmek şartıyla istisnadan yararlanacak, 1990 yılından sonra tahsil edilecek miktarlar ise hiçbir şekilde istisnadan yararlanamayacaktır.

Ancak, istisnanın uygulanabilmesi için sözkonusu gayrimenkullerin veya iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların sermayeye ilave edileceğine dair şirket yetkili organlarının karar vermesi ve satışın yapıldığı dönem beyannamesinin verileceği tarihe kadar sermaye artırımı için ilgili Bakanlığa başvurulması gerekmektedir.

ÖRNEK 1 : (B) Anonim şirketi, 100 milyon lira değerle aktifıne kayıtlı gayrimenkulünü 1990 yılı içinde 800 milyon liraya vadeli olarak satmış; satış bedelinin 500 milyon lirasını 1990 yılında tahsil etmiştir. Kalan 300 milyon lirası ise 1991 yılında tahsil edilecektir. Kurum bu satıştan toplam 700 milyon lira kazanç sağlamıştır.

Bu durumda, 1990 yılında gayrimenkul satışından doğan kazancın sermayeye eklenen 400 milyon liralık kısmı, kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Kalan 300 milyon lira tutarındaki kazanç ise, aynı yılın (1990 yılının) kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilecektir.

Dolayısıyla, sözkonusu gayrimenkulün satışından doğan ve 1991 yılında tahsil edilecek olan 300 milyon lira tutarındaki 1990 yılına ait kazanç, sermayeye eklenmiş olsa dahi hiçbir şekilde kurumlar vergisi istisnasından yararlandırılmayacaktır.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin 1988 ve 1989 yıllarında vadeli satışından elde edilen kazançların 1990 yılında tahsil edilen ve sermayeye ilave edilen tutarı istisnadan yararlanacak, 1990 yılı sonundan itibaren bu satışlara ilişkin olarak yapılacak tahsilat ise sermayeye ilave edilmiş olsa dahi, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, sözkonusu satışlardan elde edilen kazancın 1990 yılının sonuna kadar sermayeye ilave edilemeyen miktarı için daha önce alınmayan damga vergisi, harç ve katma değer vegileri ile banka ve sigorta muameleleri vergisi cezalı olarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.

ÖRNEK 2 : (C) Anonim şirketi, 20 milyon lira değerle aktifine kayıtlı gayrimenklünü 1989 yılında 600 milyon liraya vadeli olarak satmıştır. Bu satış bedelinin 300 milyon lirasını 1989 yılında, 200 milyonunu 1990 yılında, kalanını ise 1991 yılında tahsil etmiştir. Kurum, 1989 yılında 280 milyon lira, 1990 yılında 200 milyon lira, 1991 yılında ise 100 milyon lira sermaye artırımında bulunmuştur.

Bu durumda, adı geçen kurumun 1989 ve 1990 yıllarında sermayesine ilave ettiği kazançlar istisnadan yararlanacaktır. Ancak, 1990 yılından sonra tahsil edilen kısım olan 100 milyon lira için istisna uygulanmayacaktır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 3332 sayılı Kanunla değişik Geçici 10 uncu maddesine göre gayrimenkul veya iştirak hisselerinin 1987, 1988 ve 1989 yıllarında satışından doğan kazancın tamamının öngörülen sürede ödenmiş sermayeye dönüştürülmesi halinde, 3332 sayılı kanunun 8 inci maddesine göre damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi, Katma Değer Vergisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesi uyarınca da katma değer vergisi alınmamıştır. Diğer taraftan 1990 Mali Yılı Bütçe Kanununun 60 ıncı maddesinin (b) fıkrasıyla Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesindeki istisnanın uygulama süresi 1990 yılı sonuna kadar uzatılmıştır. Ancak Katma Değer Verğisi Kanununun Geçici 6 ncı maddesine göre uygulanan katma değer vergisi istisnası 31/12/1989 tarihinde sona ermiştir. Öte yandan 3332 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesi hükmüne göre bu Kanunun damga vergisi, harç ve banka ve sigorta muameleleri vergisi istisnası sağlayan 8 inci maddesi hükmü de aynı tarihte (31/12/ 1989) sona ermiş bulunmaktadır.

Buna göre, 1990 yılında Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu maddesi kapsamında yapılacak gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında alınması gereken harç, damga vergisi ve katma değer vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergileri tahsil edilecektir.

1988 ve 1989 yılında yapılan sözkonusu satışlardan elde edilen kazançların l990 yılında sermayeye ilavesi dolayısıyla yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar için harcın ve damga vergisinin alınacağına tabiidir.

Diğer taraftan, gayrimenkul ve iştirak hisselerinin Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 10 uncu madde kapsamında satılabilmesi için, Kurumun önceki yıl bilançosunda kayıtlı bulunması şarttır. Aynı yıl içinde alınıp satılan gayrimenkul veya iştirak hisselerinden elde edilen kazançlara söz konusu istisna uygulanmayacaktır. Öte yandan ticaret amacıyla elde bulundurulan gayrimenkul veya iştirak hisselerinin satışında da istisnanın uygulanmayacağı tabiidir.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Cuma, 18 Aralık, 1964 Adı: UID: T3G63TIUSN34QA25
İçerik:

 

 
 



1. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun, 18/2/1963 tarihli ve 199 sayılı Kanunla değişen 18 inci maddesindeki esaslara uyularak 1/1/1965 tarihinden itibaren uygulancak emsal nispetleri:

A _ Kara ulaştırmaları için % 15 (Yüzde onbeş)

B _ Deniz ulaştırmaları " % 10 (Yüzde on)

C _ Hava ulaştırmaları " % 3 (Yüzde üç)

olarak tespit ve bu genel tebliğin Resmî Gazete'de neşri suretiyle ilân olunmuştur.

2. Yabancı ulaştırma işlerinde vergi matrahının; yabancı ulaştırma kurumlarının, aynı kanunun 199 sayılı Kanunla değiştirilen 19 uncu maddesine göre, Türkiye'de elde ettikleri gayrisâfi hasılatla dar mükellefiyete tabi olan gerçek kişilerin Türkiye ile yabancı memleketler arasında veya yabancı memleketlere arızî olarak yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri gayrisafî hasılata yukarıdaki maddede gösterilen emsal nispetlerinin uygulanması suretiyle tayini lâzımdır.

Gereğinin bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

İçerik 1:

 

 
 



1. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun, 18/2/1963 tarihli ve 199 sayılı Kanunla değişen 18 inci maddesindeki esaslara uyularak 1/1/1965 tarihinden itibaren uygulancak emsal nispetleri:

A _ Kara ulaştırmaları için % 15 (Yüzde onbeş)

B _ Deniz ulaştırmaları " % 10 (Yüzde on)

C _ Hava ulaştırmaları " % 3 (Yüzde üç)

olarak tespit ve bu genel tebliğin Resmî Gazete'de neşri suretiyle ilân olunmuştur.

2. Yabancı ulaştırma işlerinde vergi matrahının; yabancı ulaştırma kurumlarının, aynı kanunun 199 sayılı Kanunla değiştirilen 19 uncu maddesine göre, Türkiye'de elde ettikleri gayrisâfi hasılatla dar mükellefiyete tabi olan gerçek kişilerin Türkiye ile yabancı memleketler arasında veya yabancı memleketlere arızî olarak yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri gayrisafî hasılata yukarıdaki maddede gösterilen emsal nispetlerinin uygulanması suretiyle tayini lâzımdır.

Gereğinin bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

İçerik 2:

 

 
 



1. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun, 18/2/1963 tarihli ve 199 sayılı Kanunla değişen 18 inci maddesindeki esaslara uyularak 1/1/1965 tarihinden itibaren uygulancak emsal nispetleri:

A _ Kara ulaştırmaları için % 15 (Yüzde onbeş)

B _ Deniz ulaştırmaları " % 10 (Yüzde on)

C _ Hava ulaştırmaları " % 3 (Yüzde üç)

olarak tespit ve bu genel tebliğin Resmî Gazete'de neşri suretiyle ilân olunmuştur.

2. Yabancı ulaştırma işlerinde vergi matrahının; yabancı ulaştırma kurumlarının, aynı kanunun 199 sayılı Kanunla değiştirilen 19 uncu maddesine göre, Türkiye'de elde ettikleri gayrisâfi hasılatla dar mükellefiyete tabi olan gerçek kişilerin Türkiye ile yabancı memleketler arasında veya yabancı memleketlere arızî olarak yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri gayrisafî hasılata yukarıdaki maddede gösterilen emsal nispetlerinin uygulanması suretiyle tayini lâzımdır.

Gereğinin bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

Resmi Gazete No: 25733 Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 20 Şubat, 2005 Adı: UID: TM3K1IPZFDUI1IES
İçerik:

Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında, 5228 sayılı Kanunun(1) 28 ve 31 inci maddeleri ile yapılan değişikliklerle, mükelleflerin işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları üzerinden hesaplanacak Ar-Ge indiriminin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

I. Yasal Düzenlemeler

Gelir Vergisi Kanununun, 5228 sayılı Kanunla değiştirilen 89 uncu maddesinin (9) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"9. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamı ile uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeleri ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Kurumlar Vergisi Kanununun, anılan Kanunun 31 inci maddesiyle değiştirilen 14 üncü maddesinin (6) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"6. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik Araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamını ve uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeler ile usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Geçiş dönemine ilişkin olarak yapılacak uygulama 5228 sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu maddede, "Ar-Ge indirimi" uygulamasının yürürlüğe girdiği 31/07/2004 tarihine kadar yapılan araştırma geliştirme harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükümlerinin uygulanacağı, 5228 sayılı Kanunun yayımından önce verilen geçici vergi beyannamelerinde bu Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle herhangi bir düzeltme yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

II. Tanımlar

Ar-Ge ile ilgili olarak bu Tebliğde kullanılan tanımlara aşağıda yer verilmiştir.

Ar-Ge Harcamaları: Tebliğin "III/A- Ar-Ge Faaliyetleri" bölümünde belirtilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan, bu Tebliğ kapsamında Ar-Ge harcaması olarak kabul edilen ve doğrudan veya amortisman yoluyla gider olarak kaydedilen harcamalar Ar-Ge harcamalarıdır.

Ar-Ge İndirimi: Ar-Ge harcamaları üzerinden % 40 oranında hesaplanarak gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirime konu edilecek tutar Ar-Ge indirimidir.

Ar-Ge Projesi: Amacı, kapsamı (genel ve teknik tanımı), süresi, bütçesi, özel şartları, diğer kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce sağlanacak ayni ve/veya nakdi destek tutarları, sonuçta doğacak ihtira haklarının paylaşım esasları belirlenmiş Ar-Ge faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette ve bilimsel esaslar çerçevesinde hazırlanan proje Ar-Ge projesidir.

Teknoloji: Teknik üretme ve bu tekniğin uygulanması ile ilgili gerekli alet, makine ve malzemeleri geliştirebilme bilgisidir.

Yenilik: Bir fikrin; pazarlanabilir hale veya bir mal / hizmet üretiminde kullanılan yeni veya geliştirilmiş bir yöntem haline dönüştürmesidir. Bu açıdan teknolojik yenilik yapma süreci, bir dizi bilimsel, teknolojik, mali ve ticari etkinliği içerir.

Şekil, renk ve dekorasyondaki değişiklikler gibi bütünüyle görsel ve estetik değişiklikler ile ürünün yapı, nitelik ve performansını teknik açıdan değiştirmeyen, küçük tasarım ve görünüm farklarından ibaret basit değişiklikler yenilik sayılmaz.

Üründe Yenilik: Teknolojik açıdan yeni ürün, önceki ürün kuşağıyla karşılaştırıldığında malzemesi, parçaları ve yerine getirdiği işlevler açısından, öze ilişkin, teknolojik farklar gösteren bir ürünü ifade eder.

Üretim Yöntemlerinde Yenilik: Geleneksel üretim tesislerinde üretilemeyen, halen üretilmekte olan veya yeni ürünlerin yeni tekniklerle üretilmesinde kullanılan bir yöntem teknolojik açıdan yeni sayılır.

Yazılım: Bir bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı diğer bir cihazın çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesinin, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren bilgi ve belgelerin tümünü ifade eder.

III. Kapsam

A. Ar-Ge Faaliyetleri

Yapılan bir harcamanın Ar-Ge indirimine konu edilebilmesi için Ar-Ge faaliyeti kapsamında yapılmış olması gerekir. Aşağıda belirtilen amaçlara yönelik faaliyetler Ar-Ge faaliyetleridir.

1- Bilimsel ve teknolojik alanlardaki belirsizlikleri gidermek ve bunları aydınlatmak amacıyla, bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni teknik bilgilerin elde edilmesi.

2- Yeni üretim yöntem, süreç ve işlemlerinin araştırılması veya geliştirilmesi.

3- Yeni ürünler, madde ve malzemeler, araçlar, gereçler, işlemler, sistemler geliştirilmesine yönelik olarak yeni yöntemler geliştirilmesi veya yeni teknikler üretilmesi.

4- Bir ürünün maliyetini düşürücü, kalite, standart veya performansını yükseltici yeni tekniklerin / teknolojilerin araştırılması.

5- Yeni ve özgün tasarıma dayanan yazılım faaliyetleri.

B. Kapsam Dışında Kalan Faaliyetler

Aşağıda sayılan faaliyetler Ar-Ge faaliyetleri kapsamında değerlendirilmez.

- Pazar araştırması yada satış promosyonu,

- Kalite kontrol,

- Sosyal bilimlerdeki araştırmalar,

- Petrol, doğalgaz, maden rezervleri arama ve sondaj faaliyetleri,

- İcat edilmiş yada mevcut geliştirilmiş süreçlerin kullanımı,

- Biçimsel değişiklikler (Tebliğin III-A bölümündeki amaçlara yönelik olmayan şekil, renk, dekorasyon vb. gibi estetik ve görsel değişiklikler),

- Bilimsel ve teknolojik yenilik doğurmayan rutin faaliyetler (rutin veri toplama, rutin analizler için kullanılan program, yazılım vs, üretilen prototiplerin rutin ayarlamaları),

- İlk kuruluş aşamasında kuruluş ve örgütlenmeyle ilgili araştırma giderleri,

- Proje sonucunda geliştirilen ürüne ilişkin fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik çalışmalar,

- Numune verilmek amacıyla prototiplerden kopyalar çıkarılıp dağıtılması ve reklam amaçlı tüketici testleri,

C. Ar-Ge Faaliyetinin Sınırı

Ar-Ge faaliyeti, esas itibariyle denemelerin son bulduğu, ilk üretimin yapıldığı aşamada sona erer. Ar-Ge projesi neticesinde elde edilen ürünün pazarlanabilir aşamaya geldiği andan itibaren Ar-Ge projesi bitmiş sayılır. Bu tarihten sonra yapılan harcamalar Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilmez Tamamlanan bir proje sonucunda elde edilen ürünün geliştirilmesi amacıyla yapılacak çalışmalar, yeni Ar-Ge projesi olarak değerlendirilir. Nihai ürünün oluşturulması aşamasında elde edilen ürünlerin kullanılabilirliğini ölçmek ve gerektiğinde değişiklik yapılmak üzere işletme içinde veya dışında test edilmesi amacıyla yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamındadır. Ancak, ticari üretimin planlanması ve seri üretim sürecine ilişkin harcamalarla, ürünün tanıtılması amacıyla üretilip dağıtılan numuneler için yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

Tebliğin III-A bölümünde belirtilen amaçlara yönelik olmayıp, mevcut teknolojinin kullanılması ile elde edilen, şekil ve estetiğe yönelik değişiklikler Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

IV. Ar-Ge Harcamaları

Tebliğin "II- Tanımlar" bölümünde belirtilen Ar-Ge harcamaları, esas itibariyle aşağıdaki harcama gruplarından oluşur.

-İlk Madde ve Malzeme Giderleri: Her türlü direkt ilk madde, yardımcı madde, işletme malzemesi, ara mamul, yedek parça ve benzeri giderleri ile amortisman uygulamasına konu olmayan maddi ve gayri maddi kıymet iktisaplarına ilişkin giderleri kapsar. Hammadde ve diğer malzeme stoklarından Ar-Ge faaliyetlerinde fiilen kullanılan kısma ilişkin maliyetler Ar-Ge harcaması kapsamındadır. Bu nedenle, henüz Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılmamış olan hammadde ve diğer malzemelere ilişkin maliyetler tutarlarının stok hesabında, kullanılan, satılan yada elden çıkarılanların da stok hesabından mahsup edilmek suretiyle izlenmesi gerekmektedir.

- Personel Giderleri: Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla çalıştırılan ve faaliyetin gerektirdiği nitelikte personel ile ilgili olarak tahakkuk ettirilen ücretler ile bu mahiyetteki giderlerdir.

İşletmenin Ar-Ge departmanında çalıştırılan hizmetliler ve benzeri vasıfsız personel ile Ar-Ge departmanına tahsis edilmemiş olup günün bir kısmında Ar-Ge departmanında çalışan personele ödenen ücretler bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Genel Giderler: Ar-Ge faaliyetlerini yürütmek amacıyla elektrik, su, gaz, bakım - onarım, haberleşme, nakliye ile Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan makine ve teçhizata ilişkin bakım ve onarım giderleri gibi Ar-Ge faaliyetinin devamlılığını sağlamak için katlanılan diğer giderleri kapsar. Sigorta giderleri, Ar-Ge faaliyetlerinin bizzat yürütülmesi amacıyla kullanılan tesis için ödenen kira giderleri ile kitap, dergi ve benzeri bilimsel yayınlara ait giderler bu kapsamdadır.

Bu giderlerin, Ar-Ge harcaması olarak değerlendirilebilmesi için, Ar-Ge departmanında fiilen kullanıldığının tespit ve tevsik edilmesi gerekmektedir. Çeşitli kıstaslara göre genel işletme giderleri üzerinden hesaplanacak paylar bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler : Normal bakım ve onarım giderleri dışında Ar-Ge faaliyetleriyle ile ilgili olarak işletme dışında yerli veya yabancı diğer kurum ve kuruluşlardan mesleki veya teknik destek alınması veya bunlara yaptırılan analizlerle ilgili olarak yapılan ödemelerle, bu mahiyetteki diğer ödemelerdir.

- Vergi, Resim ve Harçlar : Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin olan ve gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan ayni vergi, resim ve harçları kapsar. Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinin yürütüldüğü gayrimenkuller için ödenen vergiler, Ar-Ge projesinde kullanılmak üzere ithal edilen mallarla ilgili gümrük vergileri ile benzeri vergi, resim ve harçlar bu kapsamdadır.

-Amortisman ve Tükenme Payları: Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan bina, makine-tesis ve cihazlar, taşıtlar, döşeme ve demirbaş gibi maddi ve maddi olmayan duran varlıklar için ayrılan amortisman ve tükenme paylarından oluşur. Ar-Ge faaliyetleri dışında diğer faaliyetlere tahsis edilen sabit kıymetlere ilişkin olarak ayrılan amortismanlar da Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, iktisadi kıymetin münhasıran Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılması ve bu kullanımın sürekli olması gerekmektedir. Ar-Ge departmanı dışında başka faaliyetlerde de kullanılan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlar Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

- Finansman Giderleri: Ar-Ge projesi bazında yerli, yabancı ve uluslararası kurumlardan temin edilen kredilere ilişkin finansman giderleridir.

V- Ar-Ge İndiriminin Uygulanması

Bu Tebliğ kapsamında belirtilen Ar-Ge faaliyetleri çerçevesinde işletme bünyesinde yapılan Ar-Ge harcamalarının %40'ı Ar-Ge indirimini oluşturmaktadır.

Mükellefler dönem içinde genel esaslara göre indirim konusu yaptıkları Ar-Ge harcamalarının % 40'ı oranında hesaplayacakları Ar-Ge indirimini beyanname üzerinde kazançtan indirebileceklerdir. Ar-Ge indirimi, Ar-Ge faaliyetine başlandığı andan itibaren hem yıllık beyannamede hem de geçici vergi beyannamelerinde uygulanabilecektir. Hesaplanan Ar-Ge indirimi tutarı, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından yıllık kurumlar vergisi beyannamesinde "Tablo 5- Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler" bölümünün ilgili satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından yıllık gelir vergisi beyannamesinde "Tablo 2- Gelir Bildirimi" bölümünün ilgili satırına, geçici vergi beyannamesinde ise; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından "Tablo I _ Matrah Bildirimi" bölümünün 10 numaralı satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından aynı bölümün 20 numaralı satırına yazılarak kazançtan indirilecektir.

Alanında uzman kuruluşlarca hazırlanan "Ar-Ge Projesi Değerlendirme Raporunun" olumsuz olması halinde, Ar-Ge indirimi dolayısıyla eksik ödenen vergilerle ilgili olarak gerekli tarhiyat yapılacaktır.

Mükelleflerin Ar-Ge projesi kapsamındaki harcamalarını, işletmenin diğer faaliyetlerine ilişkin harcamalarından ayırarak, Ar-Ge indiriminin doğru hesaplanmasına imkan verecek şekilde muhasebeleştirmeleri gerekmektedir.

VI. Diğer Hususlar

A. Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

Ar-Ge faaliyetinin esas itibariyle işletme bünyesinde yapılması gerekmektedir. Fiili kullanım durumunun tespit edilmesi ve ortak giderlerin de buna göre paylaştırılması şartıyla bir kuruma ait olduğu halde diğer kurumlarla ortak kullanılan Ar-Ge departmanında yapılan Ar-Ge faaliyetleri işletme bünyesinde yapılmış sayılır. İşletmenin organizatörlüğünde olmak şartıyla, kamu kurum ve kuruluşlarına ait Ar-Ge merkezleriyle üniversiteler bünyesinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri de bu kapsamda bulunmaktadır.

Ancak, Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi esnasında, proje bazında yerli ve yabancı teknik personelden mesleki ve teknik destek alınması veya bazı analizlerin dışarıda yaptırılması halinde bunlarla ilgili olarak yapılan ödemeler de Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilecektir.

B. Mükelleflerden İstenecek Belgeler

Ar-Ge indiriminden yararlanmak isteyen mükellefler, proje ve uygulama aşamalarında aşağıda belirtilen belgeleri ilgili birimlere göndereceklerdir.

1. Ar-Ge Projesi İle İlgili Olarak İstenecek Belgeler

Ar-Ge indirimin uygulandığı ilk geçici vergi beyannamesinin verildiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar, sürdürülen Ar-Ge faaliyetiyle ilgili olarak Ek 1'de yer alan formata uygun olarak hazırlanacak rapor, bir yazı ekinde Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğü) elden veya posta yoluyla gönderilecektir.

Bakanlık, raporun genel değerlendirmesini yaptıktan sonra, projenin bilimsel olarak incelenerek münhasıran yeni bilgi ve teknoloji arayışına yönelik olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla, projeyi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'na (TÜBİTAK) ve/veya üniversiteler ile araştırma yapılan konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettirecektir. Mükellefe, proje bütçesinin % 0,3 ü oranında bir tutarı incelemeyi yapan kuruluşa ödenmesi için bir yazı gönderilecek, ancak bu tutar 15.000 YTL'nı aşmayacaktır.

Ar-Ge projesine ilişkin incelemeyi yapacak kuruluş, ihtiyaç duyması halinde ilave bilgi veya belgeleri de isteyerek, kendi uzmanları veya görevlendireceği başka kuruluşlara ait uzmanlar marifetiyle gerekli incelemeleri kısa sürede yaptıracak, Tebliğin 2 numaralı ekinde yer alan formata göre düzenlenen değerlendirme raporunun bir örneğini Gelirler Genel Müdürlüğüne ve başvuru sahibine gönderecektir. Para _ Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararlarına istinaden uygulanan "Ar-Ge Yardımına" ilişkin mevzuat çerçevesinde TÜBİTAK tarafından daha önce incelemesi yapılmış olan projelerle ilgili olarak yeniden inceleme yapılmasına gerek bulunmamakta olup, bu projelerle ilgili olarak daha önce yazılmış olan raporlar TÜBİTAK tarafından Bakanlığa gönderilecektir.

2. Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannamesi İle Birlikte İstenecek Belgeler

a) Yeminli Mali Müşavir Tasdik Raporu

02.01.1990 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Edecekleri Belgeler, Tasdik Konuları ve Tasdike İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" hükümleri uyarınca "Ar-Ge indirimi" ile ilgili işlemler yeminli mali müşavirlerin tasdik edeceği konular kapsamına alınmıştır.

Ar-Ge indiriminden yararlanan mükelleflerin, yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinde yararlanılan Ar-Ge indiriminin doğru hesaplandığı ve uygulandığına ilişkin YMM tasdik raporunu ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde bağlı bulundukları vergi dairelerine vermeleri gerekmektedir. Ar-Ge indirimine ilişkin hususlara tam tasdik raporunda yer verilmiş olması durumunda, Ar-Ge indirimine ilişkin olarak ayrıca tasdik raporu düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

b) Tasdik Raporunda Yer Alması Gereken Hususlar

YMM tasdik raporunda en azından aşağıdaki bilgilerin bulunması gerekmektedir.

- Tasdik raporuna eklenecek olan ve teknik kuruluşlarca düzenlenmiş olan "Ar-Ge Değerlendirme Raporunda" belirtilen projenin veya projelerin hangi aşamada bulunduğu, bu projelerin sonuçları ile uygulanma durumuna ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler.

- Ar-Ge departmanına ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler (yeri, hacmi, teknik donanımı ve varsa kullanılan diğer laboratuarlar vb. diğer hususlar).

- Ar-Ge indirimine konu olan harcamaların ana gruplar itibariyle dökümü (harcamaların ayrıntılı dökümüne rapor ekinde yer verilecektir).

- Dönem içinde Ar-Ge departmanında kullanılan ve Ar-Ge indirimine konu edilen sabit kıymetlere ilişkin liste ve bunlar için ayrılan amortismanlar tutarları.

- Dönem içinde alınan ilk madde, yarı mamül ve diğer sarf malzemeleri listesi, kullanım, iade, satış ve çıkan firelere ilişkin tutar ve miktar itibariyle bilgiler.

- Ar-Ge ünitesinde çalışanlar ve ücretleri (Ar-Ge indiriminden yararlanabilecek personelin listesi ve ilgili dönemde bunlara ödenen ve gider kaydı yapılan ödemelere ilişkin döküm).

- Dışarıdan alınan danışmanlık, ekspertiz ve benzeri hizmetlere ilişkin bilgiler (alınan kişi / kurum adı, vergi kimlik numarası, fatura tarih ve numarası, tutarı ve KDV'si).

- Geçici vergi dönemleri itibariyle uygulanan Ar-Ge indirimi tutarları.

- Uygulanması gereken Ar-Ge indiriminin hesaplanması.

C. Geçiş Döneminde Uygulama

Ar-Ge indirimine ilişkin hükümler 5228 sayılı Kanunla 31.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunduğundan, bu tarihe kadar yapılan Ar-Ge harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki vergi ertelemesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle, 31/07/2004 tarihinden önce başlayıp devam eden projelerle ilgili olarak, vergi ertelemesi uygulamasından yararlanılabilmesi için 31, 40 ve 67 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğleri ile yapılan düzenlemeler çerçevesinde Bakanlığa (Gelirler Genel Müdürlüğü) müracaat edilmesi gerekmektedir.

Önceki dönemlerde vergi ertelemesi uygulamasından yararlanmak üzere başvuruda bulunulan ve uzman kuruluşlar tarafından teknik inceleme ve değerlendirmesi yapılmış bulunan veya 2004 yılında Ar-Ge harcamalarına ilişkin vergi ertelemesinden yararlanacak projelerin devam eden harcamalarıyla ilgili olarak Ar-Ge indirimi açısından yeni bir teknik inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Yeni Ar-Ge projeleri ile ilgili olarak inceleme yapılacağı tabiidir.

5228 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra başlatılan ve vergi ertelemesi uygulaması kapsamında bulunmayan Ar-Ge projeleriyle ilgili başvurular, bu Tebliğin yayımını müteakip 3 ay içinde Bakanlığa yapılabilecektir.

D. Yatırım İndirimi ve Ar-Ge İndiriminin Birlikte Uygulanması

Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetler için yatırım indiriminden yararlanılmış olması, Ar-Ge indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmemektedir. Ar-Ge indiriminden yararlanacak kurumlar vergisi mükelleflerinin aynı zamanda yatırım indirimi istisnasından yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indirimi daha sonra da yatırım indirimi uygulanacaktır. Gelir vergisi mükellefleri ise Gelir Vergisi Beyannamesinin ekinde yer alan kazanç bildirimi bölümünde yatırım indirimini uyguladıktan sonra, beyannamenin gelir bildirimi bölümünde Ar-Ge indirimini uygulayacaklardır.

E. Teknokentlerde Yapılan Ar-Ge Harcamaları

5228 sayılı Kanunun gerekçesinde, Ar-Ge indirimine ilişkin yeni düzenlemenin, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik olarak 4691 sayılı Teknoloji Bölgeleri Kanununda yer alan teşvik edici düzenlemenin bir tamamlayıcısı niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ar-Ge indirimi uygulaması açısından, Ar-Ge departmanının bulunduğu yerin önemi bulunmamaktadır. Firmanın faaliyet yeri olması şartıyla, gerek firma merkezinin bulunduğu yerde veya ayrı bir yerde, gerekse teknokentlerde kurulan Ar-Ge departmanlarında yapılan harcamalardan bu Tebliğde belirtilen kriterlere uyanlar Ar-Ge indirimi kapsamındadır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin son fıkrasında "kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin ödemelerin kurum kazancından gider olarak indirilmesinin kabul edilemeyeceği" hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, teknokentlerdeki Ar-Ge faaliyetlerinden bir kazanç doğması ve bu kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılacak olması durumunda, istisna uygulanacak kazancın elde edilmesine yönelik olarak yapılan harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Diğer bir ifadeyle, kazancına istisna uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamaların Ar-Ge indiriminden yararlanması söz konusu değildir. Ancak, teknokentlerde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve 4691 sayılı Kanunla öngörülen istisnaya konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir. Teknokentlerde yürütülen ve Ar-Ge indiriminden yararlanılan proje sonucunda elde edilen ürünün veya hakkın satılması durumunda, giderleri diğer kazançlardan indirim konusu yapılmış olan bu proje dolayısıyla elde edilen kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılması söz konusu olmayacaktır.

F. Diğer Kurumlardan Sağlanan Ar-Ge Destekleri

94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı çerçevesinde Para _ Kredi Koordinasyon Kurulunun 9/9/1998 tarih ve 98/16 sayılı Kararına istinaden yayımlanan 98/10 sayılı Araştırma _ Geliştirme (Ar-Ge) Yardımına İlişkin Tebliğ çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından, sanayi kuruluşlarının uzman kurumlar tarafından Ar-Ge niteliğine sahip olduğu tespit edilen projeleri kapsamında izlenip değerlendirilebilen giderlerinin belli bir oranının hibe şeklinde karşılanmakta veya bu projelere geri ödeme koşuluyla sermaye desteği sağlanmaktadır.

Yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde geri ödeme koşuluyla sermaye desteği olarak sağlananlar, borç mahiyetinde olup ticari kazanca dahil edilmesi söz konusu değildir. Ancak, bu mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan destek tutarları ile diğer kurumlardan bu mahiyette sağlanacak her türlü destek tutarları ticari kazancın bir unsuru olarak kazanca dahil edilecektir. Maliyetleri sağlanan bu tür desteklerle karşılanan Ar-Ge harcamaları da, Ar-Ge indiriminin hesabında dikkate alınacaktır.

G. Ar-Ge İndiriminden Yararlanılan Kazancın Dağıtılması

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b alt bendinde, 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle kar payları üzerinden yapılan vergi tevkifatı karın dağıtılması aşamasına bırakılmış olduğundan, Ar-Ge indirimi nedeniyle kurumlar vergisi matrahına dahil edilmeyen kazancın dağıtılması durumunda, dağıtılan kazançlar üzerinden %10 oranında tevkifat yapılacaktır.

Tebliğ olunur.

(1) 31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.


EK 1 : Ar-Ge PROJESİ
EK 2 : Ar-Ge PROJESİ DEĞERLENDİRME RAPORU

İçerik 1:

Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında, 5228 sayılı Kanunun(1) 28 ve 31 inci maddeleri ile yapılan değişikliklerle, mükelleflerin işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları üzerinden hesaplanacak Ar-Ge indiriminin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

I. Yasal Düzenlemeler

Gelir Vergisi Kanununun, 5228 sayılı Kanunla değiştirilen 89 uncu maddesinin (9) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"9. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamı ile uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeleri ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Kurumlar Vergisi Kanununun, anılan Kanunun 31 inci maddesiyle değiştirilen 14 üncü maddesinin (6) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"6. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik Araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamını ve uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeler ile usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Geçiş dönemine ilişkin olarak yapılacak uygulama 5228 sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu maddede, "Ar-Ge indirimi" uygulamasının yürürlüğe girdiği 31/07/2004 tarihine kadar yapılan araştırma geliştirme harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükümlerinin uygulanacağı, 5228 sayılı Kanunun yayımından önce verilen geçici vergi beyannamelerinde bu Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle herhangi bir düzeltme yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

II. Tanımlar

Ar-Ge ile ilgili olarak bu Tebliğde kullanılan tanımlara aşağıda yer verilmiştir.

Ar-Ge Harcamaları: Tebliğin "III/A- Ar-Ge Faaliyetleri" bölümünde belirtilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan, bu Tebliğ kapsamında Ar-Ge harcaması olarak kabul edilen ve doğrudan veya amortisman yoluyla gider olarak kaydedilen harcamalar Ar-Ge harcamalarıdır.

Ar-Ge İndirimi: Ar-Ge harcamaları üzerinden % 40 oranında hesaplanarak gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirime konu edilecek tutar Ar-Ge indirimidir.

Ar-Ge Projesi: Amacı, kapsamı (genel ve teknik tanımı), süresi, bütçesi, özel şartları, diğer kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce sağlanacak ayni ve/veya nakdi destek tutarları, sonuçta doğacak ihtira haklarının paylaşım esasları belirlenmiş Ar-Ge faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette ve bilimsel esaslar çerçevesinde hazırlanan proje Ar-Ge projesidir.

Teknoloji: Teknik üretme ve bu tekniğin uygulanması ile ilgili gerekli alet, makine ve malzemeleri geliştirebilme bilgisidir.

Yenilik: Bir fikrin; pazarlanabilir hale veya bir mal / hizmet üretiminde kullanılan yeni veya geliştirilmiş bir yöntem haline dönüştürmesidir. Bu açıdan teknolojik yenilik yapma süreci, bir dizi bilimsel, teknolojik, mali ve ticari etkinliği içerir.

Şekil, renk ve dekorasyondaki değişiklikler gibi bütünüyle görsel ve estetik değişiklikler ile ürünün yapı, nitelik ve performansını teknik açıdan değiştirmeyen, küçük tasarım ve görünüm farklarından ibaret basit değişiklikler yenilik sayılmaz.

Üründe Yenilik: Teknolojik açıdan yeni ürün, önceki ürün kuşağıyla karşılaştırıldığında malzemesi, parçaları ve yerine getirdiği işlevler açısından, öze ilişkin, teknolojik farklar gösteren bir ürünü ifade eder.

Üretim Yöntemlerinde Yenilik: Geleneksel üretim tesislerinde üretilemeyen, halen üretilmekte olan veya yeni ürünlerin yeni tekniklerle üretilmesinde kullanılan bir yöntem teknolojik açıdan yeni sayılır.

Yazılım: Bir bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı diğer bir cihazın çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesinin, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren bilgi ve belgelerin tümünü ifade eder.

III. Kapsam

A. Ar-Ge Faaliyetleri

Yapılan bir harcamanın Ar-Ge indirimine konu edilebilmesi için Ar-Ge faaliyeti kapsamında yapılmış olması gerekir. Aşağıda belirtilen amaçlara yönelik faaliyetler Ar-Ge faaliyetleridir.

1- Bilimsel ve teknolojik alanlardaki belirsizlikleri gidermek ve bunları aydınlatmak amacıyla, bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni teknik bilgilerin elde edilmesi.

2- Yeni üretim yöntem, süreç ve işlemlerinin araştırılması veya geliştirilmesi.

3- Yeni ürünler, madde ve malzemeler, araçlar, gereçler, işlemler, sistemler geliştirilmesine yönelik olarak yeni yöntemler geliştirilmesi veya yeni teknikler üretilmesi.

4- Bir ürünün maliyetini düşürücü, kalite, standart veya performansını yükseltici yeni tekniklerin / teknolojilerin araştırılması.

5- Yeni ve özgün tasarıma dayanan yazılım faaliyetleri.

B. Kapsam Dışında Kalan Faaliyetler

Aşağıda sayılan faaliyetler Ar-Ge faaliyetleri kapsamında değerlendirilmez.

- Pazar araştırması yada satış promosyonu,

- Kalite kontrol,

- Sosyal bilimlerdeki araştırmalar,

- Petrol, doğalgaz, maden rezervleri arama ve sondaj faaliyetleri,

- İcat edilmiş yada mevcut geliştirilmiş süreçlerin kullanımı,

- Biçimsel değişiklikler (Tebliğin III-A bölümündeki amaçlara yönelik olmayan şekil, renk, dekorasyon vb. gibi estetik ve görsel değişiklikler),

- Bilimsel ve teknolojik yenilik doğurmayan rutin faaliyetler (rutin veri toplama, rutin analizler için kullanılan program, yazılım vs, üretilen prototiplerin rutin ayarlamaları),

- İlk kuruluş aşamasında kuruluş ve örgütlenmeyle ilgili araştırma giderleri,

- Proje sonucunda geliştirilen ürüne ilişkin fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik çalışmalar,

- Numune verilmek amacıyla prototiplerden kopyalar çıkarılıp dağıtılması ve reklam amaçlı tüketici testleri,

C. Ar-Ge Faaliyetinin Sınırı

Ar-Ge faaliyeti, esas itibariyle denemelerin son bulduğu, ilk üretimin yapıldığı aşamada sona erer. Ar-Ge projesi neticesinde elde edilen ürünün pazarlanabilir aşamaya geldiği andan itibaren Ar-Ge projesi bitmiş sayılır. Bu tarihten sonra yapılan harcamalar Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilmez Tamamlanan bir proje sonucunda elde edilen ürünün geliştirilmesi amacıyla yapılacak çalışmalar, yeni Ar-Ge projesi olarak değerlendirilir. Nihai ürünün oluşturulması aşamasında elde edilen ürünlerin kullanılabilirliğini ölçmek ve gerektiğinde değişiklik yapılmak üzere işletme içinde veya dışında test edilmesi amacıyla yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamındadır. Ancak, ticari üretimin planlanması ve seri üretim sürecine ilişkin harcamalarla, ürünün tanıtılması amacıyla üretilip dağıtılan numuneler için yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

Tebliğin III-A bölümünde belirtilen amaçlara yönelik olmayıp, mevcut teknolojinin kullanılması ile elde edilen, şekil ve estetiğe yönelik değişiklikler Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

IV. Ar-Ge Harcamaları

Tebliğin "II- Tanımlar" bölümünde belirtilen Ar-Ge harcamaları, esas itibariyle aşağıdaki harcama gruplarından oluşur.

-İlk Madde ve Malzeme Giderleri: Her türlü direkt ilk madde, yardımcı madde, işletme malzemesi, ara mamul, yedek parça ve benzeri giderleri ile amortisman uygulamasına konu olmayan maddi ve gayri maddi kıymet iktisaplarına ilişkin giderleri kapsar. Hammadde ve diğer malzeme stoklarından Ar-Ge faaliyetlerinde fiilen kullanılan kısma ilişkin maliyetler Ar-Ge harcaması kapsamındadır. Bu nedenle, henüz Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılmamış olan hammadde ve diğer malzemelere ilişkin maliyetler tutarlarının stok hesabında, kullanılan, satılan yada elden çıkarılanların da stok hesabından mahsup edilmek suretiyle izlenmesi gerekmektedir.

- Personel Giderleri: Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla çalıştırılan ve faaliyetin gerektirdiği nitelikte personel ile ilgili olarak tahakkuk ettirilen ücretler ile bu mahiyetteki giderlerdir.

İşletmenin Ar-Ge departmanında çalıştırılan hizmetliler ve benzeri vasıfsız personel ile Ar-Ge departmanına tahsis edilmemiş olup günün bir kısmında Ar-Ge departmanında çalışan personele ödenen ücretler bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Genel Giderler: Ar-Ge faaliyetlerini yürütmek amacıyla elektrik, su, gaz, bakım - onarım, haberleşme, nakliye ile Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan makine ve teçhizata ilişkin bakım ve onarım giderleri gibi Ar-Ge faaliyetinin devamlılığını sağlamak için katlanılan diğer giderleri kapsar. Sigorta giderleri, Ar-Ge faaliyetlerinin bizzat yürütülmesi amacıyla kullanılan tesis için ödenen kira giderleri ile kitap, dergi ve benzeri bilimsel yayınlara ait giderler bu kapsamdadır.

Bu giderlerin, Ar-Ge harcaması olarak değerlendirilebilmesi için, Ar-Ge departmanında fiilen kullanıldığının tespit ve tevsik edilmesi gerekmektedir. Çeşitli kıstaslara göre genel işletme giderleri üzerinden hesaplanacak paylar bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler : Normal bakım ve onarım giderleri dışında Ar-Ge faaliyetleriyle ile ilgili olarak işletme dışında yerli veya yabancı diğer kurum ve kuruluşlardan mesleki veya teknik destek alınması veya bunlara yaptırılan analizlerle ilgili olarak yapılan ödemelerle, bu mahiyetteki diğer ödemelerdir.

- Vergi, Resim ve Harçlar : Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin olan ve gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan ayni vergi, resim ve harçları kapsar. Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinin yürütüldüğü gayrimenkuller için ödenen vergiler, Ar-Ge projesinde kullanılmak üzere ithal edilen mallarla ilgili gümrük vergileri ile benzeri vergi, resim ve harçlar bu kapsamdadır.

-Amortisman ve Tükenme Payları: Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan bina, makine-tesis ve cihazlar, taşıtlar, döşeme ve demirbaş gibi maddi ve maddi olmayan duran varlıklar için ayrılan amortisman ve tükenme paylarından oluşur. Ar-Ge faaliyetleri dışında diğer faaliyetlere tahsis edilen sabit kıymetlere ilişkin olarak ayrılan amortismanlar da Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, iktisadi kıymetin münhasıran Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılması ve bu kullanımın sürekli olması gerekmektedir. Ar-Ge departmanı dışında başka faaliyetlerde de kullanılan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlar Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

- Finansman Giderleri: Ar-Ge projesi bazında yerli, yabancı ve uluslararası kurumlardan temin edilen kredilere ilişkin finansman giderleridir.

V- Ar-Ge İndiriminin Uygulanması

Bu Tebliğ kapsamında belirtilen Ar-Ge faaliyetleri çerçevesinde işletme bünyesinde yapılan Ar-Ge harcamalarının %40'ı Ar-Ge indirimini oluşturmaktadır.

Mükellefler dönem içinde genel esaslara göre indirim konusu yaptıkları Ar-Ge harcamalarının % 40'ı oranında hesaplayacakları Ar-Ge indirimini beyanname üzerinde kazançtan indirebileceklerdir. Ar-Ge indirimi, Ar-Ge faaliyetine başlandığı andan itibaren hem yıllık beyannamede hem de geçici vergi beyannamelerinde uygulanabilecektir. Hesaplanan Ar-Ge indirimi tutarı, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından yıllık kurumlar vergisi beyannamesinde "Tablo 5- Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler" bölümünün ilgili satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından yıllık gelir vergisi beyannamesinde "Tablo 2- Gelir Bildirimi" bölümünün ilgili satırına, geçici vergi beyannamesinde ise; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından "Tablo I _ Matrah Bildirimi" bölümünün 10 numaralı satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından aynı bölümün 20 numaralı satırına yazılarak kazançtan indirilecektir.

Alanında uzman kuruluşlarca hazırlanan "Ar-Ge Projesi Değerlendirme Raporunun" olumsuz olması halinde, Ar-Ge indirimi dolayısıyla eksik ödenen vergilerle ilgili olarak gerekli tarhiyat yapılacaktır.

Mükelleflerin Ar-Ge projesi kapsamındaki harcamalarını, işletmenin diğer faaliyetlerine ilişkin harcamalarından ayırarak, Ar-Ge indiriminin doğru hesaplanmasına imkan verecek şekilde muhasebeleştirmeleri gerekmektedir.

VI. Diğer Hususlar

A. Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

Ar-Ge faaliyetinin esas itibariyle işletme bünyesinde yapılması gerekmektedir. Fiili kullanım durumunun tespit edilmesi ve ortak giderlerin de buna göre paylaştırılması şartıyla bir kuruma ait olduğu halde diğer kurumlarla ortak kullanılan Ar-Ge departmanında yapılan Ar-Ge faaliyetleri işletme bünyesinde yapılmış sayılır. İşletmenin organizatörlüğünde olmak şartıyla, kamu kurum ve kuruluşlarına ait Ar-Ge merkezleriyle üniversiteler bünyesinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri de bu kapsamda bulunmaktadır.

Ancak, Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi esnasında, proje bazında yerli ve yabancı teknik personelden mesleki ve teknik destek alınması veya bazı analizlerin dışarıda yaptırılması halinde bunlarla ilgili olarak yapılan ödemeler de Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilecektir.

B. Mükelleflerden İstenecek Belgeler

Ar-Ge indiriminden yararlanmak isteyen mükellefler, proje ve uygulama aşamalarında aşağıda belirtilen belgeleri ilgili birimlere göndereceklerdir.

1. Ar-Ge Projesi İle İlgili Olarak İstenecek Belgeler

Ar-Ge indirimin uygulandığı ilk geçici vergi beyannamesinin verildiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar, sürdürülen Ar-Ge faaliyetiyle ilgili olarak Ek 1'de yer alan formata uygun olarak hazırlanacak rapor, bir yazı ekinde Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğü) elden veya posta yoluyla gönderilecektir.

Bakanlık, raporun genel değerlendirmesini yaptıktan sonra, projenin bilimsel olarak incelenerek münhasıran yeni bilgi ve teknoloji arayışına yönelik olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla, projeyi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'na (TÜBİTAK) ve/veya üniversiteler ile araştırma yapılan konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettirecektir. Mükellefe, proje bütçesinin % 0,3 ü oranında bir tutarı incelemeyi yapan kuruluşa ödenmesi için bir yazı gönderilecek, ancak bu tutar 15.000 YTL'nı aşmayacaktır.

Ar-Ge projesine ilişkin incelemeyi yapacak kuruluş, ihtiyaç duyması halinde ilave bilgi veya belgeleri de isteyerek, kendi uzmanları veya görevlendireceği başka kuruluşlara ait uzmanlar marifetiyle gerekli incelemeleri kısa sürede yaptıracak, Tebliğin 2 numaralı ekinde yer alan formata göre düzenlenen değerlendirme raporunun bir örneğini Gelirler Genel Müdürlüğüne ve başvuru sahibine gönderecektir. Para _ Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararlarına istinaden uygulanan "Ar-Ge Yardımına" ilişkin mevzuat çerçevesinde TÜBİTAK tarafından daha önce incelemesi yapılmış olan projelerle ilgili olarak yeniden inceleme yapılmasına gerek bulunmamakta olup, bu projelerle ilgili olarak daha önce yazılmış olan raporlar TÜBİTAK tarafından Bakanlığa gönderilecektir.

2. Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannamesi İle Birlikte İstenecek Belgeler

a) Yeminli Mali Müşavir Tasdik Raporu

02.01.1990 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Edecekleri Belgeler, Tasdik Konuları ve Tasdike İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" hükümleri uyarınca "Ar-Ge indirimi" ile ilgili işlemler yeminli mali müşavirlerin tasdik edeceği konular kapsamına alınmıştır.

Ar-Ge indiriminden yararlanan mükelleflerin, yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinde yararlanılan Ar-Ge indiriminin doğru hesaplandığı ve uygulandığına ilişkin YMM tasdik raporunu ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde bağlı bulundukları vergi dairelerine vermeleri gerekmektedir. Ar-Ge indirimine ilişkin hususlara tam tasdik raporunda yer verilmiş olması durumunda, Ar-Ge indirimine ilişkin olarak ayrıca tasdik raporu düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

b) Tasdik Raporunda Yer Alması Gereken Hususlar

YMM tasdik raporunda en azından aşağıdaki bilgilerin bulunması gerekmektedir.

- Tasdik raporuna eklenecek olan ve teknik kuruluşlarca düzenlenmiş olan "Ar-Ge Değerlendirme Raporunda" belirtilen projenin veya projelerin hangi aşamada bulunduğu, bu projelerin sonuçları ile uygulanma durumuna ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler.

- Ar-Ge departmanına ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler (yeri, hacmi, teknik donanımı ve varsa kullanılan diğer laboratuarlar vb. diğer hususlar).

- Ar-Ge indirimine konu olan harcamaların ana gruplar itibariyle dökümü (harcamaların ayrıntılı dökümüne rapor ekinde yer verilecektir).

- Dönem içinde Ar-Ge departmanında kullanılan ve Ar-Ge indirimine konu edilen sabit kıymetlere ilişkin liste ve bunlar için ayrılan amortismanlar tutarları.

- Dönem içinde alınan ilk madde, yarı mamül ve diğer sarf malzemeleri listesi, kullanım, iade, satış ve çıkan firelere ilişkin tutar ve miktar itibariyle bilgiler.

- Ar-Ge ünitesinde çalışanlar ve ücretleri (Ar-Ge indiriminden yararlanabilecek personelin listesi ve ilgili dönemde bunlara ödenen ve gider kaydı yapılan ödemelere ilişkin döküm).

- Dışarıdan alınan danışmanlık, ekspertiz ve benzeri hizmetlere ilişkin bilgiler (alınan kişi / kurum adı, vergi kimlik numarası, fatura tarih ve numarası, tutarı ve KDV'si).

- Geçici vergi dönemleri itibariyle uygulanan Ar-Ge indirimi tutarları.

- Uygulanması gereken Ar-Ge indiriminin hesaplanması.

C. Geçiş Döneminde Uygulama

Ar-Ge indirimine ilişkin hükümler 5228 sayılı Kanunla 31.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunduğundan, bu tarihe kadar yapılan Ar-Ge harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki vergi ertelemesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle, 31/07/2004 tarihinden önce başlayıp devam eden projelerle ilgili olarak, vergi ertelemesi uygulamasından yararlanılabilmesi için 31, 40 ve 67 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğleri ile yapılan düzenlemeler çerçevesinde Bakanlığa (Gelirler Genel Müdürlüğü) müracaat edilmesi gerekmektedir.

Önceki dönemlerde vergi ertelemesi uygulamasından yararlanmak üzere başvuruda bulunulan ve uzman kuruluşlar tarafından teknik inceleme ve değerlendirmesi yapılmış bulunan veya 2004 yılında Ar-Ge harcamalarına ilişkin vergi ertelemesinden yararlanacak projelerin devam eden harcamalarıyla ilgili olarak Ar-Ge indirimi açısından yeni bir teknik inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Yeni Ar-Ge projeleri ile ilgili olarak inceleme yapılacağı tabiidir.

5228 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra başlatılan ve vergi ertelemesi uygulaması kapsamında bulunmayan Ar-Ge projeleriyle ilgili başvurular, bu Tebliğin yayımını müteakip 3 ay içinde Bakanlığa yapılabilecektir.

D. Yatırım İndirimi ve Ar-Ge İndiriminin Birlikte Uygulanması

Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetler için yatırım indiriminden yararlanılmış olması, Ar-Ge indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmemektedir. Ar-Ge indiriminden yararlanacak kurumlar vergisi mükelleflerinin aynı zamanda yatırım indirimi istisnasından yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indirimi daha sonra da yatırım indirimi uygulanacaktır. Gelir vergisi mükellefleri ise Gelir Vergisi Beyannamesinin ekinde yer alan kazanç bildirimi bölümünde yatırım indirimini uyguladıktan sonra, beyannamenin gelir bildirimi bölümünde Ar-Ge indirimini uygulayacaklardır.

E. Teknokentlerde Yapılan Ar-Ge Harcamaları

5228 sayılı Kanunun gerekçesinde, Ar-Ge indirimine ilişkin yeni düzenlemenin, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik olarak 4691 sayılı Teknoloji Bölgeleri Kanununda yer alan teşvik edici düzenlemenin bir tamamlayıcısı niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ar-Ge indirimi uygulaması açısından, Ar-Ge departmanının bulunduğu yerin önemi bulunmamaktadır. Firmanın faaliyet yeri olması şartıyla, gerek firma merkezinin bulunduğu yerde veya ayrı bir yerde, gerekse teknokentlerde kurulan Ar-Ge departmanlarında yapılan harcamalardan bu Tebliğde belirtilen kriterlere uyanlar Ar-Ge indirimi kapsamındadır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin son fıkrasında "kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin ödemelerin kurum kazancından gider olarak indirilmesinin kabul edilemeyeceği" hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, teknokentlerdeki Ar-Ge faaliyetlerinden bir kazanç doğması ve bu kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılacak olması durumunda, istisna uygulanacak kazancın elde edilmesine yönelik olarak yapılan harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Diğer bir ifadeyle, kazancına istisna uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamaların Ar-Ge indiriminden yararlanması söz konusu değildir. Ancak, teknokentlerde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve 4691 sayılı Kanunla öngörülen istisnaya konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir. Teknokentlerde yürütülen ve Ar-Ge indiriminden yararlanılan proje sonucunda elde edilen ürünün veya hakkın satılması durumunda, giderleri diğer kazançlardan indirim konusu yapılmış olan bu proje dolayısıyla elde edilen kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılması söz konusu olmayacaktır.

F. Diğer Kurumlardan Sağlanan Ar-Ge Destekleri

94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı çerçevesinde Para _ Kredi Koordinasyon Kurulunun 9/9/1998 tarih ve 98/16 sayılı Kararına istinaden yayımlanan 98/10 sayılı Araştırma _ Geliştirme (Ar-Ge) Yardımına İlişkin Tebliğ çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından, sanayi kuruluşlarının uzman kurumlar tarafından Ar-Ge niteliğine sahip olduğu tespit edilen projeleri kapsamında izlenip değerlendirilebilen giderlerinin belli bir oranının hibe şeklinde karşılanmakta veya bu projelere geri ödeme koşuluyla sermaye desteği sağlanmaktadır.

Yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde geri ödeme koşuluyla sermaye desteği olarak sağlananlar, borç mahiyetinde olup ticari kazanca dahil edilmesi söz konusu değildir. Ancak, bu mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan destek tutarları ile diğer kurumlardan bu mahiyette sağlanacak her türlü destek tutarları ticari kazancın bir unsuru olarak kazanca dahil edilecektir. Maliyetleri sağlanan bu tür desteklerle karşılanan Ar-Ge harcamaları da, Ar-Ge indiriminin hesabında dikkate alınacaktır.

G. Ar-Ge İndiriminden Yararlanılan Kazancın Dağıtılması

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b alt bendinde, 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle kar payları üzerinden yapılan vergi tevkifatı karın dağıtılması aşamasına bırakılmış olduğundan, Ar-Ge indirimi nedeniyle kurumlar vergisi matrahına dahil edilmeyen kazancın dağıtılması durumunda, dağıtılan kazançlar üzerinden %10 oranında tevkifat yapılacaktır.

Tebliğ olunur.

(1) 31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.


EK 1 : Ar-Ge PROJESİ
EK 2 : Ar-Ge PROJESİ DEĞERLENDİRME RAPORU

İçerik 2:

Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında, 5228 sayılı Kanunun(1) 28 ve 31 inci maddeleri ile yapılan değişikliklerle, mükelleflerin işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları üzerinden hesaplanacak Ar-Ge indiriminin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

I. Yasal Düzenlemeler

Gelir Vergisi Kanununun, 5228 sayılı Kanunla değiştirilen 89 uncu maddesinin (9) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"9. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamı ile uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeleri ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Kurumlar Vergisi Kanununun, anılan Kanunun 31 inci maddesiyle değiştirilen 14 üncü maddesinin (6) numaralı bendi aşağıdaki gibidir:

"6. Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik Araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge indirimi".

Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamını ve uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeler ile usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Geçiş dönemine ilişkin olarak yapılacak uygulama 5228 sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu maddede, "Ar-Ge indirimi" uygulamasının yürürlüğe girdiği 31/07/2004 tarihine kadar yapılan araştırma geliştirme harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükümlerinin uygulanacağı, 5228 sayılı Kanunun yayımından önce verilen geçici vergi beyannamelerinde bu Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle herhangi bir düzeltme yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

II. Tanımlar

Ar-Ge ile ilgili olarak bu Tebliğde kullanılan tanımlara aşağıda yer verilmiştir.

Ar-Ge Harcamaları: Tebliğin "III/A- Ar-Ge Faaliyetleri" bölümünde belirtilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan, bu Tebliğ kapsamında Ar-Ge harcaması olarak kabul edilen ve doğrudan veya amortisman yoluyla gider olarak kaydedilen harcamalar Ar-Ge harcamalarıdır.

Ar-Ge İndirimi: Ar-Ge harcamaları üzerinden % 40 oranında hesaplanarak gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirime konu edilecek tutar Ar-Ge indirimidir.

Ar-Ge Projesi: Amacı, kapsamı (genel ve teknik tanımı), süresi, bütçesi, özel şartları, diğer kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce sağlanacak ayni ve/veya nakdi destek tutarları, sonuçta doğacak ihtira haklarının paylaşım esasları belirlenmiş Ar-Ge faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette ve bilimsel esaslar çerçevesinde hazırlanan proje Ar-Ge projesidir.

Teknoloji: Teknik üretme ve bu tekniğin uygulanması ile ilgili gerekli alet, makine ve malzemeleri geliştirebilme bilgisidir.

Yenilik: Bir fikrin; pazarlanabilir hale veya bir mal / hizmet üretiminde kullanılan yeni veya geliştirilmiş bir yöntem haline dönüştürmesidir. Bu açıdan teknolojik yenilik yapma süreci, bir dizi bilimsel, teknolojik, mali ve ticari etkinliği içerir.

Şekil, renk ve dekorasyondaki değişiklikler gibi bütünüyle görsel ve estetik değişiklikler ile ürünün yapı, nitelik ve performansını teknik açıdan değiştirmeyen, küçük tasarım ve görünüm farklarından ibaret basit değişiklikler yenilik sayılmaz.

Üründe Yenilik: Teknolojik açıdan yeni ürün, önceki ürün kuşağıyla karşılaştırıldığında malzemesi, parçaları ve yerine getirdiği işlevler açısından, öze ilişkin, teknolojik farklar gösteren bir ürünü ifade eder.

Üretim Yöntemlerinde Yenilik: Geleneksel üretim tesislerinde üretilemeyen, halen üretilmekte olan veya yeni ürünlerin yeni tekniklerle üretilmesinde kullanılan bir yöntem teknolojik açıdan yeni sayılır.

Yazılım: Bir bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı diğer bir cihazın çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesinin, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren bilgi ve belgelerin tümünü ifade eder.

III. Kapsam

A. Ar-Ge Faaliyetleri

Yapılan bir harcamanın Ar-Ge indirimine konu edilebilmesi için Ar-Ge faaliyeti kapsamında yapılmış olması gerekir. Aşağıda belirtilen amaçlara yönelik faaliyetler Ar-Ge faaliyetleridir.

1- Bilimsel ve teknolojik alanlardaki belirsizlikleri gidermek ve bunları aydınlatmak amacıyla, bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni teknik bilgilerin elde edilmesi.

2- Yeni üretim yöntem, süreç ve işlemlerinin araştırılması veya geliştirilmesi.

3- Yeni ürünler, madde ve malzemeler, araçlar, gereçler, işlemler, sistemler geliştirilmesine yönelik olarak yeni yöntemler geliştirilmesi veya yeni teknikler üretilmesi.

4- Bir ürünün maliyetini düşürücü, kalite, standart veya performansını yükseltici yeni tekniklerin / teknolojilerin araştırılması.

5- Yeni ve özgün tasarıma dayanan yazılım faaliyetleri.

B. Kapsam Dışında Kalan Faaliyetler

Aşağıda sayılan faaliyetler Ar-Ge faaliyetleri kapsamında değerlendirilmez.

- Pazar araştırması yada satış promosyonu,

- Kalite kontrol,

- Sosyal bilimlerdeki araştırmalar,

- Petrol, doğalgaz, maden rezervleri arama ve sondaj faaliyetleri,

- İcat edilmiş yada mevcut geliştirilmiş süreçlerin kullanımı,

- Biçimsel değişiklikler (Tebliğin III-A bölümündeki amaçlara yönelik olmayan şekil, renk, dekorasyon vb. gibi estetik ve görsel değişiklikler),

- Bilimsel ve teknolojik yenilik doğurmayan rutin faaliyetler (rutin veri toplama, rutin analizler için kullanılan program, yazılım vs, üretilen prototiplerin rutin ayarlamaları),

- İlk kuruluş aşamasında kuruluş ve örgütlenmeyle ilgili araştırma giderleri,

- Proje sonucunda geliştirilen ürüne ilişkin fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik çalışmalar,

- Numune verilmek amacıyla prototiplerden kopyalar çıkarılıp dağıtılması ve reklam amaçlı tüketici testleri,

C. Ar-Ge Faaliyetinin Sınırı

Ar-Ge faaliyeti, esas itibariyle denemelerin son bulduğu, ilk üretimin yapıldığı aşamada sona erer. Ar-Ge projesi neticesinde elde edilen ürünün pazarlanabilir aşamaya geldiği andan itibaren Ar-Ge projesi bitmiş sayılır. Bu tarihten sonra yapılan harcamalar Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilmez Tamamlanan bir proje sonucunda elde edilen ürünün geliştirilmesi amacıyla yapılacak çalışmalar, yeni Ar-Ge projesi olarak değerlendirilir. Nihai ürünün oluşturulması aşamasında elde edilen ürünlerin kullanılabilirliğini ölçmek ve gerektiğinde değişiklik yapılmak üzere işletme içinde veya dışında test edilmesi amacıyla yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamındadır. Ancak, ticari üretimin planlanması ve seri üretim sürecine ilişkin harcamalarla, ürünün tanıtılması amacıyla üretilip dağıtılan numuneler için yapılan harcamalar Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

Tebliğin III-A bölümünde belirtilen amaçlara yönelik olmayıp, mevcut teknolojinin kullanılması ile elde edilen, şekil ve estetiğe yönelik değişiklikler Ar-Ge faaliyeti kapsamı dışındadır.

IV. Ar-Ge Harcamaları

Tebliğin "II- Tanımlar" bölümünde belirtilen Ar-Ge harcamaları, esas itibariyle aşağıdaki harcama gruplarından oluşur.

-İlk Madde ve Malzeme Giderleri: Her türlü direkt ilk madde, yardımcı madde, işletme malzemesi, ara mamul, yedek parça ve benzeri giderleri ile amortisman uygulamasına konu olmayan maddi ve gayri maddi kıymet iktisaplarına ilişkin giderleri kapsar. Hammadde ve diğer malzeme stoklarından Ar-Ge faaliyetlerinde fiilen kullanılan kısma ilişkin maliyetler Ar-Ge harcaması kapsamındadır. Bu nedenle, henüz Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılmamış olan hammadde ve diğer malzemelere ilişkin maliyetler tutarlarının stok hesabında, kullanılan, satılan yada elden çıkarılanların da stok hesabından mahsup edilmek suretiyle izlenmesi gerekmektedir.

- Personel Giderleri: Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla çalıştırılan ve faaliyetin gerektirdiği nitelikte personel ile ilgili olarak tahakkuk ettirilen ücretler ile bu mahiyetteki giderlerdir.

İşletmenin Ar-Ge departmanında çalıştırılan hizmetliler ve benzeri vasıfsız personel ile Ar-Ge departmanına tahsis edilmemiş olup günün bir kısmında Ar-Ge departmanında çalışan personele ödenen ücretler bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Genel Giderler: Ar-Ge faaliyetlerini yürütmek amacıyla elektrik, su, gaz, bakım - onarım, haberleşme, nakliye ile Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan makine ve teçhizata ilişkin bakım ve onarım giderleri gibi Ar-Ge faaliyetinin devamlılığını sağlamak için katlanılan diğer giderleri kapsar. Sigorta giderleri, Ar-Ge faaliyetlerinin bizzat yürütülmesi amacıyla kullanılan tesis için ödenen kira giderleri ile kitap, dergi ve benzeri bilimsel yayınlara ait giderler bu kapsamdadır.

Bu giderlerin, Ar-Ge harcaması olarak değerlendirilebilmesi için, Ar-Ge departmanında fiilen kullanıldığının tespit ve tevsik edilmesi gerekmektedir. Çeşitli kıstaslara göre genel işletme giderleri üzerinden hesaplanacak paylar bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

- Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler : Normal bakım ve onarım giderleri dışında Ar-Ge faaliyetleriyle ile ilgili olarak işletme dışında yerli veya yabancı diğer kurum ve kuruluşlardan mesleki veya teknik destek alınması veya bunlara yaptırılan analizlerle ilgili olarak yapılan ödemelerle, bu mahiyetteki diğer ödemelerdir.

- Vergi, Resim ve Harçlar : Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin olan ve gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan ayni vergi, resim ve harçları kapsar. Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinin yürütüldüğü gayrimenkuller için ödenen vergiler, Ar-Ge projesinde kullanılmak üzere ithal edilen mallarla ilgili gümrük vergileri ile benzeri vergi, resim ve harçlar bu kapsamdadır.

-Amortisman ve Tükenme Payları: Doğrudan Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan bina, makine-tesis ve cihazlar, taşıtlar, döşeme ve demirbaş gibi maddi ve maddi olmayan duran varlıklar için ayrılan amortisman ve tükenme paylarından oluşur. Ar-Ge faaliyetleri dışında diğer faaliyetlere tahsis edilen sabit kıymetlere ilişkin olarak ayrılan amortismanlar da Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, iktisadi kıymetin münhasıran Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılması ve bu kullanımın sürekli olması gerekmektedir. Ar-Ge departmanı dışında başka faaliyetlerde de kullanılan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlar Ar-Ge harcaması kapsamında bulunmamaktadır.

- Finansman Giderleri: Ar-Ge projesi bazında yerli, yabancı ve uluslararası kurumlardan temin edilen kredilere ilişkin finansman giderleridir.

V- Ar-Ge İndiriminin Uygulanması

Bu Tebliğ kapsamında belirtilen Ar-Ge faaliyetleri çerçevesinde işletme bünyesinde yapılan Ar-Ge harcamalarının %40'ı Ar-Ge indirimini oluşturmaktadır.

Mükellefler dönem içinde genel esaslara göre indirim konusu yaptıkları Ar-Ge harcamalarının % 40'ı oranında hesaplayacakları Ar-Ge indirimini beyanname üzerinde kazançtan indirebileceklerdir. Ar-Ge indirimi, Ar-Ge faaliyetine başlandığı andan itibaren hem yıllık beyannamede hem de geçici vergi beyannamelerinde uygulanabilecektir. Hesaplanan Ar-Ge indirimi tutarı, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından yıllık kurumlar vergisi beyannamesinde "Tablo 5- Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler" bölümünün ilgili satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından yıllık gelir vergisi beyannamesinde "Tablo 2- Gelir Bildirimi" bölümünün ilgili satırına, geçici vergi beyannamesinde ise; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından "Tablo I _ Matrah Bildirimi" bölümünün 10 numaralı satırına, gelir vergisi mükellefleri tarafından aynı bölümün 20 numaralı satırına yazılarak kazançtan indirilecektir.

Alanında uzman kuruluşlarca hazırlanan "Ar-Ge Projesi Değerlendirme Raporunun" olumsuz olması halinde, Ar-Ge indirimi dolayısıyla eksik ödenen vergilerle ilgili olarak gerekli tarhiyat yapılacaktır.

Mükelleflerin Ar-Ge projesi kapsamındaki harcamalarını, işletmenin diğer faaliyetlerine ilişkin harcamalarından ayırarak, Ar-Ge indiriminin doğru hesaplanmasına imkan verecek şekilde muhasebeleştirmeleri gerekmektedir.

VI. Diğer Hususlar

A. Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler

Ar-Ge faaliyetinin esas itibariyle işletme bünyesinde yapılması gerekmektedir. Fiili kullanım durumunun tespit edilmesi ve ortak giderlerin de buna göre paylaştırılması şartıyla bir kuruma ait olduğu halde diğer kurumlarla ortak kullanılan Ar-Ge departmanında yapılan Ar-Ge faaliyetleri işletme bünyesinde yapılmış sayılır. İşletmenin organizatörlüğünde olmak şartıyla, kamu kurum ve kuruluşlarına ait Ar-Ge merkezleriyle üniversiteler bünyesinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri de bu kapsamda bulunmaktadır.

Ancak, Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi esnasında, proje bazında yerli ve yabancı teknik personelden mesleki ve teknik destek alınması veya bazı analizlerin dışarıda yaptırılması halinde bunlarla ilgili olarak yapılan ödemeler de Ar-Ge harcaması kapsamında değerlendirilecektir.

B. Mükelleflerden İstenecek Belgeler

Ar-Ge indiriminden yararlanmak isteyen mükellefler, proje ve uygulama aşamalarında aşağıda belirtilen belgeleri ilgili birimlere göndereceklerdir.

1. Ar-Ge Projesi İle İlgili Olarak İstenecek Belgeler

Ar-Ge indirimin uygulandığı ilk geçici vergi beyannamesinin verildiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar, sürdürülen Ar-Ge faaliyetiyle ilgili olarak Ek 1'de yer alan formata uygun olarak hazırlanacak rapor, bir yazı ekinde Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğü) elden veya posta yoluyla gönderilecektir.

Bakanlık, raporun genel değerlendirmesini yaptıktan sonra, projenin bilimsel olarak incelenerek münhasıran yeni bilgi ve teknoloji arayışına yönelik olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla, projeyi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'na (TÜBİTAK) ve/veya üniversiteler ile araştırma yapılan konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettirecektir. Mükellefe, proje bütçesinin % 0,3 ü oranında bir tutarı incelemeyi yapan kuruluşa ödenmesi için bir yazı gönderilecek, ancak bu tutar 15.000 YTL'nı aşmayacaktır.

Ar-Ge projesine ilişkin incelemeyi yapacak kuruluş, ihtiyaç duyması halinde ilave bilgi veya belgeleri de isteyerek, kendi uzmanları veya görevlendireceği başka kuruluşlara ait uzmanlar marifetiyle gerekli incelemeleri kısa sürede yaptıracak, Tebliğin 2 numaralı ekinde yer alan formata göre düzenlenen değerlendirme raporunun bir örneğini Gelirler Genel Müdürlüğüne ve başvuru sahibine gönderecektir. Para _ Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararlarına istinaden uygulanan "Ar-Ge Yardımına" ilişkin mevzuat çerçevesinde TÜBİTAK tarafından daha önce incelemesi yapılmış olan projelerle ilgili olarak yeniden inceleme yapılmasına gerek bulunmamakta olup, bu projelerle ilgili olarak daha önce yazılmış olan raporlar TÜBİTAK tarafından Bakanlığa gönderilecektir.

2. Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannamesi İle Birlikte İstenecek Belgeler

a) Yeminli Mali Müşavir Tasdik Raporu

02.01.1990 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Edecekleri Belgeler, Tasdik Konuları ve Tasdike İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" hükümleri uyarınca "Ar-Ge indirimi" ile ilgili işlemler yeminli mali müşavirlerin tasdik edeceği konular kapsamına alınmıştır.

Ar-Ge indiriminden yararlanan mükelleflerin, yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinde yararlanılan Ar-Ge indiriminin doğru hesaplandığı ve uygulandığına ilişkin YMM tasdik raporunu ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde bağlı bulundukları vergi dairelerine vermeleri gerekmektedir. Ar-Ge indirimine ilişkin hususlara tam tasdik raporunda yer verilmiş olması durumunda, Ar-Ge indirimine ilişkin olarak ayrıca tasdik raporu düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

b) Tasdik Raporunda Yer Alması Gereken Hususlar

YMM tasdik raporunda en azından aşağıdaki bilgilerin bulunması gerekmektedir.

- Tasdik raporuna eklenecek olan ve teknik kuruluşlarca düzenlenmiş olan "Ar-Ge Değerlendirme Raporunda" belirtilen projenin veya projelerin hangi aşamada bulunduğu, bu projelerin sonuçları ile uygulanma durumuna ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler.

- Ar-Ge departmanına ilişkin mükellef kurumdan alınan bilgiler (yeri, hacmi, teknik donanımı ve varsa kullanılan diğer laboratuarlar vb. diğer hususlar).

- Ar-Ge indirimine konu olan harcamaların ana gruplar itibariyle dökümü (harcamaların ayrıntılı dökümüne rapor ekinde yer verilecektir).

- Dönem içinde Ar-Ge departmanında kullanılan ve Ar-Ge indirimine konu edilen sabit kıymetlere ilişkin liste ve bunlar için ayrılan amortismanlar tutarları.

- Dönem içinde alınan ilk madde, yarı mamül ve diğer sarf malzemeleri listesi, kullanım, iade, satış ve çıkan firelere ilişkin tutar ve miktar itibariyle bilgiler.

- Ar-Ge ünitesinde çalışanlar ve ücretleri (Ar-Ge indiriminden yararlanabilecek personelin listesi ve ilgili dönemde bunlara ödenen ve gider kaydı yapılan ödemelere ilişkin döküm).

- Dışarıdan alınan danışmanlık, ekspertiz ve benzeri hizmetlere ilişkin bilgiler (alınan kişi / kurum adı, vergi kimlik numarası, fatura tarih ve numarası, tutarı ve KDV'si).

- Geçici vergi dönemleri itibariyle uygulanan Ar-Ge indirimi tutarları.

- Uygulanması gereken Ar-Ge indiriminin hesaplanması.

C. Geçiş Döneminde Uygulama

Ar-Ge indirimine ilişkin hükümler 5228 sayılı Kanunla 31.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunduğundan, bu tarihe kadar yapılan Ar-Ge harcamaları ile ilgili olarak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının 5228 sayılı Kanunla değişmeden önceki vergi ertelemesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle, 31/07/2004 tarihinden önce başlayıp devam eden projelerle ilgili olarak, vergi ertelemesi uygulamasından yararlanılabilmesi için 31, 40 ve 67 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğleri ile yapılan düzenlemeler çerçevesinde Bakanlığa (Gelirler Genel Müdürlüğü) müracaat edilmesi gerekmektedir.

Önceki dönemlerde vergi ertelemesi uygulamasından yararlanmak üzere başvuruda bulunulan ve uzman kuruluşlar tarafından teknik inceleme ve değerlendirmesi yapılmış bulunan veya 2004 yılında Ar-Ge harcamalarına ilişkin vergi ertelemesinden yararlanacak projelerin devam eden harcamalarıyla ilgili olarak Ar-Ge indirimi açısından yeni bir teknik inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Yeni Ar-Ge projeleri ile ilgili olarak inceleme yapılacağı tabiidir.

5228 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra başlatılan ve vergi ertelemesi uygulaması kapsamında bulunmayan Ar-Ge projeleriyle ilgili başvurular, bu Tebliğin yayımını müteakip 3 ay içinde Bakanlığa yapılabilecektir.

D. Yatırım İndirimi ve Ar-Ge İndiriminin Birlikte Uygulanması

Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetler için yatırım indiriminden yararlanılmış olması, Ar-Ge indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmemektedir. Ar-Ge indiriminden yararlanacak kurumlar vergisi mükelleflerinin aynı zamanda yatırım indirimi istisnasından yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indirimi daha sonra da yatırım indirimi uygulanacaktır. Gelir vergisi mükellefleri ise Gelir Vergisi Beyannamesinin ekinde yer alan kazanç bildirimi bölümünde yatırım indirimini uyguladıktan sonra, beyannamenin gelir bildirimi bölümünde Ar-Ge indirimini uygulayacaklardır.

E. Teknokentlerde Yapılan Ar-Ge Harcamaları

5228 sayılı Kanunun gerekçesinde, Ar-Ge indirimine ilişkin yeni düzenlemenin, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik olarak 4691 sayılı Teknoloji Bölgeleri Kanununda yer alan teşvik edici düzenlemenin bir tamamlayıcısı niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ar-Ge indirimi uygulaması açısından, Ar-Ge departmanının bulunduğu yerin önemi bulunmamaktadır. Firmanın faaliyet yeri olması şartıyla, gerek firma merkezinin bulunduğu yerde veya ayrı bir yerde, gerekse teknokentlerde kurulan Ar-Ge departmanlarında yapılan harcamalardan bu Tebliğde belirtilen kriterlere uyanlar Ar-Ge indirimi kapsamındadır.

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin son fıkrasında "kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin ödemelerin kurum kazancından gider olarak indirilmesinin kabul edilemeyeceği" hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, teknokentlerdeki Ar-Ge faaliyetlerinden bir kazanç doğması ve bu kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılacak olması durumunda, istisna uygulanacak kazancın elde edilmesine yönelik olarak yapılan harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilmeyecektir. Diğer bir ifadeyle, kazancına istisna uygulanacak Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamaların Ar-Ge indiriminden yararlanması söz konusu değildir. Ancak, teknokentlerde yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinin işletmenin kendi faaliyetiyle ilgili olması ve 4691 sayılı Kanunla öngörülen istisnaya konu olmaması durumunda, bu tür harcamalar Ar-Ge indirimi kapsamında değerlendirilecektir. Teknokentlerde yürütülen ve Ar-Ge indiriminden yararlanılan proje sonucunda elde edilen ürünün veya hakkın satılması durumunda, giderleri diğer kazançlardan indirim konusu yapılmış olan bu proje dolayısıyla elde edilen kazançla ilgili olarak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun Geçici 2'nci maddesinde öngörülen istisnadan yararlanılması söz konusu olmayacaktır.

F. Diğer Kurumlardan Sağlanan Ar-Ge Destekleri

94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı çerçevesinde Para _ Kredi Koordinasyon Kurulunun 9/9/1998 tarih ve 98/16 sayılı Kararına istinaden yayımlanan 98/10 sayılı Araştırma _ Geliştirme (Ar-Ge) Yardımına İlişkin Tebliğ çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından, sanayi kuruluşlarının uzman kurumlar tarafından Ar-Ge niteliğine sahip olduğu tespit edilen projeleri kapsamında izlenip değerlendirilebilen giderlerinin belli bir oranının hibe şeklinde karşılanmakta veya bu projelere geri ödeme koşuluyla sermaye desteği sağlanmaktadır.

Yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde geri ödeme koşuluyla sermaye desteği olarak sağlananlar, borç mahiyetinde olup ticari kazanca dahil edilmesi söz konusu değildir. Ancak, bu mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan destek tutarları ile diğer kurumlardan bu mahiyette sağlanacak her türlü destek tutarları ticari kazancın bir unsuru olarak kazanca dahil edilecektir. Maliyetleri sağlanan bu tür desteklerle karşılanan Ar-Ge harcamaları da, Ar-Ge indiriminin hesabında dikkate alınacaktır.

G. Ar-Ge İndiriminden Yararlanılan Kazancın Dağıtılması

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b alt bendinde, 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle kar payları üzerinden yapılan vergi tevkifatı karın dağıtılması aşamasına bırakılmış olduğundan, Ar-Ge indirimi nedeniyle kurumlar vergisi matrahına dahil edilmeyen kazancın dağıtılması durumunda, dağıtılan kazançlar üzerinden %10 oranında tevkifat yapılacaktır.

Tebliğ olunur.

(1) 31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.


EK 1 : Ar-Ge PROJESİ
EK 2 : Ar-Ge PROJESİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Resmi Gazete No: 23956 Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 6 Şubat, 2000 Adı: UID: TWQL8ZN5OA5T5HYA
İçerik:
Vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklerle tereddüt edilen bazı konulara ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. İSTİSNALARA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin;

a) 3 numaralı bendinde yer alan turizm hasılatı istisnası,
b) 6 numaralı bendinde yer alan yatırım fonlarının katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları istisnası,

kaldırılmıştır.

Öte yandan, 31/12/1998 tarihinde son bulan yurt dışı inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetlerden sağlanan kazanç istisnasının süresi 31/12/2003 tarihine kadar uzatılmıştır. Geçici 24. maddede yapılan değişiklik ile istisna süresi 5 yıl uzatılırken, kurumlar vergisi oran değişikliğine paralel düzenleme de yapılmıştır.

2. İNDİRİLECEK GİDERLERLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

2.1. Bağış ve Yardımlarla İlgili Düzenleme

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 14. maddesinin 6 numaralı bendi yeniden düzenlenmiş, bu bentte yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme olan geçici 25 inci madde ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Yapılan düzenlemeye göre;

a) Genel bütçeye dahil dairelere,
b) Katma bütçeli idarelere,
c) İl özel idarelerine,
d) Belediyelere,
e) Köylere,
f) Kamuya yararlı derneklere,
g) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara,
h) Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara,

makbuz karşılığında yapılan bağışlar, o yıla ait kurum kazancının % 5'ini geçmemek üzere kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu düzenleme ile;

a) Daha önce var olan kurum kazancının % 2 si ve 20.000 lira ile sınırlı indirim ile bazı tesisler için var olan sınırsız bağış ve yardım indirimi, kurum kazancının % 5'i ile sınırlı olarak yeniden düzenlenmiştir.

b) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan ve kurum kazancının %5'i ile sınırlı olan indirim olduğu gibi korunmuştur.

c) Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 25 inci maddesinde yer alan ve bazı kurum ve kuruluşlara bağışlanan camilerin yapımı veya mevcut camilerin idamesi için yapılan bağışların sınırsız indirimini öngören düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.

İndirilecek bağış ve yardım giderinin üst sınırının hesaplanmasında esas alınan kurum kazancı; zarar mahsubu dahil giderler düşüldükten, iştirak kazançları hariç indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarı ifade etmektedir.

2.2. Taşıt Araçları Gider ve Amortismanları İle İlgili Düzenleme

Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan ve binek otomobillerinin giderleri ile amortismanlarının yarısının indirimine izin veren düzenlemeler değiştirilmiş, işletmeye dahil ve işte kullanılan taşıtların gider ve amortismanlarının tamamının indirimine imkan veren düzenleme yapılmıştır.

3. KURUMLAR VERGİSİ ORANI

Kurumlar Vergisi Kanununun 25. maddesinde yapılan değişiklik ile kurumlar vergisi oranı, 1999 yılı kazançlarından uygulanmaya başlamak üzere % 30 olarak belirlenmiş, asgari kurumlar vergisi uygulaması kaldırılmıştır.

4. KURUM KAZANÇLARI ÜZERİNDEN YAPILAN STOPAJ VE KAR PAYLARININ BEYANI

4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendi değiştirilmiş ve üç bölümde şu düzenlemeler yapılmıştır:

a) İndirim ve istisnalar, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (1) oranında gelir vergisi stopajına tabidir. Stopaj oranı halka açık olsun olmasın bütün kurumlar için geçerlidir.

b) Dar mükellef kurumlar, kurum kazancından istisnalar, kurumlar vergisi ve fon payının da indirilmesi sonucu kalan kazançları üzerinden, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (2) oranında stopaj yapacaklardır.

c) Tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden müstesna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, dağıttıkları kar paylarından dağıtım sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Stopaj oranı halka açık şirketler için % 5, diğer kurumlar için % 15'dir. (3)Karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmadığından, karını sermayeye ekleyen kurumlar kar dağıtımına bağlı stopaj yapmayacaklardır.

Kurumlar yıllar itibariyle kazanç dağıtmaya karar verebilecek olup, dağıtılmasına karar verilen yıl kazancının; istisnaya tabi tutulmuş kurum kazancının yanı sıra istisnaya tabi olmayan kurum kazancını da içermesi durumunda, dağıtılan kazancın; öncelikle istisnaya tabi dağıtılabilir kazançtan, bu kazancın dağıtımının tamamlanmasından sonra istisna edilmemiş kazançtan gerçekleştirildiği kabul edilecektir. 1998 ve daha önceki yıl kazançlarının dağıtılması durumunda bu kazançlar üzerinden herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacaktır.

5. GAYRİMENKULLERİN VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN ELDEN ÇIKARILMASINDAN DOĞAN KAZANÇLARDA İSTİSNA

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 23 üncü maddesinde yer alan iştirak hisselerinin ve gayrimenkullerin satışından veya üretim tesislerinin ayni sermaye olarak konmasından doğan kazançlarla ilgili istisnanın süresi 31/12/1998 tarihinde sona ermiş ancak aynı yönde bir düzenleme geçici 28 inci madde ile 31/12/2002 tarihine kadar uygulanmak üzere yeniden yapılmıştır.(4) Ayrıca geçici 28 inci maddenin (a) bendinde de bir takım değişiklikler yapılmıştır. (5) Düzenleme esas itibariyle eski düzenleme ile aynı yönde olup, daha önceki tebliğlerde yer alan açıklamalar değişmeyen hükümler için geçerliliğini korumaktadır.

Yapılan düzenleme ve bu düzenlemede yapılan değişiklikler sonrasında eskisinden farklı olarak maddenin (a) bendinde aşağıdaki hususlara yer verilmiştir.

a) 4369 sayılı Kanunla asgari kurumlar vergisi yürürlükten kaldırıldığından buna atıf yapan ifade yeni düzenlemede yer almamıştır.
b) Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b-ii) alt bendi uyarınca tevkifata tabi tutulacak bu kazançlar için maddede %15 oranı öngörülmüş ve Bakanlar Kurulu'na bu oranı %10 kadar indirebilmesi için yetki verilmiştir.
c) Üretim tesislerinin ve bu tesislere ilişkin gayrimenkullerin ayni sermaye olarak konulması durumunda uygulanmakta olan istisna, turizm yatırım veya işletme belgesine sahip turizm tesisleri ve bunların gayrimenkulleri için de uygulanacaktır. Kurumlar vergisinden istisna edilen bu kazançlar üzerinden herhangi bir stopaj yapılmayacaktır.

6. EMİSYON PRİMLERİNDE STOPAJ ORANI

4444 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 28 inci maddenin (b) bendine göre, 1/1/1999-31/12/2002 tarihleri arasında elde edilen emisyon primleri gelir vergisi stopajına tabi değildir.

7. REPO, TERS REPO İŞLEMLERİNDE VE VADELİ MEVDUAT HESAPLARINDA DEĞERLEME

Repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak bu işlemlere konu menkul kıymetlerin kimin tarafından değerleneceği ve vadeli mevduat hesaplarında değerleme gününe kadar oluşan faiz tutarlarının ticari kazancın tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı konularında uygulamada tereddütler bulunduğu anlaşılmış ve bu konudaki gerekli açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

Ülkemizde uygulanış şekliyle geri alım taahhüdü ile menkul kıymet satışı (repo) ve geri satım taahhüdü ile menkul kıymet alımı (ters repo) işlemleri esas itibariyle günün faiz koşullarında bir borç para alış veriş işlemi olup söz konusu menkul kıymetler bu işlemlerde bir nevi teminat unsuru olarak kullanılmaktadır. Zira repo ve ters repo işlemlerinde kullanılan faiz oranı menkul kıymet üzerindeki faiz oranından bağımsız olarak günün piyasa koşullarına göre belirlenmekte, repo ve ters repoya konu menkul kıymetler üzerindeki gelirler repo ve ters repo yoluyla borç para veren tarafa aktarılmamakta ve dolayısıyla repo ve ters repo yoluyla borç para alanlar bu işlemlerden elde ettikleri vergiye tabi kazançlarını bu işlemlere konu olan menkul kıymetlerin piyasa değerlerinden bağımsız olarak belirlemektedirler.

Bu durumda repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer yandan vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları, repoya taraf olanlarca ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 38 ve 39, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri çerçevesinde gelir veya gider olarak dikkate alınacaktır.

Ayrıca, vadeli mevduat hesapları ile ilgili olarak değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları da repo ve ters repo işlemlerinde olduğu gibi ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili yukarıda belirtilen kanun hükümleri çerçevesinde elde edenler tarafından gelir olarak dikkate alınacaktır.

8. MENKUL KIYMETLERİN DEĞERLEMESİNDE BORSA RAYİCİ

Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle hisse senetleri ile portföyünün en az % 51 i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri dışında kalan menkul kıymetlerin borsa rayici ile değerlenmesi esası getirilmiştir. Sözkonusu madde uyarınca;

- Borsa rayici yoksa veya
- Borsa rayicinin muvazaalı olarak oluştuğu anlaşılırsa,

Borsa rayici yerine menkul kıymetin maliyet bedeline değerleme gününe kadar oluşan gelir tutarının eklenmesi suretiyle bulunacak tutar esas alınacaktır.

Aynı Kanunun 263 üncü maddesinde borsa rayicinin oluşumunda normal temevvüçler (dalgalanma) dışında bariz kararsızlıklar görülen hallerde değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici borsa rayici olarak esas aldırmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmiştir.

Buna göre Maliye Bakanlığı'nca aksi yönde bir düzenleme yapılmadığı sürece borsada son muamele gününde oluşan rayiç esas alınmak suretiyle değerleme yapılacaktır. Ancak daha sonra yapılacak vergi incelemeleri ile borsada oluşturulan rayicin muvazaalı olduğu anlaşılırsa Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde gerekli tarhiyatların yapılacağı açıktır.

9. DEVİR HALİNDE BAZI VERGİSEL İŞLEMLER

9.1. Devir halinde Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci madde uygulaması

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi uyarınca tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayri menkullerinin satışından doğan kazancın, satışın yapıldığı yılda kurum sermayesine ilave edilen kısmı kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun veya iştirak hissesinin kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması ve gayrimenkul satışından doğan kazancın satışın yapıldığı yılda sermayeye eklenerek sermaye artırımının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Sermaye artırımının gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak 51 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde;(6) bazı nedenlerle sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yılda gerçekleştirilememesi durumunda istisnadan yararlanabilmek için, satışın yapıldığı döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca sermaye artırımına karar verilerek ilgili bakanlığa başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yıla ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap döneminin sonuna kadar tamamlanması gerektiği belirtilmiştir

Kurumların aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesine uygun bir şekilde yapılacak devirden önce satılması ve bu satıştan doğan kazancın devrin gerçekleşmesinden sonra Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi kapsamında sermayeye eklenmesi durumunda, bu kazanç, kurumlar vergisinden istisna edilebilecektir. İstisnanın uygulanabilmesi için devir beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca karar verilmesi, devralan kurum tarafından devrin yapıldığı döneme ilişkin olarak verilecek kurumlar vergisi beyannamesi verilmeden önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin bu kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap dönemi sonuna kadar tamamlanması gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunun 37 inci maddesine uygun devir işleminin tasfiye olarak kabul edilmesi sözkonusu değildir. Bu nedenle, sermaye artışının gerçekleştirilmesinden itibaren 5 yıl süreyle devralan kurumun tasfiye edilmemesi ve sermayeye eklenen kazancın bu süre içinde işletmeden çekilmemesi halinde herhangi bir vergilendirme sözkonusu olmayacaktır.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği üzere geçici 28 inci maddede belirtilen istisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi hükümleri çerçevesinde yapılan devirlerde bu süre gayrimenkulün devreden kurum ile devralan kurumun bilançolarında yer aldığı toplam süre dikkate alınarak belirlenecektir.

9.2. İştirak ilişkisi bulunan kurumlarda devir sonucu oluşacak sermaye tutarı

Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi uyarınca yapılan devirlerde devralan kurum ile devreden kurum arasında iştirak ilişkisinin olması durumunda sözkonusu maddenin 2 nci bendinde yer alan "münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerini birleşilen (Devralan) kurum, kül halinde devralacak ve aynen bilançosuna geçirecektir." şartının nasıl yerine getirileceği konusunda uygulamada bazı tereddütlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bir kurumun kendisinde iştiraki bulunan veya iştirak ettiği başka bir kurumu kül halinde devralması nedeniyle kurum bünyesinde yapacağı sermaye artışının sözkonusu iştirak paylarına isabet eden tutarda daha az gerçekleşmesi Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde belirtilen şartların ihlali anlamına gelmemektedir.

İştirakler hesabında yer alan değerin, iştirak hisselerinin itibari değerine eşit olmaması halinde aradaki müspet veya menfi farkın kurumun vergiye tabi kazancının tespiti ile ilgilendirilmeksizin geçici hesaplarda izlenmesi mümkün bulunmakta olup bu geçici hesapların vergiye tabi kurum kazancın tespiti ile ilişkilendirilmeksizin kurum kayıtlarında sona erdirilmesi de mümkün bulunmaktadır.

9.3. Devir halinde kurumlar ve stopaj beyannamelerini verme ve vergileri ödeme süreleri

Kurumlar Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak yapılacak devirlerde kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirileceği, aynı Kanunun 39 uncu maddesinde ise devir tarihine kadar olan kazancın vergilendirilebilmesi için devir bilançosu ve kar zarar cetvelinin münfesih kurum tarafından bir beyannameye bağlanarak devir tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi dairesine tevdi olunacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununda devrin gerçekleşme tarihi ile ilgili açık bir hüküm yer almamıştır. Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesinde ise "birleşme için ilgili şirketlerin mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararların tescil ve ilan olunması gerekir." Hükmü yer almaktadır. Buna göre devir işleminin hüküm ifade edebilmesi için Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesine göre devri sağlayan mukavele değişikliğinin tescil ve ilan olunması zorunludur.

Bu durumda devre ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarih devir tarihi olarak dikkate alınacak ve bu tarih itibariyle hesaplanan kazanç tescil işleminin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine verilecek bir beyanname ile beyan edilecektir.

Devir halinde tarh olunan vergilerin ödeme zamanı Kurumlar Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin son fıkrasında, "38 inci maddenin hükmü dahilinde vukua gelen devirlerde münfesih kurum namına tahakkuk eden vergiler, 40 ıncı maddede yazılı sürelerde birleşilen kurumdan alınır." hükmü yer almaktadır. Kanunun 40 ıncı maddesine göre, kurumlar vergisi, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmektedir. Buna göre devir halinde tarh olunan kurumlar vergisinin devirin yapıldığı yılı takip eden yılın Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun 98 inci maddesinde, 94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmekle yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.

Beyan edilen bu vergilerin ödeme zamanı ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 119 uncu maddesinde "94 üncü madde gereğince yapılan vergi tevkifatı, vergi kesenler tarafından beyanname verecekleri süre içinde bağlı bulundukları vergi dairesine yatırılır. Ancak 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinde yazılı menkul sermaye iratlarının dağıtılmaması halinde yapılacak vergi tevkifatı; biri beyanname verme süresinde, diğerleri kurumlar vergisinin ikinci ve üçüncü taksitlerinin ödeme süreleri içinde olmak üzere üç eşit taksitte ödenir." denilmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde devir halinde kurumlar vergisi beyannamesi ve muhtasar beyanname belirlenen zamanda verilmesine rağmen, bu beyannamelere göre yapılan tarhiyatlar sonucu doğan vergilerin normal süreleri içinde ödenmesi gerekmektedir. Buna göre devir halinde kurum istisna kazancı üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması ve yapılan gelir vergisi tevkifatının kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayı takip eden ayın 20 sine kadar beyan edilmesi gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 119 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 40 ve 42 inci maddeleri hükümlerine göre kazançların ortaklara dağıtılmış olması durumunda tevkif edilen vergiler muhtasar beyannamenin verme süresi içinde, dağıtılmamış olması halinde biri devir işleminin gerçekleştiği yılı takip eden yılın 1-20 Mayıs tarihleri arasında, diğerleri ise sözkonusu yılın Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

10. Ar_Ge harcamaları ile ilgili incelemeyi yapacak kuruma ödenecek tutar

Bilindiği üzere 40 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Tebliğinde Kurumlar vergisi Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca araştırma geliştirme faaliyetleri nedeniyle vergi ertelemesinden yararlanmak isteyen mükelleflerin Maliye Bakanlığına başvuracakları ve Bakanlığın bu müracaatları yeni teknoloji arayışına yönelik olup olmadığı açısından incelenmek üzere Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuna ve/veya üniversitelerle kurumun araştırma yaptığı konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettireceği belirtilmiştir. Ayrıca sözkonusu Tebliğ uyarınca Bakanlık vergi ertelemesi talebinde bulunan kuruma, yıl içinde yaptığı yeni teknoloji arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %5 ini, incelemeyi yapacak olan ilgili kuruluşun veznesine yatırması için ayrıca bir yazı göndereceği, bu tutarın 1990 yılı için 20 milyon lirayı aşamayacağı daha sonraki yıllar için esas alınacak azami tutarın bir önceki yılda uygulanan azami tutarın, yine bir önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden 1999 yılı kazançları ile ilgili vergi ertelemesi başvurularında uygulanmak üzere azami tutar 2,5 milyar lira olarak belirlenmiş olup daha sonraki yıl kazançları ile ilgili olarak vergi ertelemesi başvurularında esas alınacak azami tutar bir önceki yılda uygulanan azami tutarın bu önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacaktır. Bu hesaplamada 100 milyon liraya kadar küsüratlar dikkate alınmayacaktır.

Tebliğ olunur.



(1) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(2) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(3) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(4) 11/8/1999 tarih ve 4444 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi.
(5) 27/1/2000 tarih ve 4503 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi.
(6) 6.7.1995 tarih ve 22335 sayılı Resmi Gazete

İçerik 1:
Vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklerle tereddüt edilen bazı konulara ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. İSTİSNALARA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin;

a) 3 numaralı bendinde yer alan turizm hasılatı istisnası,
b) 6 numaralı bendinde yer alan yatırım fonlarının katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları istisnası,

kaldırılmıştır.

Öte yandan, 31/12/1998 tarihinde son bulan yurt dışı inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetlerden sağlanan kazanç istisnasının süresi 31/12/2003 tarihine kadar uzatılmıştır. Geçici 24. maddede yapılan değişiklik ile istisna süresi 5 yıl uzatılırken, kurumlar vergisi oran değişikliğine paralel düzenleme de yapılmıştır.

2. İNDİRİLECEK GİDERLERLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

2.1. Bağış ve Yardımlarla İlgili Düzenleme

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 14. maddesinin 6 numaralı bendi yeniden düzenlenmiş, bu bentte yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme olan geçici 25 inci madde ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Yapılan düzenlemeye göre;

a) Genel bütçeye dahil dairelere,
b) Katma bütçeli idarelere,
c) İl özel idarelerine,
d) Belediyelere,
e) Köylere,
f) Kamuya yararlı derneklere,
g) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara,
h) Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara,

makbuz karşılığında yapılan bağışlar, o yıla ait kurum kazancının % 5'ini geçmemek üzere kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu düzenleme ile;

a) Daha önce var olan kurum kazancının % 2 si ve 20.000 lira ile sınırlı indirim ile bazı tesisler için var olan sınırsız bağış ve yardım indirimi, kurum kazancının % 5'i ile sınırlı olarak yeniden düzenlenmiştir.

b) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan ve kurum kazancının %5'i ile sınırlı olan indirim olduğu gibi korunmuştur.

c) Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 25 inci maddesinde yer alan ve bazı kurum ve kuruluşlara bağışlanan camilerin yapımı veya mevcut camilerin idamesi için yapılan bağışların sınırsız indirimini öngören düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.

İndirilecek bağış ve yardım giderinin üst sınırının hesaplanmasında esas alınan kurum kazancı; zarar mahsubu dahil giderler düşüldükten, iştirak kazançları hariç indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarı ifade etmektedir.

2.2. Taşıt Araçları Gider ve Amortismanları İle İlgili Düzenleme

Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan ve binek otomobillerinin giderleri ile amortismanlarının yarısının indirimine izin veren düzenlemeler değiştirilmiş, işletmeye dahil ve işte kullanılan taşıtların gider ve amortismanlarının tamamının indirimine imkan veren düzenleme yapılmıştır.

3. KURUMLAR VERGİSİ ORANI

Kurumlar Vergisi Kanununun 25. maddesinde yapılan değişiklik ile kurumlar vergisi oranı, 1999 yılı kazançlarından uygulanmaya başlamak üzere % 30 olarak belirlenmiş, asgari kurumlar vergisi uygulaması kaldırılmıştır.

4. KURUM KAZANÇLARI ÜZERİNDEN YAPILAN STOPAJ VE KAR PAYLARININ BEYANI

4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendi değiştirilmiş ve üç bölümde şu düzenlemeler yapılmıştır:

a) İndirim ve istisnalar, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (1) oranında gelir vergisi stopajına tabidir. Stopaj oranı halka açık olsun olmasın bütün kurumlar için geçerlidir.

b) Dar mükellef kurumlar, kurum kazancından istisnalar, kurumlar vergisi ve fon payının da indirilmesi sonucu kalan kazançları üzerinden, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (2) oranında stopaj yapacaklardır.

c) Tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden müstesna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, dağıttıkları kar paylarından dağıtım sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Stopaj oranı halka açık şirketler için % 5, diğer kurumlar için % 15'dir. (3)Karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmadığından, karını sermayeye ekleyen kurumlar kar dağıtımına bağlı stopaj yapmayacaklardır.

Kurumlar yıllar itibariyle kazanç dağıtmaya karar verebilecek olup, dağıtılmasına karar verilen yıl kazancının; istisnaya tabi tutulmuş kurum kazancının yanı sıra istisnaya tabi olmayan kurum kazancını da içermesi durumunda, dağıtılan kazancın; öncelikle istisnaya tabi dağıtılabilir kazançtan, bu kazancın dağıtımının tamamlanmasından sonra istisna edilmemiş kazançtan gerçekleştirildiği kabul edilecektir. 1998 ve daha önceki yıl kazançlarının dağıtılması durumunda bu kazançlar üzerinden herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacaktır.

5. GAYRİMENKULLERİN VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN ELDEN ÇIKARILMASINDAN DOĞAN KAZANÇLARDA İSTİSNA

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 23 üncü maddesinde yer alan iştirak hisselerinin ve gayrimenkullerin satışından veya üretim tesislerinin ayni sermaye olarak konmasından doğan kazançlarla ilgili istisnanın süresi 31/12/1998 tarihinde sona ermiş ancak aynı yönde bir düzenleme geçici 28 inci madde ile 31/12/2002 tarihine kadar uygulanmak üzere yeniden yapılmıştır.(4) Ayrıca geçici 28 inci maddenin (a) bendinde de bir takım değişiklikler yapılmıştır. (5) Düzenleme esas itibariyle eski düzenleme ile aynı yönde olup, daha önceki tebliğlerde yer alan açıklamalar değişmeyen hükümler için geçerliliğini korumaktadır.

Yapılan düzenleme ve bu düzenlemede yapılan değişiklikler sonrasında eskisinden farklı olarak maddenin (a) bendinde aşağıdaki hususlara yer verilmiştir.

a) 4369 sayılı Kanunla asgari kurumlar vergisi yürürlükten kaldırıldığından buna atıf yapan ifade yeni düzenlemede yer almamıştır.
b) Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b-ii) alt bendi uyarınca tevkifata tabi tutulacak bu kazançlar için maddede %15 oranı öngörülmüş ve Bakanlar Kurulu'na bu oranı %10 kadar indirebilmesi için yetki verilmiştir.
c) Üretim tesislerinin ve bu tesislere ilişkin gayrimenkullerin ayni sermaye olarak konulması durumunda uygulanmakta olan istisna, turizm yatırım veya işletme belgesine sahip turizm tesisleri ve bunların gayrimenkulleri için de uygulanacaktır. Kurumlar vergisinden istisna edilen bu kazançlar üzerinden herhangi bir stopaj yapılmayacaktır.

6. EMİSYON PRİMLERİNDE STOPAJ ORANI

4444 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 28 inci maddenin (b) bendine göre, 1/1/1999-31/12/2002 tarihleri arasında elde edilen emisyon primleri gelir vergisi stopajına tabi değildir.

7. REPO, TERS REPO İŞLEMLERİNDE VE VADELİ MEVDUAT HESAPLARINDA DEĞERLEME

Repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak bu işlemlere konu menkul kıymetlerin kimin tarafından değerleneceği ve vadeli mevduat hesaplarında değerleme gününe kadar oluşan faiz tutarlarının ticari kazancın tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı konularında uygulamada tereddütler bulunduğu anlaşılmış ve bu konudaki gerekli açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

Ülkemizde uygulanış şekliyle geri alım taahhüdü ile menkul kıymet satışı (repo) ve geri satım taahhüdü ile menkul kıymet alımı (ters repo) işlemleri esas itibariyle günün faiz koşullarında bir borç para alış veriş işlemi olup söz konusu menkul kıymetler bu işlemlerde bir nevi teminat unsuru olarak kullanılmaktadır. Zira repo ve ters repo işlemlerinde kullanılan faiz oranı menkul kıymet üzerindeki faiz oranından bağımsız olarak günün piyasa koşullarına göre belirlenmekte, repo ve ters repoya konu menkul kıymetler üzerindeki gelirler repo ve ters repo yoluyla borç para veren tarafa aktarılmamakta ve dolayısıyla repo ve ters repo yoluyla borç para alanlar bu işlemlerden elde ettikleri vergiye tabi kazançlarını bu işlemlere konu olan menkul kıymetlerin piyasa değerlerinden bağımsız olarak belirlemektedirler.

Bu durumda repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer yandan vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları, repoya taraf olanlarca ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 38 ve 39, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri çerçevesinde gelir veya gider olarak dikkate alınacaktır.

Ayrıca, vadeli mevduat hesapları ile ilgili olarak değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları da repo ve ters repo işlemlerinde olduğu gibi ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili yukarıda belirtilen kanun hükümleri çerçevesinde elde edenler tarafından gelir olarak dikkate alınacaktır.

8. MENKUL KIYMETLERİN DEĞERLEMESİNDE BORSA RAYİCİ

Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle hisse senetleri ile portföyünün en az % 51 i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri dışında kalan menkul kıymetlerin borsa rayici ile değerlenmesi esası getirilmiştir. Sözkonusu madde uyarınca;

- Borsa rayici yoksa veya
- Borsa rayicinin muvazaalı olarak oluştuğu anlaşılırsa,

Borsa rayici yerine menkul kıymetin maliyet bedeline değerleme gününe kadar oluşan gelir tutarının eklenmesi suretiyle bulunacak tutar esas alınacaktır.

Aynı Kanunun 263 üncü maddesinde borsa rayicinin oluşumunda normal temevvüçler (dalgalanma) dışında bariz kararsızlıklar görülen hallerde değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici borsa rayici olarak esas aldırmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmiştir.

Buna göre Maliye Bakanlığı'nca aksi yönde bir düzenleme yapılmadığı sürece borsada son muamele gününde oluşan rayiç esas alınmak suretiyle değerleme yapılacaktır. Ancak daha sonra yapılacak vergi incelemeleri ile borsada oluşturulan rayicin muvazaalı olduğu anlaşılırsa Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde gerekli tarhiyatların yapılacağı açıktır.

9. DEVİR HALİNDE BAZI VERGİSEL İŞLEMLER

9.1. Devir halinde Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci madde uygulaması

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi uyarınca tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayri menkullerinin satışından doğan kazancın, satışın yapıldığı yılda kurum sermayesine ilave edilen kısmı kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun veya iştirak hissesinin kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması ve gayrimenkul satışından doğan kazancın satışın yapıldığı yılda sermayeye eklenerek sermaye artırımının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Sermaye artırımının gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak 51 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde;(6) bazı nedenlerle sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yılda gerçekleştirilememesi durumunda istisnadan yararlanabilmek için, satışın yapıldığı döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca sermaye artırımına karar verilerek ilgili bakanlığa başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yıla ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap döneminin sonuna kadar tamamlanması gerektiği belirtilmiştir

Kurumların aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesine uygun bir şekilde yapılacak devirden önce satılması ve bu satıştan doğan kazancın devrin gerçekleşmesinden sonra Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi kapsamında sermayeye eklenmesi durumunda, bu kazanç, kurumlar vergisinden istisna edilebilecektir. İstisnanın uygulanabilmesi için devir beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca karar verilmesi, devralan kurum tarafından devrin yapıldığı döneme ilişkin olarak verilecek kurumlar vergisi beyannamesi verilmeden önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin bu kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap dönemi sonuna kadar tamamlanması gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunun 37 inci maddesine uygun devir işleminin tasfiye olarak kabul edilmesi sözkonusu değildir. Bu nedenle, sermaye artışının gerçekleştirilmesinden itibaren 5 yıl süreyle devralan kurumun tasfiye edilmemesi ve sermayeye eklenen kazancın bu süre içinde işletmeden çekilmemesi halinde herhangi bir vergilendirme sözkonusu olmayacaktır.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği üzere geçici 28 inci maddede belirtilen istisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi hükümleri çerçevesinde yapılan devirlerde bu süre gayrimenkulün devreden kurum ile devralan kurumun bilançolarında yer aldığı toplam süre dikkate alınarak belirlenecektir.

9.2. İştirak ilişkisi bulunan kurumlarda devir sonucu oluşacak sermaye tutarı

Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi uyarınca yapılan devirlerde devralan kurum ile devreden kurum arasında iştirak ilişkisinin olması durumunda sözkonusu maddenin 2 nci bendinde yer alan "münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerini birleşilen (Devralan) kurum, kül halinde devralacak ve aynen bilançosuna geçirecektir." şartının nasıl yerine getirileceği konusunda uygulamada bazı tereddütlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bir kurumun kendisinde iştiraki bulunan veya iştirak ettiği başka bir kurumu kül halinde devralması nedeniyle kurum bünyesinde yapacağı sermaye artışının sözkonusu iştirak paylarına isabet eden tutarda daha az gerçekleşmesi Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde belirtilen şartların ihlali anlamına gelmemektedir.

İştirakler hesabında yer alan değerin, iştirak hisselerinin itibari değerine eşit olmaması halinde aradaki müspet veya menfi farkın kurumun vergiye tabi kazancının tespiti ile ilgilendirilmeksizin geçici hesaplarda izlenmesi mümkün bulunmakta olup bu geçici hesapların vergiye tabi kurum kazancın tespiti ile ilişkilendirilmeksizin kurum kayıtlarında sona erdirilmesi de mümkün bulunmaktadır.

9.3. Devir halinde kurumlar ve stopaj beyannamelerini verme ve vergileri ödeme süreleri

Kurumlar Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak yapılacak devirlerde kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirileceği, aynı Kanunun 39 uncu maddesinde ise devir tarihine kadar olan kazancın vergilendirilebilmesi için devir bilançosu ve kar zarar cetvelinin münfesih kurum tarafından bir beyannameye bağlanarak devir tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi dairesine tevdi olunacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununda devrin gerçekleşme tarihi ile ilgili açık bir hüküm yer almamıştır. Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesinde ise "birleşme için ilgili şirketlerin mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararların tescil ve ilan olunması gerekir." Hükmü yer almaktadır. Buna göre devir işleminin hüküm ifade edebilmesi için Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesine göre devri sağlayan mukavele değişikliğinin tescil ve ilan olunması zorunludur.

Bu durumda devre ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarih devir tarihi olarak dikkate alınacak ve bu tarih itibariyle hesaplanan kazanç tescil işleminin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine verilecek bir beyanname ile beyan edilecektir.

Devir halinde tarh olunan vergilerin ödeme zamanı Kurumlar Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin son fıkrasında, "38 inci maddenin hükmü dahilinde vukua gelen devirlerde münfesih kurum namına tahakkuk eden vergiler, 40 ıncı maddede yazılı sürelerde birleşilen kurumdan alınır." hükmü yer almaktadır. Kanunun 40 ıncı maddesine göre, kurumlar vergisi, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmektedir. Buna göre devir halinde tarh olunan kurumlar vergisinin devirin yapıldığı yılı takip eden yılın Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun 98 inci maddesinde, 94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmekle yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.

Beyan edilen bu vergilerin ödeme zamanı ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 119 uncu maddesinde "94 üncü madde gereğince yapılan vergi tevkifatı, vergi kesenler tarafından beyanname verecekleri süre içinde bağlı bulundukları vergi dairesine yatırılır. Ancak 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinde yazılı menkul sermaye iratlarının dağıtılmaması halinde yapılacak vergi tevkifatı; biri beyanname verme süresinde, diğerleri kurumlar vergisinin ikinci ve üçüncü taksitlerinin ödeme süreleri içinde olmak üzere üç eşit taksitte ödenir." denilmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde devir halinde kurumlar vergisi beyannamesi ve muhtasar beyanname belirlenen zamanda verilmesine rağmen, bu beyannamelere göre yapılan tarhiyatlar sonucu doğan vergilerin normal süreleri içinde ödenmesi gerekmektedir. Buna göre devir halinde kurum istisna kazancı üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması ve yapılan gelir vergisi tevkifatının kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayı takip eden ayın 20 sine kadar beyan edilmesi gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 119 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 40 ve 42 inci maddeleri hükümlerine göre kazançların ortaklara dağıtılmış olması durumunda tevkif edilen vergiler muhtasar beyannamenin verme süresi içinde, dağıtılmamış olması halinde biri devir işleminin gerçekleştiği yılı takip eden yılın 1-20 Mayıs tarihleri arasında, diğerleri ise sözkonusu yılın Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

10. Ar_Ge harcamaları ile ilgili incelemeyi yapacak kuruma ödenecek tutar

Bilindiği üzere 40 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Tebliğinde Kurumlar vergisi Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca araştırma geliştirme faaliyetleri nedeniyle vergi ertelemesinden yararlanmak isteyen mükelleflerin Maliye Bakanlığına başvuracakları ve Bakanlığın bu müracaatları yeni teknoloji arayışına yönelik olup olmadığı açısından incelenmek üzere Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuna ve/veya üniversitelerle kurumun araştırma yaptığı konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettireceği belirtilmiştir. Ayrıca sözkonusu Tebliğ uyarınca Bakanlık vergi ertelemesi talebinde bulunan kuruma, yıl içinde yaptığı yeni teknoloji arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %5 ini, incelemeyi yapacak olan ilgili kuruluşun veznesine yatırması için ayrıca bir yazı göndereceği, bu tutarın 1990 yılı için 20 milyon lirayı aşamayacağı daha sonraki yıllar için esas alınacak azami tutarın bir önceki yılda uygulanan azami tutarın, yine bir önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden 1999 yılı kazançları ile ilgili vergi ertelemesi başvurularında uygulanmak üzere azami tutar 2,5 milyar lira olarak belirlenmiş olup daha sonraki yıl kazançları ile ilgili olarak vergi ertelemesi başvurularında esas alınacak azami tutar bir önceki yılda uygulanan azami tutarın bu önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacaktır. Bu hesaplamada 100 milyon liraya kadar küsüratlar dikkate alınmayacaktır.

Tebliğ olunur.



(1) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(2) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(3) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(4) 11/8/1999 tarih ve 4444 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi.
(5) 27/1/2000 tarih ve 4503 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi.
(6) 6.7.1995 tarih ve 22335 sayılı Resmi Gazete

İçerik 2:
Vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklerle tereddüt edilen bazı konulara ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. İSTİSNALARA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin;

a) 3 numaralı bendinde yer alan turizm hasılatı istisnası,
b) 6 numaralı bendinde yer alan yatırım fonlarının katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları istisnası,

kaldırılmıştır.

Öte yandan, 31/12/1998 tarihinde son bulan yurt dışı inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetlerden sağlanan kazanç istisnasının süresi 31/12/2003 tarihine kadar uzatılmıştır. Geçici 24. maddede yapılan değişiklik ile istisna süresi 5 yıl uzatılırken, kurumlar vergisi oran değişikliğine paralel düzenleme de yapılmıştır.

2. İNDİRİLECEK GİDERLERLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

2.1. Bağış ve Yardımlarla İlgili Düzenleme

4369 Sayılı Kanunla 1/1/1999 tarihinden geçerli olmak üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 14. maddesinin 6 numaralı bendi yeniden düzenlenmiş, bu bentte yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme olan geçici 25 inci madde ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Yapılan düzenlemeye göre;

a) Genel bütçeye dahil dairelere,
b) Katma bütçeli idarelere,
c) İl özel idarelerine,
d) Belediyelere,
e) Köylere,
f) Kamuya yararlı derneklere,
g) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara,
h) Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara,

makbuz karşılığında yapılan bağışlar, o yıla ait kurum kazancının % 5'ini geçmemek üzere kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu düzenleme ile;

a) Daha önce var olan kurum kazancının % 2 si ve 20.000 lira ile sınırlı indirim ile bazı tesisler için var olan sınırsız bağış ve yardım indirimi, kurum kazancının % 5'i ile sınırlı olarak yeniden düzenlenmiştir.

b) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan ve kurum kazancının %5'i ile sınırlı olan indirim olduğu gibi korunmuştur.

c) Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 25 inci maddesinde yer alan ve bazı kurum ve kuruluşlara bağışlanan camilerin yapımı veya mevcut camilerin idamesi için yapılan bağışların sınırsız indirimini öngören düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.

İndirilecek bağış ve yardım giderinin üst sınırının hesaplanmasında esas alınan kurum kazancı; zarar mahsubu dahil giderler düşüldükten, iştirak kazançları hariç indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarı ifade etmektedir.

2.2. Taşıt Araçları Gider ve Amortismanları İle İlgili Düzenleme

Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan ve binek otomobillerinin giderleri ile amortismanlarının yarısının indirimine izin veren düzenlemeler değiştirilmiş, işletmeye dahil ve işte kullanılan taşıtların gider ve amortismanlarının tamamının indirimine imkan veren düzenleme yapılmıştır.

3. KURUMLAR VERGİSİ ORANI

Kurumlar Vergisi Kanununun 25. maddesinde yapılan değişiklik ile kurumlar vergisi oranı, 1999 yılı kazançlarından uygulanmaya başlamak üzere % 30 olarak belirlenmiş, asgari kurumlar vergisi uygulaması kaldırılmıştır.

4. KURUM KAZANÇLARI ÜZERİNDEN YAPILAN STOPAJ VE KAR PAYLARININ BEYANI

4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendi değiştirilmiş ve üç bölümde şu düzenlemeler yapılmıştır:

a) İndirim ve istisnalar, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (1) oranında gelir vergisi stopajına tabidir. Stopaj oranı halka açık olsun olmasın bütün kurumlar için geçerlidir.

b) Dar mükellef kurumlar, kurum kazancından istisnalar, kurumlar vergisi ve fon payının da indirilmesi sonucu kalan kazançları üzerinden, dağıtılsın dağıtılmasın % 15 (2) oranında stopaj yapacaklardır.

c) Tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden müstesna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, dağıttıkları kar paylarından dağıtım sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Stopaj oranı halka açık şirketler için % 5, diğer kurumlar için % 15'dir. (3)Karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmadığından, karını sermayeye ekleyen kurumlar kar dağıtımına bağlı stopaj yapmayacaklardır.

Kurumlar yıllar itibariyle kazanç dağıtmaya karar verebilecek olup, dağıtılmasına karar verilen yıl kazancının; istisnaya tabi tutulmuş kurum kazancının yanı sıra istisnaya tabi olmayan kurum kazancını da içermesi durumunda, dağıtılan kazancın; öncelikle istisnaya tabi dağıtılabilir kazançtan, bu kazancın dağıtımının tamamlanmasından sonra istisna edilmemiş kazançtan gerçekleştirildiği kabul edilecektir. 1998 ve daha önceki yıl kazançlarının dağıtılması durumunda bu kazançlar üzerinden herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacaktır.

5. GAYRİMENKULLERİN VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN ELDEN ÇIKARILMASINDAN DOĞAN KAZANÇLARDA İSTİSNA

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 23 üncü maddesinde yer alan iştirak hisselerinin ve gayrimenkullerin satışından veya üretim tesislerinin ayni sermaye olarak konmasından doğan kazançlarla ilgili istisnanın süresi 31/12/1998 tarihinde sona ermiş ancak aynı yönde bir düzenleme geçici 28 inci madde ile 31/12/2002 tarihine kadar uygulanmak üzere yeniden yapılmıştır.(4) Ayrıca geçici 28 inci maddenin (a) bendinde de bir takım değişiklikler yapılmıştır. (5) Düzenleme esas itibariyle eski düzenleme ile aynı yönde olup, daha önceki tebliğlerde yer alan açıklamalar değişmeyen hükümler için geçerliliğini korumaktadır.

Yapılan düzenleme ve bu düzenlemede yapılan değişiklikler sonrasında eskisinden farklı olarak maddenin (a) bendinde aşağıdaki hususlara yer verilmiştir.

a) 4369 sayılı Kanunla asgari kurumlar vergisi yürürlükten kaldırıldığından buna atıf yapan ifade yeni düzenlemede yer almamıştır.
b) Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b-ii) alt bendi uyarınca tevkifata tabi tutulacak bu kazançlar için maddede %15 oranı öngörülmüş ve Bakanlar Kurulu'na bu oranı %10 kadar indirebilmesi için yetki verilmiştir.
c) Üretim tesislerinin ve bu tesislere ilişkin gayrimenkullerin ayni sermaye olarak konulması durumunda uygulanmakta olan istisna, turizm yatırım veya işletme belgesine sahip turizm tesisleri ve bunların gayrimenkulleri için de uygulanacaktır. Kurumlar vergisinden istisna edilen bu kazançlar üzerinden herhangi bir stopaj yapılmayacaktır.

6. EMİSYON PRİMLERİNDE STOPAJ ORANI

4444 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 28 inci maddenin (b) bendine göre, 1/1/1999-31/12/2002 tarihleri arasında elde edilen emisyon primleri gelir vergisi stopajına tabi değildir.

7. REPO, TERS REPO İŞLEMLERİNDE VE VADELİ MEVDUAT HESAPLARINDA DEĞERLEME

Repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak bu işlemlere konu menkul kıymetlerin kimin tarafından değerleneceği ve vadeli mevduat hesaplarında değerleme gününe kadar oluşan faiz tutarlarının ticari kazancın tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı konularında uygulamada tereddütler bulunduğu anlaşılmış ve bu konudaki gerekli açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

Ülkemizde uygulanış şekliyle geri alım taahhüdü ile menkul kıymet satışı (repo) ve geri satım taahhüdü ile menkul kıymet alımı (ters repo) işlemleri esas itibariyle günün faiz koşullarında bir borç para alış veriş işlemi olup söz konusu menkul kıymetler bu işlemlerde bir nevi teminat unsuru olarak kullanılmaktadır. Zira repo ve ters repo işlemlerinde kullanılan faiz oranı menkul kıymet üzerindeki faiz oranından bağımsız olarak günün piyasa koşullarına göre belirlenmekte, repo ve ters repoya konu menkul kıymetler üzerindeki gelirler repo ve ters repo yoluyla borç para veren tarafa aktarılmamakta ve dolayısıyla repo ve ters repo yoluyla borç para alanlar bu işlemlerden elde ettikleri vergiye tabi kazançlarını bu işlemlere konu olan menkul kıymetlerin piyasa değerlerinden bağımsız olarak belirlemektedirler.

Bu durumda repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer yandan vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile ilgili olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları, repoya taraf olanlarca ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 38 ve 39, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri çerçevesinde gelir veya gider olarak dikkate alınacaktır.

Ayrıca, vadeli mevduat hesapları ile ilgili olarak değerleme gününe kadar tahakkuk eden faiz tutarları da repo ve ters repo işlemlerinde olduğu gibi ticari kazancın elde edilmesi ile ilgili yukarıda belirtilen kanun hükümleri çerçevesinde elde edenler tarafından gelir olarak dikkate alınacaktır.

8. MENKUL KIYMETLERİN DEĞERLEMESİNDE BORSA RAYİCİ

Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle hisse senetleri ile portföyünün en az % 51 i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri dışında kalan menkul kıymetlerin borsa rayici ile değerlenmesi esası getirilmiştir. Sözkonusu madde uyarınca;

- Borsa rayici yoksa veya
- Borsa rayicinin muvazaalı olarak oluştuğu anlaşılırsa,

Borsa rayici yerine menkul kıymetin maliyet bedeline değerleme gününe kadar oluşan gelir tutarının eklenmesi suretiyle bulunacak tutar esas alınacaktır.

Aynı Kanunun 263 üncü maddesinde borsa rayicinin oluşumunda normal temevvüçler (dalgalanma) dışında bariz kararsızlıklar görülen hallerde değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici borsa rayici olarak esas aldırmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmiştir.

Buna göre Maliye Bakanlığı'nca aksi yönde bir düzenleme yapılmadığı sürece borsada son muamele gününde oluşan rayiç esas alınmak suretiyle değerleme yapılacaktır. Ancak daha sonra yapılacak vergi incelemeleri ile borsada oluşturulan rayicin muvazaalı olduğu anlaşılırsa Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde gerekli tarhiyatların yapılacağı açıktır.

9. DEVİR HALİNDE BAZI VERGİSEL İŞLEMLER

9.1. Devir halinde Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci madde uygulaması

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi uyarınca tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayri menkullerinin satışından doğan kazancın, satışın yapıldığı yılda kurum sermayesine ilave edilen kısmı kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun veya iştirak hissesinin kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması ve gayrimenkul satışından doğan kazancın satışın yapıldığı yılda sermayeye eklenerek sermaye artırımının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Sermaye artırımının gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak 51 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde;(6) bazı nedenlerle sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yılda gerçekleştirilememesi durumunda istisnadan yararlanabilmek için, satışın yapıldığı döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca sermaye artırımına karar verilerek ilgili bakanlığa başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin satışın yapıldığı yıla ait kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap döneminin sonuna kadar tamamlanması gerektiği belirtilmiştir

Kurumların aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesine uygun bir şekilde yapılacak devirden önce satılması ve bu satıştan doğan kazancın devrin gerçekleşmesinden sonra Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi kapsamında sermayeye eklenmesi durumunda, bu kazanç, kurumlar vergisinden istisna edilebilecektir. İstisnanın uygulanabilmesi için devir beyannamesinin verileceği tarihe kadar şirket yetkili organlarınca karar verilmesi, devralan kurum tarafından devrin yapıldığı döneme ilişkin olarak verilecek kurumlar vergisi beyannamesi verilmeden önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurulması ve sermaye artırım işlemlerinin bu kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği hesap dönemi sonuna kadar tamamlanması gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunun 37 inci maddesine uygun devir işleminin tasfiye olarak kabul edilmesi sözkonusu değildir. Bu nedenle, sermaye artışının gerçekleştirilmesinden itibaren 5 yıl süreyle devralan kurumun tasfiye edilmemesi ve sermayeye eklenen kazancın bu süre içinde işletmeden çekilmemesi halinde herhangi bir vergilendirme sözkonusu olmayacaktır.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği üzere geçici 28 inci maddede belirtilen istisnanın uygulanabilmesi için gayrimenkulun kurumun bilançosunun aktifinde en az iki yıl süreyle yer alması gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi hükümleri çerçevesinde yapılan devirlerde bu süre gayrimenkulün devreden kurum ile devralan kurumun bilançolarında yer aldığı toplam süre dikkate alınarak belirlenecektir.

9.2. İştirak ilişkisi bulunan kurumlarda devir sonucu oluşacak sermaye tutarı

Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesi uyarınca yapılan devirlerde devralan kurum ile devreden kurum arasında iştirak ilişkisinin olması durumunda sözkonusu maddenin 2 nci bendinde yer alan "münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerini birleşilen (Devralan) kurum, kül halinde devralacak ve aynen bilançosuna geçirecektir." şartının nasıl yerine getirileceği konusunda uygulamada bazı tereddütlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bir kurumun kendisinde iştiraki bulunan veya iştirak ettiği başka bir kurumu kül halinde devralması nedeniyle kurum bünyesinde yapacağı sermaye artışının sözkonusu iştirak paylarına isabet eden tutarda daha az gerçekleşmesi Kurumlar Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde belirtilen şartların ihlali anlamına gelmemektedir.

İştirakler hesabında yer alan değerin, iştirak hisselerinin itibari değerine eşit olmaması halinde aradaki müspet veya menfi farkın kurumun vergiye tabi kazancının tespiti ile ilgilendirilmeksizin geçici hesaplarda izlenmesi mümkün bulunmakta olup bu geçici hesapların vergiye tabi kurum kazancın tespiti ile ilişkilendirilmeksizin kurum kayıtlarında sona erdirilmesi de mümkün bulunmaktadır.

9.3. Devir halinde kurumlar ve stopaj beyannamelerini verme ve vergileri ödeme süreleri

Kurumlar Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak yapılacak devirlerde kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirileceği, aynı Kanunun 39 uncu maddesinde ise devir tarihine kadar olan kazancın vergilendirilebilmesi için devir bilançosu ve kar zarar cetvelinin münfesih kurum tarafından bir beyannameye bağlanarak devir tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi dairesine tevdi olunacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununda devrin gerçekleşme tarihi ile ilgili açık bir hüküm yer almamıştır. Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesinde ise "birleşme için ilgili şirketlerin mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararların tescil ve ilan olunması gerekir." Hükmü yer almaktadır. Buna göre devir işleminin hüküm ifade edebilmesi için Türk Ticaret Kanununun 148 inci maddesine göre devri sağlayan mukavele değişikliğinin tescil ve ilan olunması zorunludur.

Bu durumda devre ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarih devir tarihi olarak dikkate alınacak ve bu tarih itibariyle hesaplanan kazanç tescil işleminin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine verilecek bir beyanname ile beyan edilecektir.

Devir halinde tarh olunan vergilerin ödeme zamanı Kurumlar Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin son fıkrasında, "38 inci maddenin hükmü dahilinde vukua gelen devirlerde münfesih kurum namına tahakkuk eden vergiler, 40 ıncı maddede yazılı sürelerde birleşilen kurumdan alınır." hükmü yer almaktadır. Kanunun 40 ıncı maddesine göre, kurumlar vergisi, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmektedir. Buna göre devir halinde tarh olunan kurumlar vergisinin devirin yapıldığı yılı takip eden yılın Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanununun 98 inci maddesinde, 94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmekle yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.

Beyan edilen bu vergilerin ödeme zamanı ile ilgili Gelir Vergisi Kanununun 119 uncu maddesinde "94 üncü madde gereğince yapılan vergi tevkifatı, vergi kesenler tarafından beyanname verecekleri süre içinde bağlı bulundukları vergi dairesine yatırılır. Ancak 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinde yazılı menkul sermaye iratlarının dağıtılmaması halinde yapılacak vergi tevkifatı; biri beyanname verme süresinde, diğerleri kurumlar vergisinin ikinci ve üçüncü taksitlerinin ödeme süreleri içinde olmak üzere üç eşit taksitte ödenir." denilmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde devir halinde kurumlar vergisi beyannamesi ve muhtasar beyanname belirlenen zamanda verilmesine rağmen, bu beyannamelere göre yapılan tarhiyatlar sonucu doğan vergilerin normal süreleri içinde ödenmesi gerekmektedir. Buna göre devir halinde kurum istisna kazancı üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması ve yapılan gelir vergisi tevkifatının kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayı takip eden ayın 20 sine kadar beyan edilmesi gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 119 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 40 ve 42 inci maddeleri hükümlerine göre kazançların ortaklara dağıtılmış olması durumunda tevkif edilen vergiler muhtasar beyannamenin verme süresi içinde, dağıtılmamış olması halinde biri devir işleminin gerçekleştiği yılı takip eden yılın 1-20 Mayıs tarihleri arasında, diğerleri ise sözkonusu yılın Temmuz ve Ekim aylarında üç eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

10. Ar_Ge harcamaları ile ilgili incelemeyi yapacak kuruma ödenecek tutar

Bilindiği üzere 40 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Tebliğinde Kurumlar vergisi Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca araştırma geliştirme faaliyetleri nedeniyle vergi ertelemesinden yararlanmak isteyen mükelleflerin Maliye Bakanlığına başvuracakları ve Bakanlığın bu müracaatları yeni teknoloji arayışına yönelik olup olmadığı açısından incelenmek üzere Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuna ve/veya üniversitelerle kurumun araştırma yaptığı konuda uzmanlaşmış kuruluşlara intikal ettireceği belirtilmiştir. Ayrıca sözkonusu Tebliğ uyarınca Bakanlık vergi ertelemesi talebinde bulunan kuruma, yıl içinde yaptığı yeni teknoloji arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %5 ini, incelemeyi yapacak olan ilgili kuruluşun veznesine yatırması için ayrıca bir yazı göndereceği, bu tutarın 1990 yılı için 20 milyon lirayı aşamayacağı daha sonraki yıllar için esas alınacak azami tutarın bir önceki yılda uygulanan azami tutarın, yine bir önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden 1999 yılı kazançları ile ilgili vergi ertelemesi başvurularında uygulanmak üzere azami tutar 2,5 milyar lira olarak belirlenmiş olup daha sonraki yıl kazançları ile ilgili olarak vergi ertelemesi başvurularında esas alınacak azami tutar bir önceki yılda uygulanan azami tutarın bu önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile değerlenmesi suretiyle hesaplanacaktır. Bu hesaplamada 100 milyon liraya kadar küsüratlar dikkate alınmayacaktır.

Tebliğ olunur.



(1) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(2) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(3) 20/8/1999 tarih ve 99/13230 sayılı Kararnamenin eki Karar.
(4) 11/8/1999 tarih ve 4444 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi.
(5) 27/1/2000 tarih ve 4503 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi.
(6) 6.7.1995 tarih ve 22335 sayılı Resmi Gazete

Resmi Gazete No: 23805 Resmi Gazete Tarihi: Cuma, 3 Eylül, 1999 Adı: UID: UFJ9S5KMXNN1FU9Z
İçerik:

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyelere, köylere, kamu menfaatine yararlı derneklere ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar, o yıla ait beyan edilen gelirin veya kurum kazancının %5'ini (Gelir vergisi mükelleflerince kalkınmada öncelikli yöreler için yapılan bağış ve yardımlarda % 10'unu) geçmemek şartıyla vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılmaktadır.

15.05.1959 tarihli ve 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'un 44 ve 45 inci maddelerine göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından bu Kanun'un 33 üncü maddesi gereğince fona verilen hisseler, verildikleri yılın yıllık beyannamesi ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilebilecek, afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere kurulan Milli Yardım Komitesi ve Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak bağış ve yardımlar ise gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu hükümlere göre, umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara harcanmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince makbuz mukabili yapılacak nakdi ve ayni bağış ve yardımlar Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun anılan maddelerinde yer alan miktarlarla sınırlı olmaksızın aşağıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilecek veya gider olarak dikkate alınabilecektir.

a) Umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara yapılacak harcamaları karşılamak üzere 7269 sayılı Kanuna göre kurulan "Fon "a verilmek üzere kamu kurumları, mahalli idareler, mal sandıkları, hayır kurumları, Türkiye Kızılay Derneği ile diğer kuruluşlara makbuz mukabilinde yapılacak nakdi bağışlar ve bankalarda fon veya fona aktarılmak üzere anılan kuruluşlar adına açılan hesaplara yatırılan paralar ile Türkiye Kızılay Derneği'ne yapılan ayni bağışlar yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilebilecektir.

b) Afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere oluşturulan Milli Yardım Komitesi ile Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak nakdi ve ayni bağışlar beyanname ile bildirilecek gelir ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Yardım Komiteleri, afet hali nedeniyle acil yardım hizmetlerini yürütmek üzere 7269 Sayılı Kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulu'nun 1.04.1988 tarihli ve 88/12777 Sayılı Kararı ile yürürlüğe konulan "Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik "çerçevesinde illerde ve ilçelerde vali ve kaymakamlarca oluşturulacak kurtarma ve yardım komiteleridir.

Nakdi bağışların indirilebilmesi veya gider kaydedilebilmesi için bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuz veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontları (Makbuz ve dekontta, kabul edilen bağışların bu amaçla kabul edildiğinin belirtilmesi şartıyla) ile belgelendirilmesi gerekmektedir.

Ayni bağışlar için ise mükellefler malın cinsini, miktarını ve maliyet bedelini (amortismana tabi iktisadi kıymetler için net aktif değeri) gösterir bir fatura ve buna ilişkin sevk irsaliyesi düzenlemek zorundadırlar. Yardımların tesliminde yardım yapılan kuruluşlardan makbuz alınacak, makbuz verilememesi halinde ise ayrıntılı bir tutanak düzenlenecektir. Mükellefler yaptıkları ayni yardımları düzenlenen bu makbuz veya tutanaklara istinaden indirim veya gider olarak dikkate alabileceklerdir.

Öte yandan Katma Değer Vergisi Kanununun 17/2-b maddesinde aynı maddenin 1 inci fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ile mal teslimlerinin vergiden müstesna olduğu, 16/1-a maddesinde ise Kanunda vergiden müstesna olduğu belirtilen mal ve hizmetlerin ithalinde de istisna uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında sayılan; genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara hibe, yardım, bağış v.b. isimler altında bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimleri ile bu kuruluşlara yurtdışından bedelsiz olarak gelen mal ve hizmetlerin ithali katma değer vergisine tabi olmayacaktır. Nakdi olarak yapılan bağış ve yardımlar ise katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.

Diğer taraftan aynı Kanunun 30/a maddesine göre bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimlerinin bünyesine giren vergiler indirim olarak dikkate alınamayacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyelere, köylere, kamu menfaatine yararlı derneklere ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar, o yıla ait beyan edilen gelirin veya kurum kazancının %5'ini (Gelir vergisi mükelleflerince kalkınmada öncelikli yöreler için yapılan bağış ve yardımlarda % 10'unu) geçmemek şartıyla vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılmaktadır.

15.05.1959 tarihli ve 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'un 44 ve 45 inci maddelerine göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından bu Kanun'un 33 üncü maddesi gereğince fona verilen hisseler, verildikleri yılın yıllık beyannamesi ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilebilecek, afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere kurulan Milli Yardım Komitesi ve Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak bağış ve yardımlar ise gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu hükümlere göre, umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara harcanmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince makbuz mukabili yapılacak nakdi ve ayni bağış ve yardımlar Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun anılan maddelerinde yer alan miktarlarla sınırlı olmaksızın aşağıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilecek veya gider olarak dikkate alınabilecektir.

a) Umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara yapılacak harcamaları karşılamak üzere 7269 sayılı Kanuna göre kurulan "Fon "a verilmek üzere kamu kurumları, mahalli idareler, mal sandıkları, hayır kurumları, Türkiye Kızılay Derneği ile diğer kuruluşlara makbuz mukabilinde yapılacak nakdi bağışlar ve bankalarda fon veya fona aktarılmak üzere anılan kuruluşlar adına açılan hesaplara yatırılan paralar ile Türkiye Kızılay Derneği'ne yapılan ayni bağışlar yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilebilecektir.

b) Afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere oluşturulan Milli Yardım Komitesi ile Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak nakdi ve ayni bağışlar beyanname ile bildirilecek gelir ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Yardım Komiteleri, afet hali nedeniyle acil yardım hizmetlerini yürütmek üzere 7269 Sayılı Kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulu'nun 1.04.1988 tarihli ve 88/12777 Sayılı Kararı ile yürürlüğe konulan "Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik "çerçevesinde illerde ve ilçelerde vali ve kaymakamlarca oluşturulacak kurtarma ve yardım komiteleridir.

Nakdi bağışların indirilebilmesi veya gider kaydedilebilmesi için bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuz veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontları (Makbuz ve dekontta, kabul edilen bağışların bu amaçla kabul edildiğinin belirtilmesi şartıyla) ile belgelendirilmesi gerekmektedir.

Ayni bağışlar için ise mükellefler malın cinsini, miktarını ve maliyet bedelini (amortismana tabi iktisadi kıymetler için net aktif değeri) gösterir bir fatura ve buna ilişkin sevk irsaliyesi düzenlemek zorundadırlar. Yardımların tesliminde yardım yapılan kuruluşlardan makbuz alınacak, makbuz verilememesi halinde ise ayrıntılı bir tutanak düzenlenecektir. Mükellefler yaptıkları ayni yardımları düzenlenen bu makbuz veya tutanaklara istinaden indirim veya gider olarak dikkate alabileceklerdir.

Öte yandan Katma Değer Vergisi Kanununun 17/2-b maddesinde aynı maddenin 1 inci fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ile mal teslimlerinin vergiden müstesna olduğu, 16/1-a maddesinde ise Kanunda vergiden müstesna olduğu belirtilen mal ve hizmetlerin ithalinde de istisna uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında sayılan; genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara hibe, yardım, bağış v.b. isimler altında bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimleri ile bu kuruluşlara yurtdışından bedelsiz olarak gelen mal ve hizmetlerin ithali katma değer vergisine tabi olmayacaktır. Nakdi olarak yapılan bağış ve yardımlar ise katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.

Diğer taraftan aynı Kanunun 30/a maddesine göre bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimlerinin bünyesine giren vergiler indirim olarak dikkate alınamayacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyelere, köylere, kamu menfaatine yararlı derneklere ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar, o yıla ait beyan edilen gelirin veya kurum kazancının %5'ini (Gelir vergisi mükelleflerince kalkınmada öncelikli yöreler için yapılan bağış ve yardımlarda % 10'unu) geçmemek şartıyla vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılmaktadır.

15.05.1959 tarihli ve 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'un 44 ve 45 inci maddelerine göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından bu Kanun'un 33 üncü maddesi gereğince fona verilen hisseler, verildikleri yılın yıllık beyannamesi ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazançlarından indirilebilecek, afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere kurulan Milli Yardım Komitesi ve Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak bağış ve yardımlar ise gider olarak dikkate alınabilecektir.

Bu hükümlere göre, umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara harcanmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince makbuz mukabili yapılacak nakdi ve ayni bağış ve yardımlar Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun anılan maddelerinde yer alan miktarlarla sınırlı olmaksızın aşağıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilecek veya gider olarak dikkate alınabilecektir.

a) Umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara yapılacak harcamaları karşılamak üzere 7269 sayılı Kanuna göre kurulan "Fon "a verilmek üzere kamu kurumları, mahalli idareler, mal sandıkları, hayır kurumları, Türkiye Kızılay Derneği ile diğer kuruluşlara makbuz mukabilinde yapılacak nakdi bağışlar ve bankalarda fon veya fona aktarılmak üzere anılan kuruluşlar adına açılan hesaplara yatırılan paralar ile Türkiye Kızılay Derneği'ne yapılan ayni bağışlar yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilebilecektir.

b) Afetlerden zarar görenlere yardımda bulunmak üzere oluşturulan Milli Yardım Komitesi ile Mahalli Yardım Komitelerine makbuz mukabilinde yapılacak nakdi ve ayni bağışlar beyanname ile bildirilecek gelir ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Yardım Komiteleri, afet hali nedeniyle acil yardım hizmetlerini yürütmek üzere 7269 Sayılı Kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulu'nun 1.04.1988 tarihli ve 88/12777 Sayılı Kararı ile yürürlüğe konulan "Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik "çerçevesinde illerde ve ilçelerde vali ve kaymakamlarca oluşturulacak kurtarma ve yardım komiteleridir.

Nakdi bağışların indirilebilmesi veya gider kaydedilebilmesi için bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuz veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontları (Makbuz ve dekontta, kabul edilen bağışların bu amaçla kabul edildiğinin belirtilmesi şartıyla) ile belgelendirilmesi gerekmektedir.

Ayni bağışlar için ise mükellefler malın cinsini, miktarını ve maliyet bedelini (amortismana tabi iktisadi kıymetler için net aktif değeri) gösterir bir fatura ve buna ilişkin sevk irsaliyesi düzenlemek zorundadırlar. Yardımların tesliminde yardım yapılan kuruluşlardan makbuz alınacak, makbuz verilememesi halinde ise ayrıntılı bir tutanak düzenlenecektir. Mükellefler yaptıkları ayni yardımları düzenlenen bu makbuz veya tutanaklara istinaden indirim veya gider olarak dikkate alabileceklerdir.

Öte yandan Katma Değer Vergisi Kanununun 17/2-b maddesinde aynı maddenin 1 inci fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ile mal teslimlerinin vergiden müstesna olduğu, 16/1-a maddesinde ise Kanunda vergiden müstesna olduğu belirtilen mal ve hizmetlerin ithalinde de istisna uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında sayılan; genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler, köyler, bunların teşkil ettikleri birlikler, üniversiteler, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi partiler ve sendikalar, kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları, kamu menfaatine yararlı dernekler, tarımsal amaçlı kooperatifler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara hibe, yardım, bağış v.b. isimler altında bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimleri ile bu kuruluşlara yurtdışından bedelsiz olarak gelen mal ve hizmetlerin ithali katma değer vergisine tabi olmayacaktır. Nakdi olarak yapılan bağış ve yardımlar ise katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.

Diğer taraftan aynı Kanunun 30/a maddesine göre bedelsiz olarak yapılan hizmet ifaları ve mal teslimlerinin bünyesine giren vergiler indirim olarak dikkate alınamayacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Pazartesi, 10 Temmuz, 1961 Adı: UID: V3UTLZI9VGFU8J6B
İçerik:



 
Kanunî veya iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerindeki durumları çeşitli şekiller arzettiği cihetle, tatbikatta vergilendirme yönünden muhtelif zorluklar ve dolayısiyle ihtilâflar doğmakta ve bu yüzden de mezkûr kurumların Bakanlığımıza müracaatları tevali edegelmektedir.

Bu sahadaki tatbikata müstakar bir veçhe vermek üzere ve aynı zamanda ihraç malla-rımızın dış piyasalarda maruz bulunduğu rekabet şartları da nazara alınmak suretiyle durum yeniden gözden geçirilmiş ve yabancı deniz ulaştırma kurumları tarafından Türkiye limanlarından yapılan deniz ulaştırma işlerinden elde olunacak kazancın aşağıdaki esaslar dairesinde vergi mevzuuna alınması uygun görülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11 inci maddesinde, kanunî ve iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan kurumların yalnız Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirileceği hükme bağlanmış ve aynı kanunun 192 sayılı kanunla değişik 12 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun işyeri olan veya daimî temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasiyle yapılan işlerden elde edilen ticarî kazançlar dar mükellefiyet mevzuuna alınmıştır.

Yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye'den gerek devamlı olarak ve gerekse ara sıra yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri hasılat ticarî kazanç olduğu cihetle, yukarıda anılan hükümler muvacehesinde, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun sabit işyeri olmayan veya daimi temsilci bulundurmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türk limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerine ait kazançlarının, navlun mukavelenamesinin Türkiye dışında akdedilmesi, navlun bedelinin hariçte değerlendirilmesi ve navlun mukavelesinin akdinde ve müşterinin temininde Türkiye'de hiç bir şahıs veya firmanın methaldar olmaması halinde, dar mükellefiyet mevzuuna ithal edilmemesi uygun görülmüştür.

Bu şartlardan yalnız birinin dahi mevcut olmaması halinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun zikredilen hükümleri muvacehesinde, dar mükellefiyet doğacağından, bu durumda sağlanacak kazancın vergiye tabi tutulması iktiza eder.

Gereğinin badema bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

İçerik 1:



 
Kanunî veya iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerindeki durumları çeşitli şekiller arzettiği cihetle, tatbikatta vergilendirme yönünden muhtelif zorluklar ve dolayısiyle ihtilâflar doğmakta ve bu yüzden de mezkûr kurumların Bakanlığımıza müracaatları tevali edegelmektedir.

Bu sahadaki tatbikata müstakar bir veçhe vermek üzere ve aynı zamanda ihraç malla-rımızın dış piyasalarda maruz bulunduğu rekabet şartları da nazara alınmak suretiyle durum yeniden gözden geçirilmiş ve yabancı deniz ulaştırma kurumları tarafından Türkiye limanlarından yapılan deniz ulaştırma işlerinden elde olunacak kazancın aşağıdaki esaslar dairesinde vergi mevzuuna alınması uygun görülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11 inci maddesinde, kanunî ve iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan kurumların yalnız Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirileceği hükme bağlanmış ve aynı kanunun 192 sayılı kanunla değişik 12 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun işyeri olan veya daimî temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasiyle yapılan işlerden elde edilen ticarî kazançlar dar mükellefiyet mevzuuna alınmıştır.

Yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye'den gerek devamlı olarak ve gerekse ara sıra yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri hasılat ticarî kazanç olduğu cihetle, yukarıda anılan hükümler muvacehesinde, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun sabit işyeri olmayan veya daimi temsilci bulundurmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türk limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerine ait kazançlarının, navlun mukavelenamesinin Türkiye dışında akdedilmesi, navlun bedelinin hariçte değerlendirilmesi ve navlun mukavelesinin akdinde ve müşterinin temininde Türkiye'de hiç bir şahıs veya firmanın methaldar olmaması halinde, dar mükellefiyet mevzuuna ithal edilmemesi uygun görülmüştür.

Bu şartlardan yalnız birinin dahi mevcut olmaması halinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun zikredilen hükümleri muvacehesinde, dar mükellefiyet doğacağından, bu durumda sağlanacak kazancın vergiye tabi tutulması iktiza eder.

Gereğinin badema bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

İçerik 2:



 
Kanunî veya iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerindeki durumları çeşitli şekiller arzettiği cihetle, tatbikatta vergilendirme yönünden muhtelif zorluklar ve dolayısiyle ihtilâflar doğmakta ve bu yüzden de mezkûr kurumların Bakanlığımıza müracaatları tevali edegelmektedir.

Bu sahadaki tatbikata müstakar bir veçhe vermek üzere ve aynı zamanda ihraç malla-rımızın dış piyasalarda maruz bulunduğu rekabet şartları da nazara alınmak suretiyle durum yeniden gözden geçirilmiş ve yabancı deniz ulaştırma kurumları tarafından Türkiye limanlarından yapılan deniz ulaştırma işlerinden elde olunacak kazancın aşağıdaki esaslar dairesinde vergi mevzuuna alınması uygun görülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11 inci maddesinde, kanunî ve iş merkezleri Türkiye içinde bulunmayan kurumların yalnız Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirileceği hükme bağlanmış ve aynı kanunun 192 sayılı kanunla değişik 12 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun işyeri olan veya daimî temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasiyle yapılan işlerden elde edilen ticarî kazançlar dar mükellefiyet mevzuuna alınmıştır.

Yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türkiye'den gerek devamlı olarak ve gerekse ara sıra yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri hasılat ticarî kazanç olduğu cihetle, yukarıda anılan hükümler muvacehesinde, Türkiye'de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun sabit işyeri olmayan veya daimi temsilci bulundurmayan yabancı deniz ulaştırma kurumlarının Türk limanlarından yaptıkları ulaştırma işlerine ait kazançlarının, navlun mukavelenamesinin Türkiye dışında akdedilmesi, navlun bedelinin hariçte değerlendirilmesi ve navlun mukavelesinin akdinde ve müşterinin temininde Türkiye'de hiç bir şahıs veya firmanın methaldar olmaması halinde, dar mükellefiyet mevzuuna ithal edilmemesi uygun görülmüştür.

Bu şartlardan yalnız birinin dahi mevcut olmaması halinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun zikredilen hükümleri muvacehesinde, dar mükellefiyet doğacağından, bu durumda sağlanacak kazancın vergiye tabi tutulması iktiza eder.

Gereğinin badema bu esaslar dairesinde yapılması tamimen tebliğ ve rica olunur.

Resmi Gazete No: 24647 Resmi Gazete Tarihi: Pazartesi, 21 Ocak, 2002 Adı: UID: VF5UFT8G3MW6YIYS
İçerik:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2001 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 58.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2001 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 58.8 x % 25 =) % 14.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2001 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 58.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2001 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 58.8 x % 25 =) % 14.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2001 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 58.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2001 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 58.8 x % 25 =) % 14.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 21439 Resmi Gazete Tarihi: Cuma, 18 Aralık, 1992 Adı: UID: WTXS8ET7WTADTRCR
İçerik:




 
3824 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendine parantez içi hükmü, 8 inci maddesine de bir bent eklenmiştir. Ayrıca, bu Kanunun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde de değişiklik yapılmıştır. Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfları ilgilendiren sözkonusu değişikliklerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda işlem yapılacaktır.

1 _ Vakıfların İktisadi işletmelerinin Vergi Muafiyeti Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre vakıflar tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Diğer taraftan, 903 sayılı Kanuna göre kurulan vakıflara, aynı kanunun 4 üncü maddesi ile 5422 sayılı Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendi hükümlerine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti verilmiş bulunmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, vakıflara Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır

Buna göre, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafıyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyette bulunan iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri gerekmektedir. öte yandan anılan vakıfların söz konusu amaçlar dışında faaliyette bulunan iktisadi işletmeleri ötedenberi kurumlar vergisi mükellefi bulunmakta olup, mükellefiyetlerinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır.

Sözü edilen değişiklik, 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere, 3824 sayılı Kanunun Resmi Gazete'de yayın tarihi olan 1 1 .7.1992 tarihinde yürürlükte girmiştir. Bu nedenle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların, iktisadi işletmelerine ilişkin mükellefiyet tesisi ve tutulması zorunlu defterlerin tasdik işlemlerini Kanunun yürürlük tarihinden itibaren yaptırmış olmaları gerekir. Ancak, sözkonusu işlemleri bugüne kadar yaptırmamış olan Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıfarın da bu yükünılülüklerini en geç bu genel tebliğin yayım tarihini izleyen 1 ay içinde yaptırmaları gerekmektedir. Aksi halde, mükellefiyetin zamanında tesis ettirilmemesi nedeniyle, haklarında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükmülerine göre işlem yapılacaktır.

2. Vakıfların İktisadi İşletmelerinin Kazançlarına İlişkin İstisna

3824 sayılı Kanunla, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen 19 numaralı bent hükmü ile, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme amacıyla kurdukları iktisadi işletmelerinden sağladıkları kazançlar, vergiden müstesna tutulmuştur.

Bu durumda, 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait olup eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Ancak, sözkonusu hüküm gereğince, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunan işletmelerin kazançları kurumlar vergisinden müstesna tutulacaktır.

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma-geliştirme konuları dışında faaliyet gösteren işletmelerinin bu istisnadan yararlanmaları söz konusu olmadığından, bunların kazançları önceden olduğu gibi kurumlar vergisine tabidir.

Öte yandan, kurumlar vergisinden müstesna tutulan bu kazançlar Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi ve bu maddede yer alan yetkiye dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararına göre; gelir vergisi tevkifatına tabidir. Tekifat, işletme yönetimince yapılarak ilgili vergi dairesine yatırılacaktır. İktisadi işletmenin dönem sonunda bağlı olduğu vakfa kazancını aktarıp aktarmaması vergi tevkifatının yapılmasını engellemez.

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci madesine 3824 sayılı Kanunla eklenen 19 numaralı bent hükmü de 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere bu Kanunun Resmi Gazete'de yaymı tarihi olan 11.7.1992 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, sözkonusu iktisadi işletmelerin 1.1.1992 tarihinden itibaren elde ettikleri kazançların tamamı gelir vergisi tevkifatına tabi olacaktır.

ÖRNEK: Resmi senedinde, eğitim, sağlık, kültür konularında faaliyetlerde bulunmayı amaç edinen (A) Vakfına Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınmıştır. Vakfın, bir okul, bir hastane, bir de lokal işletmesi bulunmaktadır. (A) Vakfınca bu genel tebliğ hükümlerine göre gelir ve kurumlar vergisi yönünden yapılacak işlemler şu şekilde olacaktır.

a) Vakıf, sahibi olduğu üç işletmenin de kurumlar vergisi mükellefiyetini tesis ettirip, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tutulması zorunlu defterleri tasdik ettirecektir. Her işletme için ayrı defter tutulacağı gibi, işletmelerin hesap ve faaliyetler tek defterde, ancak ayrı hesaplarda da izlenebilir.

b) Vakfın, sahibi olduğu okul ve hastane işletmesinin kazançları, kurumlar vergisinden müstesnadır. Ancak, bu işletmelerin kazançlarından Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılması gerekmektedir. Tevkifat, işletme yönetimince yapılacaktır. Tevkifat sonrası kalan net tutarlar ise işletmenin sahibi olan vakfa gelir olarak intikal ettirilecektir. İşletmenin yıl sonu ortaya çıkan kazancı vakfa aktarılmasa dahi sözkonusu tevkifatın yapılması zorunludur.

c) Vakfın sahip olduğu lokal işletmesi eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme kapsamında düşünülemeyeceğinden, bu işletmenin kazancı kurumlar vergisinden müstesna değildir. Bu nedenle, lokal işletmesinin faaliyetlerinden sağlanan kazançlar hesap dönemini izleyen dördüncü ay içinde kurumlar vergisi beyannamesi ile vergi dairesine beyan edilecek ve hesaplanan vergi kanuni süre içinde ödenecektir. Beyan üzirnden tahakkuk ettirilen vergiden sonra kalan net miktar ise işletmenin ait veya bağlı olduğu vakfa gelir olarak aktarılacaktır.

Diğer taraftan, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyet gösterenler dahil Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait bütün iktisadi işletmelerin asgari kurumlar vergisi uygulamasına tabi olacağı açıktır.

3. Vakıfların İştiraki Bulunan Kurumların Kazançlarına İlişkin İstisna

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların safi kazancından, gelirlerinin tamamını amaç larına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın % 30'unun vergiden müstesna tutulmasına ilişkin hüküm, bent metninden çıkartılmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulu karaı ile vergi muafiyet tanınan vakıfların iştirak ettikleri kurumların safi kazancının, bu vakıflara sermayeye iştirakleri nispetinde düşen kısmın tamamı kurumlar vergisine tabidir. Dolayısıyla, 3824 sayılı Kanunun geçerli olduğu 1.1.1992 tarihinden sonra elde edilen bu tür kazançlar için herhangi bir istisna uygulanmayacaktır.

4. Yeminli Mali Müşavirlerce Yapılacak İncelemeler

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakfların yıllık faaliyetleriyle ilgili kesin bütçe, bilanço ve gelir-gider cetvelleri, 3 seri numaralı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinin (D) bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde Yeminli Mali Müşavirlerce incelenerek tasdik edilmekte, ayrıca, bu vakıfların o yıl içinde vergi muafiyeti şartlarını koruyup korumadıklarının belirlenmesi bakımından tasdik raporu düzenlenmektedir.

Yeminli Mali Müşavirler, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların hesap ve faaliyetleri üzerindeki incelemeleri sonrası düzenlenecek tasdik raporlarında, bu vakıfları, sahip oldukları işletmelerin durumlarını da açıklığa kavuşturacaklardır. Bu çerçevede, tasdik raporlarında, vakfın sahip olduğu işletmenin kazancının kurumlar vergisi karşısındaki durumunun belirlenebilmesi bakımından, işletmenin eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren bir işletme olup olmadığını belirleyici açıklamalara yer verilecektir. Bu arada vakıflara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin de inceleneceği tabiidir.

5. Derneklerin Kurumlar Vergisi Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre Dernekler tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, derneklerin tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi olmamaları, bunların iktisadi işletmelerinin de sözü edilen verginin mükellefi olmayacağı anlamına gelmemektedir.

Diğer taraftan, Bakanlar Kurulu kararı ile kamuya yararlı sayılan derneklerin İktisadi işletmeleri (Kurumlar Vergisi Kanununun 7/7 nci maddesine göre vergi muafiyeti verilenler hariç) kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, derneklerin sahip oldukları iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi ile ilgili bütün yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekir.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:




 
3824 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendine parantez içi hükmü, 8 inci maddesine de bir bent eklenmiştir. Ayrıca, bu Kanunun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde de değişiklik yapılmıştır. Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfları ilgilendiren sözkonusu değişikliklerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda işlem yapılacaktır.

1 _ Vakıfların İktisadi işletmelerinin Vergi Muafiyeti Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre vakıflar tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Diğer taraftan, 903 sayılı Kanuna göre kurulan vakıflara, aynı kanunun 4 üncü maddesi ile 5422 sayılı Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendi hükümlerine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti verilmiş bulunmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, vakıflara Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır

Buna göre, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafıyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyette bulunan iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri gerekmektedir. öte yandan anılan vakıfların söz konusu amaçlar dışında faaliyette bulunan iktisadi işletmeleri ötedenberi kurumlar vergisi mükellefi bulunmakta olup, mükellefiyetlerinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır.

Sözü edilen değişiklik, 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere, 3824 sayılı Kanunun Resmi Gazete'de yayın tarihi olan 1 1 .7.1992 tarihinde yürürlükte girmiştir. Bu nedenle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların, iktisadi işletmelerine ilişkin mükellefiyet tesisi ve tutulması zorunlu defterlerin tasdik işlemlerini Kanunun yürürlük tarihinden itibaren yaptırmış olmaları gerekir. Ancak, sözkonusu işlemleri bugüne kadar yaptırmamış olan Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıfarın da bu yükünılülüklerini en geç bu genel tebliğin yayım tarihini izleyen 1 ay içinde yaptırmaları gerekmektedir. Aksi halde, mükellefiyetin zamanında tesis ettirilmemesi nedeniyle, haklarında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükmülerine göre işlem yapılacaktır.

2. Vakıfların İktisadi İşletmelerinin Kazançlarına İlişkin İstisna

3824 sayılı Kanunla, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen 19 numaralı bent hükmü ile, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme amacıyla kurdukları iktisadi işletmelerinden sağladıkları kazançlar, vergiden müstesna tutulmuştur.

Bu durumda, 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait olup eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Ancak, sözkonusu hüküm gereğince, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunan işletmelerin kazançları kurumlar vergisinden müstesna tutulacaktır.

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma-geliştirme konuları dışında faaliyet gösteren işletmelerinin bu istisnadan yararlanmaları söz konusu olmadığından, bunların kazançları önceden olduğu gibi kurumlar vergisine tabidir.

Öte yandan, kurumlar vergisinden müstesna tutulan bu kazançlar Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi ve bu maddede yer alan yetkiye dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararına göre; gelir vergisi tevkifatına tabidir. Tekifat, işletme yönetimince yapılarak ilgili vergi dairesine yatırılacaktır. İktisadi işletmenin dönem sonunda bağlı olduğu vakfa kazancını aktarıp aktarmaması vergi tevkifatının yapılmasını engellemez.

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci madesine 3824 sayılı Kanunla eklenen 19 numaralı bent hükmü de 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere bu Kanunun Resmi Gazete'de yaymı tarihi olan 11.7.1992 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, sözkonusu iktisadi işletmelerin 1.1.1992 tarihinden itibaren elde ettikleri kazançların tamamı gelir vergisi tevkifatına tabi olacaktır.

ÖRNEK: Resmi senedinde, eğitim, sağlık, kültür konularında faaliyetlerde bulunmayı amaç edinen (A) Vakfına Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınmıştır. Vakfın, bir okul, bir hastane, bir de lokal işletmesi bulunmaktadır. (A) Vakfınca bu genel tebliğ hükümlerine göre gelir ve kurumlar vergisi yönünden yapılacak işlemler şu şekilde olacaktır.

a) Vakıf, sahibi olduğu üç işletmenin de kurumlar vergisi mükellefiyetini tesis ettirip, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tutulması zorunlu defterleri tasdik ettirecektir. Her işletme için ayrı defter tutulacağı gibi, işletmelerin hesap ve faaliyetler tek defterde, ancak ayrı hesaplarda da izlenebilir.

b) Vakfın, sahibi olduğu okul ve hastane işletmesinin kazançları, kurumlar vergisinden müstesnadır. Ancak, bu işletmelerin kazançlarından Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılması gerekmektedir. Tevkifat, işletme yönetimince yapılacaktır. Tevkifat sonrası kalan net tutarlar ise işletmenin sahibi olan vakfa gelir olarak intikal ettirilecektir. İşletmenin yıl sonu ortaya çıkan kazancı vakfa aktarılmasa dahi sözkonusu tevkifatın yapılması zorunludur.

c) Vakfın sahip olduğu lokal işletmesi eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme kapsamında düşünülemeyeceğinden, bu işletmenin kazancı kurumlar vergisinden müstesna değildir. Bu nedenle, lokal işletmesinin faaliyetlerinden sağlanan kazançlar hesap dönemini izleyen dördüncü ay içinde kurumlar vergisi beyannamesi ile vergi dairesine beyan edilecek ve hesaplanan vergi kanuni süre içinde ödenecektir. Beyan üzirnden tahakkuk ettirilen vergiden sonra kalan net miktar ise işletmenin ait veya bağlı olduğu vakfa gelir olarak aktarılacaktır.

Diğer taraftan, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyet gösterenler dahil Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait bütün iktisadi işletmelerin asgari kurumlar vergisi uygulamasına tabi olacağı açıktır.

3. Vakıfların İştiraki Bulunan Kurumların Kazançlarına İlişkin İstisna

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların safi kazancından, gelirlerinin tamamını amaç larına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın % 30'unun vergiden müstesna tutulmasına ilişkin hüküm, bent metninden çıkartılmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulu karaı ile vergi muafiyet tanınan vakıfların iştirak ettikleri kurumların safi kazancının, bu vakıflara sermayeye iştirakleri nispetinde düşen kısmın tamamı kurumlar vergisine tabidir. Dolayısıyla, 3824 sayılı Kanunun geçerli olduğu 1.1.1992 tarihinden sonra elde edilen bu tür kazançlar için herhangi bir istisna uygulanmayacaktır.

4. Yeminli Mali Müşavirlerce Yapılacak İncelemeler

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakfların yıllık faaliyetleriyle ilgili kesin bütçe, bilanço ve gelir-gider cetvelleri, 3 seri numaralı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinin (D) bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde Yeminli Mali Müşavirlerce incelenerek tasdik edilmekte, ayrıca, bu vakıfların o yıl içinde vergi muafiyeti şartlarını koruyup korumadıklarının belirlenmesi bakımından tasdik raporu düzenlenmektedir.

Yeminli Mali Müşavirler, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların hesap ve faaliyetleri üzerindeki incelemeleri sonrası düzenlenecek tasdik raporlarında, bu vakıfları, sahip oldukları işletmelerin durumlarını da açıklığa kavuşturacaklardır. Bu çerçevede, tasdik raporlarında, vakfın sahip olduğu işletmenin kazancının kurumlar vergisi karşısındaki durumunun belirlenebilmesi bakımından, işletmenin eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren bir işletme olup olmadığını belirleyici açıklamalara yer verilecektir. Bu arada vakıflara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin de inceleneceği tabiidir.

5. Derneklerin Kurumlar Vergisi Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre Dernekler tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, derneklerin tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi olmamaları, bunların iktisadi işletmelerinin de sözü edilen verginin mükellefi olmayacağı anlamına gelmemektedir.

Diğer taraftan, Bakanlar Kurulu kararı ile kamuya yararlı sayılan derneklerin İktisadi işletmeleri (Kurumlar Vergisi Kanununun 7/7 nci maddesine göre vergi muafiyeti verilenler hariç) kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, derneklerin sahip oldukları iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi ile ilgili bütün yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekir.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:




 
3824 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendine parantez içi hükmü, 8 inci maddesine de bir bent eklenmiştir. Ayrıca, bu Kanunun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde de değişiklik yapılmıştır. Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfları ilgilendiren sözkonusu değişikliklerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda işlem yapılacaktır.

1 _ Vakıfların İktisadi işletmelerinin Vergi Muafiyeti Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre vakıflar tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Diğer taraftan, 903 sayılı Kanuna göre kurulan vakıflara, aynı kanunun 4 üncü maddesi ile 5422 sayılı Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendi hükümlerine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti verilmiş bulunmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin 15 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, vakıflara Bakanlar Kurulu kararı ile tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır

Buna göre, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafıyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyette bulunan iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri gerekmektedir. öte yandan anılan vakıfların söz konusu amaçlar dışında faaliyette bulunan iktisadi işletmeleri ötedenberi kurumlar vergisi mükellefi bulunmakta olup, mükellefiyetlerinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır.

Sözü edilen değişiklik, 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere, 3824 sayılı Kanunun Resmi Gazete'de yayın tarihi olan 1 1 .7.1992 tarihinde yürürlükte girmiştir. Bu nedenle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların, iktisadi işletmelerine ilişkin mükellefiyet tesisi ve tutulması zorunlu defterlerin tasdik işlemlerini Kanunun yürürlük tarihinden itibaren yaptırmış olmaları gerekir. Ancak, sözkonusu işlemleri bugüne kadar yaptırmamış olan Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıfarın da bu yükünılülüklerini en geç bu genel tebliğin yayım tarihini izleyen 1 ay içinde yaptırmaları gerekmektedir. Aksi halde, mükellefiyetin zamanında tesis ettirilmemesi nedeniyle, haklarında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükmülerine göre işlem yapılacaktır.

2. Vakıfların İktisadi İşletmelerinin Kazançlarına İlişkin İstisna

3824 sayılı Kanunla, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen 19 numaralı bent hükmü ile, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme amacıyla kurdukları iktisadi işletmelerinden sağladıkları kazançlar, vergiden müstesna tutulmuştur.

Bu durumda, 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait olup eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Ancak, sözkonusu hüküm gereğince, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunan işletmelerin kazançları kurumlar vergisinden müstesna tutulacaktır.

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma-geliştirme konuları dışında faaliyet gösteren işletmelerinin bu istisnadan yararlanmaları söz konusu olmadığından, bunların kazançları önceden olduğu gibi kurumlar vergisine tabidir.

Öte yandan, kurumlar vergisinden müstesna tutulan bu kazançlar Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi ve bu maddede yer alan yetkiye dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararına göre; gelir vergisi tevkifatına tabidir. Tekifat, işletme yönetimince yapılarak ilgili vergi dairesine yatırılacaktır. İktisadi işletmenin dönem sonunda bağlı olduğu vakfa kazancını aktarıp aktarmaması vergi tevkifatının yapılmasını engellemez.

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci madesine 3824 sayılı Kanunla eklenen 19 numaralı bent hükmü de 1.1.1992 tarihinden geçerli olmak üzere bu Kanunun Resmi Gazete'de yaymı tarihi olan 11.7.1992 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, sözkonusu iktisadi işletmelerin 1.1.1992 tarihinden itibaren elde ettikleri kazançların tamamı gelir vergisi tevkifatına tabi olacaktır.

ÖRNEK: Resmi senedinde, eğitim, sağlık, kültür konularında faaliyetlerde bulunmayı amaç edinen (A) Vakfına Bakanlar kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınmıştır. Vakfın, bir okul, bir hastane, bir de lokal işletmesi bulunmaktadır. (A) Vakfınca bu genel tebliğ hükümlerine göre gelir ve kurumlar vergisi yönünden yapılacak işlemler şu şekilde olacaktır.

a) Vakıf, sahibi olduğu üç işletmenin de kurumlar vergisi mükellefiyetini tesis ettirip, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tutulması zorunlu defterleri tasdik ettirecektir. Her işletme için ayrı defter tutulacağı gibi, işletmelerin hesap ve faaliyetler tek defterde, ancak ayrı hesaplarda da izlenebilir.

b) Vakfın, sahibi olduğu okul ve hastane işletmesinin kazançları, kurumlar vergisinden müstesnadır. Ancak, bu işletmelerin kazançlarından Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılması gerekmektedir. Tevkifat, işletme yönetimince yapılacaktır. Tevkifat sonrası kalan net tutarlar ise işletmenin sahibi olan vakfa gelir olarak intikal ettirilecektir. İşletmenin yıl sonu ortaya çıkan kazancı vakfa aktarılmasa dahi sözkonusu tevkifatın yapılması zorunludur.

c) Vakfın sahip olduğu lokal işletmesi eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme kapsamında düşünülemeyeceğinden, bu işletmenin kazancı kurumlar vergisinden müstesna değildir. Bu nedenle, lokal işletmesinin faaliyetlerinden sağlanan kazançlar hesap dönemini izleyen dördüncü ay içinde kurumlar vergisi beyannamesi ile vergi dairesine beyan edilecek ve hesaplanan vergi kanuni süre içinde ödenecektir. Beyan üzirnden tahakkuk ettirilen vergiden sonra kalan net miktar ise işletmenin ait veya bağlı olduğu vakfa gelir olarak aktarılacaktır.

Diğer taraftan, eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma - geliştirme konularında faaliyet gösterenler dahil Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait bütün iktisadi işletmelerin asgari kurumlar vergisi uygulamasına tabi olacağı açıktır.

3. Vakıfların İştiraki Bulunan Kurumların Kazançlarına İlişkin İstisna

Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 17 numaralı bendinde 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların safi kazancından, gelirlerinin tamamını amaç larına tahsis eden ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara sermayeye iştirak nispetinde isabet eden kısmın % 30'unun vergiden müstesna tutulmasına ilişkin hüküm, bent metninden çıkartılmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulu karaı ile vergi muafiyet tanınan vakıfların iştirak ettikleri kurumların safi kazancının, bu vakıflara sermayeye iştirakleri nispetinde düşen kısmın tamamı kurumlar vergisine tabidir. Dolayısıyla, 3824 sayılı Kanunun geçerli olduğu 1.1.1992 tarihinden sonra elde edilen bu tür kazançlar için herhangi bir istisna uygulanmayacaktır.

4. Yeminli Mali Müşavirlerce Yapılacak İncelemeler

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakfların yıllık faaliyetleriyle ilgili kesin bütçe, bilanço ve gelir-gider cetvelleri, 3 seri numaralı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğinin (D) bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde Yeminli Mali Müşavirlerce incelenerek tasdik edilmekte, ayrıca, bu vakıfların o yıl içinde vergi muafiyeti şartlarını koruyup korumadıklarının belirlenmesi bakımından tasdik raporu düzenlenmektedir.

Yeminli Mali Müşavirler, Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların hesap ve faaliyetleri üzerindeki incelemeleri sonrası düzenlenecek tasdik raporlarında, bu vakıfları, sahip oldukları işletmelerin durumlarını da açıklığa kavuşturacaklardır. Bu çerçevede, tasdik raporlarında, vakfın sahip olduğu işletmenin kazancının kurumlar vergisi karşısındaki durumunun belirlenebilmesi bakımından, işletmenin eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma-geliştirme konularında faaliyet gösteren bir işletme olup olmadığını belirleyici açıklamalara yer verilecektir. Bu arada vakıflara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin de inceleneceği tabiidir.

5. Derneklerin Kurumlar Vergisi Karşısındaki Durumu

5422 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre Dernekler tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi değildirler. Ancak, bunlara ait iktisadi işletmeler aynı maddenin (D) bendinde kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, derneklerin tüzel kişilikleri itibariyle kurumlar vergisi mükellefi olmamaları, bunların iktisadi işletmelerinin de sözü edilen verginin mükellefi olmayacağı anlamına gelmemektedir.

Diğer taraftan, Bakanlar Kurulu kararı ile kamuya yararlı sayılan derneklerin İktisadi işletmeleri (Kurumlar Vergisi Kanununun 7/7 nci maddesine göre vergi muafiyeti verilenler hariç) kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, derneklerin sahip oldukları iktisadi işletmelerinin kurumlar vergisi ile ilgili bütün yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekir.

Tebliğ olunur.

Sayfalar