Buradasınız

-  KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞLERİ

Resmi Gazete No: 25009 Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 30 Ocak, 2003 Adı: UID: 1LB2BWHOEMEQ7EG6
İçerik:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 90.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2002 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 90.8 x % 25 =) % 22.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 90.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2002 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 90.8 x % 25 =) % 22.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 90.8 olarak tespit edilmiştir.

Bu oran aynı zamanda 2002 yılı son geçici vergi vergilendirme dönemi için de uygulanacaktır.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının ( % 90.8 x % 25 =) % 22.7 'sini kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 25102 Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 8 Mayıs, 2003 Adı: UID: 1TPPGXI8IPOL5BV7
İçerik:
09/04/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.

1. Kurumlarca Dağıtılacak Kar Payları Üzerinden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifatı

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin ( b ) alt bendinde 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların istisna kazançları ile normal kazançları ayrımına son verilerek istisna olsun olmasın tevkifat karın dağıtılması aşamasına bırakılmış, ayrıca halka açık şirket ile halka açık olmayan şirketten elde edilen kar payı ayırımı da kaldırılmak suretiyle, her iki tür şirket tarafından dağıtılan kar paylarının aynı oranda vergilendirilmesi öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değişik 94/6-b maddesi uyarınca, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergiden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kar payları üzerinden Bakanlar Kurulunca belirlenen oranlarda tevkifat yapılacaktır.

Dikkat edileceği üzere, tam mükellef kurumlardan kar payı alan tam mükellef kurumlar vergisi mükellefleri ile Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kar payı elde eden ve bu kar paylarını kurum kazancına dahil ederek beyan edecek olan dar mükellef kurumların elde edecekleri kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacak, bu şekilde kar payı elde eden tam mükellef kurumun söz konusu kar paylarını yukarıda sayılan gerçek veya tüzel kişilere dağıtması aşamasında, dağıtılan kısım üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( 4 ) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesinde yapılan söz konusu değişiklik 4842 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, istisna kazançlar ve kar paylarının geçiş döneminde ne şekilde vergilendirileceği hususu da anılan Kanun ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 62 inci maddede düzenlenmiştir.

Söz konusu geçici maddede yer alan düzenleme uyarınca, kurumlar vergisi mükelleflerinin 31/12/1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilmiş karlarının dağıtımı halinde, bu kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacaktır. Aynı şekilde 01/01/1999 ve 31/12/2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerinde elde edilen kurumlar vergisinden istisna kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununa 4842 sayılı Kanunla eklenen Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tabi tutulan kazançların dağıtılması halinde bu kar payları üzerinden ayrıca tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan, 1999 yılına ilişkin olarak elde edilen kazançlara uygulanan yatırım indiriminin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E.2003/3, K.2003/3 sayılı Kararı ile istisna kavramı içinde düşünülmesinin hukuken mümkün bulunmadığı yönünde karar verilmiş olması nedeniyle, 1999 yılı kazançları üzerinden indirim konusu yapılan, ancak yargı kararı uyarınca tevkifata tabi tutulmamış veya yapılan tevkifatları düzeltilmiş bulunan yatırım indirimi tutarına isabet eden kazançların kar dağıtımına tabi tutulması halinde, bu kazançlar üzerinden kar payı dağıtımına bağlı tevkifat yapılacağı tabiidir.

2. Yatırım İndirimi Tevkifat Oranı

4842 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 61 inci maddenin ikinci fıkrasında, bu Kanunun 4842 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın % 19,8 oranında tevkifat yapılması öngörülmüş ve söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Yatırım indirim istisnasından yararlanacak olan kazançlara uygulanacak bu tevkifat oranı fon payını da içerecek şekilde tespit edildiğinden, tevkifat tutarı üzerinden ayrıca fon payı hesaplanmayacaktır.

3. Geçici Vergi Oranı

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükelleflerinin "kurumlar vergisi oranında" geçici vergi ödemeleri hükme bağlanmış ve söz konusu değişiklik 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Buna göre, hesap dönemleri takvim yılı olan kurumlar vergisi mükelleflerinin birinci geçici vergi dönemi 31/03/2003 tarihinde sona erdiğinden, bu mükelleflerin birinci geçici vergi dönemine ilişkin olarak beyan ettikleri geçici vergi matrahlarına % 25 oranı uygulanacak, müteakip dönemlere ait geçici vergi matrahları ise % 30 oranında vergiye tabi tutulacaktır.

Özel hesap dönemine tabi kurumlar vergisi mükelleflerinin geçici vergileri ise Nisan ayının içinde bulunduğu geçici vergi döneminden itibaren % 30 oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

4. Kurumlar Vergisi Ödeme Süresi

Kurumlar Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değiştirilen 40 ıncı maddesinde, kurumlar vergisinin beyanname verme süresi içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu değişiklik 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere 01/01/2004 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Buna göre, 01/01/2004 tarihinden itibaren verilecek kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi, beyanname verme süresi içinde bir defada ödenecektir.

5. Okul ve Yurt İnşası İçin Yapılan Harcamaların İndirim Konusu Yapılması

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının ( 6 ) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından, söz konusu bentte sayılan kamu idare ve müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak ( kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak ) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla yapılan harcamaların veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirilebilmeleri için yapılan her türlü nakdi veya ayni bağış ve yardımların tamamının kurum kazancının tespitinde hasılattan gider olarak indirilmesi öngörülmüştür.

Söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, anılan tarihten itibaren bu bent kapsamında yapılacak bağış ve yardımlar hiçbir sınırlamaya tabi tutulmaksızın hasılattan gider olarak indirilebilecektir.

6. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine İlişkin İstisna :

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen ( 7 ) numaralı bent hükmü ile yurtdışında yapılan inşaat, onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi öngörülmüştür.

Yapılan bu düzenlemeyle, halen Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 24 üncü maddesinde yer alan ve 31/12/2003 tarihinde sona erecek olan istisna hükmü sürekli hale getirilmiş, ayrıca yeni düzenlemede yurtdışından elde edilen hasılatın % 15 'inin Türkiye'ye getirilmesi şartı da kaldırılmıştır.

Söz konusu düzenleme 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girecek olup, 2003 yılında elde edilecek bu tür kazançlara Geçici 24 üncü madde hükmünün uygulanmasına devam edilecektir.

7. Finansman Gider Kısıtlaması Oranı

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2003 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 66,15 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 66,15 x % 25 =) % 16.53' ünü kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:
09/04/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.

1. Kurumlarca Dağıtılacak Kar Payları Üzerinden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifatı

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin ( b ) alt bendinde 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların istisna kazançları ile normal kazançları ayrımına son verilerek istisna olsun olmasın tevkifat karın dağıtılması aşamasına bırakılmış, ayrıca halka açık şirket ile halka açık olmayan şirketten elde edilen kar payı ayırımı da kaldırılmak suretiyle, her iki tür şirket tarafından dağıtılan kar paylarının aynı oranda vergilendirilmesi öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değişik 94/6-b maddesi uyarınca, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergiden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kar payları üzerinden Bakanlar Kurulunca belirlenen oranlarda tevkifat yapılacaktır.

Dikkat edileceği üzere, tam mükellef kurumlardan kar payı alan tam mükellef kurumlar vergisi mükellefleri ile Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kar payı elde eden ve bu kar paylarını kurum kazancına dahil ederek beyan edecek olan dar mükellef kurumların elde edecekleri kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacak, bu şekilde kar payı elde eden tam mükellef kurumun söz konusu kar paylarını yukarıda sayılan gerçek veya tüzel kişilere dağıtması aşamasında, dağıtılan kısım üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( 4 ) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesinde yapılan söz konusu değişiklik 4842 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, istisna kazançlar ve kar paylarının geçiş döneminde ne şekilde vergilendirileceği hususu da anılan Kanun ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 62 inci maddede düzenlenmiştir.

Söz konusu geçici maddede yer alan düzenleme uyarınca, kurumlar vergisi mükelleflerinin 31/12/1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilmiş karlarının dağıtımı halinde, bu kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacaktır. Aynı şekilde 01/01/1999 ve 31/12/2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerinde elde edilen kurumlar vergisinden istisna kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununa 4842 sayılı Kanunla eklenen Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tabi tutulan kazançların dağıtılması halinde bu kar payları üzerinden ayrıca tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan, 1999 yılına ilişkin olarak elde edilen kazançlara uygulanan yatırım indiriminin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E.2003/3, K.2003/3 sayılı Kararı ile istisna kavramı içinde düşünülmesinin hukuken mümkün bulunmadığı yönünde karar verilmiş olması nedeniyle, 1999 yılı kazançları üzerinden indirim konusu yapılan, ancak yargı kararı uyarınca tevkifata tabi tutulmamış veya yapılan tevkifatları düzeltilmiş bulunan yatırım indirimi tutarına isabet eden kazançların kar dağıtımına tabi tutulması halinde, bu kazançlar üzerinden kar payı dağıtımına bağlı tevkifat yapılacağı tabiidir.

2. Yatırım İndirimi Tevkifat Oranı

4842 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 61 inci maddenin ikinci fıkrasında, bu Kanunun 4842 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın % 19,8 oranında tevkifat yapılması öngörülmüş ve söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Yatırım indirim istisnasından yararlanacak olan kazançlara uygulanacak bu tevkifat oranı fon payını da içerecek şekilde tespit edildiğinden, tevkifat tutarı üzerinden ayrıca fon payı hesaplanmayacaktır.

3. Geçici Vergi Oranı

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükelleflerinin "kurumlar vergisi oranında" geçici vergi ödemeleri hükme bağlanmış ve söz konusu değişiklik 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Buna göre, hesap dönemleri takvim yılı olan kurumlar vergisi mükelleflerinin birinci geçici vergi dönemi 31/03/2003 tarihinde sona erdiğinden, bu mükelleflerin birinci geçici vergi dönemine ilişkin olarak beyan ettikleri geçici vergi matrahlarına % 25 oranı uygulanacak, müteakip dönemlere ait geçici vergi matrahları ise % 30 oranında vergiye tabi tutulacaktır.

Özel hesap dönemine tabi kurumlar vergisi mükelleflerinin geçici vergileri ise Nisan ayının içinde bulunduğu geçici vergi döneminden itibaren % 30 oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

4. Kurumlar Vergisi Ödeme Süresi

Kurumlar Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değiştirilen 40 ıncı maddesinde, kurumlar vergisinin beyanname verme süresi içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu değişiklik 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere 01/01/2004 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Buna göre, 01/01/2004 tarihinden itibaren verilecek kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi, beyanname verme süresi içinde bir defada ödenecektir.

5. Okul ve Yurt İnşası İçin Yapılan Harcamaların İndirim Konusu Yapılması

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının ( 6 ) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından, söz konusu bentte sayılan kamu idare ve müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak ( kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak ) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla yapılan harcamaların veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirilebilmeleri için yapılan her türlü nakdi veya ayni bağış ve yardımların tamamının kurum kazancının tespitinde hasılattan gider olarak indirilmesi öngörülmüştür.

Söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, anılan tarihten itibaren bu bent kapsamında yapılacak bağış ve yardımlar hiçbir sınırlamaya tabi tutulmaksızın hasılattan gider olarak indirilebilecektir.

6. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine İlişkin İstisna :

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen ( 7 ) numaralı bent hükmü ile yurtdışında yapılan inşaat, onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi öngörülmüştür.

Yapılan bu düzenlemeyle, halen Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 24 üncü maddesinde yer alan ve 31/12/2003 tarihinde sona erecek olan istisna hükmü sürekli hale getirilmiş, ayrıca yeni düzenlemede yurtdışından elde edilen hasılatın % 15 'inin Türkiye'ye getirilmesi şartı da kaldırılmıştır.

Söz konusu düzenleme 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girecek olup, 2003 yılında elde edilecek bu tür kazançlara Geçici 24 üncü madde hükmünün uygulanmasına devam edilecektir.

7. Finansman Gider Kısıtlaması Oranı

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2003 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 66,15 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 66,15 x % 25 =) % 16.53' ünü kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:
09/04/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.

1. Kurumlarca Dağıtılacak Kar Payları Üzerinden Yapılacak Gelir Vergisi Tevkifatı

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin ( b ) alt bendinde 4842 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumların istisna kazançları ile normal kazançları ayrımına son verilerek istisna olsun olmasın tevkifat karın dağıtılması aşamasına bırakılmış, ayrıca halka açık şirket ile halka açık olmayan şirketten elde edilen kar payı ayırımı da kaldırılmak suretiyle, her iki tür şirket tarafından dağıtılan kar paylarının aynı oranda vergilendirilmesi öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değişik 94/6-b maddesi uyarınca, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergiden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kar payları üzerinden Bakanlar Kurulunca belirlenen oranlarda tevkifat yapılacaktır.

Dikkat edileceği üzere, tam mükellef kurumlardan kar payı alan tam mükellef kurumlar vergisi mükellefleri ile Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kar payı elde eden ve bu kar paylarını kurum kazancına dahil ederek beyan edecek olan dar mükellef kurumların elde edecekleri kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacak, bu şekilde kar payı elde eden tam mükellef kurumun söz konusu kar paylarını yukarıda sayılan gerçek veya tüzel kişilere dağıtması aşamasında, dağıtılan kısım üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( 4 ) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden tevkifat yapılacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesinde yapılan söz konusu değişiklik 4842 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, istisna kazançlar ve kar paylarının geçiş döneminde ne şekilde vergilendirileceği hususu da anılan Kanun ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 62 inci maddede düzenlenmiştir.

Söz konusu geçici maddede yer alan düzenleme uyarınca, kurumlar vergisi mükelleflerinin 31/12/1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilmiş karlarının dağıtımı halinde, bu kar payları üzerinden tevkifat yapılmayacaktır. Aynı şekilde 01/01/1999 ve 31/12/2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerinde elde edilen kurumlar vergisinden istisna kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununa 4842 sayılı Kanunla eklenen Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tabi tutulan kazançların dağıtılması halinde bu kar payları üzerinden ayrıca tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan, 1999 yılına ilişkin olarak elde edilen kazançlara uygulanan yatırım indiriminin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E.2003/3, K.2003/3 sayılı Kararı ile istisna kavramı içinde düşünülmesinin hukuken mümkün bulunmadığı yönünde karar verilmiş olması nedeniyle, 1999 yılı kazançları üzerinden indirim konusu yapılan, ancak yargı kararı uyarınca tevkifata tabi tutulmamış veya yapılan tevkifatları düzeltilmiş bulunan yatırım indirimi tutarına isabet eden kazançların kar dağıtımına tabi tutulması halinde, bu kazançlar üzerinden kar payı dağıtımına bağlı tevkifat yapılacağı tabiidir.

2. Yatırım İndirimi Tevkifat Oranı

4842 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 61 inci maddenin ikinci fıkrasında, bu Kanunun 4842 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın, dağıtılmasın % 19,8 oranında tevkifat yapılması öngörülmüş ve söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Yatırım indirim istisnasından yararlanacak olan kazançlara uygulanacak bu tevkifat oranı fon payını da içerecek şekilde tespit edildiğinden, tevkifat tutarı üzerinden ayrıca fon payı hesaplanmayacaktır.

3. Geçici Vergi Oranı

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükelleflerinin "kurumlar vergisi oranında" geçici vergi ödemeleri hükme bağlanmış ve söz konusu değişiklik 24/04/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Buna göre, hesap dönemleri takvim yılı olan kurumlar vergisi mükelleflerinin birinci geçici vergi dönemi 31/03/2003 tarihinde sona erdiğinden, bu mükelleflerin birinci geçici vergi dönemine ilişkin olarak beyan ettikleri geçici vergi matrahlarına % 25 oranı uygulanacak, müteakip dönemlere ait geçici vergi matrahları ise % 30 oranında vergiye tabi tutulacaktır.

Özel hesap dönemine tabi kurumlar vergisi mükelleflerinin geçici vergileri ise Nisan ayının içinde bulunduğu geçici vergi döneminden itibaren % 30 oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

4. Kurumlar Vergisi Ödeme Süresi

Kurumlar Vergisi Kanununun 4842 sayılı Kanunla değiştirilen 40 ıncı maddesinde, kurumlar vergisinin beyanname verme süresi içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu değişiklik 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere 01/01/2004 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Buna göre, 01/01/2004 tarihinden itibaren verilecek kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden tahakkuk ettirilecek kurumlar vergisi, beyanname verme süresi içinde bir defada ödenecektir.

5. Okul ve Yurt İnşası İçin Yapılan Harcamaların İndirim Konusu Yapılması

Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının ( 6 ) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından, söz konusu bentte sayılan kamu idare ve müesseselerine bağışlanan okul ve yüz yatak ( kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak ) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu inşaası dolayısıyla yapılan harcamaların veya bu tesislerin inşaası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirilebilmeleri için yapılan her türlü nakdi veya ayni bağış ve yardımların tamamının kurum kazancının tespitinde hasılattan gider olarak indirilmesi öngörülmüştür.

Söz konusu düzenleme 24/04/2003 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, anılan tarihten itibaren bu bent kapsamında yapılacak bağış ve yardımlar hiçbir sınırlamaya tabi tutulmaksızın hasılattan gider olarak indirilebilecektir.

6. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine İlişkin İstisna :

4842 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesine eklenen ( 7 ) numaralı bent hükmü ile yurtdışında yapılan inşaat, onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve Türkiye'de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi öngörülmüştür.

Yapılan bu düzenlemeyle, halen Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 24 üncü maddesinde yer alan ve 31/12/2003 tarihinde sona erecek olan istisna hükmü sürekli hale getirilmiş, ayrıca yeni düzenlemede yurtdışından elde edilen hasılatın % 15 'inin Türkiye'ye getirilmesi şartı da kaldırılmıştır.

Söz konusu düzenleme 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girecek olup, 2003 yılında elde edilecek bu tür kazançlara Geçici 24 üncü madde hükmünün uygulanmasına devam edilecektir.

7. Finansman Gider Kısıtlaması Oranı

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanacak tutarın % 25 ' inin gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2003 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançları için gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 66,15 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler, kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 66,15 x % 25 =) % 16.53' ünü kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alacaklardır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 22839 Resmi Gazete Tarihi: Cuma, 6 Aralık, 1996 Adı: UID: 1Z6BX1FXTSXHFBFO
İçerik:




 
Gelir Vergisi Kanunu'nun gider kabul edilmeyen ödemeler başlığı altında düzenlenen 41'inci maddesine 4008 sayılı Kanunla eklenen 8 inci bentte, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutanların, işletmede kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzer adlar altında yaptıkları giderler ve maliyet unsurlarının bir kısmının gider olarak kabul edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesinin 13 numaralı bendine göre bankalar, sigorta şirketleri ve finans kurumları dışında kalan kurumlar da Gelir vergisi Kanunu'nun söz konusu bendindeki esaslar çerçevesinde hesapladıkları giderleri kurum kazancının tespitinde indiremeyeceklerdir.

Bu hükümlerin uygulaması ile ilgili olarak aşağıda gerekli açıklamalar ve belirlemeler yapılmıştır.

A _ Yabancı Kaynak Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Mükellefler:

1. Kapsama Giren Mükellefler:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15/13 maddelerinde düzenlenen gider kısıtlamasına ilişkin uygulama Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri hakkında uygulanacaktır. Bu şartlardan birinin gerçekleşmesi gider kısıtlaması uygulaması için yeterlidir. Her iki müesseseden de hiçbir şekilde yararlanmayan mükellefler ise söz konusu madde hükümlerine tabi tutulmaz.

2. Kapsama Girmeyen Mükellefler:

a) Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları için gider indirimi kısıtlaması söz konusu değildir. Gider kısıtlaması kapsamı dışında kalabilmek için hesap döneminin sonuna kadar Sanayi Sicil Belgesi almak için ilgili bakanlığa başvurulması ve en geç beyanname verme süresi sonuna kadar bu belgenin alınması şarttır. İmalatçı olsa dahi sanayi siciline kayıtlı bulunmayanlar bu madde kapsamında hesapladıkları giderleri indirim konusu yapamayacaklardır. Sanayi siciline kayıtlı bulunan imalatçıların imalat faaliyeti dışında kalan diğer faaliyetlerine ilişkin gider ve maliyet unsurları için gider kısıtlamasına ilişkin hükümler uygulanacaktır.

b) Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının gider kısıtlaması ile ilgili yukarıda belirtilen hükümleri bankalar, sigorta şirketleri ile kurumlar vergisi mükellefi olan finans kurumları için uygulanmayacaktır.

"Finans kurumları" ifadesinden, esas itibariyle 16.12.1983 tarihli ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve bu Karar'a ilişkin olarak Hazine Müsteşarlığı'nın tebliğlerine göre izin alınmak suretiyle kurulan "Özel finans kurumları", Ödünç Para Verme işleri Kanunu'nun 3 üncü maddesinde tanımlanan "finansman şirketleri" ve "faktoring şirketleri"nin anlaşılması gerekir.

B _ Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Yabancı Kaynaklara İlişkin Gider ve Maliyet Unsurları:

İşletmelerin kullanmış oldukları yabancı kaynaklara. ilişkin olarak düzenlenen belgelerde, ayrıca gösterilsin veya gösterilmesin, yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, factoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan giderler ve maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulamasına konu olacaktır. Bu itibarla banka ve sigorta muameleleri vergisi ve kredi sözleşmeleri nedeniyle ödenen damga vergisi gibi yabancı kaynağın işletmede kullanıldığı süreye bağlı olmayan gider ve maliyet, unsurları gider kısıtlamasına tabi olmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; işletmelerin yüklendikleri finansman giderlerinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği hallerde finansman gideri tutarının, alacak ve borç senetlerinin, reeskont işlemine tabi tutulmasında esas alınan ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca belirlenen ve halen 57 olarak uygulanan faiz oranının esas alınması suretiyle hesaplanması uygun bulunmuştur. Gider kısıtlaması uygulamasında işletmelerin yabancı kaynaklara ilişkin olarak yüklendikleri finansman giderinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği durumlarda, fatura veya benzeri belge tarihinden itibaren bir aya kadar olan vadeli işlemlerde, yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları ayrıştırılmayacak ve gider kısıtlaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Yabancı kaynaklara ilişkin gider veya maliyet unsurunun düzenlenen belgelerde gösterildiği hallerde, süreye bakılmaksızın gider kısıtlamasının uygulanması gerekmektedir.

Ancak 1996 yılı giderleri ile sınırlı olmak üzere, düzenlenen belgelerde ayrıca gösterilmeyen yabancı kaynaklara ilişkin finansman giderleri gider kısıtlaması uygulamasına tabi olmaması Gelir Vergisi Kanununa 41/8 maddesindeki yetkiye dayanarak uygun bulunmuştur.

Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların` imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları yukarıda da belirtildiği gibi gider kısıtlaması uygulamasına girmemektedir. İmal edilen malların maliyet bedeline giren unsurlar Vergi Usul Kanunu'nun 275'inci maddesinde belirlenmiş, buna ilişkin gerekli açıklamalar da Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılmıştır. Bu yasal düzenleme çerçevesinde imal edilen mal maliyetine girmesi zorunlu olan yabancı kaynaklara ait maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulaması kapsamına girmemektedir. Ancak, 275'inci madde hükmüne göre genel idare giderlerinden mamül mal maliyetine pay verilmesi mükellefin ihtiyarına bırakılmıştır. Bu seçimlik hakkın maliyetlere pay vermemek ve doğrudan gider yazmak suretiyle kullanılması halinde, gider yazılan tutar gider kısıtlaması kapsamına girecektir.

Gider ve maliyet unsurlarından yatırım maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışındadırlar. Maddede yer alan yatırım ifadesinden her türlü (teşvik belgeli veya belgesiz) amortismana tabi iktisadi kıymet yatırımını anlamak gerekmekte olup, bu kıymetlerin maliyet bedelinin hangi unsurlardan oluştuğu Vergi Usul Kanunu'nun 262 nci maddesinde belirlenmiştir. Bu madde ve buna ilişkin Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde, zorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyetlere eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetler gider kısıtlamasına konu olmayacaktır.

C _ Özel Hesap Dönemi 1996 Yılı İçinde Sona Eren Mükellefler İçin Uygulanacak İndirim Oranı:

Gider kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı, o yıla ait yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan. bilgilere göre Maliye Bakanlığı'nca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle hesaplanmaktadır. Vergi Usul Kanunu'na göre yeniden değerleme oranı, 245 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1995 yılı için % 99,5 olarak tespit edilmiştir. Aynı dönem için Merkez Bankası'ndan alınan yıllık ortalama ticari kredi faiz oranı ise % 116'dır. Bu durumda özel hesap dönemi 1996 yılı içinde biten kurumlar için uygulanacak indirim oranı (99.5/116=) % 85.7 olarak belirlenmiştir.

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun 41 inci maddesine eklenen 8 numaralı ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri 1.1.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna göre, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin olarak bu tarihten sonra yapılan giderler ile maliyet unsurları toplamına belirlenen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunan kısmın 25'i gider olarak indirilemeyecektir. Bu uygulama yönünden işletmede kullanılan yabancı kaynakların hangi yılda temin edildiği önem arzetmemektedir.

Özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren mükellefler 1.1.1996 taihinden önce yaptıkları gider veya maliyet unsurlarının tamamını indirim konusu yapabileceklerdir.

Ayrıca özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren ve bu Tebliğin yayımlanmasından önce beyannamelerini veren mükelleflerin, Tebliğin yayımından itibaren bir ay içinde yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde beyannamelerini yeniden düzenlemeleri ve Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu beyannameler üzerine mükellefler adına yapılacak ilave vergi ve fon tarhiyatlarına ceza ve gecikme faizi uygulanmayacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:




 
Gelir Vergisi Kanunu'nun gider kabul edilmeyen ödemeler başlığı altında düzenlenen 41'inci maddesine 4008 sayılı Kanunla eklenen 8 inci bentte, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutanların, işletmede kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzer adlar altında yaptıkları giderler ve maliyet unsurlarının bir kısmının gider olarak kabul edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesinin 13 numaralı bendine göre bankalar, sigorta şirketleri ve finans kurumları dışında kalan kurumlar da Gelir vergisi Kanunu'nun söz konusu bendindeki esaslar çerçevesinde hesapladıkları giderleri kurum kazancının tespitinde indiremeyeceklerdir.

Bu hükümlerin uygulaması ile ilgili olarak aşağıda gerekli açıklamalar ve belirlemeler yapılmıştır.

A _ Yabancı Kaynak Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Mükellefler:

1. Kapsama Giren Mükellefler:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15/13 maddelerinde düzenlenen gider kısıtlamasına ilişkin uygulama Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri hakkında uygulanacaktır. Bu şartlardan birinin gerçekleşmesi gider kısıtlaması uygulaması için yeterlidir. Her iki müesseseden de hiçbir şekilde yararlanmayan mükellefler ise söz konusu madde hükümlerine tabi tutulmaz.

2. Kapsama Girmeyen Mükellefler:

a) Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları için gider indirimi kısıtlaması söz konusu değildir. Gider kısıtlaması kapsamı dışında kalabilmek için hesap döneminin sonuna kadar Sanayi Sicil Belgesi almak için ilgili bakanlığa başvurulması ve en geç beyanname verme süresi sonuna kadar bu belgenin alınması şarttır. İmalatçı olsa dahi sanayi siciline kayıtlı bulunmayanlar bu madde kapsamında hesapladıkları giderleri indirim konusu yapamayacaklardır. Sanayi siciline kayıtlı bulunan imalatçıların imalat faaliyeti dışında kalan diğer faaliyetlerine ilişkin gider ve maliyet unsurları için gider kısıtlamasına ilişkin hükümler uygulanacaktır.

b) Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının gider kısıtlaması ile ilgili yukarıda belirtilen hükümleri bankalar, sigorta şirketleri ile kurumlar vergisi mükellefi olan finans kurumları için uygulanmayacaktır.

"Finans kurumları" ifadesinden, esas itibariyle 16.12.1983 tarihli ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve bu Karar'a ilişkin olarak Hazine Müsteşarlığı'nın tebliğlerine göre izin alınmak suretiyle kurulan "Özel finans kurumları", Ödünç Para Verme işleri Kanunu'nun 3 üncü maddesinde tanımlanan "finansman şirketleri" ve "faktoring şirketleri"nin anlaşılması gerekir.

B _ Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Yabancı Kaynaklara İlişkin Gider ve Maliyet Unsurları:

İşletmelerin kullanmış oldukları yabancı kaynaklara. ilişkin olarak düzenlenen belgelerde, ayrıca gösterilsin veya gösterilmesin, yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, factoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan giderler ve maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulamasına konu olacaktır. Bu itibarla banka ve sigorta muameleleri vergisi ve kredi sözleşmeleri nedeniyle ödenen damga vergisi gibi yabancı kaynağın işletmede kullanıldığı süreye bağlı olmayan gider ve maliyet, unsurları gider kısıtlamasına tabi olmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; işletmelerin yüklendikleri finansman giderlerinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği hallerde finansman gideri tutarının, alacak ve borç senetlerinin, reeskont işlemine tabi tutulmasında esas alınan ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca belirlenen ve halen 57 olarak uygulanan faiz oranının esas alınması suretiyle hesaplanması uygun bulunmuştur. Gider kısıtlaması uygulamasında işletmelerin yabancı kaynaklara ilişkin olarak yüklendikleri finansman giderinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği durumlarda, fatura veya benzeri belge tarihinden itibaren bir aya kadar olan vadeli işlemlerde, yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları ayrıştırılmayacak ve gider kısıtlaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Yabancı kaynaklara ilişkin gider veya maliyet unsurunun düzenlenen belgelerde gösterildiği hallerde, süreye bakılmaksızın gider kısıtlamasının uygulanması gerekmektedir.

Ancak 1996 yılı giderleri ile sınırlı olmak üzere, düzenlenen belgelerde ayrıca gösterilmeyen yabancı kaynaklara ilişkin finansman giderleri gider kısıtlaması uygulamasına tabi olmaması Gelir Vergisi Kanununa 41/8 maddesindeki yetkiye dayanarak uygun bulunmuştur.

Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların` imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları yukarıda da belirtildiği gibi gider kısıtlaması uygulamasına girmemektedir. İmal edilen malların maliyet bedeline giren unsurlar Vergi Usul Kanunu'nun 275'inci maddesinde belirlenmiş, buna ilişkin gerekli açıklamalar da Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılmıştır. Bu yasal düzenleme çerçevesinde imal edilen mal maliyetine girmesi zorunlu olan yabancı kaynaklara ait maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulaması kapsamına girmemektedir. Ancak, 275'inci madde hükmüne göre genel idare giderlerinden mamül mal maliyetine pay verilmesi mükellefin ihtiyarına bırakılmıştır. Bu seçimlik hakkın maliyetlere pay vermemek ve doğrudan gider yazmak suretiyle kullanılması halinde, gider yazılan tutar gider kısıtlaması kapsamına girecektir.

Gider ve maliyet unsurlarından yatırım maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışındadırlar. Maddede yer alan yatırım ifadesinden her türlü (teşvik belgeli veya belgesiz) amortismana tabi iktisadi kıymet yatırımını anlamak gerekmekte olup, bu kıymetlerin maliyet bedelinin hangi unsurlardan oluştuğu Vergi Usul Kanunu'nun 262 nci maddesinde belirlenmiştir. Bu madde ve buna ilişkin Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde, zorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyetlere eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetler gider kısıtlamasına konu olmayacaktır.

C _ Özel Hesap Dönemi 1996 Yılı İçinde Sona Eren Mükellefler İçin Uygulanacak İndirim Oranı:

Gider kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı, o yıla ait yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan. bilgilere göre Maliye Bakanlığı'nca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle hesaplanmaktadır. Vergi Usul Kanunu'na göre yeniden değerleme oranı, 245 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1995 yılı için % 99,5 olarak tespit edilmiştir. Aynı dönem için Merkez Bankası'ndan alınan yıllık ortalama ticari kredi faiz oranı ise % 116'dır. Bu durumda özel hesap dönemi 1996 yılı içinde biten kurumlar için uygulanacak indirim oranı (99.5/116=) % 85.7 olarak belirlenmiştir.

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun 41 inci maddesine eklenen 8 numaralı ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri 1.1.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna göre, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin olarak bu tarihten sonra yapılan giderler ile maliyet unsurları toplamına belirlenen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunan kısmın 25'i gider olarak indirilemeyecektir. Bu uygulama yönünden işletmede kullanılan yabancı kaynakların hangi yılda temin edildiği önem arzetmemektedir.

Özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren mükellefler 1.1.1996 taihinden önce yaptıkları gider veya maliyet unsurlarının tamamını indirim konusu yapabileceklerdir.

Ayrıca özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren ve bu Tebliğin yayımlanmasından önce beyannamelerini veren mükelleflerin, Tebliğin yayımından itibaren bir ay içinde yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde beyannamelerini yeniden düzenlemeleri ve Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu beyannameler üzerine mükellefler adına yapılacak ilave vergi ve fon tarhiyatlarına ceza ve gecikme faizi uygulanmayacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:




 
Gelir Vergisi Kanunu'nun gider kabul edilmeyen ödemeler başlığı altında düzenlenen 41'inci maddesine 4008 sayılı Kanunla eklenen 8 inci bentte, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutanların, işletmede kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzer adlar altında yaptıkları giderler ve maliyet unsurlarının bir kısmının gider olarak kabul edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesinin 13 numaralı bendine göre bankalar, sigorta şirketleri ve finans kurumları dışında kalan kurumlar da Gelir vergisi Kanunu'nun söz konusu bendindeki esaslar çerçevesinde hesapladıkları giderleri kurum kazancının tespitinde indiremeyeceklerdir.

Bu hükümlerin uygulaması ile ilgili olarak aşağıda gerekli açıklamalar ve belirlemeler yapılmıştır.

A _ Yabancı Kaynak Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Mükellefler:

1. Kapsama Giren Mükellefler:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15/13 maddelerinde düzenlenen gider kısıtlamasına ilişkin uygulama Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, dönem sonu stoklarını son giren ilk çıkar yöntemine göre değerleyen veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri hakkında uygulanacaktır. Bu şartlardan birinin gerçekleşmesi gider kısıtlaması uygulaması için yeterlidir. Her iki müesseseden de hiçbir şekilde yararlanmayan mükellefler ise söz konusu madde hükümlerine tabi tutulmaz.

2. Kapsama Girmeyen Mükellefler:

a) Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları için gider indirimi kısıtlaması söz konusu değildir. Gider kısıtlaması kapsamı dışında kalabilmek için hesap döneminin sonuna kadar Sanayi Sicil Belgesi almak için ilgili bakanlığa başvurulması ve en geç beyanname verme süresi sonuna kadar bu belgenin alınması şarttır. İmalatçı olsa dahi sanayi siciline kayıtlı bulunmayanlar bu madde kapsamında hesapladıkları giderleri indirim konusu yapamayacaklardır. Sanayi siciline kayıtlı bulunan imalatçıların imalat faaliyeti dışında kalan diğer faaliyetlerine ilişkin gider ve maliyet unsurları için gider kısıtlamasına ilişkin hükümler uygulanacaktır.

b) Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının gider kısıtlaması ile ilgili yukarıda belirtilen hükümleri bankalar, sigorta şirketleri ile kurumlar vergisi mükellefi olan finans kurumları için uygulanmayacaktır.

"Finans kurumları" ifadesinden, esas itibariyle 16.12.1983 tarihli ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve bu Karar'a ilişkin olarak Hazine Müsteşarlığı'nın tebliğlerine göre izin alınmak suretiyle kurulan "Özel finans kurumları", Ödünç Para Verme işleri Kanunu'nun 3 üncü maddesinde tanımlanan "finansman şirketleri" ve "faktoring şirketleri"nin anlaşılması gerekir.

B _ Gider Kısıtlaması Kapsamına Giren Yabancı Kaynaklara İlişkin Gider ve Maliyet Unsurları:

İşletmelerin kullanmış oldukları yabancı kaynaklara. ilişkin olarak düzenlenen belgelerde, ayrıca gösterilsin veya gösterilmesin, yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, factoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan giderler ve maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulamasına konu olacaktır. Bu itibarla banka ve sigorta muameleleri vergisi ve kredi sözleşmeleri nedeniyle ödenen damga vergisi gibi yabancı kaynağın işletmede kullanıldığı süreye bağlı olmayan gider ve maliyet, unsurları gider kısıtlamasına tabi olmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41/8 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; işletmelerin yüklendikleri finansman giderlerinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği hallerde finansman gideri tutarının, alacak ve borç senetlerinin, reeskont işlemine tabi tutulmasında esas alınan ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca belirlenen ve halen 57 olarak uygulanan faiz oranının esas alınması suretiyle hesaplanması uygun bulunmuştur. Gider kısıtlaması uygulamasında işletmelerin yabancı kaynaklara ilişkin olarak yüklendikleri finansman giderinin düzenlenen belgelerde gösterilmediği durumlarda, fatura veya benzeri belge tarihinden itibaren bir aya kadar olan vadeli işlemlerde, yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları ayrıştırılmayacak ve gider kısıtlaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Yabancı kaynaklara ilişkin gider veya maliyet unsurunun düzenlenen belgelerde gösterildiği hallerde, süreye bakılmaksızın gider kısıtlamasının uygulanması gerekmektedir.

Ancak 1996 yılı giderleri ile sınırlı olmak üzere, düzenlenen belgelerde ayrıca gösterilmeyen yabancı kaynaklara ilişkin finansman giderleri gider kısıtlaması uygulamasına tabi olmaması Gelir Vergisi Kanununa 41/8 maddesindeki yetkiye dayanarak uygun bulunmuştur.

Sanayi siciline kayıtlı imalatçıların` imalat faaliyetlerinde kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurları yukarıda da belirtildiği gibi gider kısıtlaması uygulamasına girmemektedir. İmal edilen malların maliyet bedeline giren unsurlar Vergi Usul Kanunu'nun 275'inci maddesinde belirlenmiş, buna ilişkin gerekli açıklamalar da Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılmıştır. Bu yasal düzenleme çerçevesinde imal edilen mal maliyetine girmesi zorunlu olan yabancı kaynaklara ait maliyet unsurları gider kısıtlaması uygulaması kapsamına girmemektedir. Ancak, 275'inci madde hükmüne göre genel idare giderlerinden mamül mal maliyetine pay verilmesi mükellefin ihtiyarına bırakılmıştır. Bu seçimlik hakkın maliyetlere pay vermemek ve doğrudan gider yazmak suretiyle kullanılması halinde, gider yazılan tutar gider kısıtlaması kapsamına girecektir.

Gider ve maliyet unsurlarından yatırım maliyetine eklenenler gider kısıtlaması kapsamı dışındadırlar. Maddede yer alan yatırım ifadesinden her türlü (teşvik belgeli veya belgesiz) amortismana tabi iktisadi kıymet yatırımını anlamak gerekmekte olup, bu kıymetlerin maliyet bedelinin hangi unsurlardan oluştuğu Vergi Usul Kanunu'nun 262 nci maddesinde belirlenmiştir. Bu madde ve buna ilişkin Vergi Usul Kanunu genel tebliğlerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde, zorunlu olarak ya da mükellefin ihtiyarında maliyetlere eklenen yabancı kaynaklara ait gider ve maliyetler gider kısıtlamasına konu olmayacaktır.

C _ Özel Hesap Dönemi 1996 Yılı İçinde Sona Eren Mükellefler İçin Uygulanacak İndirim Oranı:

Gider kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı, o yıla ait yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan. bilgilere göre Maliye Bakanlığı'nca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle hesaplanmaktadır. Vergi Usul Kanunu'na göre yeniden değerleme oranı, 245 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1995 yılı için % 99,5 olarak tespit edilmiştir. Aynı dönem için Merkez Bankası'ndan alınan yıllık ortalama ticari kredi faiz oranı ise % 116'dır. Bu durumda özel hesap dönemi 1996 yılı içinde biten kurumlar için uygulanacak indirim oranı (99.5/116=) % 85.7 olarak belirlenmiştir.

4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun 41 inci maddesine eklenen 8 numaralı ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri 1.1.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna göre, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin olarak bu tarihten sonra yapılan giderler ile maliyet unsurları toplamına belirlenen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunan kısmın 25'i gider olarak indirilemeyecektir. Bu uygulama yönünden işletmede kullanılan yabancı kaynakların hangi yılda temin edildiği önem arzetmemektedir.

Özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren mükellefler 1.1.1996 taihinden önce yaptıkları gider veya maliyet unsurlarının tamamını indirim konusu yapabileceklerdir.

Ayrıca özel hesap dönemi 1996 yılı içinde sona eren ve bu Tebliğin yayımlanmasından önce beyannamelerini veren mükelleflerin, Tebliğin yayımından itibaren bir ay içinde yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde beyannamelerini yeniden düzenlemeleri ve Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu beyannameler üzerine mükellefler adına yapılacak ilave vergi ve fon tarhiyatlarına ceza ve gecikme faizi uygulanmayacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 21164 Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 7 Mart, 1992 Adı: UID: 26YPLDF9I9JO6RZQ
İçerik:




 
Kurumlar Vergisi Kanunun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendi ile aynı Kanuna 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 19 uncu madde hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Okul, Kreş, Yurt, Spor ve sağlık Tesislerine İlişkin İstisna:

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bent hükmüne göre okul, kreş ve spor tesisleri ile 50 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 35 yatak) kapasitesinden az olmamak üzere yurt ve sağlık tesislerinin (huzurevleri dahil) işletilmesinden elde edilen kazançlar, 5 yıl (bu kuruluşların kalkınmada öncelikli yörelerde kurulması halinde ise 10 yıl) süreyle kurumlar vergisinden müstesna tutulmaktadır. Bu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, anılan maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ve 3 Nisan 1986 tarih ve 19067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliği'nin 3/f bölümünde açıklanmıştır.

Bilindiği üzere, 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisnadan yararlanacak özel okullarda ücretsiz okutulması gereken öğrenci sayısı, Milli Eğitim Bakanlığının uygulamasına paralel olarak öğrenci kapasitesinin % 7'si olarak belirlenmiştir. Ancak, kurumlar vergisi istisnasından yararlanan özel okullarda ücretsiz okutulacak öğrenci sayısı, 3/4/1991 tarih ve 20834 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmelik"in 5 inci maddesindeki yetki çerçevesinde, Milli Eğitim Bakanlığınca 1991-1992 öğretim döneminden itibaren tesisin öğrenci kapasitesinin % 5'i olarak yeniden belirlenmiştir.

Bu durumda, 31 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliğinin "3/f" bölümünde yer alan söz konusu % 7 oranı, özel okullar için 1991-1992 öğretim döneminden itibaren "% 5" olarak uygulanacaktır. Tesisten ücretsiz yararlanacak öğrencilerin sayısının tesbitinde, 0.05 (yüzde yarım) ve daha aşağı kesirler dikkate alınmayacak, yukarı çıkan kesirli rakamlar tamamlanacaktır. Buna göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna hükmünden yararlanmak isteyen kurumların eğitim tesislerinde kullanılan kapasite esas alınarak % 5 oranında kimsesiz veya dar gelirli ve yetenekli öğrenci okutulması gerekmektedir.

Kreş, yurt ve sağlık tesislerinde ise daha önce olduğu gibi tesisin kapasitesinin en az % 7'sinin muhtaç oldukları ilgili kuruluşlarca belirlenen kimseler ücretsiz olarak yararlanmaları için ayrılması gerekir.

Spor tesislerini işleten kurumların Devlete ait okul idareleri ile yapacakları protokol çerçevesinde tesisin kapasitesinin en az % 7'sini bu okul öğrencilerine tahsis etmek suretiyle söz konusu şartı yerine getirmeleri mümkündür.

Öte yandan, okul, kreş, yurt, spor ve sağlık tesislerinde, kantin, büfe, kafeterya, yemekhane gibi tesislerin de bulunduğu ve bu tesislerin bizzat kurum tarafından işletildiği veya kiraya verildiği görülmektedir. Bazı kreş veya eğtimi tesislerinde ise tesisi işleten kurum tarafından öğrencilere ayrıca taşıma hizmeti verilmekte ve defter, kitap gibi malzemelerin satışı yapılmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna, münhasıran okul, kreş, sağlık ve spor tesisleri ile yurtların işletilmesinden elde edilen kazançlar için tanınmıştır. Bu nedenle, ne bugüne kadar, ne de bugünden sonra bu tesislerde yer alan kantin, büfe, kafeterya ve yemekhane gibi tesislerin bizzat kurum tarafından işletilmesi veya kiraya verilmesinden ve taşıma hizmetinden sağlanan kazançlara söz konusu istisnanın uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Bu tür kazançlar, ilgili yılın kazancı olarak vergilendirilecektir.

Yukarıda yer alan açıklamalar okul, kreş, yurt, sağlık ile spor tesislerini işleten gelir vergisi mükellefleri için de geçerlidir.

2. Kalkınma Öncelikli Yörelerde Faaliyet Gösteren Kurumların elde Ettikleri Kazançlara Uygulanacak Kurumlar Vergisi Oranı:

Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 19 uncu madde hükmüyle 1/1/1991-31/12/2000 tarihleri arasında, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren ve kanuni ve iş merkezleri bu yörelerde bulunan ayrı tüzel kişiliğe sahip imalatçı kurumların, bu faaliyetlerinden elde edecekleri kazançların, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde % 20, kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde ise % 30 oranında kurumlar vergisine tabi tutulması esası getirilmiştir.

Kanuni ve iş merkezi, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; kanuni merkez, vergiye tabi kurumların esas nizamname veya sözleşmelerinde veya kuruluş kanunlarında gösterilen yerdir. İş merkezi ise, iş bakımından muamelelerin fiilen toplandığı ve idare edildiği merkezdir.

Buna göre, indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, kuruluş ana sözleşmesi veya kuruluş Kanununda gösterilen kanuni merkezinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması gerekir. Ayrıca, imalatçı kurumun, iş merkezinin de bu yörelerde bulunması zorunludur. Bu durumda indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların kanuni ve iş merkezleri Türkiye'de bulunacağından bu kurumların tam mükellef olması gerekmektedir. Dolayısıyla kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren dar mükellefiyete tabi kurumlara indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Öte yandan, indirimli vergi oranından yararlanabilmek için, tam mükellef kurumun, imalat faaliyetinin tamamının kalkınmada öncelikli yörelerde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, imalatçı kurumların, imalat faaliyetinin yapıldığı işyerlerinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması ve iş bakımından muamelelerin buradan idare edilmesi gerekir. İmalatın belli bir aşamasının kalkınmada öncelikli yörelerde, diğer aşamalarının ise (başlangıcının, sonunun veya herhangi bir aşamasının) normal yörelerde gerçekleştirilmesi halinde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır. Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların diğer yörede irtibat bürosu veya sadece kendi ürettiği ürünlerin pazarlanması amacıyla açacağı işyerlerinin bulunması, kurumun indirimli vergi oranından yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumların, imalat faaliyetlerinin yanısıra bu bölgelerde başka faaliyetlerinin de bulunması halinde, indirimli vergi oranından yararlanamayacaklardır. Bu kurumların imalat dahil tüm faaliyetlerinden sağladığı kazançlar normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların, sadece kendi ürettiği ürünlerini bu bölgede veya diğer bölgelerde satmaları halinde, sağlanan kazanca, imalatın yapıldığı bölgede geçerli olan indirimli vergi oranının uygulanacağı tabiidir.

Tam mükellefiyete tabi kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerde gerçekleştirdikleri imalatın yanısıra diğer yörelerde de imalat veya alımsatım faaliyetlerinde bulunmaları halinde elde ettiği kazançlara hiçbir şekilde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Örnek: Madencilik sektöründe faaliyet gösterip kalkınmada öncelikli yörelerde ve diğer yörelerde birden fazla maden işletmesine sahip bulunan kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerdeki maden işletmelerinden sağladığı kazançlar dahil tüm kazancı, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir. Bu kurumların kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan maden işletmelerinin gelir ve giderleri ayrı defterlerde izlenmiş ve bu işletmeden sağlanan kazanç, ayrıca belirlenmiş olsa dahi bu kazanca, indirimli oran uygulanmayacaktır.

Kalkınmada birinci ve ikinci derecede öncelikli yörelerden her ikisinde de imalat faaliyetinde bulunulması halinde, elde edilen kurum kazancının tamamına kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde geçerli olan % 30 indirimli vergi oranı uygulanacaktır.

Diğer taraftan, düzenlenen madde ile indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların imalatçı olmaları şartı aranmaktadır. Bu konuda 13 Mayıs 1988 tarih ve 19813 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 35 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde gerekli açıklamalar yapılmış bulunmaktadır. Bu nedenle indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, anılan Tebliğde imalatçılar için belirlenen unsurların tamamını taşımaları gerekmektedir.

İmalatçı kurumlar, 6948 sayılı Kanuna göre tutulmakta olan Sanayi Siciline kaydolunmakta ve kendilerine Sanayi Sicil Belgesi verilmektedir. Bu nedenle, indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların, ilgili yılın ilk altı ayı içinde Sanayi Sicil Belgesine sahip olmaları gerekir. Belgenin bu sürede alınmaması halinde o yılda elde edilen kazançlar, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Diğer taraftan, kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren imalatçı kurumların kendi üretimlerine ilave olarak, sanayi sicil belgesinde yazılı bulunan üretim dalında kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumlara; imalatla ilgili ham ve yardımcı maddeleri sağlayarak ve işin riskini v organizasyonunu üstlenmek şartıyla fason imalat yaptırmaları halinde, imal ettirilen bu ürünlerin satışından doğan kazanç için, fason imalatın yapıldığı yörede uygulanan indirimli vergi oranından yararlanabilecektir. Aynı şekilde, kalkınmada öncelikli yörelerde fason ücreti karşılığında imalat yapan imalatçı kurumlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından yararlanacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:




 
Kurumlar Vergisi Kanunun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendi ile aynı Kanuna 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 19 uncu madde hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Okul, Kreş, Yurt, Spor ve sağlık Tesislerine İlişkin İstisna:

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bent hükmüne göre okul, kreş ve spor tesisleri ile 50 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 35 yatak) kapasitesinden az olmamak üzere yurt ve sağlık tesislerinin (huzurevleri dahil) işletilmesinden elde edilen kazançlar, 5 yıl (bu kuruluşların kalkınmada öncelikli yörelerde kurulması halinde ise 10 yıl) süreyle kurumlar vergisinden müstesna tutulmaktadır. Bu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, anılan maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ve 3 Nisan 1986 tarih ve 19067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliği'nin 3/f bölümünde açıklanmıştır.

Bilindiği üzere, 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisnadan yararlanacak özel okullarda ücretsiz okutulması gereken öğrenci sayısı, Milli Eğitim Bakanlığının uygulamasına paralel olarak öğrenci kapasitesinin % 7'si olarak belirlenmiştir. Ancak, kurumlar vergisi istisnasından yararlanan özel okullarda ücretsiz okutulacak öğrenci sayısı, 3/4/1991 tarih ve 20834 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmelik"in 5 inci maddesindeki yetki çerçevesinde, Milli Eğitim Bakanlığınca 1991-1992 öğretim döneminden itibaren tesisin öğrenci kapasitesinin % 5'i olarak yeniden belirlenmiştir.

Bu durumda, 31 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliğinin "3/f" bölümünde yer alan söz konusu % 7 oranı, özel okullar için 1991-1992 öğretim döneminden itibaren "% 5" olarak uygulanacaktır. Tesisten ücretsiz yararlanacak öğrencilerin sayısının tesbitinde, 0.05 (yüzde yarım) ve daha aşağı kesirler dikkate alınmayacak, yukarı çıkan kesirli rakamlar tamamlanacaktır. Buna göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna hükmünden yararlanmak isteyen kurumların eğitim tesislerinde kullanılan kapasite esas alınarak % 5 oranında kimsesiz veya dar gelirli ve yetenekli öğrenci okutulması gerekmektedir.

Kreş, yurt ve sağlık tesislerinde ise daha önce olduğu gibi tesisin kapasitesinin en az % 7'sinin muhtaç oldukları ilgili kuruluşlarca belirlenen kimseler ücretsiz olarak yararlanmaları için ayrılması gerekir.

Spor tesislerini işleten kurumların Devlete ait okul idareleri ile yapacakları protokol çerçevesinde tesisin kapasitesinin en az % 7'sini bu okul öğrencilerine tahsis etmek suretiyle söz konusu şartı yerine getirmeleri mümkündür.

Öte yandan, okul, kreş, yurt, spor ve sağlık tesislerinde, kantin, büfe, kafeterya, yemekhane gibi tesislerin de bulunduğu ve bu tesislerin bizzat kurum tarafından işletildiği veya kiraya verildiği görülmektedir. Bazı kreş veya eğtimi tesislerinde ise tesisi işleten kurum tarafından öğrencilere ayrıca taşıma hizmeti verilmekte ve defter, kitap gibi malzemelerin satışı yapılmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna, münhasıran okul, kreş, sağlık ve spor tesisleri ile yurtların işletilmesinden elde edilen kazançlar için tanınmıştır. Bu nedenle, ne bugüne kadar, ne de bugünden sonra bu tesislerde yer alan kantin, büfe, kafeterya ve yemekhane gibi tesislerin bizzat kurum tarafından işletilmesi veya kiraya verilmesinden ve taşıma hizmetinden sağlanan kazançlara söz konusu istisnanın uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Bu tür kazançlar, ilgili yılın kazancı olarak vergilendirilecektir.

Yukarıda yer alan açıklamalar okul, kreş, yurt, sağlık ile spor tesislerini işleten gelir vergisi mükellefleri için de geçerlidir.

2. Kalkınma Öncelikli Yörelerde Faaliyet Gösteren Kurumların elde Ettikleri Kazançlara Uygulanacak Kurumlar Vergisi Oranı:

Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 19 uncu madde hükmüyle 1/1/1991-31/12/2000 tarihleri arasında, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren ve kanuni ve iş merkezleri bu yörelerde bulunan ayrı tüzel kişiliğe sahip imalatçı kurumların, bu faaliyetlerinden elde edecekleri kazançların, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde % 20, kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde ise % 30 oranında kurumlar vergisine tabi tutulması esası getirilmiştir.

Kanuni ve iş merkezi, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; kanuni merkez, vergiye tabi kurumların esas nizamname veya sözleşmelerinde veya kuruluş kanunlarında gösterilen yerdir. İş merkezi ise, iş bakımından muamelelerin fiilen toplandığı ve idare edildiği merkezdir.

Buna göre, indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, kuruluş ana sözleşmesi veya kuruluş Kanununda gösterilen kanuni merkezinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması gerekir. Ayrıca, imalatçı kurumun, iş merkezinin de bu yörelerde bulunması zorunludur. Bu durumda indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların kanuni ve iş merkezleri Türkiye'de bulunacağından bu kurumların tam mükellef olması gerekmektedir. Dolayısıyla kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren dar mükellefiyete tabi kurumlara indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Öte yandan, indirimli vergi oranından yararlanabilmek için, tam mükellef kurumun, imalat faaliyetinin tamamının kalkınmada öncelikli yörelerde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, imalatçı kurumların, imalat faaliyetinin yapıldığı işyerlerinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması ve iş bakımından muamelelerin buradan idare edilmesi gerekir. İmalatın belli bir aşamasının kalkınmada öncelikli yörelerde, diğer aşamalarının ise (başlangıcının, sonunun veya herhangi bir aşamasının) normal yörelerde gerçekleştirilmesi halinde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır. Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların diğer yörede irtibat bürosu veya sadece kendi ürettiği ürünlerin pazarlanması amacıyla açacağı işyerlerinin bulunması, kurumun indirimli vergi oranından yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumların, imalat faaliyetlerinin yanısıra bu bölgelerde başka faaliyetlerinin de bulunması halinde, indirimli vergi oranından yararlanamayacaklardır. Bu kurumların imalat dahil tüm faaliyetlerinden sağladığı kazançlar normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların, sadece kendi ürettiği ürünlerini bu bölgede veya diğer bölgelerde satmaları halinde, sağlanan kazanca, imalatın yapıldığı bölgede geçerli olan indirimli vergi oranının uygulanacağı tabiidir.

Tam mükellefiyete tabi kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerde gerçekleştirdikleri imalatın yanısıra diğer yörelerde de imalat veya alımsatım faaliyetlerinde bulunmaları halinde elde ettiği kazançlara hiçbir şekilde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Örnek: Madencilik sektöründe faaliyet gösterip kalkınmada öncelikli yörelerde ve diğer yörelerde birden fazla maden işletmesine sahip bulunan kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerdeki maden işletmelerinden sağladığı kazançlar dahil tüm kazancı, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir. Bu kurumların kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan maden işletmelerinin gelir ve giderleri ayrı defterlerde izlenmiş ve bu işletmeden sağlanan kazanç, ayrıca belirlenmiş olsa dahi bu kazanca, indirimli oran uygulanmayacaktır.

Kalkınmada birinci ve ikinci derecede öncelikli yörelerden her ikisinde de imalat faaliyetinde bulunulması halinde, elde edilen kurum kazancının tamamına kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde geçerli olan % 30 indirimli vergi oranı uygulanacaktır.

Diğer taraftan, düzenlenen madde ile indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların imalatçı olmaları şartı aranmaktadır. Bu konuda 13 Mayıs 1988 tarih ve 19813 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 35 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde gerekli açıklamalar yapılmış bulunmaktadır. Bu nedenle indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, anılan Tebliğde imalatçılar için belirlenen unsurların tamamını taşımaları gerekmektedir.

İmalatçı kurumlar, 6948 sayılı Kanuna göre tutulmakta olan Sanayi Siciline kaydolunmakta ve kendilerine Sanayi Sicil Belgesi verilmektedir. Bu nedenle, indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların, ilgili yılın ilk altı ayı içinde Sanayi Sicil Belgesine sahip olmaları gerekir. Belgenin bu sürede alınmaması halinde o yılda elde edilen kazançlar, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Diğer taraftan, kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren imalatçı kurumların kendi üretimlerine ilave olarak, sanayi sicil belgesinde yazılı bulunan üretim dalında kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumlara; imalatla ilgili ham ve yardımcı maddeleri sağlayarak ve işin riskini v organizasyonunu üstlenmek şartıyla fason imalat yaptırmaları halinde, imal ettirilen bu ürünlerin satışından doğan kazanç için, fason imalatın yapıldığı yörede uygulanan indirimli vergi oranından yararlanabilecektir. Aynı şekilde, kalkınmada öncelikli yörelerde fason ücreti karşılığında imalat yapan imalatçı kurumlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından yararlanacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:




 
Kurumlar Vergisi Kanunun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendi ile aynı Kanuna 3689 sayılı Kanunla eklenen geçici 19 uncu madde hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. Okul, Kreş, Yurt, Spor ve sağlık Tesislerine İlişkin İstisna:

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bent hükmüne göre okul, kreş ve spor tesisleri ile 50 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 35 yatak) kapasitesinden az olmamak üzere yurt ve sağlık tesislerinin (huzurevleri dahil) işletilmesinden elde edilen kazançlar, 5 yıl (bu kuruluşların kalkınmada öncelikli yörelerde kurulması halinde ise 10 yıl) süreyle kurumlar vergisinden müstesna tutulmaktadır. Bu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, anılan maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ve 3 Nisan 1986 tarih ve 19067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliği'nin 3/f bölümünde açıklanmıştır.

Bilindiği üzere, 31 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisnadan yararlanacak özel okullarda ücretsiz okutulması gereken öğrenci sayısı, Milli Eğitim Bakanlığının uygulamasına paralel olarak öğrenci kapasitesinin % 7'si olarak belirlenmiştir. Ancak, kurumlar vergisi istisnasından yararlanan özel okullarda ücretsiz okutulacak öğrenci sayısı, 3/4/1991 tarih ve 20834 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmelik"in 5 inci maddesindeki yetki çerçevesinde, Milli Eğitim Bakanlığınca 1991-1992 öğretim döneminden itibaren tesisin öğrenci kapasitesinin % 5'i olarak yeniden belirlenmiştir.

Bu durumda, 31 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel tebliğinin "3/f" bölümünde yer alan söz konusu % 7 oranı, özel okullar için 1991-1992 öğretim döneminden itibaren "% 5" olarak uygulanacaktır. Tesisten ücretsiz yararlanacak öğrencilerin sayısının tesbitinde, 0.05 (yüzde yarım) ve daha aşağı kesirler dikkate alınmayacak, yukarı çıkan kesirli rakamlar tamamlanacaktır. Buna göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna hükmünden yararlanmak isteyen kurumların eğitim tesislerinde kullanılan kapasite esas alınarak % 5 oranında kimsesiz veya dar gelirli ve yetenekli öğrenci okutulması gerekmektedir.

Kreş, yurt ve sağlık tesislerinde ise daha önce olduğu gibi tesisin kapasitesinin en az % 7'sinin muhtaç oldukları ilgili kuruluşlarca belirlenen kimseler ücretsiz olarak yararlanmaları için ayrılması gerekir.

Spor tesislerini işleten kurumların Devlete ait okul idareleri ile yapacakları protokol çerçevesinde tesisin kapasitesinin en az % 7'sini bu okul öğrencilerine tahsis etmek suretiyle söz konusu şartı yerine getirmeleri mümkündür.

Öte yandan, okul, kreş, yurt, spor ve sağlık tesislerinde, kantin, büfe, kafeterya, yemekhane gibi tesislerin de bulunduğu ve bu tesislerin bizzat kurum tarafından işletildiği veya kiraya verildiği görülmektedir. Bazı kreş veya eğtimi tesislerinde ise tesisi işleten kurum tarafından öğrencilere ayrıca taşıma hizmeti verilmekte ve defter, kitap gibi malzemelerin satışı yapılmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 15 numaralı bendindeki istisna, münhasıran okul, kreş, sağlık ve spor tesisleri ile yurtların işletilmesinden elde edilen kazançlar için tanınmıştır. Bu nedenle, ne bugüne kadar, ne de bugünden sonra bu tesislerde yer alan kantin, büfe, kafeterya ve yemekhane gibi tesislerin bizzat kurum tarafından işletilmesi veya kiraya verilmesinden ve taşıma hizmetinden sağlanan kazançlara söz konusu istisnanın uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Bu tür kazançlar, ilgili yılın kazancı olarak vergilendirilecektir.

Yukarıda yer alan açıklamalar okul, kreş, yurt, sağlık ile spor tesislerini işleten gelir vergisi mükellefleri için de geçerlidir.

2. Kalkınma Öncelikli Yörelerde Faaliyet Gösteren Kurumların elde Ettikleri Kazançlara Uygulanacak Kurumlar Vergisi Oranı:

Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 19 uncu madde hükmüyle 1/1/1991-31/12/2000 tarihleri arasında, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren ve kanuni ve iş merkezleri bu yörelerde bulunan ayrı tüzel kişiliğe sahip imalatçı kurumların, bu faaliyetlerinden elde edecekleri kazançların, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde % 20, kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde ise % 30 oranında kurumlar vergisine tabi tutulması esası getirilmiştir.

Kanuni ve iş merkezi, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; kanuni merkez, vergiye tabi kurumların esas nizamname veya sözleşmelerinde veya kuruluş kanunlarında gösterilen yerdir. İş merkezi ise, iş bakımından muamelelerin fiilen toplandığı ve idare edildiği merkezdir.

Buna göre, indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, kuruluş ana sözleşmesi veya kuruluş Kanununda gösterilen kanuni merkezinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması gerekir. Ayrıca, imalatçı kurumun, iş merkezinin de bu yörelerde bulunması zorunludur. Bu durumda indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların kanuni ve iş merkezleri Türkiye'de bulunacağından bu kurumların tam mükellef olması gerekmektedir. Dolayısıyla kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren dar mükellefiyete tabi kurumlara indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Öte yandan, indirimli vergi oranından yararlanabilmek için, tam mükellef kurumun, imalat faaliyetinin tamamının kalkınmada öncelikli yörelerde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, imalatçı kurumların, imalat faaliyetinin yapıldığı işyerlerinin kalkınmada öncelikli yörelerde bulunması ve iş bakımından muamelelerin buradan idare edilmesi gerekir. İmalatın belli bir aşamasının kalkınmada öncelikli yörelerde, diğer aşamalarının ise (başlangıcının, sonunun veya herhangi bir aşamasının) normal yörelerde gerçekleştirilmesi halinde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır. Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların diğer yörede irtibat bürosu veya sadece kendi ürettiği ürünlerin pazarlanması amacıyla açacağı işyerlerinin bulunması, kurumun indirimli vergi oranından yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumların, imalat faaliyetlerinin yanısıra bu bölgelerde başka faaliyetlerinin de bulunması halinde, indirimli vergi oranından yararlanamayacaklardır. Bu kurumların imalat dahil tüm faaliyetlerinden sağladığı kazançlar normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Ancak, münhasıran kalkınmada öncelikli yörelerde imalat faaliyetinde bulunan kurumların, sadece kendi ürettiği ürünlerini bu bölgede veya diğer bölgelerde satmaları halinde, sağlanan kazanca, imalatın yapıldığı bölgede geçerli olan indirimli vergi oranının uygulanacağı tabiidir.

Tam mükellefiyete tabi kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerde gerçekleştirdikleri imalatın yanısıra diğer yörelerde de imalat veya alımsatım faaliyetlerinde bulunmaları halinde elde ettiği kazançlara hiçbir şekilde indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.

Örnek: Madencilik sektöründe faaliyet gösterip kalkınmada öncelikli yörelerde ve diğer yörelerde birden fazla maden işletmesine sahip bulunan kurumların, kalkınmada öncelikli yörelerdeki maden işletmelerinden sağladığı kazançlar dahil tüm kazancı, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir. Bu kurumların kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan maden işletmelerinin gelir ve giderleri ayrı defterlerde izlenmiş ve bu işletmeden sağlanan kazanç, ayrıca belirlenmiş olsa dahi bu kazanca, indirimli oran uygulanmayacaktır.

Kalkınmada birinci ve ikinci derecede öncelikli yörelerden her ikisinde de imalat faaliyetinde bulunulması halinde, elde edilen kurum kazancının tamamına kalkınmada ikinci derecede öncelikli yörelerde geçerli olan % 30 indirimli vergi oranı uygulanacaktır.

Diğer taraftan, düzenlenen madde ile indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların imalatçı olmaları şartı aranmaktadır. Bu konuda 13 Mayıs 1988 tarih ve 19813 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 35 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde gerekli açıklamalar yapılmış bulunmaktadır. Bu nedenle indirimli vergi oranından yararlanacak imalatçı kurumların, anılan Tebliğde imalatçılar için belirlenen unsurların tamamını taşımaları gerekmektedir.

İmalatçı kurumlar, 6948 sayılı Kanuna göre tutulmakta olan Sanayi Siciline kaydolunmakta ve kendilerine Sanayi Sicil Belgesi verilmektedir. Bu nedenle, indirimli vergi oranından yararlanacak kurumların, ilgili yılın ilk altı ayı içinde Sanayi Sicil Belgesine sahip olmaları gerekir. Belgenin bu sürede alınmaması halinde o yılda elde edilen kazançlar, normal oranda (% 46) vergilendirilecektir.

Diğer taraftan, kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren imalatçı kurumların kendi üretimlerine ilave olarak, sanayi sicil belgesinde yazılı bulunan üretim dalında kalkınmada öncelikli yörelerde faaliyet gösteren kurumlara; imalatla ilgili ham ve yardımcı maddeleri sağlayarak ve işin riskini v organizasyonunu üstlenmek şartıyla fason imalat yaptırmaları halinde, imal ettirilen bu ürünlerin satışından doğan kazanç için, fason imalatın yapıldığı yörede uygulanan indirimli vergi oranından yararlanabilecektir. Aynı şekilde, kalkınmada öncelikli yörelerde fason ücreti karşılığında imalat yapan imalatçı kurumlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından yararlanacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 23682 Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 1 Mayıs, 1999 Adı: UID: 29411M6SJ789UMQB
İçerik:




 
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak kısmının gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1999 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançlarının tespitinde gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 34 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 34 X % 25=) % 8,50'si kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:




 
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak kısmının gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1999 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançlarının tespitinde gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 34 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 34 X % 25=) % 8,50'si kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:




 
4008 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesine eklenen 8 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesine eklenen 13 numaralı bent hükümleri ile işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurları toplamına, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, ilgili kuruluşlardan alınan bilgilere göre Maliye Bakanlığınca o yıl için hesaplanan ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacak kısmının gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1999 yılı Ocak-Mart geçici vergi dönemi kazançlarının tespitinde gider indirimi kısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranı % 34 olarak tespit edilmiştir.

Bu durumda, tespit edilen orana göre mükellefler kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin gider ve maliyet unsurlarının (% 34 X % 25=) % 8,50'si kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 22004 Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 28 Temmuz, 1994 Adı: UID: 2L9P3MCVY79JO96M
İçerik:




 
Türk Medeni Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca, gelirlerinin en az % 80 ini nevi genel özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinde yer a1an bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar için vergi muafiyeti tanınabilmektedir.

Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük'ün 37 nci maddesinde de Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının ve muafiyetinin kaldırılmasının şartları genel olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 7 nci maddesinin 15 inci bendinde, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşların vergiden muaf olduğu, vakıflara tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, aynı maddenin son fıkrası ile, bunların vergi muafiyetinden yararlanma ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlarla, usul ve esasların Maliye Bakanlığı'nca belirlenmesi öngörülmüştür.

Bu hükümler çerçevesinde, vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının şartları, vergi muafiyeti tanınan vakıfların yerine getireceği yükümlülükler, vergi muafiyetinin kaldırılması ve vergiden muaf vakıflarla ilgili uygulamada karşılaşılan sorunlar hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ VAKIFLARA VERGİ MUAFİYETİ TANINMASININ ŞARTLARI

Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınabilmesi için, bu konuda talepte bulunan vakfın başvuru tarihinde aşağıda açıklanan şartların hepsini birarada taşıması gerekmektedir.

1. Faaliyet Konusu :

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınacak vakfın, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmiş olması gerekir. Vakfın faaliyet konusu bu sayılanlardan birisi veya birden fazlası ile ilgili olabilir. Ancak, vergi muafiyeti talebinde bulunacak vakıf, sayılan konulardaki faaliyetini kamuya açık bir şekilde ve Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki yapacak düzeyde gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri amaç edinmiş olmalıdır. Belli bir yöre veya belli bir kitleye hizmeti amaçlayan vakıflara vergi muafiyeti tanınması mümkün değildir.

2. Faaliyet Süresi :

Vakıfların vergi muafiyeti talebinde bulunmadan önce kuruldukları tarihten itibaren en az iki yıl süre ile faaliyette bulunmuş olmaları gerekir. Ayrıca, Vakıfların bu süre içindeki faaliyetleriyle Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki sağlamış olmaları da gerekmektedir. Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar ile Türkiye ile diğer ülkeler arasında eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar için iki yıllık süre şartı aranmaz. Dolayısıyla bu vakıflar, kuruldukları tarihten itibaren vergi muafiyeti talebinde bulunabilirler.

3. Defter Tutma :

Vergi muafiyeti tanınacak vakıfların bilanço esasına göre defter tutmaları gerekir. Bu vakıflar, 2I3 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre birinci sınıf tüccarlarca tutulması gereken defterleri aynı Kanun'da belirtilen süreler içinde tasdik ettirerek kullanacaklardır. Vakfa ait veya bağlı iktisadi işletmeler için ayrıca defter tasdik ettirilecektir. Muhasebe kayıtları "Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine" uygun olacaktır.

4. Malvarlığı ve Yıllık Getir:

Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunan vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte 2.000.000.000.- 'TL (iki milyar) gelir getirici malvarlığı, 200.000.000.-'iL yıllık gelir, diğer vakıfların da 4.000.000.000.- TL (dört milyar) gelir getirici malvarlığı, 400.000.000.-'TL yıllık gelire sahip olmaları gerekir. Sözkonusu miktarlar, genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinden yapılan yardımlar dışında katan tutarları gösterir. Vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıfların, vergi muafiyeti tanınıp tanınamayacağı konusunda Maliye Bakanlığı merkezi denetim elemanlarınca yapılacak inceleme tarihinde belirtilen miktarlarda gelir getirici malvarlığı ile yıllık gelire sahip olmaları zorunludur. Ayrıca, malvarlık tutarlarının tespitinde hisse senetleri, yıllık gelirin tespitinde de bağışlar dikkate alınmaz. Bu miktarlar, her yıl Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için belirlenen "Yeniden Değerleme Oranı" ile çarpılmak suretiyle yeniden tespit edilir ve izle en yılda bu miktarlar esas alınır. Bu miktarların hesabında 50.000.000.- TL'sını aşan miktarlar tama yükseltilir, altında kalan kısım ise atılır.

Eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma geliştirme konularında Türkiye ile diğer ülkeler arasında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflarda gelir getirici mal varlığı ve yı11ık getiri şartı aranmaz. Ancak bu vakıfların, resmi senetlerinde yazılı amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olup, faaliyette bulunulacak yabancı ülkeyle ortaklaşa gerçekleştirilecek gelir getirici niteliğe sahip bir yatırım projesi hazırlamaları, yatırım projesinin ma1iyetinin en az 40.000.000.000-'TL olması, projenin finansmanının en az yarısının yabancı ülke kaynaklarından sağlandığının ya da sağlanacağının belgelendirilmesi, yatırımın yapılacağı arsa veya arazinin temin edilmiş olması ve sözkonusu projenin Maliye Bakanlığı'nca öngörülen süre içinde tamamlanması gerekir. Bu Tebliğin yayımı tarihinden sonraki yıllar için proje maliyetine ilişkin miktarın tespiti ile ilgili olarak yukarıda yazılı gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin esaslar uygulanır.

5. Gelirin Harcama Şekli:

Vakıf resmi senedinde, 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi hükmüne paralel olarak, vakıf yönetimince; yıl içinde elde edilen brüt gelirlerin % 20'sinin yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakfın malvarlığını artırıcı yatırımlara, kalan % 80'inin ise eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden oluşan amaçlara ayrılacağı ve harcanacağının yazılı olması ve vergi muafiyetinin devamı süresince bu şarta uyulması gerekir. Vakfın amaçlarına ayrılması ve harcanması gerekan miktarlar, hiçbir şekilde başka bir amaçla kullanılamaz. Ancak, yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara ayrılan miktarların, tamamının veya bir kısmının vakfın amaçlarına yönelik hizmetlere harcanması mümkündür.

6. İlgili Kuruluşların Görüşünün Alınması:

Vakıfların vergi muafiyeti taleplerinin Maliye Bakanlığı'nca ilk değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ve vakıf resmi senedinde amaç edinilen konulara göre ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ilgili kuruluşlar bu konudaki görüşlerini vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın kurulduğu tarihten vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığının ve bu Genel Tebliği ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığının tespiti açısından kendi denetim elemanlarına yaptıracakları incelemelere dayanarak bildirirler. Görüşü içeren yazı ekinde inceleme raporu ve tutanağın bir örneği de Maliye Bakanlığı'na gönderilecektir. Herhangi bir incelemeye dayanmayan görüşler ilgili vakfa vergi muafiyeti tanınmasında gözönünde bulundurulmaz.

7. Maliye Bakanlığı Merkezi Denetim Elemanlarınca Yapılacak İnceleme :

Yukarıda sayılan şartların yerine getirilmesi ve ilgili kuruluşlardan olumlu görüş gelmesi halinde, vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın, kurulduğu tarihten bugüne kadarki faaliyet ve çalışmaları, görevlendirilecek bakanlık merkezi denetim elemanına incelettirilir.

Bakanlık merkezi denetim elemanlarınca yapılacak incelemelerde, vakfın vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığı ve bu Genel Tebliğ ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığı tespit edilir. Elde edilen verilere göre de rapor düzenlenir.

II _ VERGİ MUAFİYETİNDEN YARARLANMADA USUL

Bakanlar Kurulu'nca 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesine göre tanınacak vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvuruda bulunurlar.

Bu vakıflar başvuru yazısı ekinde:

1. Vakıf resmi senedinin beş örneğini,

2. Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin belgeleri,

3. Kuruldukları tarihten başvuru tarihine kadarki süre içinde resmi senette yazılı olup, amaçlar arasında yer alan, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu,

4. Dış ticaret Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü'nce her yıl yayımlanan kalkınma planlarına ve bu konuda çıkan uygulama talimatları ile tebliğlerde vakıflar için konulmuş bulunan tedbirlere uygun olup, beş yıllık süre içinde tamamlanması programlanmış eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik yatrım projelerinin maliyeti, finansman kaynakları, kapasitesi gibi hususları içeren ve gerçekleştirilmesi bakımından vakıfları bağlayıcı özelliği olan ön hazırlık raporlarını,

Bakanlığın incelemesine sunarlar.

Bakanlık, bu Genel Tebliği ile belirlenen şartların talepte bulunan vakıfça yerine getirilip getirilmediğinin tespiti bakımından ön inceleme yaptıktan ve uygunluğu sağlandıktan sonra Vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kuruluşların görüşlerini alır. kuruluşlar tarafından olumlu görüş bildirilirse, vakfın faaliyetleri ve hesapları bir merkezi denetim elemanına incelettirilir. İnceleme sonucu düzenlenen inceleme raporununda olumlu olması halinde bu rapor, vakıf resmi senedinin ve başvuru dilekçesinin birer örneği, Bakanlığın bu konudaki görüşünü içeren bir yazısı ile Bakanlar kurulu'ndan vergi muafiyeti kararı alınmak üzere Başbakanlığa gönderilir. Bakanlar Kurulu'nun bu konudaki kararının Resmi Gazete'de yayımlanması ile de vakfa vergi muafiyeti tanınmış olur.

III _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1. Resmi Senet Değişikliklerinde İzin Alınması:

Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yönetimlerince resmi senette değişiklik yapılmasının düşünülmesi halinde, değişiklik gerçekleştirilmeden önce bu konuda Maliye Bakanlığı'ndan izin alınması zorunludur. Aksi halde, özellikle yapılan değişikliğin bu Genel Tebliğ ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine aykırı olması halinde vergi muafiyeti şartları ihlal edilmiş olacaktır. thlalle ilgili uyarı ile Bakanlıkça tanınan süre içinde resmi senet vakıf yönetimince eski haline getirilmez ya da değişiklik Bakanlıkça öngörülen şekilde düzeltilmez ise vakfın vergi muafiyetinin kaldırılmasına ilişkin hükümler uygulamaya konulur.

2. Gönderilecek Mali Tablolar ve Raporlar:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar, bir yıllık faaliyetlerini, faaliyet dönemi başlamadan önce hazırlanmış ve vakıf mutevelli heyetince onaylanmış tahmini bütçelerine uygun olarak gerçekleştirirler. Bu vakıflarca, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birar örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa gönderilir. Ancak, yıllık faaliyet raporu dışındaki belgelerin 3568 sayılı Kanun ve ilgili Genel Tebliğ hükümlerine uygun olarak yeminli mali müşavir onaylattırılmış olması gerekir. Yeminli mali müşavire onaylattırılmadan gönderilen belgeler hiç gönderilmemiş sayılır.

3. Fen Oluşturulması:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, yıllık gelirlerinin en az % 80'ini elde edildiği yıl içinde amaçlarına harcamaları esastır. Elde edildiği yıl içinde amaçlara harcanması gerektiği halde vakıf yönetiminin iradesi dışında bazı nedenlerle harcanamayan gelirler, sonraki yılın tahmini bütçesine konulur ve bu miktardan yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara pay ayrılmadan, tamamı o yıl içinde vakfın amaçlarına harcanır. Bu durumun geçerli bir nedene dayanmaksızın süreklilik göstermesi (üstüste iki yıl gibi) vergi muafiyeti şartlarının ihlali anlamına gelir. Ancak, sözü edilen gelir fazlaları, vakıf resmi senedinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ilgili amaçların gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar için üç yıl süre ile bir fon hesabında tutulabilir. Bunun için, ilgili vakıfça, yatırıma ilişkin yönetim kurulu kararıyla yatırım projesinin ana hatlarını (Maliyetini, finansman kaynaklarını, gerçekleşme süresini v.b.) içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvurularak izin alınması gerekir. Bu suretle finansmanı için fon oluşturulmasına izin alınan yatırımın üç yıllık süre içinde tamamlanamaması halinde, gecikme gerekçeleri Bakanlıkça uygun görülürse sözü edilen süre iki yıl daha uzatılabilir.

IV _ VERGİ MUAFİYETİNİN KALDIRILMASI

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, resmi senetlerinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik amaçları dışında faaliyette bulunduklarının, son yıllardaki faaliyetleri dikkate alındığında resmi senette yazılı amaçlarını gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığının, bu Genel Tebliği ile belirlenen vergi muafiyeti şartlarını ihlal ettiklerinin ya da yine bu Genel Tebliğin III üncü bölümünde belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediklerinin, vakıflarla ilgili olarak Bakanlıkta oluşan dosyaların incelenmesinden ya da Maliye Bakanlığı inceleme elemanlarınca re'sen veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün duyurusu üzerine yapılan incelemelerle tespiti halinde, tespit edilen hususlar hakkında vakıftan açıklama istenir. Vakıf yönetimince, Bakanlıkça verilen süre içinde açıklama yapılmaz veya yapılan açıklamalar yeterli görülmez ise ya da açıklamalar yeterli görülmekle beraber vakıf uyarıya karşın benzeri hataları tekrarlarsa, Maliye Bakanlığı'nca Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de görüşü alınarak Bakanlar Kurulu'ndan vakfın vergi muafiyetinin kaldırılması istenir.

Vergi muafiyeti kaldırılan vakıflar, muafiyetin kaldırıldığı tarihten itibaren beş yıl geçmedikçe yeniden vergi muafiyeti talebinde bulunamazlar. Bu sürenin bitiminden sonra vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıflara, Genel Tebliğin I inci bölümünde yazılı şartları taşımaları koşulu ile yeniden vergi muafiyeti tanınabilir.

V _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARLA İLGİLİ OLARAK UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR HAKKINDA AÇIKLAMALAR

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar hakkındaki uygulamalar sırasında karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

1. Mevduat faizlerinden Yapılacak Vergi Kesintisi:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 8 inci bendinde, bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara yapılan mevduat faizi ödemelerinden % 5 oranında vergi kesileceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait paralar için ödenecek mevduat faizlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

Öte yandan, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait veya bağlı iktisadi işletmeler, 5422 sayılı Kanun'un 1/D maddesi gereğince kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, iktisadi işletmeler adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden vergi kesintisi yapılacaktır. Ancak, vakfa bağlı veya ait iktisadi işletmenin varlığı halinde de Vakıf adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden gelir evrgisi kesintisi yapılmayacağı tabiidir.

2. Şartlı Bağışlarla İlgili İşlemler:

Vakfın amaçları arasında yazılı bir hizmetin gerçekleştirilmesi şartıyla yapılan bağışların, hizmetin gerçekleştirildiği yıllarda harcanması öngörülen kısmının o yılın gelirleri arasında gösterilmesi gerekir.

Vakfın malvarlığına eklenmesi ve gelirlerinin vakfın amaçları içinde yer alan bir hizmet veya hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılması şartıyla yapılan bağışlarda ise an para vakfın mavarlığı sayılacak, ancak, bu paranın getireceği gelir vakfın gelirleri arasına dahil edilecektir.

Muhasebe işlemleri yönünden de şartlı bağışların Vakfın defterlerinde ayrı hesaplarda izlenmesi gerekmektedir. Şartlı bağış para olarak yapılmış ise bu para fon halinde yine ayrı bir hesapta gösterilecektir.

3. Vakfa Bağlı İktisadi İşletmelerde Muhasebe İşlemleri ve İşletme Gelirlerinin Vakıf Bütçesinde Gösterilmesi:

Vakfa bağlı veya ait iktisadi işletme bulunması halinde vakıfla işletmenin muhasebe işlemlerinin ayrı defterlerde izlenmesi gerekir. İktisadi işletmenin dönem faaliyetlerine ilişkin muhasebe kayıtları, vakıf tüzel kişiliğinin muhasebe kayıtlarından ayrı yürütülecek ve dönem sonunda, işletmenin oluşan karından ödenmesi gereken vergiler indirildikten sonra kalan net kar vakıf bütçesine gelir olarak aktarılacaktır.

4. Vakfa Tahsis Edilen Malvarlığının Satışı veya Kamulaştırılması

Vakfa tahsis edilen malvarlığının satışı veya kamulaştırılmasından elde edilen gelirler vakfın malvarlığı (sermayesi, ana parası) olduğundan, bu paraların yıllık giderlere harcanmayıp, 903 sayılı Kanun'un uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 27 ve 28 inci maddelerindeki usule göre yeni bir gayrimenkul alımına, gelir getirici inşaata, hisse senedi alımına ya da vakfa gelir sağlayacak yatırımlara tahsis edilmesi gerekir. Ancak, bu paraların yatırımlara harcanmadan önceki dönem içinde değerlendirilmesinden elde edilen faizin vakfın yıllık gelirlerine dahil edilmesi zorunludur.

Bu Genel Tebliğ ile, 15/02/1990 tarih ve 20434 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflarla Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinde Bulunan Kurum ve Kuruluşlara Vergi Muafiyeti Tanınması ile İlgili Usul ve Esaslar" ve 23/02/1985 tarih ve I8675 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 28 seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.

Tebliğ olunur.


Bakanlar Kurulunca Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Listesi
İçerik 1:




 
Türk Medeni Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca, gelirlerinin en az % 80 ini nevi genel özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinde yer a1an bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar için vergi muafiyeti tanınabilmektedir.

Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük'ün 37 nci maddesinde de Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının ve muafiyetinin kaldırılmasının şartları genel olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 7 nci maddesinin 15 inci bendinde, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşların vergiden muaf olduğu, vakıflara tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, aynı maddenin son fıkrası ile, bunların vergi muafiyetinden yararlanma ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlarla, usul ve esasların Maliye Bakanlığı'nca belirlenmesi öngörülmüştür.

Bu hükümler çerçevesinde, vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının şartları, vergi muafiyeti tanınan vakıfların yerine getireceği yükümlülükler, vergi muafiyetinin kaldırılması ve vergiden muaf vakıflarla ilgili uygulamada karşılaşılan sorunlar hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ VAKIFLARA VERGİ MUAFİYETİ TANINMASININ ŞARTLARI

Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınabilmesi için, bu konuda talepte bulunan vakfın başvuru tarihinde aşağıda açıklanan şartların hepsini birarada taşıması gerekmektedir.

1. Faaliyet Konusu :

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınacak vakfın, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmiş olması gerekir. Vakfın faaliyet konusu bu sayılanlardan birisi veya birden fazlası ile ilgili olabilir. Ancak, vergi muafiyeti talebinde bulunacak vakıf, sayılan konulardaki faaliyetini kamuya açık bir şekilde ve Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki yapacak düzeyde gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri amaç edinmiş olmalıdır. Belli bir yöre veya belli bir kitleye hizmeti amaçlayan vakıflara vergi muafiyeti tanınması mümkün değildir.

2. Faaliyet Süresi :

Vakıfların vergi muafiyeti talebinde bulunmadan önce kuruldukları tarihten itibaren en az iki yıl süre ile faaliyette bulunmuş olmaları gerekir. Ayrıca, Vakıfların bu süre içindeki faaliyetleriyle Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki sağlamış olmaları da gerekmektedir. Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar ile Türkiye ile diğer ülkeler arasında eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar için iki yıllık süre şartı aranmaz. Dolayısıyla bu vakıflar, kuruldukları tarihten itibaren vergi muafiyeti talebinde bulunabilirler.

3. Defter Tutma :

Vergi muafiyeti tanınacak vakıfların bilanço esasına göre defter tutmaları gerekir. Bu vakıflar, 2I3 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre birinci sınıf tüccarlarca tutulması gereken defterleri aynı Kanun'da belirtilen süreler içinde tasdik ettirerek kullanacaklardır. Vakfa ait veya bağlı iktisadi işletmeler için ayrıca defter tasdik ettirilecektir. Muhasebe kayıtları "Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine" uygun olacaktır.

4. Malvarlığı ve Yıllık Getir:

Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunan vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte 2.000.000.000.- 'TL (iki milyar) gelir getirici malvarlığı, 200.000.000.-'iL yıllık gelir, diğer vakıfların da 4.000.000.000.- TL (dört milyar) gelir getirici malvarlığı, 400.000.000.-'TL yıllık gelire sahip olmaları gerekir. Sözkonusu miktarlar, genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinden yapılan yardımlar dışında katan tutarları gösterir. Vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıfların, vergi muafiyeti tanınıp tanınamayacağı konusunda Maliye Bakanlığı merkezi denetim elemanlarınca yapılacak inceleme tarihinde belirtilen miktarlarda gelir getirici malvarlığı ile yıllık gelire sahip olmaları zorunludur. Ayrıca, malvarlık tutarlarının tespitinde hisse senetleri, yıllık gelirin tespitinde de bağışlar dikkate alınmaz. Bu miktarlar, her yıl Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için belirlenen "Yeniden Değerleme Oranı" ile çarpılmak suretiyle yeniden tespit edilir ve izle en yılda bu miktarlar esas alınır. Bu miktarların hesabında 50.000.000.- TL'sını aşan miktarlar tama yükseltilir, altında kalan kısım ise atılır.

Eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma geliştirme konularında Türkiye ile diğer ülkeler arasında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflarda gelir getirici mal varlığı ve yı11ık getiri şartı aranmaz. Ancak bu vakıfların, resmi senetlerinde yazılı amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olup, faaliyette bulunulacak yabancı ülkeyle ortaklaşa gerçekleştirilecek gelir getirici niteliğe sahip bir yatırım projesi hazırlamaları, yatırım projesinin ma1iyetinin en az 40.000.000.000-'TL olması, projenin finansmanının en az yarısının yabancı ülke kaynaklarından sağlandığının ya da sağlanacağının belgelendirilmesi, yatırımın yapılacağı arsa veya arazinin temin edilmiş olması ve sözkonusu projenin Maliye Bakanlığı'nca öngörülen süre içinde tamamlanması gerekir. Bu Tebliğin yayımı tarihinden sonraki yıllar için proje maliyetine ilişkin miktarın tespiti ile ilgili olarak yukarıda yazılı gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin esaslar uygulanır.

5. Gelirin Harcama Şekli:

Vakıf resmi senedinde, 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi hükmüne paralel olarak, vakıf yönetimince; yıl içinde elde edilen brüt gelirlerin % 20'sinin yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakfın malvarlığını artırıcı yatırımlara, kalan % 80'inin ise eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden oluşan amaçlara ayrılacağı ve harcanacağının yazılı olması ve vergi muafiyetinin devamı süresince bu şarta uyulması gerekir. Vakfın amaçlarına ayrılması ve harcanması gerekan miktarlar, hiçbir şekilde başka bir amaçla kullanılamaz. Ancak, yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara ayrılan miktarların, tamamının veya bir kısmının vakfın amaçlarına yönelik hizmetlere harcanması mümkündür.

6. İlgili Kuruluşların Görüşünün Alınması:

Vakıfların vergi muafiyeti taleplerinin Maliye Bakanlığı'nca ilk değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ve vakıf resmi senedinde amaç edinilen konulara göre ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ilgili kuruluşlar bu konudaki görüşlerini vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın kurulduğu tarihten vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığının ve bu Genel Tebliği ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığının tespiti açısından kendi denetim elemanlarına yaptıracakları incelemelere dayanarak bildirirler. Görüşü içeren yazı ekinde inceleme raporu ve tutanağın bir örneği de Maliye Bakanlığı'na gönderilecektir. Herhangi bir incelemeye dayanmayan görüşler ilgili vakfa vergi muafiyeti tanınmasında gözönünde bulundurulmaz.

7. Maliye Bakanlığı Merkezi Denetim Elemanlarınca Yapılacak İnceleme :

Yukarıda sayılan şartların yerine getirilmesi ve ilgili kuruluşlardan olumlu görüş gelmesi halinde, vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın, kurulduğu tarihten bugüne kadarki faaliyet ve çalışmaları, görevlendirilecek bakanlık merkezi denetim elemanına incelettirilir.

Bakanlık merkezi denetim elemanlarınca yapılacak incelemelerde, vakfın vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığı ve bu Genel Tebliğ ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığı tespit edilir. Elde edilen verilere göre de rapor düzenlenir.

II _ VERGİ MUAFİYETİNDEN YARARLANMADA USUL

Bakanlar Kurulu'nca 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesine göre tanınacak vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvuruda bulunurlar.

Bu vakıflar başvuru yazısı ekinde:

1. Vakıf resmi senedinin beş örneğini,

2. Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin belgeleri,

3. Kuruldukları tarihten başvuru tarihine kadarki süre içinde resmi senette yazılı olup, amaçlar arasında yer alan, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu,

4. Dış ticaret Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü'nce her yıl yayımlanan kalkınma planlarına ve bu konuda çıkan uygulama talimatları ile tebliğlerde vakıflar için konulmuş bulunan tedbirlere uygun olup, beş yıllık süre içinde tamamlanması programlanmış eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik yatrım projelerinin maliyeti, finansman kaynakları, kapasitesi gibi hususları içeren ve gerçekleştirilmesi bakımından vakıfları bağlayıcı özelliği olan ön hazırlık raporlarını,

Bakanlığın incelemesine sunarlar.

Bakanlık, bu Genel Tebliği ile belirlenen şartların talepte bulunan vakıfça yerine getirilip getirilmediğinin tespiti bakımından ön inceleme yaptıktan ve uygunluğu sağlandıktan sonra Vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kuruluşların görüşlerini alır. kuruluşlar tarafından olumlu görüş bildirilirse, vakfın faaliyetleri ve hesapları bir merkezi denetim elemanına incelettirilir. İnceleme sonucu düzenlenen inceleme raporununda olumlu olması halinde bu rapor, vakıf resmi senedinin ve başvuru dilekçesinin birer örneği, Bakanlığın bu konudaki görüşünü içeren bir yazısı ile Bakanlar kurulu'ndan vergi muafiyeti kararı alınmak üzere Başbakanlığa gönderilir. Bakanlar Kurulu'nun bu konudaki kararının Resmi Gazete'de yayımlanması ile de vakfa vergi muafiyeti tanınmış olur.

III _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1. Resmi Senet Değişikliklerinde İzin Alınması:

Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yönetimlerince resmi senette değişiklik yapılmasının düşünülmesi halinde, değişiklik gerçekleştirilmeden önce bu konuda Maliye Bakanlığı'ndan izin alınması zorunludur. Aksi halde, özellikle yapılan değişikliğin bu Genel Tebliğ ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine aykırı olması halinde vergi muafiyeti şartları ihlal edilmiş olacaktır. thlalle ilgili uyarı ile Bakanlıkça tanınan süre içinde resmi senet vakıf yönetimince eski haline getirilmez ya da değişiklik Bakanlıkça öngörülen şekilde düzeltilmez ise vakfın vergi muafiyetinin kaldırılmasına ilişkin hükümler uygulamaya konulur.

2. Gönderilecek Mali Tablolar ve Raporlar:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar, bir yıllık faaliyetlerini, faaliyet dönemi başlamadan önce hazırlanmış ve vakıf mutevelli heyetince onaylanmış tahmini bütçelerine uygun olarak gerçekleştirirler. Bu vakıflarca, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birar örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa gönderilir. Ancak, yıllık faaliyet raporu dışındaki belgelerin 3568 sayılı Kanun ve ilgili Genel Tebliğ hükümlerine uygun olarak yeminli mali müşavir onaylattırılmış olması gerekir. Yeminli mali müşavire onaylattırılmadan gönderilen belgeler hiç gönderilmemiş sayılır.

3. Fen Oluşturulması:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, yıllık gelirlerinin en az % 80'ini elde edildiği yıl içinde amaçlarına harcamaları esastır. Elde edildiği yıl içinde amaçlara harcanması gerektiği halde vakıf yönetiminin iradesi dışında bazı nedenlerle harcanamayan gelirler, sonraki yılın tahmini bütçesine konulur ve bu miktardan yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara pay ayrılmadan, tamamı o yıl içinde vakfın amaçlarına harcanır. Bu durumun geçerli bir nedene dayanmaksızın süreklilik göstermesi (üstüste iki yıl gibi) vergi muafiyeti şartlarının ihlali anlamına gelir. Ancak, sözü edilen gelir fazlaları, vakıf resmi senedinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ilgili amaçların gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar için üç yıl süre ile bir fon hesabında tutulabilir. Bunun için, ilgili vakıfça, yatırıma ilişkin yönetim kurulu kararıyla yatırım projesinin ana hatlarını (Maliyetini, finansman kaynaklarını, gerçekleşme süresini v.b.) içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvurularak izin alınması gerekir. Bu suretle finansmanı için fon oluşturulmasına izin alınan yatırımın üç yıllık süre içinde tamamlanamaması halinde, gecikme gerekçeleri Bakanlıkça uygun görülürse sözü edilen süre iki yıl daha uzatılabilir.

IV _ VERGİ MUAFİYETİNİN KALDIRILMASI

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, resmi senetlerinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik amaçları dışında faaliyette bulunduklarının, son yıllardaki faaliyetleri dikkate alındığında resmi senette yazılı amaçlarını gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığının, bu Genel Tebliği ile belirlenen vergi muafiyeti şartlarını ihlal ettiklerinin ya da yine bu Genel Tebliğin III üncü bölümünde belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediklerinin, vakıflarla ilgili olarak Bakanlıkta oluşan dosyaların incelenmesinden ya da Maliye Bakanlığı inceleme elemanlarınca re'sen veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün duyurusu üzerine yapılan incelemelerle tespiti halinde, tespit edilen hususlar hakkında vakıftan açıklama istenir. Vakıf yönetimince, Bakanlıkça verilen süre içinde açıklama yapılmaz veya yapılan açıklamalar yeterli görülmez ise ya da açıklamalar yeterli görülmekle beraber vakıf uyarıya karşın benzeri hataları tekrarlarsa, Maliye Bakanlığı'nca Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de görüşü alınarak Bakanlar Kurulu'ndan vakfın vergi muafiyetinin kaldırılması istenir.

Vergi muafiyeti kaldırılan vakıflar, muafiyetin kaldırıldığı tarihten itibaren beş yıl geçmedikçe yeniden vergi muafiyeti talebinde bulunamazlar. Bu sürenin bitiminden sonra vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıflara, Genel Tebliğin I inci bölümünde yazılı şartları taşımaları koşulu ile yeniden vergi muafiyeti tanınabilir.

V _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARLA İLGİLİ OLARAK UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR HAKKINDA AÇIKLAMALAR

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar hakkındaki uygulamalar sırasında karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

1. Mevduat faizlerinden Yapılacak Vergi Kesintisi:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 8 inci bendinde, bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara yapılan mevduat faizi ödemelerinden % 5 oranında vergi kesileceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait paralar için ödenecek mevduat faizlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

Öte yandan, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait veya bağlı iktisadi işletmeler, 5422 sayılı Kanun'un 1/D maddesi gereğince kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, iktisadi işletmeler adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden vergi kesintisi yapılacaktır. Ancak, vakfa bağlı veya ait iktisadi işletmenin varlığı halinde de Vakıf adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden gelir evrgisi kesintisi yapılmayacağı tabiidir.

2. Şartlı Bağışlarla İlgili İşlemler:

Vakfın amaçları arasında yazılı bir hizmetin gerçekleştirilmesi şartıyla yapılan bağışların, hizmetin gerçekleştirildiği yıllarda harcanması öngörülen kısmının o yılın gelirleri arasında gösterilmesi gerekir.

Vakfın malvarlığına eklenmesi ve gelirlerinin vakfın amaçları içinde yer alan bir hizmet veya hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılması şartıyla yapılan bağışlarda ise an para vakfın mavarlığı sayılacak, ancak, bu paranın getireceği gelir vakfın gelirleri arasına dahil edilecektir.

Muhasebe işlemleri yönünden de şartlı bağışların Vakfın defterlerinde ayrı hesaplarda izlenmesi gerekmektedir. Şartlı bağış para olarak yapılmış ise bu para fon halinde yine ayrı bir hesapta gösterilecektir.

3. Vakfa Bağlı İktisadi İşletmelerde Muhasebe İşlemleri ve İşletme Gelirlerinin Vakıf Bütçesinde Gösterilmesi:

Vakfa bağlı veya ait iktisadi işletme bulunması halinde vakıfla işletmenin muhasebe işlemlerinin ayrı defterlerde izlenmesi gerekir. İktisadi işletmenin dönem faaliyetlerine ilişkin muhasebe kayıtları, vakıf tüzel kişiliğinin muhasebe kayıtlarından ayrı yürütülecek ve dönem sonunda, işletmenin oluşan karından ödenmesi gereken vergiler indirildikten sonra kalan net kar vakıf bütçesine gelir olarak aktarılacaktır.

4. Vakfa Tahsis Edilen Malvarlığının Satışı veya Kamulaştırılması

Vakfa tahsis edilen malvarlığının satışı veya kamulaştırılmasından elde edilen gelirler vakfın malvarlığı (sermayesi, ana parası) olduğundan, bu paraların yıllık giderlere harcanmayıp, 903 sayılı Kanun'un uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 27 ve 28 inci maddelerindeki usule göre yeni bir gayrimenkul alımına, gelir getirici inşaata, hisse senedi alımına ya da vakfa gelir sağlayacak yatırımlara tahsis edilmesi gerekir. Ancak, bu paraların yatırımlara harcanmadan önceki dönem içinde değerlendirilmesinden elde edilen faizin vakfın yıllık gelirlerine dahil edilmesi zorunludur.

Bu Genel Tebliğ ile, 15/02/1990 tarih ve 20434 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflarla Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinde Bulunan Kurum ve Kuruluşlara Vergi Muafiyeti Tanınması ile İlgili Usul ve Esaslar" ve 23/02/1985 tarih ve I8675 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 28 seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.

Tebliğ olunur.


Bakanlar Kurulunca Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Listesi
İçerik 2:




 
Türk Medeni Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin 903 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca, gelirlerinin en az % 80 ini nevi genel özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinde yer a1an bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar için vergi muafiyeti tanınabilmektedir.

Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük'ün 37 nci maddesinde de Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının ve muafiyetinin kaldırılmasının şartları genel olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 7 nci maddesinin 15 inci bendinde, kurulduktan sonra Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşların vergiden muaf olduğu, vakıflara tanınan muafiyetin bunların iktisadi işletmelerini kapsamadığı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, aynı maddenin son fıkrası ile, bunların vergi muafiyetinden yararlanma ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlarla, usul ve esasların Maliye Bakanlığı'nca belirlenmesi öngörülmüştür.

Bu hükümler çerçevesinde, vakıflara vergi muafiyeti tanınmasının şartları, vergi muafiyeti tanınan vakıfların yerine getireceği yükümlülükler, vergi muafiyetinin kaldırılması ve vergiden muaf vakıflarla ilgili uygulamada karşılaşılan sorunlar hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ VAKIFLARA VERGİ MUAFİYETİ TANINMASININ ŞARTLARI

Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınabilmesi için, bu konuda talepte bulunan vakfın başvuru tarihinde aşağıda açıklanan şartların hepsini birarada taşıması gerekmektedir.

1. Faaliyet Konusu :

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınacak vakfın, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmiş olması gerekir. Vakfın faaliyet konusu bu sayılanlardan birisi veya birden fazlası ile ilgili olabilir. Ancak, vergi muafiyeti talebinde bulunacak vakıf, sayılan konulardaki faaliyetini kamuya açık bir şekilde ve Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki yapacak düzeyde gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri amaç edinmiş olmalıdır. Belli bir yöre veya belli bir kitleye hizmeti amaçlayan vakıflara vergi muafiyeti tanınması mümkün değildir.

2. Faaliyet Süresi :

Vakıfların vergi muafiyeti talebinde bulunmadan önce kuruldukları tarihten itibaren en az iki yıl süre ile faaliyette bulunmuş olmaları gerekir. Ayrıca, Vakıfların bu süre içindeki faaliyetleriyle Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki sağlamış olmaları da gerekmektedir. Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar ile Türkiye ile diğer ülkeler arasında eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konularında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflar için iki yıllık süre şartı aranmaz. Dolayısıyla bu vakıflar, kuruldukları tarihten itibaren vergi muafiyeti talebinde bulunabilirler.

3. Defter Tutma :

Vergi muafiyeti tanınacak vakıfların bilanço esasına göre defter tutmaları gerekir. Bu vakıflar, 2I3 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre birinci sınıf tüccarlarca tutulması gereken defterleri aynı Kanun'da belirtilen süreler içinde tasdik ettirerek kullanacaklardır. Vakfa ait veya bağlı iktisadi işletmeler için ayrıca defter tasdik ettirilecektir. Muhasebe kayıtları "Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine" uygun olacaktır.

4. Malvarlığı ve Yıllık Getir:

Münhasıran eğitim ve sağlık konularında faaliyette bulunan vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte 2.000.000.000.- 'TL (iki milyar) gelir getirici malvarlığı, 200.000.000.-'iL yıllık gelir, diğer vakıfların da 4.000.000.000.- TL (dört milyar) gelir getirici malvarlığı, 400.000.000.-'TL yıllık gelire sahip olmaları gerekir. Sözkonusu miktarlar, genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçelerinden yapılan yardımlar dışında katan tutarları gösterir. Vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıfların, vergi muafiyeti tanınıp tanınamayacağı konusunda Maliye Bakanlığı merkezi denetim elemanlarınca yapılacak inceleme tarihinde belirtilen miktarlarda gelir getirici malvarlığı ile yıllık gelire sahip olmaları zorunludur. Ayrıca, malvarlık tutarlarının tespitinde hisse senetleri, yıllık gelirin tespitinde de bağışlar dikkate alınmaz. Bu miktarlar, her yıl Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için belirlenen "Yeniden Değerleme Oranı" ile çarpılmak suretiyle yeniden tespit edilir ve izle en yılda bu miktarlar esas alınır. Bu miktarların hesabında 50.000.000.- TL'sını aşan miktarlar tama yükseltilir, altında kalan kısım ise atılır.

Eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma geliştirme konularında Türkiye ile diğer ülkeler arasında faaliyette bulunmayı amaç edinen vakıflarda gelir getirici mal varlığı ve yı11ık getiri şartı aranmaz. Ancak bu vakıfların, resmi senetlerinde yazılı amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olup, faaliyette bulunulacak yabancı ülkeyle ortaklaşa gerçekleştirilecek gelir getirici niteliğe sahip bir yatırım projesi hazırlamaları, yatırım projesinin ma1iyetinin en az 40.000.000.000-'TL olması, projenin finansmanının en az yarısının yabancı ülke kaynaklarından sağlandığının ya da sağlanacağının belgelendirilmesi, yatırımın yapılacağı arsa veya arazinin temin edilmiş olması ve sözkonusu projenin Maliye Bakanlığı'nca öngörülen süre içinde tamamlanması gerekir. Bu Tebliğin yayımı tarihinden sonraki yıllar için proje maliyetine ilişkin miktarın tespiti ile ilgili olarak yukarıda yazılı gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin esaslar uygulanır.

5. Gelirin Harcama Şekli:

Vakıf resmi senedinde, 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi hükmüne paralel olarak, vakıf yönetimince; yıl içinde elde edilen brüt gelirlerin % 20'sinin yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakfın malvarlığını artırıcı yatırımlara, kalan % 80'inin ise eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden oluşan amaçlara ayrılacağı ve harcanacağının yazılı olması ve vergi muafiyetinin devamı süresince bu şarta uyulması gerekir. Vakfın amaçlarına ayrılması ve harcanması gerekan miktarlar, hiçbir şekilde başka bir amaçla kullanılamaz. Ancak, yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara ayrılan miktarların, tamamının veya bir kısmının vakfın amaçlarına yönelik hizmetlere harcanması mümkündür.

6. İlgili Kuruluşların Görüşünün Alınması:

Vakıfların vergi muafiyeti taleplerinin Maliye Bakanlığı'nca ilk değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ve vakıf resmi senedinde amaç edinilen konulara göre ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ilgili kuruluşlar bu konudaki görüşlerini vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın kurulduğu tarihten vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığının ve bu Genel Tebliği ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığının tespiti açısından kendi denetim elemanlarına yaptıracakları incelemelere dayanarak bildirirler. Görüşü içeren yazı ekinde inceleme raporu ve tutanağın bir örneği de Maliye Bakanlığı'na gönderilecektir. Herhangi bir incelemeye dayanmayan görüşler ilgili vakfa vergi muafiyeti tanınmasında gözönünde bulundurulmaz.

7. Maliye Bakanlığı Merkezi Denetim Elemanlarınca Yapılacak İnceleme :

Yukarıda sayılan şartların yerine getirilmesi ve ilgili kuruluşlardan olumlu görüş gelmesi halinde, vergi muafiyeti talebinde bulunan vakfın, kurulduğu tarihten bugüne kadarki faaliyet ve çalışmaları, görevlendirilecek bakanlık merkezi denetim elemanına incelettirilir.

Bakanlık merkezi denetim elemanlarınca yapılacak incelemelerde, vakfın vergi muafiyeti talebinde bulunduğu tarihe kadarki faaliyetleri ile Devletin kamu hizmeti yükünü ne ölçüde azalttığı ve bu Genel Tebliğ ile belirlenen diğer şartları taşıyıp taşımadığı tespit edilir. Elde edilen verilere göre de rapor düzenlenir.

II _ VERGİ MUAFİYETİNDEN YARARLANMADA USUL

Bakanlar Kurulu'nca 903 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesine göre tanınacak vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvuruda bulunurlar.

Bu vakıflar başvuru yazısı ekinde:

1. Vakıf resmi senedinin beş örneğini,

2. Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin belgeleri,

3. Kuruldukları tarihten başvuru tarihine kadarki süre içinde resmi senette yazılı olup, amaçlar arasında yer alan, eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu,

4. Dış ticaret Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü'nce her yıl yayımlanan kalkınma planlarına ve bu konuda çıkan uygulama talimatları ile tebliğlerde vakıflar için konulmuş bulunan tedbirlere uygun olup, beş yıllık süre içinde tamamlanması programlanmış eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik yatrım projelerinin maliyeti, finansman kaynakları, kapasitesi gibi hususları içeren ve gerçekleştirilmesi bakımından vakıfları bağlayıcı özelliği olan ön hazırlık raporlarını,

Bakanlığın incelemesine sunarlar.

Bakanlık, bu Genel Tebliği ile belirlenen şartların talepte bulunan vakıfça yerine getirilip getirilmediğinin tespiti bakımından ön inceleme yaptıktan ve uygunluğu sağlandıktan sonra Vakfa vergi muafiyeti tanınıp tanınmayacağı konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kuruluşların görüşlerini alır. kuruluşlar tarafından olumlu görüş bildirilirse, vakfın faaliyetleri ve hesapları bir merkezi denetim elemanına incelettirilir. İnceleme sonucu düzenlenen inceleme raporununda olumlu olması halinde bu rapor, vakıf resmi senedinin ve başvuru dilekçesinin birer örneği, Bakanlığın bu konudaki görüşünü içeren bir yazısı ile Bakanlar kurulu'ndan vergi muafiyeti kararı alınmak üzere Başbakanlığa gönderilir. Bakanlar Kurulu'nun bu konudaki kararının Resmi Gazete'de yayımlanması ile de vakfa vergi muafiyeti tanınmış olur.

III _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1. Resmi Senet Değişikliklerinde İzin Alınması:

Vergi muafiyeti tanınan vakıfların yönetimlerince resmi senette değişiklik yapılmasının düşünülmesi halinde, değişiklik gerçekleştirilmeden önce bu konuda Maliye Bakanlığı'ndan izin alınması zorunludur. Aksi halde, özellikle yapılan değişikliğin bu Genel Tebliğ ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine aykırı olması halinde vergi muafiyeti şartları ihlal edilmiş olacaktır. thlalle ilgili uyarı ile Bakanlıkça tanınan süre içinde resmi senet vakıf yönetimince eski haline getirilmez ya da değişiklik Bakanlıkça öngörülen şekilde düzeltilmez ise vakfın vergi muafiyetinin kaldırılmasına ilişkin hükümler uygulamaya konulur.

2. Gönderilecek Mali Tablolar ve Raporlar:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar, bir yıllık faaliyetlerini, faaliyet dönemi başlamadan önce hazırlanmış ve vakıf mutevelli heyetince onaylanmış tahmini bütçelerine uygun olarak gerçekleştirirler. Bu vakıflarca, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birar örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa gönderilir. Ancak, yıllık faaliyet raporu dışındaki belgelerin 3568 sayılı Kanun ve ilgili Genel Tebliğ hükümlerine uygun olarak yeminli mali müşavir onaylattırılmış olması gerekir. Yeminli mali müşavire onaylattırılmadan gönderilen belgeler hiç gönderilmemiş sayılır.

3. Fen Oluşturulması:

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, yıllık gelirlerinin en az % 80'ini elde edildiği yıl içinde amaçlarına harcamaları esastır. Elde edildiği yıl içinde amaçlara harcanması gerektiği halde vakıf yönetiminin iradesi dışında bazı nedenlerle harcanamayan gelirler, sonraki yılın tahmini bütçesine konulur ve bu miktardan yönetim ve idame giderleri ile ihtiyata ve vakıf malvarlığını artırıcı yatırımlara pay ayrılmadan, tamamı o yıl içinde vakfın amaçlarına harcanır. Bu durumun geçerli bir nedene dayanmaksızın süreklilik göstermesi (üstüste iki yıl gibi) vergi muafiyeti şartlarının ihlali anlamına gelir. Ancak, sözü edilen gelir fazlaları, vakıf resmi senedinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ilgili amaçların gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar için üç yıl süre ile bir fon hesabında tutulabilir. Bunun için, ilgili vakıfça, yatırıma ilişkin yönetim kurulu kararıyla yatırım projesinin ana hatlarını (Maliyetini, finansman kaynaklarını, gerçekleşme süresini v.b.) içeren bir yazı ile Maliye Bakanlığı'na başvurularak izin alınması gerekir. Bu suretle finansmanı için fon oluşturulmasına izin alınan yatırımın üç yıllık süre içinde tamamlanamaması halinde, gecikme gerekçeleri Bakanlıkça uygun görülürse sözü edilen süre iki yıl daha uzatılabilir.

IV _ VERGİ MUAFİYETİNİN KALDIRILMASI

Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakıfların, resmi senetlerinde yazılı eğitim, sağlık, kültür, bilimsel araştırma ve geliştirmeye yönelik amaçları dışında faaliyette bulunduklarının, son yıllardaki faaliyetleri dikkate alındığında resmi senette yazılı amaçlarını gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığının, bu Genel Tebliği ile belirlenen vergi muafiyeti şartlarını ihlal ettiklerinin ya da yine bu Genel Tebliğin III üncü bölümünde belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediklerinin, vakıflarla ilgili olarak Bakanlıkta oluşan dosyaların incelenmesinden ya da Maliye Bakanlığı inceleme elemanlarınca re'sen veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün duyurusu üzerine yapılan incelemelerle tespiti halinde, tespit edilen hususlar hakkında vakıftan açıklama istenir. Vakıf yönetimince, Bakanlıkça verilen süre içinde açıklama yapılmaz veya yapılan açıklamalar yeterli görülmez ise ya da açıklamalar yeterli görülmekle beraber vakıf uyarıya karşın benzeri hataları tekrarlarsa, Maliye Bakanlığı'nca Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de görüşü alınarak Bakanlar Kurulu'ndan vakfın vergi muafiyetinin kaldırılması istenir.

Vergi muafiyeti kaldırılan vakıflar, muafiyetin kaldırıldığı tarihten itibaren beş yıl geçmedikçe yeniden vergi muafiyeti talebinde bulunamazlar. Bu sürenin bitiminden sonra vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıflara, Genel Tebliğin I inci bölümünde yazılı şartları taşımaları koşulu ile yeniden vergi muafiyeti tanınabilir.

V _ VERGİ MUAFİYETİ TANINAN VAKIFLARLA İLGİLİ OLARAK UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR HAKKINDA AÇIKLAMALAR

Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar hakkındaki uygulamalar sırasında karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

1. Mevduat faizlerinden Yapılacak Vergi Kesintisi:

Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 8 inci bendinde, bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara yapılan mevduat faizi ödemelerinden % 5 oranında vergi kesileceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait paralar için ödenecek mevduat faizlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

Öte yandan, tüzel kişilikleri itibariyle tam mükellef kurum olmayan vakıflara ait veya bağlı iktisadi işletmeler, 5422 sayılı Kanun'un 1/D maddesi gereğince kurumlar vergisi mükellefidirler. Dolayısıyla, iktisadi işletmeler adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden vergi kesintisi yapılacaktır. Ancak, vakfa bağlı veya ait iktisadi işletmenin varlığı halinde de Vakıf adına açılan hesaplardaki mevduatlar için yapılacak faiz ödemelerinden gelir evrgisi kesintisi yapılmayacağı tabiidir.

2. Şartlı Bağışlarla İlgili İşlemler:

Vakfın amaçları arasında yazılı bir hizmetin gerçekleştirilmesi şartıyla yapılan bağışların, hizmetin gerçekleştirildiği yıllarda harcanması öngörülen kısmının o yılın gelirleri arasında gösterilmesi gerekir.

Vakfın malvarlığına eklenmesi ve gelirlerinin vakfın amaçları içinde yer alan bir hizmet veya hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılması şartıyla yapılan bağışlarda ise an para vakfın mavarlığı sayılacak, ancak, bu paranın getireceği gelir vakfın gelirleri arasına dahil edilecektir.

Muhasebe işlemleri yönünden de şartlı bağışların Vakfın defterlerinde ayrı hesaplarda izlenmesi gerekmektedir. Şartlı bağış para olarak yapılmış ise bu para fon halinde yine ayrı bir hesapta gösterilecektir.

3. Vakfa Bağlı İktisadi İşletmelerde Muhasebe İşlemleri ve İşletme Gelirlerinin Vakıf Bütçesinde Gösterilmesi:

Vakfa bağlı veya ait iktisadi işletme bulunması halinde vakıfla işletmenin muhasebe işlemlerinin ayrı defterlerde izlenmesi gerekir. İktisadi işletmenin dönem faaliyetlerine ilişkin muhasebe kayıtları, vakıf tüzel kişiliğinin muhasebe kayıtlarından ayrı yürütülecek ve dönem sonunda, işletmenin oluşan karından ödenmesi gereken vergiler indirildikten sonra kalan net kar vakıf bütçesine gelir olarak aktarılacaktır.

4. Vakfa Tahsis Edilen Malvarlığının Satışı veya Kamulaştırılması

Vakfa tahsis edilen malvarlığının satışı veya kamulaştırılmasından elde edilen gelirler vakfın malvarlığı (sermayesi, ana parası) olduğundan, bu paraların yıllık giderlere harcanmayıp, 903 sayılı Kanun'un uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 27 ve 28 inci maddelerindeki usule göre yeni bir gayrimenkul alımına, gelir getirici inşaata, hisse senedi alımına ya da vakfa gelir sağlayacak yatırımlara tahsis edilmesi gerekir. Ancak, bu paraların yatırımlara harcanmadan önceki dönem içinde değerlendirilmesinden elde edilen faizin vakfın yıllık gelirlerine dahil edilmesi zorunludur.

Bu Genel Tebliğ ile, 15/02/1990 tarih ve 20434 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflarla Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinde Bulunan Kurum ve Kuruluşlara Vergi Muafiyeti Tanınması ile İlgili Usul ve Esaslar" ve 23/02/1985 tarih ve I8675 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 28 seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.

Tebliğ olunur.


Bakanlar Kurulunca Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Listesi
Resmi Gazete No: 20054 Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 19 Ocak, 1989 Adı: UID: 34O6ZTTJS218KGX2
İçerik:

 

 
 



10.12.1988 tarih ve 20015 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen "Geçici Vergi" ile ilgili geçici 17. maddenin (a) fıkrasının uygulanmasına ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalarırı yapılması gerekli görülmüştür.

I _ GEÇİCİ VERGİNİN KAPSAMI:

l. Tam Mükellef Kurumlarda:

Kurumlar Vergisi Kanununun, 1 maddesinde yazılı bulunan sermaye şirketleri (anonim, limited ve eshamlı komandit şirketler), kooperatifler, iktisadi kamu müesseseleri. dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ile iş ortaklıkları geçici verginin kapsamına girmektedir.

Birden fazla kurumun bir araya gelerek konsorsiyum oluşturması veya adi ortaklık kurması halinde, konsorsiyumu veya adi ortaklığı oluşturan kurumların herbiri ayrı ayrı geçici verginin mükellefi olacaktır.

Ancak. Kurumlar Vergisi Kanununun l. maddesinde sayılan kurumlardan olmakla beraber özel kanunlarına veya Kurumlar Vergisi Kanununun 7. maddesine göre kurumlar vergisinden muaf bulunan kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir. Bunlardan muafiyet şartlarını kaybedenler, kurumlar vergisi mükellefi olduğu tarihten itibaren, geçici vergi ödemekle de mükellef olacaklardır.

Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden kurumlar (iş ortaklıkları dahil) bu işlerden elde ettikleri kazançlar için geçici vergi ödemeyeceklerdir.

2. Dar Mükellef Kurumlarda:

Türkiye'de ticari faaliyette bulunan dar mükellefıyete tabi kurumlar, bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kazançların içinde Kurumlar Vergisi kanununun 24. maddesine göre tevkifata tabi tutulmuş kazançların da bulunması, durumu değiştirmeyecektir.

Kurumlar Vergisi K.nun 22. maddesi uyarınca özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden dar mükellef kurumların, bu işlerinden doğan kazançları için geçici vergi ödemeyecekleri tabiidir.

3. Yeni İşe Başlayan Kurumlar:

Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesine göre, yeni işe başlayan kurumlar, ilk kurumlar vergisi beyannamesi verinceye kadar geçici vergi ödemeyeceklerdir. Buna göre, 1989 ve müteakip yıllarda yeni işe başlayan kurumlarda ilk kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadaıgeçici vergi aranmayacaktır.

Aynı şekilde 1988 yılı içinde işe başlayan kurumlar da, 1989 yılı içinde kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadar geçen aylar için geçici vergi ödemeyeceklerdir. Ancak, 1988 yılı içinde işe başlamakla birlikte hesap döneminin değişmesi nedeniyle aynı yıl içinde beyanname veren kurumlar 1.1.1989 tarihinden itibaren geçici vergi ödeyeceklerdir.

4. Tasfiye Halinde Bulunan Kurumlar:

Tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde, hesap dönemi yerine tasfiye dönemi esas alınır. Tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline girdiği tarihten başlar. Bu tarihten aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı müstakil bir tasfiye dönemi sayılır.

Bilindiği üzere, kurumlar, yetkili organlarının veya mahkemelerin kararı ile tasfiye edilirler. Kurum yetkili organınca tasfiyeye karar verilmesi halinde tasfiyenin Ticaret Siciline tescil edilmesi gerekir. Bu şekilde tasfiyeye giren kurumlar, Ticaret Sicili Memurluğundan alacakları tasfiyeye girildiğinin tescil edildiğini belirten bir belgeyi, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Mahkeme kararıyla tasfiyeye giren kurumlar ise mahkemeden alacakları tasfiyeye girildiğini belirten kararı, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Kurumlar bu belgelerin ibraz edildiği aydan itibaren (bu ay dahil) geçici vergi ödemeyeceklerdir. Sözü edilen belgelerin ilgili vegi dairesine ibraz edilmemesi halinde, kurumun yetkili organı veya mahkeme, tasfiye kararı almış olsa dahi geçici vergi ödemeye devam edilecektir.

Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacakların tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Bu nedenle, söz konusu kurumların tasfiye ile ilgili faaliyetler dışında ticari faaliyette bulundukları veya tasfiyeden vazgeçtiklerinin tespiti halinde, bu kurumlar adına zamanında tahakkuk ettirilmeyen geçici verginin Vergi usul Kanununun ilgili hükümleri uyarınca, gecikme faizi ile birlikte cezalı olarak tarh ve tahakkuk ettirilerek tahsil edileceği tabiidir.

Öte yandan, tasfiyeye girmeksizin faaliyetini kısmen veya tamamen durdurmuş olan kurumlar, bu durumu ilgili vergi dairesine bildirmiş olsalar dahi geçici vergi ödeyeceklerdir.

II _ 1989 YILI İÇİNDE VERİLECEK BEYANNAME DÖNEMİNE KADAR GEÇEN AYLAR İÇİN GEÇİCİ VERGİNİN HESAPLANMASI, BEYANI VE ÖDENMESİ:

1. Geçici Verginin Hesaplanması:

Kurumlar Vergisi Kanunua 3505 sayılı Kanunla eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası hükmü uyarınca, kurumlar vergisi mükellefleri, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için, 1987 yılına ait olup 1988 yılında beyan ettikleri kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, geçici vergi olarak hesaplayacaklardır. Hesaplanan bu tutar 1989 yılı kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmek üzere her ay katma değer vergisi beyannamesi ile beyan edilcektir.

Özel hesap dönemi, 1988 yılının Ağustos vya daha önceki aylarında sona eren kurumların, 1988 yılına ilişkin beyannamelerini, 1988 yılında hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın içinde vermeleri gerektiğinden; bu durumda olan kurumlar, 1988 yılı içinde beyan edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için, geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu suretle 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen her ay için ödeyecekleri geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılı Mart ayında beyan olunan gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının kurum ortak sayısı (eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar hariç) ile çarpılması sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Ortak sayısının 5'i aşması halinde ise asgari tutarın hesabında, ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır.

Yukarıda açıklandığı üzere, 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylara ilişkin olarak ödenecek geçici vergi, 1988 yılında verilen yıllık beyyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yarısı üzerinden değil, tamamı üzerinden hesaplanacaktır.

Bilindiği gibi, kurumlar vergisi mükelleflerinden anonim şirketler ile eshamlı komandit şirketler en az 5, limited şirketler ile iş ortaklıkları en az 2, kooperatifler ise en az 7 ortak ile kurulabilmektedir. Buna göre, anonim şirketler ile kooperatiflerde, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenecek en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır. Eshamlı komandit şirketlerde sadece komanditer ortak sayısı esas alınacaktır. Limited şirketler ve iş ortaklıklarında ise ortak sayısına göre en az 2, en fazla 5 olarak dikkate alınacaktır. Dernek ve vakflara ait iktisadi işletmeler ile iktisadi kamu müesselerinde, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesabında, 5 ortağı geçmemek üzere fiili ortak sayısı dikkate alınacaktır.

ÖRNEK: I

Hesap dönemi takvim yılı o lan 100 ortaklı (B) Anonim Şirketinin 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı, 500 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
500.000.000. TL.
Kurumlar vergisi (500.000.000 x %46=) ...................................
230.000.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
80.000.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
150.000.000.TL.
230.000.000 - 90.000.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (230.000.000/12=) ...............................
19.166.666.TL.

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarına ilişkin geçici vergi, bu ayların 25. günü akşamına kadar verilecek katma değer vergisi beyannamesiyle, beyan edilecek ve ayın süre içinde ödenecektir.

ÖRNEK: 2

7 Ortaklı (C) limited Şirketi, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tayin olunan 1 Haziran - 31 Mayıs özel hesap dönemine göre kurum kazancını tespit etmektedir. 1 Haziran 1987 - 31 Mayıs 1988 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesini Eylül 1988 ayı içinde vermiş ve bu beyannamede 12 milyon lira vergi matrahı beyan etmiştir. 1989 yılı kurumlar vergisi beyannamesini bu yılın Eylül ayında verecek olan kurumun 1989 Eylül ayına kadar ödeyeceği geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
12.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (120.000.000 x %46=) .................
5.5200.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
2.320.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
3.200.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

Mükellefin beyanına göre hesaplanan 1989 yılının Ocak, Şubat,

Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos
 
aylarının her birine ait geçici vergi (5.520.000/12=) ...................
460.000.TL.


Ancak, örnekteki kurumun, 1989 yılında her bir ay için ödeyeceği gecici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılının Mart ayında beyan edilen gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin, 1/12'sinden az olmayacaktır. Bu nedenle, söz konusu ayların her biri için ödenecek geçici vergi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1988 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X5=) ...................................
14.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi ...................................................
6.440.000.TL.
(14.000.999X%46=) 
1989 yılında verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların

(Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz,
 
Ağustos) her biri için ödenecek geçici vergi (6.440.000/12=) .....
536.666.TL.


ÖRNEK: 3

Hesap dönemi takvim yılı olan 3 ortaklı (D) İş Ortaklığının, 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı 6 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
6.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (6.000.000 x %46=) .....................
2.760.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
1.200.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
1.560.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (2.760.000/12=) ....................................
230.000.TL.


Ancak, kurumun beyanına göre hesaplanan geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanunana göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Bu nedenle, anılan ayların her biri için ödenmesi gereken geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1989 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 3 ortak sayı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X3=) .................................8.400.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (8.400.999X%46=).......................3.864.000.TL.
(14.000.999X%46=)  
1989 yılında Ocak, Şubat ve Mart aylarının herbiri için ödenecek 
geçici vergi tutarı (3.864.000/12=) ..........................................322.000.TL.


2. Geçici Verginin Beyanı ve Ödenmesi:

Kurumlar, daha önceki bölümlerde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplayacakları 1989 yılı Ocak ayına ait geçici vergiyi, (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesinin "Dahili Tevkifat Bildirimi" ne ait (IV) No.'lu Tablosunun 69'uncu satırında beyan edeceklerdir. Bilindiği üzere, mükellefler Aralık ayına ait katma değer vergisi beyannamelerini Ocak ayının 25. günü akşamına kadar bağlı bulundukları vergi dairesine vermektedirler. Bu beyanname ile beyan edilecek Ocak ayına ilişkin geçici vergi aynı süre içinde ödenecektir. 1989 yılının Şubat ve Mart aylarına ilişkin olarak hesaplanan geçici verginin de anılan ayların 25. günü akşamına kadar verilen (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesi ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenmesi gerekir.

Banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi kurumlar, 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için hesapladıkları geçici vergi tutarını, her ay verdikleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edebileceklerdir. Ancak, bu suretle banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edilen geçici vergi de ayın 25. günü akşamına kadar ödenebilecektir.

Öte yandan, geçici vergi bankaların genel merkezlerince beyan edileceğinden, şubelerin verecekleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamelerinde ayrıca geçici vergi hesaplamaları söz konusu değildir.

III _ DİĞER HUSUSLAR:

1. İstisna uygulaması (yatırım indirimi, ihracak istisnası, dış navlun hasılatı istisnası gibi) nedeniyle 1987 yılına ilişkin olarak kurumlar vergisi matrahı teşekkül etmeyen kurumlar, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı (1988 yılının Mart ayında beyan edilen) gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının, ortak sayısı ile çarpılması sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, anılan aylarda geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

2. Katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesiyle beyan edilen geçici vergi tutarı, sözü edilen ayların herbirinde ayrı ayrı tahakkuk ettirildiğinden, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı, herbir ay için ayrı ayrı değerlendirilecek ve o aydaki ortak sayısı dikkate alınacaktır.

3. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesinde yapılan değişiklikle, 1.1.1989 tarihinden itibaren dahili tevkifat yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca, aynı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanuna eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası uyarınca, 1988 yılı Aralık ayına ilişkin olarak 1989 yılı Ocak ayında verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesinde, bu ay için dahili tevkifat beyan edilmeyecek ve ödenmeyecektir. Ancak bu beyannamede, Ocak ayına ait geçici verginin daha önceki bölümlerde açıklanan esaslara göre hesaplanacağı tabiidir.

4. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 17. maddenin (b) fıkrası hükmüne göre, 1988 ve önceki yıllara ait olup 31.12.1988 tarihine kadar mahsubu yapılamayan dahili tevkifatı tutarı, öncelikle 1988 yılı kurum kazancının beyan edildiği kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla söz konusu dahili tevkifat, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların her biri için beyanı gereken geçici vergiden mahsup edilmeyecektir.

5. Kurumların, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için ödedikleri geçici vergi, bu yıla ilişkin olarak verecekleri kurumlar vergisi beyannamesi (1990 yılı içinde verilecek beyannameler) üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla, 1988 yılı ile ilgili olarak 1989 yılı içinde verilecek beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden, 1989 yılının anılan aylarında ödenen geçici vergi tutarı mahsup edilmeyecektir.

6. Asgari geçici verginin hesabında, kurumun, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunduğu yörede birinci sınıf tacirler için uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarı esas alınacaktır.

7. 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için beyan edilecek geçici vergiden, anılan aylarda yapılan vergi tevkifatları terkin edilmek suretiyle indirilecektir.

8. Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işi yanında, diğer işleri de bulunan kurumlar, sadece diğer işleri dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kurumların 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylar için, diğer işlerine ait geçici vergiyi hesaplarken ne şekilde hareket edecekleri aşağıdaki örneklerde açıklanmıştır.

ÖRNEK: 1

3 ortaklı (A) Limited Şirketi yıllara sari inşaat işi yanında, demir ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında inşaat işinden 60 milyon lira, demir ticareti işinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirketin toplam kazancı içinde demir ticareti işine isabet eden kazanç payı (90 milyon/150 milyon=) % 60 olmaktadır. Bu oran şirketin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan vergiye uygulanacak ve bu suretle demir ticareti işine isabet eden kurumlar vergisi hesaplanmış olacaktır. Hesaplanan bu verginin 1/12'si, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplanacaktır.

Ancak bu vergi, Gelir Vergisi Kanunununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 3 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden düşük olamayacaktır.

ÖRNEK: 2

5 ortaklı (B) Anonim Şirketi, yıllara sari inşaat işi yanında, dayanıklı tüketim malları ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sari inşaat işinden 60 milyon lira kazanç elde etmiştir. Dayanıklı tüketin malları ticaretinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirket, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin, 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayacaktır.

ÖRNEK: 3

10 Ortaklı (C) Anonim Şirketinin, yıllara sari inşaat işi yanında, tuğla imalatı işi de bulunmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sair inşaat işinden 60 milyon lira zarar etmiştir. Aynı yılda tuğla imalat işinden ise 90 milyon lira kar elde etmiştir. Şirketin 1987 yılı için beyan ettiği toplam kurum kazancı (90 milyon - 60 milyon=) 30 milyon liradır. Bu durumda şirketin beyan ettiği kurum kazancı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1988 yılında beyan ettikleri 1987 yılı gelirince uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutardan (2.800.000X5=14 milyon lira) büyük olduğundan, adı geçen şirket, 1987 yılı kurum kazancına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesapladığı kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayarak beyan edecek ve ödeyecektir.

IV _ GELİR VERGİSİ İLE İLGİLİ HUSUSLAR VE 1989 YILI BEYANNAME VERME DÖNEMİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK USUL VE ESASLAR:

Bu tebliğde yer almayan hususlar hakkında "Geçici Vergi" ile ilgili olarak yayımlanan 154 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.

Bu tebliğle, 1989 yılında verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici verginin usul ve esasları açıklanmıştır. 1989 yılından itibaren (bu yıl dahil) verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ile beyan olunacak kurum kazançlarına isabet eden vergilerin esas alınması suretiyle hesaplanacak geçici vergiye ilişkin usul ve esaslar ise, daha sonra çıkarılacak bir Genel Tebliğle açıklanacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:

 

 
 



10.12.1988 tarih ve 20015 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen "Geçici Vergi" ile ilgili geçici 17. maddenin (a) fıkrasının uygulanmasına ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalarırı yapılması gerekli görülmüştür.

I _ GEÇİCİ VERGİNİN KAPSAMI:

l. Tam Mükellef Kurumlarda:

Kurumlar Vergisi Kanununun, 1 maddesinde yazılı bulunan sermaye şirketleri (anonim, limited ve eshamlı komandit şirketler), kooperatifler, iktisadi kamu müesseseleri. dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ile iş ortaklıkları geçici verginin kapsamına girmektedir.

Birden fazla kurumun bir araya gelerek konsorsiyum oluşturması veya adi ortaklık kurması halinde, konsorsiyumu veya adi ortaklığı oluşturan kurumların herbiri ayrı ayrı geçici verginin mükellefi olacaktır.

Ancak. Kurumlar Vergisi Kanununun l. maddesinde sayılan kurumlardan olmakla beraber özel kanunlarına veya Kurumlar Vergisi Kanununun 7. maddesine göre kurumlar vergisinden muaf bulunan kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir. Bunlardan muafiyet şartlarını kaybedenler, kurumlar vergisi mükellefi olduğu tarihten itibaren, geçici vergi ödemekle de mükellef olacaklardır.

Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden kurumlar (iş ortaklıkları dahil) bu işlerden elde ettikleri kazançlar için geçici vergi ödemeyeceklerdir.

2. Dar Mükellef Kurumlarda:

Türkiye'de ticari faaliyette bulunan dar mükellefıyete tabi kurumlar, bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kazançların içinde Kurumlar Vergisi kanununun 24. maddesine göre tevkifata tabi tutulmuş kazançların da bulunması, durumu değiştirmeyecektir.

Kurumlar Vergisi K.nun 22. maddesi uyarınca özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden dar mükellef kurumların, bu işlerinden doğan kazançları için geçici vergi ödemeyecekleri tabiidir.

3. Yeni İşe Başlayan Kurumlar:

Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesine göre, yeni işe başlayan kurumlar, ilk kurumlar vergisi beyannamesi verinceye kadar geçici vergi ödemeyeceklerdir. Buna göre, 1989 ve müteakip yıllarda yeni işe başlayan kurumlarda ilk kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadaıgeçici vergi aranmayacaktır.

Aynı şekilde 1988 yılı içinde işe başlayan kurumlar da, 1989 yılı içinde kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadar geçen aylar için geçici vergi ödemeyeceklerdir. Ancak, 1988 yılı içinde işe başlamakla birlikte hesap döneminin değişmesi nedeniyle aynı yıl içinde beyanname veren kurumlar 1.1.1989 tarihinden itibaren geçici vergi ödeyeceklerdir.

4. Tasfiye Halinde Bulunan Kurumlar:

Tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde, hesap dönemi yerine tasfiye dönemi esas alınır. Tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline girdiği tarihten başlar. Bu tarihten aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı müstakil bir tasfiye dönemi sayılır.

Bilindiği üzere, kurumlar, yetkili organlarının veya mahkemelerin kararı ile tasfiye edilirler. Kurum yetkili organınca tasfiyeye karar verilmesi halinde tasfiyenin Ticaret Siciline tescil edilmesi gerekir. Bu şekilde tasfiyeye giren kurumlar, Ticaret Sicili Memurluğundan alacakları tasfiyeye girildiğinin tescil edildiğini belirten bir belgeyi, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Mahkeme kararıyla tasfiyeye giren kurumlar ise mahkemeden alacakları tasfiyeye girildiğini belirten kararı, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Kurumlar bu belgelerin ibraz edildiği aydan itibaren (bu ay dahil) geçici vergi ödemeyeceklerdir. Sözü edilen belgelerin ilgili vegi dairesine ibraz edilmemesi halinde, kurumun yetkili organı veya mahkeme, tasfiye kararı almış olsa dahi geçici vergi ödemeye devam edilecektir.

Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacakların tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Bu nedenle, söz konusu kurumların tasfiye ile ilgili faaliyetler dışında ticari faaliyette bulundukları veya tasfiyeden vazgeçtiklerinin tespiti halinde, bu kurumlar adına zamanında tahakkuk ettirilmeyen geçici verginin Vergi usul Kanununun ilgili hükümleri uyarınca, gecikme faizi ile birlikte cezalı olarak tarh ve tahakkuk ettirilerek tahsil edileceği tabiidir.

Öte yandan, tasfiyeye girmeksizin faaliyetini kısmen veya tamamen durdurmuş olan kurumlar, bu durumu ilgili vergi dairesine bildirmiş olsalar dahi geçici vergi ödeyeceklerdir.

II _ 1989 YILI İÇİNDE VERİLECEK BEYANNAME DÖNEMİNE KADAR GEÇEN AYLAR İÇİN GEÇİCİ VERGİNİN HESAPLANMASI, BEYANI VE ÖDENMESİ:

1. Geçici Verginin Hesaplanması:

Kurumlar Vergisi Kanunua 3505 sayılı Kanunla eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası hükmü uyarınca, kurumlar vergisi mükellefleri, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için, 1987 yılına ait olup 1988 yılında beyan ettikleri kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, geçici vergi olarak hesaplayacaklardır. Hesaplanan bu tutar 1989 yılı kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmek üzere her ay katma değer vergisi beyannamesi ile beyan edilcektir.

Özel hesap dönemi, 1988 yılının Ağustos vya daha önceki aylarında sona eren kurumların, 1988 yılına ilişkin beyannamelerini, 1988 yılında hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın içinde vermeleri gerektiğinden; bu durumda olan kurumlar, 1988 yılı içinde beyan edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için, geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu suretle 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen her ay için ödeyecekleri geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılı Mart ayında beyan olunan gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının kurum ortak sayısı (eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar hariç) ile çarpılması sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Ortak sayısının 5'i aşması halinde ise asgari tutarın hesabında, ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır.

Yukarıda açıklandığı üzere, 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylara ilişkin olarak ödenecek geçici vergi, 1988 yılında verilen yıllık beyyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yarısı üzerinden değil, tamamı üzerinden hesaplanacaktır.

Bilindiği gibi, kurumlar vergisi mükelleflerinden anonim şirketler ile eshamlı komandit şirketler en az 5, limited şirketler ile iş ortaklıkları en az 2, kooperatifler ise en az 7 ortak ile kurulabilmektedir. Buna göre, anonim şirketler ile kooperatiflerde, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenecek en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır. Eshamlı komandit şirketlerde sadece komanditer ortak sayısı esas alınacaktır. Limited şirketler ve iş ortaklıklarında ise ortak sayısına göre en az 2, en fazla 5 olarak dikkate alınacaktır. Dernek ve vakflara ait iktisadi işletmeler ile iktisadi kamu müesselerinde, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesabında, 5 ortağı geçmemek üzere fiili ortak sayısı dikkate alınacaktır.

ÖRNEK: I

Hesap dönemi takvim yılı o lan 100 ortaklı (B) Anonim Şirketinin 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı, 500 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
500.000.000. TL.
Kurumlar vergisi (500.000.000 x %46=) ...................................
230.000.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
80.000.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
150.000.000.TL.
230.000.000 - 90.000.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (230.000.000/12=) ...............................
19.166.666.TL.

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarına ilişkin geçici vergi, bu ayların 25. günü akşamına kadar verilecek katma değer vergisi beyannamesiyle, beyan edilecek ve ayın süre içinde ödenecektir.

ÖRNEK: 2

7 Ortaklı (C) limited Şirketi, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tayin olunan 1 Haziran - 31 Mayıs özel hesap dönemine göre kurum kazancını tespit etmektedir. 1 Haziran 1987 - 31 Mayıs 1988 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesini Eylül 1988 ayı içinde vermiş ve bu beyannamede 12 milyon lira vergi matrahı beyan etmiştir. 1989 yılı kurumlar vergisi beyannamesini bu yılın Eylül ayında verecek olan kurumun 1989 Eylül ayına kadar ödeyeceği geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
12.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (120.000.000 x %46=) .................
5.5200.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
2.320.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
3.200.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

Mükellefin beyanına göre hesaplanan 1989 yılının Ocak, Şubat,

Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos
 
aylarının her birine ait geçici vergi (5.520.000/12=) ...................
460.000.TL.


Ancak, örnekteki kurumun, 1989 yılında her bir ay için ödeyeceği gecici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılının Mart ayında beyan edilen gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin, 1/12'sinden az olmayacaktır. Bu nedenle, söz konusu ayların her biri için ödenecek geçici vergi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1988 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X5=) ...................................
14.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi ...................................................
6.440.000.TL.
(14.000.999X%46=) 
1989 yılında verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların

(Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz,
 
Ağustos) her biri için ödenecek geçici vergi (6.440.000/12=) .....
536.666.TL.


ÖRNEK: 3

Hesap dönemi takvim yılı olan 3 ortaklı (D) İş Ortaklığının, 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı 6 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
6.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (6.000.000 x %46=) .....................
2.760.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
1.200.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
1.560.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (2.760.000/12=) ....................................
230.000.TL.


Ancak, kurumun beyanına göre hesaplanan geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanunana göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Bu nedenle, anılan ayların her biri için ödenmesi gereken geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1989 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 3 ortak sayı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X3=) .................................8.400.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (8.400.999X%46=).......................3.864.000.TL.
(14.000.999X%46=)  
1989 yılında Ocak, Şubat ve Mart aylarının herbiri için ödenecek 
geçici vergi tutarı (3.864.000/12=) ..........................................322.000.TL.


2. Geçici Verginin Beyanı ve Ödenmesi:

Kurumlar, daha önceki bölümlerde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplayacakları 1989 yılı Ocak ayına ait geçici vergiyi, (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesinin "Dahili Tevkifat Bildirimi" ne ait (IV) No.'lu Tablosunun 69'uncu satırında beyan edeceklerdir. Bilindiği üzere, mükellefler Aralık ayına ait katma değer vergisi beyannamelerini Ocak ayının 25. günü akşamına kadar bağlı bulundukları vergi dairesine vermektedirler. Bu beyanname ile beyan edilecek Ocak ayına ilişkin geçici vergi aynı süre içinde ödenecektir. 1989 yılının Şubat ve Mart aylarına ilişkin olarak hesaplanan geçici verginin de anılan ayların 25. günü akşamına kadar verilen (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesi ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenmesi gerekir.

Banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi kurumlar, 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için hesapladıkları geçici vergi tutarını, her ay verdikleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edebileceklerdir. Ancak, bu suretle banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edilen geçici vergi de ayın 25. günü akşamına kadar ödenebilecektir.

Öte yandan, geçici vergi bankaların genel merkezlerince beyan edileceğinden, şubelerin verecekleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamelerinde ayrıca geçici vergi hesaplamaları söz konusu değildir.

III _ DİĞER HUSUSLAR:

1. İstisna uygulaması (yatırım indirimi, ihracak istisnası, dış navlun hasılatı istisnası gibi) nedeniyle 1987 yılına ilişkin olarak kurumlar vergisi matrahı teşekkül etmeyen kurumlar, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı (1988 yılının Mart ayında beyan edilen) gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının, ortak sayısı ile çarpılması sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, anılan aylarda geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

2. Katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesiyle beyan edilen geçici vergi tutarı, sözü edilen ayların herbirinde ayrı ayrı tahakkuk ettirildiğinden, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı, herbir ay için ayrı ayrı değerlendirilecek ve o aydaki ortak sayısı dikkate alınacaktır.

3. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesinde yapılan değişiklikle, 1.1.1989 tarihinden itibaren dahili tevkifat yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca, aynı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanuna eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası uyarınca, 1988 yılı Aralık ayına ilişkin olarak 1989 yılı Ocak ayında verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesinde, bu ay için dahili tevkifat beyan edilmeyecek ve ödenmeyecektir. Ancak bu beyannamede, Ocak ayına ait geçici verginin daha önceki bölümlerde açıklanan esaslara göre hesaplanacağı tabiidir.

4. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 17. maddenin (b) fıkrası hükmüne göre, 1988 ve önceki yıllara ait olup 31.12.1988 tarihine kadar mahsubu yapılamayan dahili tevkifatı tutarı, öncelikle 1988 yılı kurum kazancının beyan edildiği kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla söz konusu dahili tevkifat, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların her biri için beyanı gereken geçici vergiden mahsup edilmeyecektir.

5. Kurumların, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için ödedikleri geçici vergi, bu yıla ilişkin olarak verecekleri kurumlar vergisi beyannamesi (1990 yılı içinde verilecek beyannameler) üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla, 1988 yılı ile ilgili olarak 1989 yılı içinde verilecek beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden, 1989 yılının anılan aylarında ödenen geçici vergi tutarı mahsup edilmeyecektir.

6. Asgari geçici verginin hesabında, kurumun, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunduğu yörede birinci sınıf tacirler için uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarı esas alınacaktır.

7. 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için beyan edilecek geçici vergiden, anılan aylarda yapılan vergi tevkifatları terkin edilmek suretiyle indirilecektir.

8. Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işi yanında, diğer işleri de bulunan kurumlar, sadece diğer işleri dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kurumların 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylar için, diğer işlerine ait geçici vergiyi hesaplarken ne şekilde hareket edecekleri aşağıdaki örneklerde açıklanmıştır.

ÖRNEK: 1

3 ortaklı (A) Limited Şirketi yıllara sari inşaat işi yanında, demir ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında inşaat işinden 60 milyon lira, demir ticareti işinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirketin toplam kazancı içinde demir ticareti işine isabet eden kazanç payı (90 milyon/150 milyon=) % 60 olmaktadır. Bu oran şirketin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan vergiye uygulanacak ve bu suretle demir ticareti işine isabet eden kurumlar vergisi hesaplanmış olacaktır. Hesaplanan bu verginin 1/12'si, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplanacaktır.

Ancak bu vergi, Gelir Vergisi Kanunununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 3 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden düşük olamayacaktır.

ÖRNEK: 2

5 ortaklı (B) Anonim Şirketi, yıllara sari inşaat işi yanında, dayanıklı tüketim malları ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sari inşaat işinden 60 milyon lira kazanç elde etmiştir. Dayanıklı tüketin malları ticaretinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirket, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin, 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayacaktır.

ÖRNEK: 3

10 Ortaklı (C) Anonim Şirketinin, yıllara sari inşaat işi yanında, tuğla imalatı işi de bulunmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sair inşaat işinden 60 milyon lira zarar etmiştir. Aynı yılda tuğla imalat işinden ise 90 milyon lira kar elde etmiştir. Şirketin 1987 yılı için beyan ettiği toplam kurum kazancı (90 milyon - 60 milyon=) 30 milyon liradır. Bu durumda şirketin beyan ettiği kurum kazancı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1988 yılında beyan ettikleri 1987 yılı gelirince uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutardan (2.800.000X5=14 milyon lira) büyük olduğundan, adı geçen şirket, 1987 yılı kurum kazancına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesapladığı kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayarak beyan edecek ve ödeyecektir.

IV _ GELİR VERGİSİ İLE İLGİLİ HUSUSLAR VE 1989 YILI BEYANNAME VERME DÖNEMİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK USUL VE ESASLAR:

Bu tebliğde yer almayan hususlar hakkında "Geçici Vergi" ile ilgili olarak yayımlanan 154 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.

Bu tebliğle, 1989 yılında verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici verginin usul ve esasları açıklanmıştır. 1989 yılından itibaren (bu yıl dahil) verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ile beyan olunacak kurum kazançlarına isabet eden vergilerin esas alınması suretiyle hesaplanacak geçici vergiye ilişkin usul ve esaslar ise, daha sonra çıkarılacak bir Genel Tebliğle açıklanacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:

 

 
 



10.12.1988 tarih ve 20015 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen "Geçici Vergi" ile ilgili geçici 17. maddenin (a) fıkrasının uygulanmasına ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalarırı yapılması gerekli görülmüştür.

I _ GEÇİCİ VERGİNİN KAPSAMI:

l. Tam Mükellef Kurumlarda:

Kurumlar Vergisi Kanununun, 1 maddesinde yazılı bulunan sermaye şirketleri (anonim, limited ve eshamlı komandit şirketler), kooperatifler, iktisadi kamu müesseseleri. dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ile iş ortaklıkları geçici verginin kapsamına girmektedir.

Birden fazla kurumun bir araya gelerek konsorsiyum oluşturması veya adi ortaklık kurması halinde, konsorsiyumu veya adi ortaklığı oluşturan kurumların herbiri ayrı ayrı geçici verginin mükellefi olacaktır.

Ancak. Kurumlar Vergisi Kanununun l. maddesinde sayılan kurumlardan olmakla beraber özel kanunlarına veya Kurumlar Vergisi Kanununun 7. maddesine göre kurumlar vergisinden muaf bulunan kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir. Bunlardan muafiyet şartlarını kaybedenler, kurumlar vergisi mükellefi olduğu tarihten itibaren, geçici vergi ödemekle de mükellef olacaklardır.

Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden kurumlar (iş ortaklıkları dahil) bu işlerden elde ettikleri kazançlar için geçici vergi ödemeyeceklerdir.

2. Dar Mükellef Kurumlarda:

Türkiye'de ticari faaliyette bulunan dar mükellefıyete tabi kurumlar, bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kazançların içinde Kurumlar Vergisi kanununun 24. maddesine göre tevkifata tabi tutulmuş kazançların da bulunması, durumu değiştirmeyecektir.

Kurumlar Vergisi K.nun 22. maddesi uyarınca özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumlar, geçici vergi ödemeyeceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işleri ile iştigal eden dar mükellef kurumların, bu işlerinden doğan kazançları için geçici vergi ödemeyecekleri tabiidir.

3. Yeni İşe Başlayan Kurumlar:

Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesine göre, yeni işe başlayan kurumlar, ilk kurumlar vergisi beyannamesi verinceye kadar geçici vergi ödemeyeceklerdir. Buna göre, 1989 ve müteakip yıllarda yeni işe başlayan kurumlarda ilk kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadaıgeçici vergi aranmayacaktır.

Aynı şekilde 1988 yılı içinde işe başlayan kurumlar da, 1989 yılı içinde kurumlar vergisi beyannamesi verilinceye kadar geçen aylar için geçici vergi ödemeyeceklerdir. Ancak, 1988 yılı içinde işe başlamakla birlikte hesap döneminin değişmesi nedeniyle aynı yıl içinde beyanname veren kurumlar 1.1.1989 tarihinden itibaren geçici vergi ödeyeceklerdir.

4. Tasfiye Halinde Bulunan Kurumlar:

Tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde, hesap dönemi yerine tasfiye dönemi esas alınır. Tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline girdiği tarihten başlar. Bu tarihten aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı müstakil bir tasfiye dönemi sayılır.

Bilindiği üzere, kurumlar, yetkili organlarının veya mahkemelerin kararı ile tasfiye edilirler. Kurum yetkili organınca tasfiyeye karar verilmesi halinde tasfiyenin Ticaret Siciline tescil edilmesi gerekir. Bu şekilde tasfiyeye giren kurumlar, Ticaret Sicili Memurluğundan alacakları tasfiyeye girildiğinin tescil edildiğini belirten bir belgeyi, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Mahkeme kararıyla tasfiyeye giren kurumlar ise mahkemeden alacakları tasfiyeye girildiğini belirten kararı, tasfiyeye giriş bilançosu ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Kurumlar bu belgelerin ibraz edildiği aydan itibaren (bu ay dahil) geçici vergi ödemeyeceklerdir. Sözü edilen belgelerin ilgili vegi dairesine ibraz edilmemesi halinde, kurumun yetkili organı veya mahkeme, tasfiye kararı almış olsa dahi geçici vergi ödemeye devam edilecektir.

Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacakların tahsili, borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Bu nedenle, söz konusu kurumların tasfiye ile ilgili faaliyetler dışında ticari faaliyette bulundukları veya tasfiyeden vazgeçtiklerinin tespiti halinde, bu kurumlar adına zamanında tahakkuk ettirilmeyen geçici verginin Vergi usul Kanununun ilgili hükümleri uyarınca, gecikme faizi ile birlikte cezalı olarak tarh ve tahakkuk ettirilerek tahsil edileceği tabiidir.

Öte yandan, tasfiyeye girmeksizin faaliyetini kısmen veya tamamen durdurmuş olan kurumlar, bu durumu ilgili vergi dairesine bildirmiş olsalar dahi geçici vergi ödeyeceklerdir.

II _ 1989 YILI İÇİNDE VERİLECEK BEYANNAME DÖNEMİNE KADAR GEÇEN AYLAR İÇİN GEÇİCİ VERGİNİN HESAPLANMASI, BEYANI VE ÖDENMESİ:

1. Geçici Verginin Hesaplanması:

Kurumlar Vergisi Kanunua 3505 sayılı Kanunla eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası hükmü uyarınca, kurumlar vergisi mükellefleri, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için, 1987 yılına ait olup 1988 yılında beyan ettikleri kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, geçici vergi olarak hesaplayacaklardır. Hesaplanan bu tutar 1989 yılı kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmek üzere her ay katma değer vergisi beyannamesi ile beyan edilcektir.

Özel hesap dönemi, 1988 yılının Ağustos vya daha önceki aylarında sona eren kurumların, 1988 yılına ilişkin beyannamelerini, 1988 yılında hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın içinde vermeleri gerektiğinden; bu durumda olan kurumlar, 1988 yılı içinde beyan edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için, geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

Kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu suretle 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen her ay için ödeyecekleri geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılı Mart ayında beyan olunan gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının kurum ortak sayısı (eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar hariç) ile çarpılması sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Ortak sayısının 5'i aşması halinde ise asgari tutarın hesabında, ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır.

Yukarıda açıklandığı üzere, 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylara ilişkin olarak ödenecek geçici vergi, 1988 yılında verilen yıllık beyyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yarısı üzerinden değil, tamamı üzerinden hesaplanacaktır.

Bilindiği gibi, kurumlar vergisi mükelleflerinden anonim şirketler ile eshamlı komandit şirketler en az 5, limited şirketler ile iş ortaklıkları en az 2, kooperatifler ise en az 7 ortak ile kurulabilmektedir. Buna göre, anonim şirketler ile kooperatiflerde, 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenecek en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı 5 olarak dikkate alınacaktır. Eshamlı komandit şirketlerde sadece komanditer ortak sayısı esas alınacaktır. Limited şirketler ve iş ortaklıklarında ise ortak sayısına göre en az 2, en fazla 5 olarak dikkate alınacaktır. Dernek ve vakflara ait iktisadi işletmeler ile iktisadi kamu müesselerinde, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesabında, 5 ortağı geçmemek üzere fiili ortak sayısı dikkate alınacaktır.

ÖRNEK: I

Hesap dönemi takvim yılı o lan 100 ortaklı (B) Anonim Şirketinin 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı, 500 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
500.000.000. TL.
Kurumlar vergisi (500.000.000 x %46=) ...................................
230.000.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
80.000.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
150.000.000.TL.
230.000.000 - 90.000.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (230.000.000/12=) ...............................
19.166.666.TL.

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarına ilişkin geçici vergi, bu ayların 25. günü akşamına kadar verilecek katma değer vergisi beyannamesiyle, beyan edilecek ve ayın süre içinde ödenecektir.

ÖRNEK: 2

7 Ortaklı (C) limited Şirketi, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tayin olunan 1 Haziran - 31 Mayıs özel hesap dönemine göre kurum kazancını tespit etmektedir. 1 Haziran 1987 - 31 Mayıs 1988 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesini Eylül 1988 ayı içinde vermiş ve bu beyannamede 12 milyon lira vergi matrahı beyan etmiştir. 1989 yılı kurumlar vergisi beyannamesini bu yılın Eylül ayında verecek olan kurumun 1989 Eylül ayına kadar ödeyeceği geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
12.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (120.000.000 x %46=) .................
5.5200.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
2.320.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
3.200.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

Mükellefin beyanına göre hesaplanan 1989 yılının Ocak, Şubat,

Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos
 
aylarının her birine ait geçici vergi (5.520.000/12=) ...................
460.000.TL.


Ancak, örnekteki kurumun, 1989 yılında her bir ay için ödeyeceği gecici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin (1988 yılının Mart ayında beyan edilen gelirlerinin) hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin, 1/12'sinden az olmayacaktır. Bu nedenle, söz konusu ayların her biri için ödenecek geçici vergi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1988 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X5=) ...................................
14.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi ...................................................
6.440.000.TL.
(14.000.999X%46=) 
1989 yılında verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların

(Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz,
 
Ağustos) her biri için ödenecek geçici vergi (6.440.000/12=) .....
536.666.TL.


ÖRNEK: 3

Hesap dönemi takvim yılı olan 3 ortaklı (D) İş Ortaklığının, 1987 yılına ilişkin olarak 1988 yılı Nisan ayında verilen kurumlar vergisi beyannamesinde vergi matrahı olarak beyan edilen safi kurum kazancı 6 milyon liradır.













Beyan edilen safi kurum kazanca (Matrah) ..............................
6.000.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (6.000.000 x %46=) .....................
2.760.000.TL.
Mahsup edilecek dahili tevkifat ...............................................
1.200.000.TL.
Ödencek kurumlar vergisi ......................................................
1.560.000.TL.
5.520.000 - 2.320.000=)

1989 yılının Ocak, Şubat ve Mart aylarının her biri için
 
ödenecek geçici vergi (2.760.000/12=) ....................................
230.000.TL.


Ancak, kurumun beyanına göre hesaplanan geçici vergi tutarı, Gelir Vergisi Kanunana göre birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden az olamayacaktır. Bu nedenle, anılan ayların her biri için ödenmesi gereken geçici vergi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.













Birinci sınıf tacirler için 1987 yılı için (1989 yılının Mart ayında

beyan edilen gelirler için) uygulanan hayat standardı temel

gösterge tutarının 3 ortak sayı ile çarpımı sonucu bulunan
 
kurumlar vergisi matharı (2.800.000X3=) .................................8.400.000. TL.
Hesaplanan kurumlar vergisi (8.400.999X%46=).......................3.864.000.TL.
(14.000.999X%46=)  
1989 yılında Ocak, Şubat ve Mart aylarının herbiri için ödenecek 
geçici vergi tutarı (3.864.000/12=) ..........................................322.000.TL.


2. Geçici Verginin Beyanı ve Ödenmesi:

Kurumlar, daha önceki bölümlerde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplayacakları 1989 yılı Ocak ayına ait geçici vergiyi, (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesinin "Dahili Tevkifat Bildirimi" ne ait (IV) No.'lu Tablosunun 69'uncu satırında beyan edeceklerdir. Bilindiği üzere, mükellefler Aralık ayına ait katma değer vergisi beyannamelerini Ocak ayının 25. günü akşamına kadar bağlı bulundukları vergi dairesine vermektedirler. Bu beyanname ile beyan edilecek Ocak ayına ilişkin geçici vergi aynı süre içinde ödenecektir. 1989 yılının Şubat ve Mart aylarına ilişkin olarak hesaplanan geçici verginin de anılan ayların 25. günü akşamına kadar verilen (1) No.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesi ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenmesi gerekir.

Banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi kurumlar, 1989 yılı içinde verecekleri beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için hesapladıkları geçici vergi tutarını, her ay verdikleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edebileceklerdir. Ancak, bu suretle banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesi ile beyan edilen geçici vergi de ayın 25. günü akşamına kadar ödenebilecektir.

Öte yandan, geçici vergi bankaların genel merkezlerince beyan edileceğinden, şubelerin verecekleri banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamelerinde ayrıca geçici vergi hesaplamaları söz konusu değildir.

III _ DİĞER HUSUSLAR:

1. İstisna uygulaması (yatırım indirimi, ihracak istisnası, dış navlun hasılatı istisnası gibi) nedeniyle 1987 yılına ilişkin olarak kurumlar vergisi matrahı teşekkül etmeyen kurumlar, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı (1988 yılının Mart ayında beyan edilen) gelirlerinin hayat standardı esasına göre tespitinde esas alınan temel gösterge tutarının, ortak sayısı ile çarpılması sonucu bulunan tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, anılan aylarda geçici vergi olarak ödeyeceklerdir.

2. Katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesiyle beyan edilen geçici vergi tutarı, sözü edilen ayların herbirinde ayrı ayrı tahakkuk ettirildiğinden, ödenmesi gereken en az geçici verginin hesaplanmasında ortak sayısı, herbir ay için ayrı ayrı değerlendirilecek ve o aydaki ortak sayısı dikkate alınacaktır.

3. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 40. maddesinde yapılan değişiklikle, 1.1.1989 tarihinden itibaren dahili tevkifat yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca, aynı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanuna eklenen geçici 17. maddenin (a) fıkrası uyarınca, 1988 yılı Aralık ayına ilişkin olarak 1989 yılı Ocak ayında verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamesi veya banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesinde, bu ay için dahili tevkifat beyan edilmeyecek ve ödenmeyecektir. Ancak bu beyannamede, Ocak ayına ait geçici verginin daha önceki bölümlerde açıklanan esaslara göre hesaplanacağı tabiidir.

4. 3505 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 17. maddenin (b) fıkrası hükmüne göre, 1988 ve önceki yıllara ait olup 31.12.1988 tarihine kadar mahsubu yapılamayan dahili tevkifatı tutarı, öncelikle 1988 yılı kurum kazancının beyan edildiği kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla söz konusu dahili tevkifat, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların her biri için beyanı gereken geçici vergiden mahsup edilmeyecektir.

5. Kurumların, 1989 yılı içinde verecekleri ilk beyanname dönemine kadar geçen ayların her biri için ödedikleri geçici vergi, bu yıla ilişkin olarak verecekleri kurumlar vergisi beyannamesi (1990 yılı içinde verilecek beyannameler) üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Dolayısıyla, 1988 yılı ile ilgili olarak 1989 yılı içinde verilecek beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden, 1989 yılının anılan aylarında ödenen geçici vergi tutarı mahsup edilmeyecektir.

6. Asgari geçici verginin hesabında, kurumun, kurumlar vergisi mükellefiyetinin bulunduğu yörede birinci sınıf tacirler için uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarı esas alınacaktır.

7. 1989 yılı içinde verilecek beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için beyan edilecek geçici vergiden, anılan aylarda yapılan vergi tevkifatları terkin edilmek suretiyle indirilecektir.

8. Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamına giren yıllara sari inşaat ve onarma işi yanında, diğer işleri de bulunan kurumlar, sadece diğer işleri dolayısıyla geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu kurumların 1989 yılı içinde verilecek beyanname verme dönemine kadar geçen aylar için, diğer işlerine ait geçici vergiyi hesaplarken ne şekilde hareket edecekleri aşağıdaki örneklerde açıklanmıştır.

ÖRNEK: 1

3 ortaklı (A) Limited Şirketi yıllara sari inşaat işi yanında, demir ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında inşaat işinden 60 milyon lira, demir ticareti işinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirketin toplam kazancı içinde demir ticareti işine isabet eden kazanç payı (90 milyon/150 milyon=) % 60 olmaktadır. Bu oran şirketin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan vergiye uygulanacak ve bu suretle demir ticareti işine isabet eden kurumlar vergisi hesaplanmış olacaktır. Hesaplanan bu verginin 1/12'si, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplanacaktır.

Ancak bu vergi, Gelir Vergisi Kanunununa göre, birinci sınıf tacirlerin 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 3 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sinden düşük olamayacaktır.

ÖRNEK: 2

5 ortaklı (B) Anonim Şirketi, yıllara sari inşaat işi yanında, dayanıklı tüketim malları ticareti ile de uğraşmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sari inşaat işinden 60 milyon lira kazanç elde etmiştir. Dayanıklı tüketin malları ticaretinden ise 90 milyon lira kazanç elde etmiştir. Bu şirket, Gelir Vergisi Kanununa göre, birinci sınıf tacirlerin, 1987 yılı gelirlerine uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlara isabet eden kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayacaktır.

ÖRNEK: 3

10 Ortaklı (C) Anonim Şirketinin, yıllara sari inşaat işi yanında, tuğla imalatı işi de bulunmaktadır. Bu şirket, 1987 yılında yıllara sair inşaat işinden 60 milyon lira zarar etmiştir. Aynı yılda tuğla imalat işinden ise 90 milyon lira kar elde etmiştir. Şirketin 1987 yılı için beyan ettiği toplam kurum kazancı (90 milyon - 60 milyon=) 30 milyon liradır. Bu durumda şirketin beyan ettiği kurum kazancı, Gelir Vergisi Kanununa göre birinci sınıf tacirlerin 1988 yılında beyan ettikleri 1987 yılı gelirince uygulanan hayat standardı temel gösterge tutarının 5 ortak sayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutardan (2.800.000X5=14 milyon lira) büyük olduğundan, adı geçen şirket, 1987 yılı kurum kazancına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesapladığı kurumlar vergisinin 1/12'sini, 1989 yılı içinde verilecek kurumlar vergisi beyanname verme dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici vergi olarak hesaplayarak beyan edecek ve ödeyecektir.

IV _ GELİR VERGİSİ İLE İLGİLİ HUSUSLAR VE 1989 YILI BEYANNAME VERME DÖNEMİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK USUL VE ESASLAR:

Bu tebliğde yer almayan hususlar hakkında "Geçici Vergi" ile ilgili olarak yayımlanan 154 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.

Bu tebliğle, 1989 yılında verilecek kurumlar vergisi beyanname dönemine kadar geçen ayların herbiri için ödenmesi gereken geçici verginin usul ve esasları açıklanmıştır. 1989 yılından itibaren (bu yıl dahil) verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ile beyan olunacak kurum kazançlarına isabet eden vergilerin esas alınması suretiyle hesaplanacak geçici vergiye ilişkin usul ve esaslar ise, daha sonra çıkarılacak bir Genel Tebliğle açıklanacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 23441 Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 22 Ağustos, 1998 Adı: UID: 37V1W4VBRWO5KBKN
İçerik:
(1) ile vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. TEVKİFAT UYGULAMASI

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendinde; her nevi tahvil faizleri, Hazine bonosu faizleri, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden,

b) 8 numaralı bendinde; mevduat faizlerinden,

c) 9 numaralı bendinde; faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları ve özel finans kurumlarınca kar ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kar paylarından,

d)14 numaralı bendinde; her nevi tahvil ve Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlerden, gelir vergisi tevkifatı yapılacağı belirlenmiştir. Öte yandan, Bakanlar Kurulunca, maddedeki yetkiye dayanılarak söz konusu tevkifat oranları yeniden belirlenmiştir.

4369 Sayılı Kanunla yukarıda belirtilen bentlerde yapılan değişikliklerle, dernek ve vakıflar ile bankalara yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 7 numaralı bendinde yer alan tevkifatın matrahı değişmiştir. Yapılan değişiklikler çerçevesinde uygulama aşağıdaki şekilde yürütülecektir.

1.1. Döviz Cinsinden, Yahut Dövize, Altına veya Başka Bir Değere Endeksli Olarak İhraç Edilen Menkul Kıymetlerin Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin 5 numaralı bendinde her nevi tahvil faizleri ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu bendin parantez içi hükmüyle döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmakta iken, 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, itfa sırasında oluşan söz konusu değer artışları menkul sermaye iradının kapsamından çıkarılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan bu değişikliğin yürürlük tarihi 1/1/1999 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan, 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 53 üncü madde ile, yukarıda belirtilen menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden yapılan tevkifat sırasında, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının değişmeden önceki 5 numaralı bendi hükmünün uygulanması öngörülmüştür. Dolayısıyla, 4369 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 29/7/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin faiz veya gelirleri üzerinden yapılan tevkifatın matrahlarında bir değişiklik olmayacak, bu menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları, daha önce olduğu gibi menkul sermaye iradı sayılarak bu kısım üzerinden de vergi tevkifatı yapılmaya devam edilecektir.

Bu değişiklikler sonucu;

a ) 4369 sayılı Kanunun yayımından önce ihraç edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri üzerinden (değer artışları dahil) bunların, itfa tarihi ne olursa olsun, değişmeden önceki hükümlere göre stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

b) 4369 Sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden önce itfa edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden de eskiden olduğu gibi stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

c) 4369 sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden sonra itfa edilen, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden stopaj yapılmayacak, stopaj sadece bu menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri. üzerinden yapılacaktır.

1.2. Dernek, Vakıf ve Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

1.2.1. Dernek ve Vakıflara Ödenen, Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasının 7 ve 9 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri "tam mükellef kurumlara ödenenler dahil", 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri ise "bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde iken, 4369 sayılı Kanun ile anılan bentlerin parantez içi hükümleri, "Kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile dernek ve vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek ve vakıflar ile tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikle, gerçek kişilere ve tam mükellef kurumlara yapılan söz konusu ödemelerin yanı sıra, dernek ve vakıflara, yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ancak, parantez içi hüküm gereği;

_ Kanunla kurulmuş ve kamu kurumu niteliği taşıyan odalara ve borsalara,

_ Meslek örgütlerine ve bunların üst kuruluşlarına,

_ Sendikalara ve siyasi partilere,

_ Kanunla kurulan veya özel kanunlarla gelirleri her türlü vergilerden istisna edilen dernek ve vakıflara,

_ T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma Kurumu ile 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi çerçevesinde faaliyet gösteren emekli ve yardım sandıklarına,

Yapılan ödemelerden tevkifat yapılmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren ödenen tahvil ve bono faiz ve gelirlerine uygulanacaktır. Tevkifat uygulamasında menkul kıymetin ihraç tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı Devlet tahvil ve Hazine bonosu faizleri için(2) % 6, diğerleri için (3) % 12 olarak uygulanmaktadır.

b) 8 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek mevduat faizlerine uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen faizlerden tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında mevduat hesabının vade tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(4) halen % 12 olarak uygulanmaktadır.

c) 9 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek kar paylarıyla, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek kar paylarına uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen kar paylarından tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında hesabın vade tarihinin" önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(5) % 12 olarak uygulanmaktadır.

d) 14 numaralı bendini değiştiren hüküm; menkul kıymetlerin geri alım satım taahhüdü ile 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla bu tarihten sonra sağlanan menfaatlere uygulanacaktır. Bu tarihten önce yapılan repo ve ters repo işlemleri nedeni ile sağlanacak menfaatlerden, sağlandığı tarihe bakılmaksızın tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat oranı(6) , 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler için % 6 olarak uygulanmaktadır. 1/1/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere ise % 0 (sıfır) oranında(7) tevkifat uygulanacaktır.

1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Daha önce de belirtildiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümlerinde yapılan değişiklikle, bankalara yapılan ve yukarıda belirtilen ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Bu çerçevede;

a) 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, bankaların vadesiz hesaplarına ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplarına ödenecek mevduat faizlerinden yürürlükteki Bakanlar Kurulu Kararı(8) gereği % 6 oranında tevkifat yapılacaktır.

b) Bankaların menkul kıymetlerin geri alımı satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 14 numaralı bendine ilişkin olarak bir önceki bölümde yapılan açıklamalara göre % 6 oranında(9) tevkifat yapılacaktır Ancak tevkifat, 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere uygulanacak, bu tarihten önce ihraç edilmiş olanlarla ilgili gelirlere uygulanmayacaktır.

Öte yandan, 13/8/1998 tarihinden itibaren, dar mükellef bankaların 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden de % 6 oranında(10) gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.

İş ortaklıkları, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde bu verginin mükellefi olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun mükerrer 6 ncı maddesinde iş ortaklığı, birinci maddenin A, B, C ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklar olarak tanımlanmışken, 4369 sayılı Kanunla bu tanım, "Birinci maddenin A, B, C, ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan vergi dairesinden bu şekilde mükellefıyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklığıdır" şeklinde değiştirilmiştir.

Öte yandan, 29/7/1998 tarihinden önce mükellefiyetini iş ortaklığı olarak tesis ettirmiş kurumların, bir ay içerisinde vergi dairesine başvurarak, değişik mükerrer 6 ncı maddedeki ihtiyarilik hakkından yararlanmaları olanaklıdır.(11)

Bu düzenlemelere göre mevcut mükellefiyet şekli "iş ortaklığı" olanlar, 31/8/1998 tarihine kadar vergi dairesine başvurarak, iş ortaklığı olarak tescil edilmiş olan kurumlar vergisi mükellefiyet kayıtlarının terkinini talep edebileceklerdir.

Kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin kaldırılması talebi ile vergi dairesine başvuran iş ortaklıklarının, bu tarihten sonraki işlemleri ile ilgili olarak, Geçici 27 nci maddenin Maliye Bakanlığına verdiği yetki çerçevesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Başvuran iş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefıyetine son verilecek, adi ortaklık olarak kayıt ve işlemleri yapılacaktır.

b) Değişiklik tarihine kadar iş ortaklığı olarak yerine getirilen (defter tutulması, belge düzenlenmesi, beyanname verilmesi gibi) yükümlülükler adi ortaklık adına yapılmış kabul edilecektir.

c) İş ortaklığı adına 1998 hesap dönemi için tasdik edilmiş defterlerin kullanılmasına devam edilecektir. Daha sonraki hesap dönemleri için kullanılacak defterler adi ortaklık adına tasdik ettirilecektir.

d) İş ortaklığı adına anlaşmalı matbaalara bastırılmış veya noter tasdiki yaptırılmış olan belgeler, 1998 hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir. Bu durumda düzenlenen belgelerin üzerine adi ortaklığa ait tüm bilgileri içeren kaşe basılacaktır.

e) İşin bitiminde, ortaklar kendi hisselerine düşen kazancı beyannamelerine dahil edecekler, hesaplanan vergiden iş ortaklığına yapılan ödemelerden kesilen vergileri de hisseleri oranında mahsup edebileceklerdir.

f) Adi ortaklık, mükellefiyeti terkin edilen iş ortaklığının tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini terkin talebi ile birlikte bir taahhütname ile taahhüt edecektir. İş ortaklığınca yerine getirilmeyen her türlü vergisel yükümlülüklerin ortakların her birinden aranabileceği tabiidir.

Tebliğ olunur.


(1) 29.7.1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(2) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(3) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(4) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(5) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(6) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(7) 27/1/1994 tarihli ve 94/5255 sayılı Kararnamenin eki Karar
(8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar
(9) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(10) 10/8/1998 tarihli ve 98/11466 sayılı Kararnamenin eki Karar
(11) 4369 sayılı Kanunun 58 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen Geçici Madde 27.


DÜZELTME

22 Ağustos 1998 taıihli ve 23441 sayılı Resmî Gazete'de aslına uygun olarak yayımlanan 59 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İradlarında Tevkifat" Başlıklı bölümüne ilişkin (8) numaralı dipnot Maliye Bakanlığının 24/8/1998 tarihli ve B.07.0.GEL.O.50/5038-1-030680 sayılı yazısı üzerine aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir.

" (8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar (tevkifat oranları 29/7/1998-12/8/1998 tarihleri arasında % 12'dir.)"

İçerik 1:
(1) ile vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. TEVKİFAT UYGULAMASI

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendinde; her nevi tahvil faizleri, Hazine bonosu faizleri, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden,

b) 8 numaralı bendinde; mevduat faizlerinden,

c) 9 numaralı bendinde; faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları ve özel finans kurumlarınca kar ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kar paylarından,

d)14 numaralı bendinde; her nevi tahvil ve Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlerden, gelir vergisi tevkifatı yapılacağı belirlenmiştir. Öte yandan, Bakanlar Kurulunca, maddedeki yetkiye dayanılarak söz konusu tevkifat oranları yeniden belirlenmiştir.

4369 Sayılı Kanunla yukarıda belirtilen bentlerde yapılan değişikliklerle, dernek ve vakıflar ile bankalara yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 7 numaralı bendinde yer alan tevkifatın matrahı değişmiştir. Yapılan değişiklikler çerçevesinde uygulama aşağıdaki şekilde yürütülecektir.

1.1. Döviz Cinsinden, Yahut Dövize, Altına veya Başka Bir Değere Endeksli Olarak İhraç Edilen Menkul Kıymetlerin Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin 5 numaralı bendinde her nevi tahvil faizleri ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu bendin parantez içi hükmüyle döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmakta iken, 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, itfa sırasında oluşan söz konusu değer artışları menkul sermaye iradının kapsamından çıkarılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan bu değişikliğin yürürlük tarihi 1/1/1999 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan, 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 53 üncü madde ile, yukarıda belirtilen menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden yapılan tevkifat sırasında, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının değişmeden önceki 5 numaralı bendi hükmünün uygulanması öngörülmüştür. Dolayısıyla, 4369 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 29/7/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin faiz veya gelirleri üzerinden yapılan tevkifatın matrahlarında bir değişiklik olmayacak, bu menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları, daha önce olduğu gibi menkul sermaye iradı sayılarak bu kısım üzerinden de vergi tevkifatı yapılmaya devam edilecektir.

Bu değişiklikler sonucu;

a ) 4369 sayılı Kanunun yayımından önce ihraç edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri üzerinden (değer artışları dahil) bunların, itfa tarihi ne olursa olsun, değişmeden önceki hükümlere göre stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

b) 4369 Sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden önce itfa edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden de eskiden olduğu gibi stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

c) 4369 sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden sonra itfa edilen, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden stopaj yapılmayacak, stopaj sadece bu menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri. üzerinden yapılacaktır.

1.2. Dernek, Vakıf ve Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

1.2.1. Dernek ve Vakıflara Ödenen, Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasının 7 ve 9 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri "tam mükellef kurumlara ödenenler dahil", 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri ise "bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde iken, 4369 sayılı Kanun ile anılan bentlerin parantez içi hükümleri, "Kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile dernek ve vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek ve vakıflar ile tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikle, gerçek kişilere ve tam mükellef kurumlara yapılan söz konusu ödemelerin yanı sıra, dernek ve vakıflara, yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ancak, parantez içi hüküm gereği;

_ Kanunla kurulmuş ve kamu kurumu niteliği taşıyan odalara ve borsalara,

_ Meslek örgütlerine ve bunların üst kuruluşlarına,

_ Sendikalara ve siyasi partilere,

_ Kanunla kurulan veya özel kanunlarla gelirleri her türlü vergilerden istisna edilen dernek ve vakıflara,

_ T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma Kurumu ile 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi çerçevesinde faaliyet gösteren emekli ve yardım sandıklarına,

Yapılan ödemelerden tevkifat yapılmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren ödenen tahvil ve bono faiz ve gelirlerine uygulanacaktır. Tevkifat uygulamasında menkul kıymetin ihraç tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı Devlet tahvil ve Hazine bonosu faizleri için(2) % 6, diğerleri için (3) % 12 olarak uygulanmaktadır.

b) 8 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek mevduat faizlerine uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen faizlerden tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında mevduat hesabının vade tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(4) halen % 12 olarak uygulanmaktadır.

c) 9 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek kar paylarıyla, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek kar paylarına uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen kar paylarından tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında hesabın vade tarihinin" önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(5) % 12 olarak uygulanmaktadır.

d) 14 numaralı bendini değiştiren hüküm; menkul kıymetlerin geri alım satım taahhüdü ile 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla bu tarihten sonra sağlanan menfaatlere uygulanacaktır. Bu tarihten önce yapılan repo ve ters repo işlemleri nedeni ile sağlanacak menfaatlerden, sağlandığı tarihe bakılmaksızın tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat oranı(6) , 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler için % 6 olarak uygulanmaktadır. 1/1/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere ise % 0 (sıfır) oranında(7) tevkifat uygulanacaktır.

1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Daha önce de belirtildiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümlerinde yapılan değişiklikle, bankalara yapılan ve yukarıda belirtilen ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Bu çerçevede;

a) 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, bankaların vadesiz hesaplarına ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplarına ödenecek mevduat faizlerinden yürürlükteki Bakanlar Kurulu Kararı(8) gereği % 6 oranında tevkifat yapılacaktır.

b) Bankaların menkul kıymetlerin geri alımı satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 14 numaralı bendine ilişkin olarak bir önceki bölümde yapılan açıklamalara göre % 6 oranında(9) tevkifat yapılacaktır Ancak tevkifat, 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere uygulanacak, bu tarihten önce ihraç edilmiş olanlarla ilgili gelirlere uygulanmayacaktır.

Öte yandan, 13/8/1998 tarihinden itibaren, dar mükellef bankaların 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden de % 6 oranında(10) gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.

İş ortaklıkları, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde bu verginin mükellefi olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun mükerrer 6 ncı maddesinde iş ortaklığı, birinci maddenin A, B, C ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklar olarak tanımlanmışken, 4369 sayılı Kanunla bu tanım, "Birinci maddenin A, B, C, ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan vergi dairesinden bu şekilde mükellefıyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklığıdır" şeklinde değiştirilmiştir.

Öte yandan, 29/7/1998 tarihinden önce mükellefiyetini iş ortaklığı olarak tesis ettirmiş kurumların, bir ay içerisinde vergi dairesine başvurarak, değişik mükerrer 6 ncı maddedeki ihtiyarilik hakkından yararlanmaları olanaklıdır.(11)

Bu düzenlemelere göre mevcut mükellefiyet şekli "iş ortaklığı" olanlar, 31/8/1998 tarihine kadar vergi dairesine başvurarak, iş ortaklığı olarak tescil edilmiş olan kurumlar vergisi mükellefiyet kayıtlarının terkinini talep edebileceklerdir.

Kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin kaldırılması talebi ile vergi dairesine başvuran iş ortaklıklarının, bu tarihten sonraki işlemleri ile ilgili olarak, Geçici 27 nci maddenin Maliye Bakanlığına verdiği yetki çerçevesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Başvuran iş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefıyetine son verilecek, adi ortaklık olarak kayıt ve işlemleri yapılacaktır.

b) Değişiklik tarihine kadar iş ortaklığı olarak yerine getirilen (defter tutulması, belge düzenlenmesi, beyanname verilmesi gibi) yükümlülükler adi ortaklık adına yapılmış kabul edilecektir.

c) İş ortaklığı adına 1998 hesap dönemi için tasdik edilmiş defterlerin kullanılmasına devam edilecektir. Daha sonraki hesap dönemleri için kullanılacak defterler adi ortaklık adına tasdik ettirilecektir.

d) İş ortaklığı adına anlaşmalı matbaalara bastırılmış veya noter tasdiki yaptırılmış olan belgeler, 1998 hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir. Bu durumda düzenlenen belgelerin üzerine adi ortaklığa ait tüm bilgileri içeren kaşe basılacaktır.

e) İşin bitiminde, ortaklar kendi hisselerine düşen kazancı beyannamelerine dahil edecekler, hesaplanan vergiden iş ortaklığına yapılan ödemelerden kesilen vergileri de hisseleri oranında mahsup edebileceklerdir.

f) Adi ortaklık, mükellefiyeti terkin edilen iş ortaklığının tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini terkin talebi ile birlikte bir taahhütname ile taahhüt edecektir. İş ortaklığınca yerine getirilmeyen her türlü vergisel yükümlülüklerin ortakların her birinden aranabileceği tabiidir.

Tebliğ olunur.


(1) 29.7.1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(2) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(3) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(4) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(5) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(6) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(7) 27/1/1994 tarihli ve 94/5255 sayılı Kararnamenin eki Karar
(8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar
(9) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(10) 10/8/1998 tarihli ve 98/11466 sayılı Kararnamenin eki Karar
(11) 4369 sayılı Kanunun 58 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen Geçici Madde 27.


DÜZELTME

22 Ağustos 1998 taıihli ve 23441 sayılı Resmî Gazete'de aslına uygun olarak yayımlanan 59 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İradlarında Tevkifat" Başlıklı bölümüne ilişkin (8) numaralı dipnot Maliye Bakanlığının 24/8/1998 tarihli ve B.07.0.GEL.O.50/5038-1-030680 sayılı yazısı üzerine aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir.

" (8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar (tevkifat oranları 29/7/1998-12/8/1998 tarihleri arasında % 12'dir.)"

İçerik 2:
(1) ile vergi kanunlarında yapılan bazı değişikliklere ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. TEVKİFAT UYGULAMASI

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendinde; her nevi tahvil faizleri, Hazine bonosu faizleri, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden,

b) 8 numaralı bendinde; mevduat faizlerinden,

c) 9 numaralı bendinde; faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları ve özel finans kurumlarınca kar ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kar paylarından,

d)14 numaralı bendinde; her nevi tahvil ve Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlerden, gelir vergisi tevkifatı yapılacağı belirlenmiştir. Öte yandan, Bakanlar Kurulunca, maddedeki yetkiye dayanılarak söz konusu tevkifat oranları yeniden belirlenmiştir.

4369 Sayılı Kanunla yukarıda belirtilen bentlerde yapılan değişikliklerle, dernek ve vakıflar ile bankalara yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının 7 numaralı bendinde yer alan tevkifatın matrahı değişmiştir. Yapılan değişiklikler çerçevesinde uygulama aşağıdaki şekilde yürütülecektir.

1.1. Döviz Cinsinden, Yahut Dövize, Altına veya Başka Bir Değere Endeksli Olarak İhraç Edilen Menkul Kıymetlerin Gelirlerinden Yapılacak Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin 5 numaralı bendinde her nevi tahvil faizleri ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu bendin parantez içi hükmüyle döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmakta iken, 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, itfa sırasında oluşan söz konusu değer artışları menkul sermaye iradının kapsamından çıkarılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yapılan bu değişikliğin yürürlük tarihi 1/1/1999 olarak belirlenmiştir.

Öte yandan, 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 53 üncü madde ile, yukarıda belirtilen menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerden yapılan tevkifat sırasında, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının değişmeden önceki 5 numaralı bendi hükmünün uygulanması öngörülmüştür. Dolayısıyla, 4369 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 29/7/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin faiz veya gelirleri üzerinden yapılan tevkifatın matrahlarında bir değişiklik olmayacak, bu menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları, daha önce olduğu gibi menkul sermaye iradı sayılarak bu kısım üzerinden de vergi tevkifatı yapılmaya devam edilecektir.

Bu değişiklikler sonucu;

a ) 4369 sayılı Kanunun yayımından önce ihraç edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri üzerinden (değer artışları dahil) bunların, itfa tarihi ne olursa olsun, değişmeden önceki hükümlere göre stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

b) 4369 Sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden önce itfa edilen dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden de eskiden olduğu gibi stopaj yapılacaktır. Dolayısıyla itfa sırasında oluşan değer artışları da stopaj matrahına dahil edilecek ve tevkifat yapılacaktır.

c) 4369 sayılı Kanunun yayımından sonra ihraç edilip, 1/1/1999 tarihinden sonra itfa edilen, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin değer artışları üzerinden stopaj yapılmayacak, stopaj sadece bu menkul kıymetlerin faiz ve gelirleri. üzerinden yapılacaktır.

1.2. Dernek, Vakıf ve Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

1.2.1. Dernek ve Vakıflara Ödenen, Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasının 7 ve 9 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri "tam mükellef kurumlara ödenenler dahil", 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri ise "bankalar dışında kalan tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde iken, 4369 sayılı Kanun ile anılan bentlerin parantez içi hükümleri, "Kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile dernek ve vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek ve vakıflar ile tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikle, gerçek kişilere ve tam mükellef kurumlara yapılan söz konusu ödemelerin yanı sıra, dernek ve vakıflara, yapılan ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Ancak, parantez içi hüküm gereği;

_ Kanunla kurulmuş ve kamu kurumu niteliği taşıyan odalara ve borsalara,

_ Meslek örgütlerine ve bunların üst kuruluşlarına,

_ Sendikalara ve siyasi partilere,

_ Kanunla kurulan veya özel kanunlarla gelirleri her türlü vergilerden istisna edilen dernek ve vakıflara,

_ T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma Kurumu ile 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi çerçevesinde faaliyet gösteren emekli ve yardım sandıklarına,

Yapılan ödemelerden tevkifat yapılmayacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının;

a) 7 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren ödenen tahvil ve bono faiz ve gelirlerine uygulanacaktır. Tevkifat uygulamasında menkul kıymetin ihraç tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı Devlet tahvil ve Hazine bonosu faizleri için(2) % 6, diğerleri için (3) % 12 olarak uygulanmaktadır.

b) 8 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek mevduat faizlerine uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen faizlerden tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında mevduat hesabının vade tarihinin önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(4) halen % 12 olarak uygulanmaktadır.

c) 9 numaralı bendini değiştiren hüküm; 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, vadesiz hesaplara ödenecek kar paylarıyla, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplara ödenecek kar paylarına uygulanacaktır. Bu tarihten önce açılmış olan vadeli hesaplara ödenen kar paylarından tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasında hesabın vade tarihinin" önemi bulunmamaktadır. Tevkifat oranı(5) % 12 olarak uygulanmaktadır.

d) 14 numaralı bendini değiştiren hüküm; menkul kıymetlerin geri alım satım taahhüdü ile 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla bu tarihten sonra sağlanan menfaatlere uygulanacaktır. Bu tarihten önce yapılan repo ve ters repo işlemleri nedeni ile sağlanacak menfaatlerden, sağlandığı tarihe bakılmaksızın tevkifat yapılmayacaktır. Tevkifat oranı(6) , 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler için % 6 olarak uygulanmaktadır. 1/1/1998 tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere ise % 0 (sıfır) oranında(7) tevkifat uygulanacaktır.

1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İratlarında Tevkifat

Daha önce de belirtildiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 8 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümlerinde yapılan değişiklikle, bankalara yapılan ve yukarıda belirtilen ödemeler de tevkifat kapsamına alınmıştır. Bu çerçevede;

a) 29 Temmuz 1998 tarihinden itibaren, bankaların vadesiz hesaplarına ödenecek faizlerle, bu tarihten itibaren açılan veya vadesi yenilenen hesaplarına ödenecek mevduat faizlerinden yürürlükteki Bakanlar Kurulu Kararı(8) gereği % 6 oranında tevkifat yapılacaktır.

b) Bankaların menkul kıymetlerin geri alımı satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 14 numaralı bendine ilişkin olarak bir önceki bölümde yapılan açıklamalara göre % 6 oranında(9) tevkifat yapılacaktır Ancak tevkifat, 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirlere uygulanacak, bu tarihten önce ihraç edilmiş olanlarla ilgili gelirlere uygulanmayacaktır.

Öte yandan, 13/8/1998 tarihinden itibaren, dar mükellef bankaların 1/1/1998 tarihinden itibaren ihraç edilen menkul kıymetlerin geri alım ve satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması işlemleri dolayısıyla sağladıkları menfaatlerden de % 6 oranında(10) gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.

İş ortaklıkları, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde bu verginin mükellefi olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun mükerrer 6 ncı maddesinde iş ortaklığı, birinci maddenin A, B, C ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklar olarak tanımlanmışken, 4369 sayılı Kanunla bu tanım, "Birinci maddenin A, B, C, ve D bentlerinde yazılı kurumların kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan vergi dairesinden bu şekilde mükellefıyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklığıdır" şeklinde değiştirilmiştir.

Öte yandan, 29/7/1998 tarihinden önce mükellefiyetini iş ortaklığı olarak tesis ettirmiş kurumların, bir ay içerisinde vergi dairesine başvurarak, değişik mükerrer 6 ncı maddedeki ihtiyarilik hakkından yararlanmaları olanaklıdır.(11)

Bu düzenlemelere göre mevcut mükellefiyet şekli "iş ortaklığı" olanlar, 31/8/1998 tarihine kadar vergi dairesine başvurarak, iş ortaklığı olarak tescil edilmiş olan kurumlar vergisi mükellefiyet kayıtlarının terkinini talep edebileceklerdir.

Kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin kaldırılması talebi ile vergi dairesine başvuran iş ortaklıklarının, bu tarihten sonraki işlemleri ile ilgili olarak, Geçici 27 nci maddenin Maliye Bakanlığına verdiği yetki çerçevesinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:

a) Başvuran iş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefıyetine son verilecek, adi ortaklık olarak kayıt ve işlemleri yapılacaktır.

b) Değişiklik tarihine kadar iş ortaklığı olarak yerine getirilen (defter tutulması, belge düzenlenmesi, beyanname verilmesi gibi) yükümlülükler adi ortaklık adına yapılmış kabul edilecektir.

c) İş ortaklığı adına 1998 hesap dönemi için tasdik edilmiş defterlerin kullanılmasına devam edilecektir. Daha sonraki hesap dönemleri için kullanılacak defterler adi ortaklık adına tasdik ettirilecektir.

d) İş ortaklığı adına anlaşmalı matbaalara bastırılmış veya noter tasdiki yaptırılmış olan belgeler, 1998 hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir. Bu durumda düzenlenen belgelerin üzerine adi ortaklığa ait tüm bilgileri içeren kaşe basılacaktır.

e) İşin bitiminde, ortaklar kendi hisselerine düşen kazancı beyannamelerine dahil edecekler, hesaplanan vergiden iş ortaklığına yapılan ödemelerden kesilen vergileri de hisseleri oranında mahsup edebileceklerdir.

f) Adi ortaklık, mükellefiyeti terkin edilen iş ortaklığının tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini terkin talebi ile birlikte bir taahhütname ile taahhüt edecektir. İş ortaklığınca yerine getirilmeyen her türlü vergisel yükümlülüklerin ortakların her birinden aranabileceği tabiidir.

Tebliğ olunur.


(1) 29.7.1998 tarihli ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(2) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(3) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(4) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(5) 20/12/1996 tarihli ve 96/8955 sayılı Kararnamenin eki Karar
(6) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(7) 27/1/1994 tarihli ve 94/5255 sayılı Kararnamenin eki Karar
(8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar
(9) 25/12/1997 tarihli ve 97/10421 sayılı Kararnamenin eki Karar
(10) 10/8/1998 tarihli ve 98/11466 sayılı Kararnamenin eki Karar
(11) 4369 sayılı Kanunun 58 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen Geçici Madde 27.


DÜZELTME

22 Ağustos 1998 taıihli ve 23441 sayılı Resmî Gazete'de aslına uygun olarak yayımlanan 59 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "1.2.2. Bankalara Ödenen Menkul Sermaye İradlarında Tevkifat" Başlıklı bölümüne ilişkin (8) numaralı dipnot Maliye Bakanlığının 24/8/1998 tarihli ve B.07.0.GEL.O.50/5038-1-030680 sayılı yazısı üzerine aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir.

" (8) 10/8/1998 tarihli ve 98/11465 sayılı Kararnamenin eki Karar (tevkifat oranları 29/7/1998-12/8/1998 tarihleri arasında % 12'dir.)"

Resmi Gazete No: 25573 Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 4 Eylül, 2004 Adı: UID: 3DP52XTF2N6YK1DY
İçerik:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

1 _ Yasal Düzenleme

Serbest Bölgeler Kanununun 5084 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile değişik 6 ncı maddesi ve 9 uncu maddesi ile eklenen geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki gibidir:

"Madde 6 - Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.

Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.

Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir."

"Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;

a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.

b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.

c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur."

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununda yapılan söz konusu değişiklikler 06.02.2004 tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, bu tarih itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2 - Serbest Bölgelerde Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamaları

2.1. Geçiş Döneminde Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin, ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançlar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004 tarihine kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden faydalanabilmeleri mümkün değildir.

2.1.1. İstisna Kazançların Kapsamı

İstisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni yada iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir.

Diğer taraftan, sözü edilen istisna serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğundan, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlere teşmil edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir. (*)

2.1.2. İstisna Kazanç Tutarının Tespiti

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan istisna, bir kazanç istisnasıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri hasılattan bu faaliyetlere ilişkin olarak yapılan giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak kazanç, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

İstisna kazancın doğru bir şekilde tespitinin yapılabilmesi açısından, istisna kapsamında olan faaliyetler ile diğer faaliyetlere ilişkin hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi gerekmektedir.

Serbest bölgelerde yürütülen ve istisna kapsamına giren faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde; bu zararların, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilmesi mümkün bulunmadığı gibi ertesi yıla devredilmesi de mümkün değildir.

2.1.3. Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtımı

Merkezi veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır. Maliyetlerin hesabında, merkezde ve şubede oluşan satılan malın maliyeti ile faaliyet giderlerinin toplamı dikkate alınacaktır.

Aynı şekilde hem serbest bölgelerde hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin amortismanları, esas itibariyle her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.

2.1.4 İstisna Uygulamasında Süre

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan kazanç istisnası, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olduğundan, istisna uygulamasında süre mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son günü (son gün dahil) bitecektir.

2.2. Ücretlerde Gelir Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne göre, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır.

Örneğin, halen serbest bölgede faaliyet gösteren bir mükellefin kapasitesini genişletmesi dolayısıyla, serbest bölgede daha fazla personel çalıştırmaya başlaması halinde, bu personele ödenecek ücretler istisnadan yararlanacaktır. Serbest bölgede çalışan personelin çeşitli nedenlerle serbest bölge dışındaki iş yerinde çalıştırılmaya başlaması halinde, serbest bölge dışında çalışıldığı sürece ödenen ücretler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna, 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değildir.

Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihine kadar alınmış faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre;

- 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar,

- 31.12.2008 tarihinden daha sonraki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna 31.12.2008 tarihine kadar,

uygulanacaktır.

2.3. İmalat Faaliyetlerine Uygulanacak İstisna

2.3.1. Genel Olarak

Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacaktır.

Ancak;

- Üretim dışı faaliyetlerden,
- Serbest bölge dışında üretilen malların satışından,
- Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından,
- Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından,

elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna uygulamasında, imal edilen ürünün yurt dışına ya da yurt içine satılmasının bir önemi bulunmamaktadır.

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için;

- Bölgelerde "imalat" faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsatın bir örneğini,
- Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneğini,
- İmalat faaliyetinde kullanılacak araç parkını gösteren bir listeyi,

yeni mükellefiyet tesis ettirenler mükellefiyet tesisinde, halen serbest bölgelerde faaliyete devam edenler 2004 yılı sonuna kadar, durum değişikliklerinde ise (yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin bu durumu ruhsatlarına işlettirdikten sonra) değişikliği müteakip verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde, ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.

2.3.2. İstisna Kapsamındaki Fason İmalat

İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmekte olup imalatın belli safhalarında dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.

Ancak,

- Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması,
- Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması,
- İmalat faaliyetleriyle ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması,
- İş riskinin ve organizasyonunun üstlenilmesi,
- Ham madde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi,

gerekmektedir.

Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin ticaretle de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 1- 06.02.2004 tarihinden sonra imalat faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat almış ve serbest bölgedeki şubesinde ayakkabı imalatıyla uğraşan bir mükellefin aynı zamanda bölge dışında bulunan fabrikasında imal ettiği malları da serbest bölgedeki şubesi üzerinden ihraç etmesi durumunda; serbest bölgede imal edilen emtianın satışından elde edilen kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, serbest bölge dışında imal edilen emtianın satışı dolayısıyla şubede oluşan kazanç istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 2- 06.02.2004 tarihinden sonra ruhsat alan ve serbest bölgede oyuncak imalatı ile uğraşan bir mükellefin aynı zamanda ham bez ithal edip yurt içine veya yurtdışına satış yapması durumunda, oyuncak imalat faaliyetinden elde ettiği kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, ham bez ticaretinden sağladığı kazanç ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 3- Serbest bölgede konfeksiyon imalatı ile uğraşan bir mükellefin, imal ettiği gömleklere ilişkin bitim işi olarak tabir edilen düğme dikimi, ütüleme vb. işleri fason olarak yaptırması halinde; fason olarak yaptırılan bu tür işlerin toplam işçilik maliyetindeki payı, işletmenin kendi imalatları dolayısıyla yüklendiği işçilik maliyetinden daha az oranda olacağından, söz konusu imalat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamı istisna kapsamında değerlendirilecektir.

2.4. Tevkifat Uygulamaları

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.

Örneğin, serbest bölgede faaliyet gösteren bir işletmenin yurtdışında mukim yabancı bir firmadan gayrimaddi hakkın kiralanması veya satın alınması dolayısıyla bu yabancı firmaya yapacağı ödemeler ile avukatlık hizmeti dolayısıyla avukatına yapacağı serbest meslek ödemeleri üzerinden anılan maddeler uyarınca tevkifat yapılacaktır.

2.4.1. Kar Paylarının Dağıtılması Halinde Tevkifat

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki istisna hükmünün, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi bulunmamaktadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgelerde elde ettikleri kazançları dağıtmaları halinde, dağıtılan kar payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapmaları gerekir.

2.4.2. Mevduat Faizi ve Repo Gelirinde Tevkifat

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki banka veya diğer finans kurumlarında bulunan mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen faizler ile repo kazançları üzerinden, 06.02.2004 tarihinden itibaren Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü veya Kurumlar Vergisi Kanunun 24 üncü maddeleri uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Serbest bölgelerdeki banka şubeleri veya diğer finans kurumlarınca yapılacak olan söz konusu tevkifatlar, bu kurumlarca mahal vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirilerek sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

2.4.3. Muhtasar Beyanname Verilmesi

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirmisine kadar beyan etmeleri gerekmektedir. Ancak, istisna uygulanması veya diğer nedenlerle tevkif edilen bir verginin olmaması durumunda muhtasar beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.

3. Diğer Hususlar

3.1. Mükellefiyet Tesisi

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, serbest bölgelerde vergi kanunlarının uygulanmamasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel esaslar çerçevesinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmektedir.

3.2. Defter ve Belge Düzeni

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununun defter tutma ve belge düzenine ilişkin hükümlerine uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bununla beraber, Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi ile kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapma konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bu çerçevede, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi uyarınca Bölge Müdürlüklerine onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmaları uygun görülmüştür. 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde, Vergi Usul Kanununu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir.

Mükelleflerin kayıtlarını istisna kapsamında olan ve olmayan kazançlar olarak ayrı ayrı tespitine imkan verecek şekilde tutmaları şarttır. Bu şartı sağlamak kaydıyla serbest bölgelerde şube olarak faaliyet gösteren mükelleflerin serbest bölgedeki şubeleri için ayrı defter tutabilecekleri gibi, şube kayıtlarını ana merkezde tutacakları defterlerde de izleyebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

3.3. İstisna Kazançların Beyanı

06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince, bu tarihten sonra serbest bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen kazançların genel hükümler çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir. İstisnadan yararlanan kazançlar; gelir vergisi mükellefleri tarafından Gelir Vergisi Beyannamesi Ekinin "Tablo II" bölümünde yer alan "Diğer İstisnalar" satırında; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ise Kurumlar Vergisi Beyannamesinin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" bölümünde yer alan "Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar" satırında gösterilecektir.

Bölgede faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin 06.02.2004 tarihinden sonra geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar çerçevesinde yerine getirmeleri gerekmektedir. İstisna kazançlar, beyannamenin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" satırında gösterilecektir.

3.4. Yatırım İndirimi Uygulaması

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın, sadece serbest bölgelerde elde edilen istisna kazançtan oluşması halinde sözü edilen istisna hükmü sebebiyle vergilendirilecek bir kazanç oluşmayacağından, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırarak kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alabileceklerdir.

3.5. Birleşme ve Devir Halleri

Serbest bölgede faaliyet gösteren bir firmanın, Türk Ticaret Kanununun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan birleşme ve devir hallerinde tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve bu meyanda infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir. Diğer taraftan, yalnızca faaliyet ruhsatının devri veya satın alınması şeklinde gerçekleşen işlemler, Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile öngörülen istisnalar kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Tebliğ olunur.

 

(*) Bu fıkrayla ilgili olarak, Danıştay Dördüncü Dairesinin 26.12.2006 tarih ve Esas No: 2005/1890, Karar No: 2006/3186 sayılı iptal kararına ilişkin Başkanlığımız temyiz talebi Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 20.03.2009 tarihli ve Esas No: 2008/378, Karar No: 2009/135 sayılı Kararıyla kabul edilmiştir.

İçerik 1:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

1 _ Yasal Düzenleme

Serbest Bölgeler Kanununun 5084 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile değişik 6 ncı maddesi ve 9 uncu maddesi ile eklenen geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki gibidir:

"Madde 6 - Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.

Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.

Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir."

"Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;

a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.

b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.

c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur."

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununda yapılan söz konusu değişiklikler 06.02.2004 tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, bu tarih itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2 - Serbest Bölgelerde Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamaları

2.1. Geçiş Döneminde Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin, ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançlar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004 tarihine kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden faydalanabilmeleri mümkün değildir.

2.1.1. İstisna Kazançların Kapsamı

İstisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni yada iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir.

Diğer taraftan, sözü edilen istisna serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğundan, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlere teşmil edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir. (*)

2.1.2. İstisna Kazanç Tutarının Tespiti

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan istisna, bir kazanç istisnasıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri hasılattan bu faaliyetlere ilişkin olarak yapılan giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak kazanç, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

İstisna kazancın doğru bir şekilde tespitinin yapılabilmesi açısından, istisna kapsamında olan faaliyetler ile diğer faaliyetlere ilişkin hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi gerekmektedir.

Serbest bölgelerde yürütülen ve istisna kapsamına giren faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde; bu zararların, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilmesi mümkün bulunmadığı gibi ertesi yıla devredilmesi de mümkün değildir.

2.1.3. Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtımı

Merkezi veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır. Maliyetlerin hesabında, merkezde ve şubede oluşan satılan malın maliyeti ile faaliyet giderlerinin toplamı dikkate alınacaktır.

Aynı şekilde hem serbest bölgelerde hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin amortismanları, esas itibariyle her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.

2.1.4 İstisna Uygulamasında Süre

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan kazanç istisnası, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olduğundan, istisna uygulamasında süre mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son günü (son gün dahil) bitecektir.

2.2. Ücretlerde Gelir Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne göre, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır.

Örneğin, halen serbest bölgede faaliyet gösteren bir mükellefin kapasitesini genişletmesi dolayısıyla, serbest bölgede daha fazla personel çalıştırmaya başlaması halinde, bu personele ödenecek ücretler istisnadan yararlanacaktır. Serbest bölgede çalışan personelin çeşitli nedenlerle serbest bölge dışındaki iş yerinde çalıştırılmaya başlaması halinde, serbest bölge dışında çalışıldığı sürece ödenen ücretler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna, 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değildir.

Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihine kadar alınmış faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre;

- 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar,

- 31.12.2008 tarihinden daha sonraki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna 31.12.2008 tarihine kadar,

uygulanacaktır.

2.3. İmalat Faaliyetlerine Uygulanacak İstisna

2.3.1. Genel Olarak

Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacaktır.

Ancak;

- Üretim dışı faaliyetlerden,
- Serbest bölge dışında üretilen malların satışından,
- Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından,
- Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından,

elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna uygulamasında, imal edilen ürünün yurt dışına ya da yurt içine satılmasının bir önemi bulunmamaktadır.

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için;

- Bölgelerde "imalat" faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsatın bir örneğini,
- Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneğini,
- İmalat faaliyetinde kullanılacak araç parkını gösteren bir listeyi,

yeni mükellefiyet tesis ettirenler mükellefiyet tesisinde, halen serbest bölgelerde faaliyete devam edenler 2004 yılı sonuna kadar, durum değişikliklerinde ise (yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin bu durumu ruhsatlarına işlettirdikten sonra) değişikliği müteakip verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde, ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.

2.3.2. İstisna Kapsamındaki Fason İmalat

İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmekte olup imalatın belli safhalarında dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.

Ancak,

- Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması,
- Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması,
- İmalat faaliyetleriyle ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması,
- İş riskinin ve organizasyonunun üstlenilmesi,
- Ham madde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi,

gerekmektedir.

Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin ticaretle de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 1- 06.02.2004 tarihinden sonra imalat faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat almış ve serbest bölgedeki şubesinde ayakkabı imalatıyla uğraşan bir mükellefin aynı zamanda bölge dışında bulunan fabrikasında imal ettiği malları da serbest bölgedeki şubesi üzerinden ihraç etmesi durumunda; serbest bölgede imal edilen emtianın satışından elde edilen kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, serbest bölge dışında imal edilen emtianın satışı dolayısıyla şubede oluşan kazanç istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 2- 06.02.2004 tarihinden sonra ruhsat alan ve serbest bölgede oyuncak imalatı ile uğraşan bir mükellefin aynı zamanda ham bez ithal edip yurt içine veya yurtdışına satış yapması durumunda, oyuncak imalat faaliyetinden elde ettiği kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, ham bez ticaretinden sağladığı kazanç ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 3- Serbest bölgede konfeksiyon imalatı ile uğraşan bir mükellefin, imal ettiği gömleklere ilişkin bitim işi olarak tabir edilen düğme dikimi, ütüleme vb. işleri fason olarak yaptırması halinde; fason olarak yaptırılan bu tür işlerin toplam işçilik maliyetindeki payı, işletmenin kendi imalatları dolayısıyla yüklendiği işçilik maliyetinden daha az oranda olacağından, söz konusu imalat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamı istisna kapsamında değerlendirilecektir.

2.4. Tevkifat Uygulamaları

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.

Örneğin, serbest bölgede faaliyet gösteren bir işletmenin yurtdışında mukim yabancı bir firmadan gayrimaddi hakkın kiralanması veya satın alınması dolayısıyla bu yabancı firmaya yapacağı ödemeler ile avukatlık hizmeti dolayısıyla avukatına yapacağı serbest meslek ödemeleri üzerinden anılan maddeler uyarınca tevkifat yapılacaktır.

2.4.1. Kar Paylarının Dağıtılması Halinde Tevkifat

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki istisna hükmünün, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi bulunmamaktadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgelerde elde ettikleri kazançları dağıtmaları halinde, dağıtılan kar payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapmaları gerekir.

2.4.2. Mevduat Faizi ve Repo Gelirinde Tevkifat

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki banka veya diğer finans kurumlarında bulunan mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen faizler ile repo kazançları üzerinden, 06.02.2004 tarihinden itibaren Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü veya Kurumlar Vergisi Kanunun 24 üncü maddeleri uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Serbest bölgelerdeki banka şubeleri veya diğer finans kurumlarınca yapılacak olan söz konusu tevkifatlar, bu kurumlarca mahal vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirilerek sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

2.4.3. Muhtasar Beyanname Verilmesi

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirmisine kadar beyan etmeleri gerekmektedir. Ancak, istisna uygulanması veya diğer nedenlerle tevkif edilen bir verginin olmaması durumunda muhtasar beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.

3. Diğer Hususlar

3.1. Mükellefiyet Tesisi

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, serbest bölgelerde vergi kanunlarının uygulanmamasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel esaslar çerçevesinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmektedir.

3.2. Defter ve Belge Düzeni

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununun defter tutma ve belge düzenine ilişkin hükümlerine uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bununla beraber, Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi ile kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapma konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bu çerçevede, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi uyarınca Bölge Müdürlüklerine onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmaları uygun görülmüştür. 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde, Vergi Usul Kanununu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir.

Mükelleflerin kayıtlarını istisna kapsamında olan ve olmayan kazançlar olarak ayrı ayrı tespitine imkan verecek şekilde tutmaları şarttır. Bu şartı sağlamak kaydıyla serbest bölgelerde şube olarak faaliyet gösteren mükelleflerin serbest bölgedeki şubeleri için ayrı defter tutabilecekleri gibi, şube kayıtlarını ana merkezde tutacakları defterlerde de izleyebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

3.3. İstisna Kazançların Beyanı

06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince, bu tarihten sonra serbest bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen kazançların genel hükümler çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir. İstisnadan yararlanan kazançlar; gelir vergisi mükellefleri tarafından Gelir Vergisi Beyannamesi Ekinin "Tablo II" bölümünde yer alan "Diğer İstisnalar" satırında; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ise Kurumlar Vergisi Beyannamesinin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" bölümünde yer alan "Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar" satırında gösterilecektir.

Bölgede faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin 06.02.2004 tarihinden sonra geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar çerçevesinde yerine getirmeleri gerekmektedir. İstisna kazançlar, beyannamenin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" satırında gösterilecektir.

3.4. Yatırım İndirimi Uygulaması

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın, sadece serbest bölgelerde elde edilen istisna kazançtan oluşması halinde sözü edilen istisna hükmü sebebiyle vergilendirilecek bir kazanç oluşmayacağından, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırarak kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alabileceklerdir.

3.5. Birleşme ve Devir Halleri

Serbest bölgede faaliyet gösteren bir firmanın, Türk Ticaret Kanununun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan birleşme ve devir hallerinde tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve bu meyanda infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir. Diğer taraftan, yalnızca faaliyet ruhsatının devri veya satın alınması şeklinde gerçekleşen işlemler, Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile öngörülen istisnalar kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Tebliğ olunur.

 

(*) Bu fıkrayla ilgili olarak, Danıştay Dördüncü Dairesinin 26.12.2006 tarih ve Esas No: 2005/1890, Karar No: 2006/3186 sayılı iptal kararına ilişkin Başkanlığımız temyiz talebi Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 20.03.2009 tarihli ve Esas No: 2008/378, Karar No: 2009/135 sayılı Kararıyla kabul edilmiştir.

İçerik 2:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

1 _ Yasal Düzenleme

Serbest Bölgeler Kanununun 5084 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile değişik 6 ncı maddesi ve 9 uncu maddesi ile eklenen geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki gibidir:

"Madde 6 - Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.

Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.

Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir."

"Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;

a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.

b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.

c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur."

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununda yapılan söz konusu değişiklikler 06.02.2004 tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, bu tarih itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2 - Serbest Bölgelerde Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamaları

2.1. Geçiş Döneminde Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin, ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançlar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004 tarihine kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden faydalanabilmeleri mümkün değildir.

2.1.1. İstisna Kazançların Kapsamı

İstisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni yada iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir.

Diğer taraftan, sözü edilen istisna serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğundan, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlere teşmil edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir. (*)

2.1.2. İstisna Kazanç Tutarının Tespiti

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan istisna, bir kazanç istisnasıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri hasılattan bu faaliyetlere ilişkin olarak yapılan giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak kazanç, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

İstisna kazancın doğru bir şekilde tespitinin yapılabilmesi açısından, istisna kapsamında olan faaliyetler ile diğer faaliyetlere ilişkin hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi gerekmektedir.

Serbest bölgelerde yürütülen ve istisna kapsamına giren faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde; bu zararların, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilmesi mümkün bulunmadığı gibi ertesi yıla devredilmesi de mümkün değildir.

2.1.3. Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtımı

Merkezi veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır. Maliyetlerin hesabında, merkezde ve şubede oluşan satılan malın maliyeti ile faaliyet giderlerinin toplamı dikkate alınacaktır.

Aynı şekilde hem serbest bölgelerde hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin amortismanları, esas itibariyle her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.

2.1.4 İstisna Uygulamasında Süre

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan kazanç istisnası, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olduğundan, istisna uygulamasında süre mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son günü (son gün dahil) bitecektir.

2.2. Ücretlerde Gelir Vergisi İstisnası

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne göre, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır.

Örneğin, halen serbest bölgede faaliyet gösteren bir mükellefin kapasitesini genişletmesi dolayısıyla, serbest bölgede daha fazla personel çalıştırmaya başlaması halinde, bu personele ödenecek ücretler istisnadan yararlanacaktır. Serbest bölgede çalışan personelin çeşitli nedenlerle serbest bölge dışındaki iş yerinde çalıştırılmaya başlaması halinde, serbest bölge dışında çalışıldığı sürece ödenen ücretler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna, 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değildir.

Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihine kadar alınmış faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre;

- 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar,

- 31.12.2008 tarihinden daha sonraki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna 31.12.2008 tarihine kadar,

uygulanacaktır.

2.3. İmalat Faaliyetlerine Uygulanacak İstisna

2.3.1. Genel Olarak

Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacaktır.

Ancak;

- Üretim dışı faaliyetlerden,
- Serbest bölge dışında üretilen malların satışından,
- Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından,
- Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından,

elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

İstisna uygulamasında, imal edilen ürünün yurt dışına ya da yurt içine satılmasının bir önemi bulunmamaktadır.

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için;

- Bölgelerde "imalat" faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsatın bir örneğini,
- Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneğini,
- İmalat faaliyetinde kullanılacak araç parkını gösteren bir listeyi,

yeni mükellefiyet tesis ettirenler mükellefiyet tesisinde, halen serbest bölgelerde faaliyete devam edenler 2004 yılı sonuna kadar, durum değişikliklerinde ise (yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin bu durumu ruhsatlarına işlettirdikten sonra) değişikliği müteakip verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde, ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.

2.3.2. İstisna Kapsamındaki Fason İmalat

İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmekte olup imalatın belli safhalarında dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.

Ancak,

- Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması,
- Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması,
- İmalat faaliyetleriyle ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması,
- İş riskinin ve organizasyonunun üstlenilmesi,
- Ham madde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi,

gerekmektedir.

Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin ticaretle de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 1- 06.02.2004 tarihinden sonra imalat faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat almış ve serbest bölgedeki şubesinde ayakkabı imalatıyla uğraşan bir mükellefin aynı zamanda bölge dışında bulunan fabrikasında imal ettiği malları da serbest bölgedeki şubesi üzerinden ihraç etmesi durumunda; serbest bölgede imal edilen emtianın satışından elde edilen kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, serbest bölge dışında imal edilen emtianın satışı dolayısıyla şubede oluşan kazanç istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 2- 06.02.2004 tarihinden sonra ruhsat alan ve serbest bölgede oyuncak imalatı ile uğraşan bir mükellefin aynı zamanda ham bez ithal edip yurt içine veya yurtdışına satış yapması durumunda, oyuncak imalat faaliyetinden elde ettiği kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, ham bez ticaretinden sağladığı kazanç ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek 3- Serbest bölgede konfeksiyon imalatı ile uğraşan bir mükellefin, imal ettiği gömleklere ilişkin bitim işi olarak tabir edilen düğme dikimi, ütüleme vb. işleri fason olarak yaptırması halinde; fason olarak yaptırılan bu tür işlerin toplam işçilik maliyetindeki payı, işletmenin kendi imalatları dolayısıyla yüklendiği işçilik maliyetinden daha az oranda olacağından, söz konusu imalat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamı istisna kapsamında değerlendirilecektir.

2.4. Tevkifat Uygulamaları

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.

Örneğin, serbest bölgede faaliyet gösteren bir işletmenin yurtdışında mukim yabancı bir firmadan gayrimaddi hakkın kiralanması veya satın alınması dolayısıyla bu yabancı firmaya yapacağı ödemeler ile avukatlık hizmeti dolayısıyla avukatına yapacağı serbest meslek ödemeleri üzerinden anılan maddeler uyarınca tevkifat yapılacaktır.

2.4.1. Kar Paylarının Dağıtılması Halinde Tevkifat

Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki istisna hükmünün, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi bulunmamaktadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgelerde elde ettikleri kazançları dağıtmaları halinde, dağıtılan kar payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapmaları gerekir.

2.4.2. Mevduat Faizi ve Repo Gelirinde Tevkifat

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki banka veya diğer finans kurumlarında bulunan mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen faizler ile repo kazançları üzerinden, 06.02.2004 tarihinden itibaren Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü veya Kurumlar Vergisi Kanunun 24 üncü maddeleri uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Serbest bölgelerdeki banka şubeleri veya diğer finans kurumlarınca yapılacak olan söz konusu tevkifatlar, bu kurumlarca mahal vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirilerek sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

2.4.3. Muhtasar Beyanname Verilmesi

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirmisine kadar beyan etmeleri gerekmektedir. Ancak, istisna uygulanması veya diğer nedenlerle tevkif edilen bir verginin olmaması durumunda muhtasar beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.

3. Diğer Hususlar

3.1. Mükellefiyet Tesisi

5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, serbest bölgelerde vergi kanunlarının uygulanmamasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel esaslar çerçevesinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmektedir.

3.2. Defter ve Belge Düzeni

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununun defter tutma ve belge düzenine ilişkin hükümlerine uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bununla beraber, Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi ile kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapma konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Bu çerçevede, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi uyarınca Bölge Müdürlüklerine onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmaları uygun görülmüştür. 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde, Vergi Usul Kanununu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir.

Mükelleflerin kayıtlarını istisna kapsamında olan ve olmayan kazançlar olarak ayrı ayrı tespitine imkan verecek şekilde tutmaları şarttır. Bu şartı sağlamak kaydıyla serbest bölgelerde şube olarak faaliyet gösteren mükelleflerin serbest bölgedeki şubeleri için ayrı defter tutabilecekleri gibi, şube kayıtlarını ana merkezde tutacakları defterlerde de izleyebilmeleri mümkün bulunmaktadır.

3.3. İstisna Kazançların Beyanı

06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince, bu tarihten sonra serbest bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen kazançların genel hükümler çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir. İstisnadan yararlanan kazançlar; gelir vergisi mükellefleri tarafından Gelir Vergisi Beyannamesi Ekinin "Tablo II" bölümünde yer alan "Diğer İstisnalar" satırında; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ise Kurumlar Vergisi Beyannamesinin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" bölümünde yer alan "Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar" satırında gösterilecektir.

Bölgede faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin 06.02.2004 tarihinden sonra geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar çerçevesinde yerine getirmeleri gerekmektedir. İstisna kazançlar, beyannamenin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar" satırında gösterilecektir.

3.4. Yatırım İndirimi Uygulaması

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın, sadece serbest bölgelerde elde edilen istisna kazançtan oluşması halinde sözü edilen istisna hükmü sebebiyle vergilendirilecek bir kazanç oluşmayacağından, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırarak kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alabileceklerdir.

3.5. Birleşme ve Devir Halleri

Serbest bölgede faaliyet gösteren bir firmanın, Türk Ticaret Kanununun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan birleşme ve devir hallerinde tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve bu meyanda infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir. Diğer taraftan, yalnızca faaliyet ruhsatının devri veya satın alınması şeklinde gerçekleşen işlemler, Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile öngörülen istisnalar kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Tebliğ olunur.

 

(*) Bu fıkrayla ilgili olarak, Danıştay Dördüncü Dairesinin 26.12.2006 tarih ve Esas No: 2005/1890, Karar No: 2006/3186 sayılı iptal kararına ilişkin Başkanlığımız temyiz talebi Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 20.03.2009 tarihli ve Esas No: 2008/378, Karar No: 2009/135 sayılı Kararıyla kabul edilmiştir.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID: 3MA6TYWBZ6IX6YH6
İçerik:
 
31/3/1969 günlü ve 13162 sayılı Resmî Gazete'de neşredilen 27/3/1969 tarih ve 1137 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi; 12 inci maddesinin 6 numaralı bendi; 24 ve 25 inci maddeleri değiştirilmiş bulunmaktadır. 1137 sayılı kanunun Kurumlar Vergisi Kanunundaki değişikliklere müteallik İkinci Bölümü ve ilgili geçici maddeleri tebliğe eklidir. (Ek : 1)

Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler ve bunların tatbik şekline ilişkin gerekli açıklamalar aşağıda yapılmıştır.

1- 8 inci Maddenin 1 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi, iştirak kazançları istisnasını derpiş eden bir hükümdür. Bahse konu hükümle, Türkiye'deki bir kurumun sermayesinin asgarî yüzde onuna bu kurumun kuruluşu anında veya bilânço tarihinde en az bir yıl evvelindenberi sahip olduklarını ispat ve tevsik eden ana kurumların kuruma iştiraklerinden elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Bu istisnanın uygulanabilmesi için ana kurumun tam mükellefiyete tabi bir kurum olması icap eder. Kanun hükmü bu açıklığı ihtiva etmediğinden madde metninde gerekli değişiklik yapılmış ve iştirak kazançları istisnasından tam mükellefiyete tabi ana kurumların faydalanacaklarını sarahaten belirtmek üzere 1 numaralı bend hükmüne "tam mükellefiyete tabi" ibaresi ithal edilerek hükme vuzuh verilmiştir.

2- 12 nci Maddenin 6 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik:

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinin değişmeden önceki hükmüne göre, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde ettikleri menkul sermaye iratları hiç bir istisna bahis konusu olmaksızın vergiye tabi bulunmakta, menkul sermaye iratları tabiri ise mevduat faizlerini de kapsamasına aldığından dar mükellef kurumların sağladıkları bahis konusu faizler de vergi mevzuuna girmekteydi.

Halbuki Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin 2 inci fıkrası hükmü ile dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerin Türkiye'de elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle kurumlarırn, sağladıkları mevduat faizlerinin vergilendirilmesi konusunda Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerinde paralellik sağlanması bakımından 6 nolu bentte yapılan değişiklikle; Türkiye'de V.U.K. hükümlerine uygun işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışındaki dar mükellef kurumların elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hususu temin için bent hükmüne; (bir numaralı fıkra hükmü dışında kalanların elde ettikleri mevduat faizleri hariç) ibaresi ilâve edilmiştir.

3- 24 üncü Maddede Yapılan Değişiklikler :

1137 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi değiştirilmiş bulunmaktadır. Maddenin eski şekline nazaran yapılan değişiklikler mahiyetleri itibariyle aşağıda açıklanmıştır :

a) Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin değişmeden önceki 4 numaralı bendi gereğince; telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimeddî hakların kiralanması mukabilinde dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bedeller, yani gayrimenkul sermaye iratları kurumlar vergisi tevkifatına tabi bulunmaktaydı. Buna mukabil bu kurumların bahse konu gayrimaddi hakların kiralanması sebebiyle sağladıkları iratlar dışında kalan gayrimenkul sermaye iratları vergi tevkifatına tabi bulunmamakta, adı geçen iratlar için Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 20 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi gerekmekteydi. Ancak tatbikatta bu mecburiyete gereği kadar uyulmaması sebebiyle bu iratların bir kısmı vergileme dışı kalmış bulunduğundan, bu mahzurun önlenmesi ve vergi emniyetini kazanç ve iratları sağlıyanlar bu kazanç ve iratlardan Kurumlar Vergisi tevkifatı yapmaya mecburdurlar. Sağlamak mülâhazasiyle, bahis konusu iratların da kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmasını teminen 24 üncü maddenin (A) fıkrasına, "gayrimenkul sermaye iratları" 3 No.lu bent olarak ilâve edilmiştir.

Yapılan bu değişiklik muvacehesinde; dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bilumum gayrimenkul sermaye iratları, bu iratları nakten veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettiren gerçek veya tüzel kişiler tarafından % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacak ve süresi içinde bağlı bulundukları vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirilecektir.

Diğer taraftan 24 üncü madde gereğince, dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları gayrimenkul sermaye iratları için ayni kanunun 20 ve 22 nci maddelerine göre beyanname vermeleri veya bu madde şumulüne girmiyen kazanç ve iratları için verecekleri beyannamelere mezkûr iratları ithalleri ihtiyari bulunmaktadır.

b) 24 üncü maddenin değişmeden önceki 4 numaralı bendinde zikri geçen gayrimaddî hakların kiralanması karşılığında alınan bedeller, maddenin yeni metninde A fıkrasının 3 numaralı bendi şumulüne alınmış olduğundan, eski 4 numaralı bent hükmünde yer alan (kiralanması) na ilişkin ibare metinden çıkarılmış ve 4 numaralı bent yeni metinde 5 numaralı bent haline gelmiştir.

c) Bu tebliğin 2 numaralı paragrafında açıklandığı üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinde yapılan değişiklikle; Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışında kalan dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde etitkleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hükme mütenazır olarak anılan mevduat faizlerinin kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmamasını teminen, maddenin yeni metninde 4 numaralı bent hükmü "4. Menkul Sermaye İratları" (her nev'i alacak faizleri dahil, 12 nci maddenin 6 numaralı bendinde vergi dışı bırakılan mevduat faizleri hariç) şeklinde tedvin olunmuştur.

4 numaralı bentte parantez içerisinde yer alan ibarede zikri geçen "her nev'i alacak faizleri dahil", ifadesi bent hükmüne vuzuh vermek için konulmuş bulunmaktadır.

d) Bilindiği üzere, 24 ncü maddenin değişmeden önceki hükmüne göre mezkûr maddede zikri geçen kazanç ve iratların gayrisafi miktarları üzerinden % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaktaydı.

Maddede yapılan değişiklikle; kurumlar vergisi tevkifat nispeti, Gelir Vergisi Kanunun 75 inci maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarında % 20'den % 35'e yükseltilmiş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere bahse konu kâr payları; her nev'i hisse senetlerinin temettüleri (Anonim ve Eshamlı Komandit Şirketlerce dağıtılan temettüler) ile, iştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited şirket ortaklarının kâr hisseleri, adî komandit şirketlerde komanditerlerin kâr hisseleri, kooperatif şirketlerin dağıttıkları kazançlar) dır.

Yukarıda bahsi geçen kâr payları ile, K.V.K.'nun 12 inci maddesinin 6 numaralı bendinde vergi mevzuu dışında bırakılan mevduat faizleri haricinde kalan menkul sermaye iratlarında ve 24 ncü maddenin A fıkrasının 1, 2, 3 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı (ücretler serbest meslek kazançları; gayrimenkul sermaye iratları; gayrimaddî hakların satışı, devri ve temliki mukabilinde alınan bedeller) kazanç ve iratlarda vergi tevkifatı nispeti, evvelce olduğu gibi % 20 dir.

Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından elde edilen kurum kazancı, ayni zamanda bu kurumun dar mükellefiyete tabi ortakları bakımından menkul sermaye iradı olduğundan, % 25 Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra, ayrıca K.V.K. nun 24üncü maddesince % 35 nispetinde Kurumlar Vergisi tevkifatına tabi olacaktır.(*(*) 18 sıra No'lu Genel Tebliğ ile kaldırılmıştır)

e) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde yapılan diğer bir değişiklikle, kanunî veya iş merkezleri vergi anlaşması yapılan âkit devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, 24 ncü maddenin A fıkrasının 3 ve 5 numaralı bentleri şumulüne giren ve gayrimaddî hakların kiralanması, satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden yapılacak vergi tevkifatı nispetinde gerekli değişiklikleri yapmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulunca memleket ekonomisi bakımından luzumlu görülen hallerde, kanunî veya iş merkezi vergi anlaşması yapılan devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimaddî hakların kiralanması satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden (bedellerden) yapılması gerekli bulunan % 20 vergi tevkifatı nispetinin indirilmesi mümkün olabilecektir.

f) 24 üncü maddenin A fıkrasının sonunda; "Bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait Kurumlar Vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, ayni kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde, fazlası umumî hükümler dahilinde tevkifatı yapan şirkete iade olunur. Şu kadar ki, bu suretle iade edilecek vergi miktarı, aynı kazanç ve irat dolayısiyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları kurumlar vergisi ile bu kurumların gelir vergisi kanununun 96 ncı maddesine, göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar eder." hükmü derpiş olunmuştur.

Bu hükümle memleketimize yabancı sermaye celbinin teşviki istihdaf edilmiştir. Bilindiği üzere 24 ncü maddede yapılan değişiklikle yabancı sermayedar kurumlara ödenen kâr paylarından yapılmakta olan vergi tevkifatı nispeti yükseltilmiş ve böylece vergi yükü bu yatırımlardan menşe memleketlerinde alınan vergi seviyesine yaklaştırılmış bulunmaktadır.

Ancak bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait kurumlar vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, aynı kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde bu ülkelerden memleketimize sermaye gelmesini engellememesi için aradaki farkın umumî hükümler dairesinde tevkifatı yapan kuruma iadesi öngörülmüştür.

Şu kadar ki bazı memleketlerde gelir ve kurumlar vergisinin mevcut bulunmayışı veya çok düşük nispetli vergiler uygulanması hususu gözönünde bulundurularak, iade edilecek vergi konusunda asgarî taban tesbiti zarurî görülmüş ve bunu teminen "bu suretle iade edilecek vergi miktarının, aynı kazanç ve irat dolayısıyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları Kurumlar Vergisi ile bu kurumların Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesine göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar edeceği" hükmü konulmuştur.

g) Diğer taraftan 24 üncü maddenin B fıkrasında "Bu maddeye göre dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan vergi, tevkifatı yapanlarca indirilir" hükmüne yer verilmiştir.

Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanununun 1137 sayılı kanunla değişik 96 ncı maddesinin 2 numaralı fıkrasında dağıtılmıyan kurum kazancının tarifi yapılmış, tespit tarzı belirtilmiş ve bahse konu kazançların tam ve dar mükellefiyet şekli tefrik edilmeksizin vergi tevkifatına tabi tutulması öngörülmüş ve aynı kanunun değişik 105 inci maddesinin B bendinde ise bu nipet % 20 olarak tespit edilmiş bulunmaktadır.

Bilâhare, "dağıtılmayan kurum kazancı"nın dar mükellefiyete tabi kurum olan ortaklara dağıtılması, yani nakten veya hesaben ödenmesi veya tahakkuk ettirilmesi halinde bahse konu kazançlar, kâr payı olarak menkul sermaye iradı mahiyetini iktisap edeceğinden 24 üncü madde gereğince % 35 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır. Bu durumda mükerrerliği önlemek bakımından kâr paylarından daha önce dağıtılmıyan kurum kazancı olarak G. V. K. nun 96 ncı maddesi gereğince tevkif edilen % 20 nispetindeki gelir vergisinin 24 ncü maddeye göre tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden mahsubu öngörülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesine göre verilecek kurumlar vergisi tevkifatına ilişkin muhtasar beyannamede yazılı malûmat aynen muhafaza edilmiş olmakla beraber, 1137 sayılı kanunla değiştirilen 24 ncü maddenin yeni şekline mütenazır olarak mezkûr beyannamede bazı değişiklikler yapılmıştır. Yeni beyanname örneği tebliğe eklidir. (Ek :2)

24 üncü maddenin B fıkrasına göre, dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden, Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan verginin, tevkifatı yapanlarca indirileceği; 1137 sayılı kanunun geçici 3 üncü maddesinin (a) fıkrasında ise, Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 24 ncü maddesinin A fıkrasının 4 numaralı bendi hükmü ile aynı fıkrada yazılı % 35 vergi tevkifatı nispetinin 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı, bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifat yapan şirketlerce, mahsup edileceği, derpiş olunmuştur.

Bu durumda kâr paylarından Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkif edilmiş olan vergi miktarının gösterilmesi ve mahsup edilmesini temin için beyannamede yeni iki sütun açılmıştır. Beyannamede, ödenen veya tahakkuk ettirilen kazanç ve iradın nev'i ve miktarı; bu irat ve kazanç üzerinden tevkif edilen vergi miktarı gösterilecek, kâr paylarından daha önce Gelir Vergisi Kanununa göre tevkif edilmiş vergi varsa ilgili sütunda gösterilip, bu miktar tevkif edilen vergiden düşüldükten sonra kalan miktar ödenecek vergi sütununa aktarılacaktır.

Ayrıca beyannamenin arkasına, Gelir Vergisi Kanununa göre verilen muhtasar beyannamenin dönemini, tahakkuk fişinin ve vezne alındısının tarih ve numarasını, tevkifata tabi tutulan kazanç miktarını göstermeye mahsus bir tablo konulmuştur. Vergi Daireleri tarafından alınan beyannameler üzerine; beyanlar doğruluğunun araştırılması için inceleme yaptırılması, mahsup işleminin gerçeğe uymaması halinde gerekli kanunî işlemin yapılması gerekir. Yeni beyanname tab ve tevzi edilinceye kadar Nümune : Gelir 49 nolu muhtasar beyannameden faydalanılması uygundur.

4- 25 inci Maddede Yapılan Değişiklik

Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, sermaye şirketleri ile kooperatif şirketlere ait % 20 olan kurumlar vergisi nispeti %2 5 e ytikseltilmiş bulunmaktadır.

Diğer kurumlara ait vergi nispeti, % 35 olarak aynen muhafaza edilmiştir.

5- Geçici Maddeler:

Geçici Madde 1 _ Bu maddenin a fıkrası ile; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun değişik 24 ncü maddesinin (A) fıkrasında öngörülen dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları kâr paylarından yapılacak % 35 vergi tevkifatı nispetinin, 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Diğer taraftan mükerrerliği önlemek üzere bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifatı yapan şirketlerce kesilecek vergiden mahsup edileceği derpiş olunmuştur. 24 ncü madde gereğince verilecek beyannamede kâr payları üzerinden tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden daha önce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yapılmış olan tevkifatın mahsup şekli tebliğin 3/g bölümünde açıklanmış bulunmaktadır.

Geçici 3 ncü maddenin b bendi hükmü ile K. V. K. nun değişik 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde sermaye şirketleri ile kooperatif şirketler hakkında öngörülen % 25 vergi nispetinin mezkur kurumların 1968 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanması esası kabul edilmiştir.

Ancak 1968 takvim yılı içinde kapanan özel hesap dönemlerine ait kazançlara mezkûr nispetin tatbik edilmemesini teminen maddeye parantez içindeki hüküm konulmuştur.

6. Gelir Vergisi Kanununun 7 inci Maddesinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere K. V. K. nun 45 inci maddesi ile, kanunda sözü edilen kazanç veya iradın Türkiye'de elde edilmesi hususunda G. V. K. nun 7 nci maddesi hükmünün cari olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.

1137 sayılı kanunun 1 inci maddesi ile 193 sayılı G. V. K. nun 7 inci maddesinin 3/a, 4,5 ve 7 No.lu bentlerinde değişiklik yapılmış; mezkûr kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için Türkiye'de ifa veya Türkiye'de değerlendirilmesi şartlarından herhangi birinin mevcut olması kâfi sayılmıştır.

Vaki değişiklik muvacehesinde Gelir Vergisi Tebliğinde de etraflıca açıklanan hususların kurum kazancının Türkiye'de elde edilmesi dolayısıyle vergi mevzuuna alınması konusunda gözönünde bulundurulması gerekir.

Gereğinin bu esaslara göre ifası rica olunur.

İçerik 1:
 
31/3/1969 günlü ve 13162 sayılı Resmî Gazete'de neşredilen 27/3/1969 tarih ve 1137 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi; 12 inci maddesinin 6 numaralı bendi; 24 ve 25 inci maddeleri değiştirilmiş bulunmaktadır. 1137 sayılı kanunun Kurumlar Vergisi Kanunundaki değişikliklere müteallik İkinci Bölümü ve ilgili geçici maddeleri tebliğe eklidir. (Ek : 1)

Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler ve bunların tatbik şekline ilişkin gerekli açıklamalar aşağıda yapılmıştır.

1- 8 inci Maddenin 1 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi, iştirak kazançları istisnasını derpiş eden bir hükümdür. Bahse konu hükümle, Türkiye'deki bir kurumun sermayesinin asgarî yüzde onuna bu kurumun kuruluşu anında veya bilânço tarihinde en az bir yıl evvelindenberi sahip olduklarını ispat ve tevsik eden ana kurumların kuruma iştiraklerinden elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Bu istisnanın uygulanabilmesi için ana kurumun tam mükellefiyete tabi bir kurum olması icap eder. Kanun hükmü bu açıklığı ihtiva etmediğinden madde metninde gerekli değişiklik yapılmış ve iştirak kazançları istisnasından tam mükellefiyete tabi ana kurumların faydalanacaklarını sarahaten belirtmek üzere 1 numaralı bend hükmüne "tam mükellefiyete tabi" ibaresi ithal edilerek hükme vuzuh verilmiştir.

2- 12 nci Maddenin 6 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik:

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinin değişmeden önceki hükmüne göre, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde ettikleri menkul sermaye iratları hiç bir istisna bahis konusu olmaksızın vergiye tabi bulunmakta, menkul sermaye iratları tabiri ise mevduat faizlerini de kapsamasına aldığından dar mükellef kurumların sağladıkları bahis konusu faizler de vergi mevzuuna girmekteydi.

Halbuki Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin 2 inci fıkrası hükmü ile dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerin Türkiye'de elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle kurumlarırn, sağladıkları mevduat faizlerinin vergilendirilmesi konusunda Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerinde paralellik sağlanması bakımından 6 nolu bentte yapılan değişiklikle; Türkiye'de V.U.K. hükümlerine uygun işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışındaki dar mükellef kurumların elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hususu temin için bent hükmüne; (bir numaralı fıkra hükmü dışında kalanların elde ettikleri mevduat faizleri hariç) ibaresi ilâve edilmiştir.

3- 24 üncü Maddede Yapılan Değişiklikler :

1137 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi değiştirilmiş bulunmaktadır. Maddenin eski şekline nazaran yapılan değişiklikler mahiyetleri itibariyle aşağıda açıklanmıştır :

a) Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin değişmeden önceki 4 numaralı bendi gereğince; telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimeddî hakların kiralanması mukabilinde dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bedeller, yani gayrimenkul sermaye iratları kurumlar vergisi tevkifatına tabi bulunmaktaydı. Buna mukabil bu kurumların bahse konu gayrimaddi hakların kiralanması sebebiyle sağladıkları iratlar dışında kalan gayrimenkul sermaye iratları vergi tevkifatına tabi bulunmamakta, adı geçen iratlar için Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 20 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi gerekmekteydi. Ancak tatbikatta bu mecburiyete gereği kadar uyulmaması sebebiyle bu iratların bir kısmı vergileme dışı kalmış bulunduğundan, bu mahzurun önlenmesi ve vergi emniyetini kazanç ve iratları sağlıyanlar bu kazanç ve iratlardan Kurumlar Vergisi tevkifatı yapmaya mecburdurlar. Sağlamak mülâhazasiyle, bahis konusu iratların da kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmasını teminen 24 üncü maddenin (A) fıkrasına, "gayrimenkul sermaye iratları" 3 No.lu bent olarak ilâve edilmiştir.

Yapılan bu değişiklik muvacehesinde; dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bilumum gayrimenkul sermaye iratları, bu iratları nakten veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettiren gerçek veya tüzel kişiler tarafından % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacak ve süresi içinde bağlı bulundukları vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirilecektir.

Diğer taraftan 24 üncü madde gereğince, dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları gayrimenkul sermaye iratları için ayni kanunun 20 ve 22 nci maddelerine göre beyanname vermeleri veya bu madde şumulüne girmiyen kazanç ve iratları için verecekleri beyannamelere mezkûr iratları ithalleri ihtiyari bulunmaktadır.

b) 24 üncü maddenin değişmeden önceki 4 numaralı bendinde zikri geçen gayrimaddî hakların kiralanması karşılığında alınan bedeller, maddenin yeni metninde A fıkrasının 3 numaralı bendi şumulüne alınmış olduğundan, eski 4 numaralı bent hükmünde yer alan (kiralanması) na ilişkin ibare metinden çıkarılmış ve 4 numaralı bent yeni metinde 5 numaralı bent haline gelmiştir.

c) Bu tebliğin 2 numaralı paragrafında açıklandığı üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinde yapılan değişiklikle; Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışında kalan dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde etitkleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hükme mütenazır olarak anılan mevduat faizlerinin kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmamasını teminen, maddenin yeni metninde 4 numaralı bent hükmü "4. Menkul Sermaye İratları" (her nev'i alacak faizleri dahil, 12 nci maddenin 6 numaralı bendinde vergi dışı bırakılan mevduat faizleri hariç) şeklinde tedvin olunmuştur.

4 numaralı bentte parantez içerisinde yer alan ibarede zikri geçen "her nev'i alacak faizleri dahil", ifadesi bent hükmüne vuzuh vermek için konulmuş bulunmaktadır.

d) Bilindiği üzere, 24 ncü maddenin değişmeden önceki hükmüne göre mezkûr maddede zikri geçen kazanç ve iratların gayrisafi miktarları üzerinden % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaktaydı.

Maddede yapılan değişiklikle; kurumlar vergisi tevkifat nispeti, Gelir Vergisi Kanunun 75 inci maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarında % 20'den % 35'e yükseltilmiş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere bahse konu kâr payları; her nev'i hisse senetlerinin temettüleri (Anonim ve Eshamlı Komandit Şirketlerce dağıtılan temettüler) ile, iştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited şirket ortaklarının kâr hisseleri, adî komandit şirketlerde komanditerlerin kâr hisseleri, kooperatif şirketlerin dağıttıkları kazançlar) dır.

Yukarıda bahsi geçen kâr payları ile, K.V.K.'nun 12 inci maddesinin 6 numaralı bendinde vergi mevzuu dışında bırakılan mevduat faizleri haricinde kalan menkul sermaye iratlarında ve 24 ncü maddenin A fıkrasının 1, 2, 3 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı (ücretler serbest meslek kazançları; gayrimenkul sermaye iratları; gayrimaddî hakların satışı, devri ve temliki mukabilinde alınan bedeller) kazanç ve iratlarda vergi tevkifatı nispeti, evvelce olduğu gibi % 20 dir.

Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından elde edilen kurum kazancı, ayni zamanda bu kurumun dar mükellefiyete tabi ortakları bakımından menkul sermaye iradı olduğundan, % 25 Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra, ayrıca K.V.K. nun 24üncü maddesince % 35 nispetinde Kurumlar Vergisi tevkifatına tabi olacaktır.(*(*) 18 sıra No'lu Genel Tebliğ ile kaldırılmıştır)

e) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde yapılan diğer bir değişiklikle, kanunî veya iş merkezleri vergi anlaşması yapılan âkit devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, 24 ncü maddenin A fıkrasının 3 ve 5 numaralı bentleri şumulüne giren ve gayrimaddî hakların kiralanması, satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden yapılacak vergi tevkifatı nispetinde gerekli değişiklikleri yapmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulunca memleket ekonomisi bakımından luzumlu görülen hallerde, kanunî veya iş merkezi vergi anlaşması yapılan devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimaddî hakların kiralanması satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden (bedellerden) yapılması gerekli bulunan % 20 vergi tevkifatı nispetinin indirilmesi mümkün olabilecektir.

f) 24 üncü maddenin A fıkrasının sonunda; "Bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait Kurumlar Vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, ayni kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde, fazlası umumî hükümler dahilinde tevkifatı yapan şirkete iade olunur. Şu kadar ki, bu suretle iade edilecek vergi miktarı, aynı kazanç ve irat dolayısiyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları kurumlar vergisi ile bu kurumların gelir vergisi kanununun 96 ncı maddesine, göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar eder." hükmü derpiş olunmuştur.

Bu hükümle memleketimize yabancı sermaye celbinin teşviki istihdaf edilmiştir. Bilindiği üzere 24 ncü maddede yapılan değişiklikle yabancı sermayedar kurumlara ödenen kâr paylarından yapılmakta olan vergi tevkifatı nispeti yükseltilmiş ve böylece vergi yükü bu yatırımlardan menşe memleketlerinde alınan vergi seviyesine yaklaştırılmış bulunmaktadır.

Ancak bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait kurumlar vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, aynı kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde bu ülkelerden memleketimize sermaye gelmesini engellememesi için aradaki farkın umumî hükümler dairesinde tevkifatı yapan kuruma iadesi öngörülmüştür.

Şu kadar ki bazı memleketlerde gelir ve kurumlar vergisinin mevcut bulunmayışı veya çok düşük nispetli vergiler uygulanması hususu gözönünde bulundurularak, iade edilecek vergi konusunda asgarî taban tesbiti zarurî görülmüş ve bunu teminen "bu suretle iade edilecek vergi miktarının, aynı kazanç ve irat dolayısıyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları Kurumlar Vergisi ile bu kurumların Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesine göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar edeceği" hükmü konulmuştur.

g) Diğer taraftan 24 üncü maddenin B fıkrasında "Bu maddeye göre dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan vergi, tevkifatı yapanlarca indirilir" hükmüne yer verilmiştir.

Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanununun 1137 sayılı kanunla değişik 96 ncı maddesinin 2 numaralı fıkrasında dağıtılmıyan kurum kazancının tarifi yapılmış, tespit tarzı belirtilmiş ve bahse konu kazançların tam ve dar mükellefiyet şekli tefrik edilmeksizin vergi tevkifatına tabi tutulması öngörülmüş ve aynı kanunun değişik 105 inci maddesinin B bendinde ise bu nipet % 20 olarak tespit edilmiş bulunmaktadır.

Bilâhare, "dağıtılmayan kurum kazancı"nın dar mükellefiyete tabi kurum olan ortaklara dağıtılması, yani nakten veya hesaben ödenmesi veya tahakkuk ettirilmesi halinde bahse konu kazançlar, kâr payı olarak menkul sermaye iradı mahiyetini iktisap edeceğinden 24 üncü madde gereğince % 35 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır. Bu durumda mükerrerliği önlemek bakımından kâr paylarından daha önce dağıtılmıyan kurum kazancı olarak G. V. K. nun 96 ncı maddesi gereğince tevkif edilen % 20 nispetindeki gelir vergisinin 24 ncü maddeye göre tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden mahsubu öngörülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesine göre verilecek kurumlar vergisi tevkifatına ilişkin muhtasar beyannamede yazılı malûmat aynen muhafaza edilmiş olmakla beraber, 1137 sayılı kanunla değiştirilen 24 ncü maddenin yeni şekline mütenazır olarak mezkûr beyannamede bazı değişiklikler yapılmıştır. Yeni beyanname örneği tebliğe eklidir. (Ek :2)

24 üncü maddenin B fıkrasına göre, dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden, Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan verginin, tevkifatı yapanlarca indirileceği; 1137 sayılı kanunun geçici 3 üncü maddesinin (a) fıkrasında ise, Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 24 ncü maddesinin A fıkrasının 4 numaralı bendi hükmü ile aynı fıkrada yazılı % 35 vergi tevkifatı nispetinin 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı, bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifat yapan şirketlerce, mahsup edileceği, derpiş olunmuştur.

Bu durumda kâr paylarından Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkif edilmiş olan vergi miktarının gösterilmesi ve mahsup edilmesini temin için beyannamede yeni iki sütun açılmıştır. Beyannamede, ödenen veya tahakkuk ettirilen kazanç ve iradın nev'i ve miktarı; bu irat ve kazanç üzerinden tevkif edilen vergi miktarı gösterilecek, kâr paylarından daha önce Gelir Vergisi Kanununa göre tevkif edilmiş vergi varsa ilgili sütunda gösterilip, bu miktar tevkif edilen vergiden düşüldükten sonra kalan miktar ödenecek vergi sütununa aktarılacaktır.

Ayrıca beyannamenin arkasına, Gelir Vergisi Kanununa göre verilen muhtasar beyannamenin dönemini, tahakkuk fişinin ve vezne alındısının tarih ve numarasını, tevkifata tabi tutulan kazanç miktarını göstermeye mahsus bir tablo konulmuştur. Vergi Daireleri tarafından alınan beyannameler üzerine; beyanlar doğruluğunun araştırılması için inceleme yaptırılması, mahsup işleminin gerçeğe uymaması halinde gerekli kanunî işlemin yapılması gerekir. Yeni beyanname tab ve tevzi edilinceye kadar Nümune : Gelir 49 nolu muhtasar beyannameden faydalanılması uygundur.

4- 25 inci Maddede Yapılan Değişiklik

Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, sermaye şirketleri ile kooperatif şirketlere ait % 20 olan kurumlar vergisi nispeti %2 5 e ytikseltilmiş bulunmaktadır.

Diğer kurumlara ait vergi nispeti, % 35 olarak aynen muhafaza edilmiştir.

5- Geçici Maddeler:

Geçici Madde 1 _ Bu maddenin a fıkrası ile; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun değişik 24 ncü maddesinin (A) fıkrasında öngörülen dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları kâr paylarından yapılacak % 35 vergi tevkifatı nispetinin, 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Diğer taraftan mükerrerliği önlemek üzere bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifatı yapan şirketlerce kesilecek vergiden mahsup edileceği derpiş olunmuştur. 24 ncü madde gereğince verilecek beyannamede kâr payları üzerinden tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden daha önce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yapılmış olan tevkifatın mahsup şekli tebliğin 3/g bölümünde açıklanmış bulunmaktadır.

Geçici 3 ncü maddenin b bendi hükmü ile K. V. K. nun değişik 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde sermaye şirketleri ile kooperatif şirketler hakkında öngörülen % 25 vergi nispetinin mezkur kurumların 1968 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanması esası kabul edilmiştir.

Ancak 1968 takvim yılı içinde kapanan özel hesap dönemlerine ait kazançlara mezkûr nispetin tatbik edilmemesini teminen maddeye parantez içindeki hüküm konulmuştur.

6. Gelir Vergisi Kanununun 7 inci Maddesinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere K. V. K. nun 45 inci maddesi ile, kanunda sözü edilen kazanç veya iradın Türkiye'de elde edilmesi hususunda G. V. K. nun 7 nci maddesi hükmünün cari olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.

1137 sayılı kanunun 1 inci maddesi ile 193 sayılı G. V. K. nun 7 inci maddesinin 3/a, 4,5 ve 7 No.lu bentlerinde değişiklik yapılmış; mezkûr kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için Türkiye'de ifa veya Türkiye'de değerlendirilmesi şartlarından herhangi birinin mevcut olması kâfi sayılmıştır.

Vaki değişiklik muvacehesinde Gelir Vergisi Tebliğinde de etraflıca açıklanan hususların kurum kazancının Türkiye'de elde edilmesi dolayısıyle vergi mevzuuna alınması konusunda gözönünde bulundurulması gerekir.

Gereğinin bu esaslara göre ifası rica olunur.

İçerik 2:
 
31/3/1969 günlü ve 13162 sayılı Resmî Gazete'de neşredilen 27/3/1969 tarih ve 1137 sayılı Kanunla, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi; 12 inci maddesinin 6 numaralı bendi; 24 ve 25 inci maddeleri değiştirilmiş bulunmaktadır. 1137 sayılı kanunun Kurumlar Vergisi Kanunundaki değişikliklere müteallik İkinci Bölümü ve ilgili geçici maddeleri tebliğe eklidir. (Ek : 1)

Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler ve bunların tatbik şekline ilişkin gerekli açıklamalar aşağıda yapılmıştır.

1- 8 inci Maddenin 1 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi, iştirak kazançları istisnasını derpiş eden bir hükümdür. Bahse konu hükümle, Türkiye'deki bir kurumun sermayesinin asgarî yüzde onuna bu kurumun kuruluşu anında veya bilânço tarihinde en az bir yıl evvelindenberi sahip olduklarını ispat ve tevsik eden ana kurumların kuruma iştiraklerinden elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Bu istisnanın uygulanabilmesi için ana kurumun tam mükellefiyete tabi bir kurum olması icap eder. Kanun hükmü bu açıklığı ihtiva etmediğinden madde metninde gerekli değişiklik yapılmış ve iştirak kazançları istisnasından tam mükellefiyete tabi ana kurumların faydalanacaklarını sarahaten belirtmek üzere 1 numaralı bend hükmüne "tam mükellefiyete tabi" ibaresi ithal edilerek hükme vuzuh verilmiştir.

2- 12 nci Maddenin 6 Numaralı Bendinde Yapılan Değişiklik:

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinin değişmeden önceki hükmüne göre, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde ettikleri menkul sermaye iratları hiç bir istisna bahis konusu olmaksızın vergiye tabi bulunmakta, menkul sermaye iratları tabiri ise mevduat faizlerini de kapsamasına aldığından dar mükellef kurumların sağladıkları bahis konusu faizler de vergi mevzuuna girmekteydi.

Halbuki Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin 2 inci fıkrası hükmü ile dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerin Türkiye'de elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle kurumlarırn, sağladıkları mevduat faizlerinin vergilendirilmesi konusunda Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerinde paralellik sağlanması bakımından 6 nolu bentte yapılan değişiklikle; Türkiye'de V.U.K. hükümlerine uygun işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışındaki dar mükellef kurumların elde ettikleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hususu temin için bent hükmüne; (bir numaralı fıkra hükmü dışında kalanların elde ettikleri mevduat faizleri hariç) ibaresi ilâve edilmiştir.

3- 24 üncü Maddede Yapılan Değişiklikler :

1137 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi değiştirilmiş bulunmaktadır. Maddenin eski şekline nazaran yapılan değişiklikler mahiyetleri itibariyle aşağıda açıklanmıştır :

a) Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin değişmeden önceki 4 numaralı bendi gereğince; telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimeddî hakların kiralanması mukabilinde dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bedeller, yani gayrimenkul sermaye iratları kurumlar vergisi tevkifatına tabi bulunmaktaydı. Buna mukabil bu kurumların bahse konu gayrimaddi hakların kiralanması sebebiyle sağladıkları iratlar dışında kalan gayrimenkul sermaye iratları vergi tevkifatına tabi bulunmamakta, adı geçen iratlar için Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 20 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi gerekmekteydi. Ancak tatbikatta bu mecburiyete gereği kadar uyulmaması sebebiyle bu iratların bir kısmı vergileme dışı kalmış bulunduğundan, bu mahzurun önlenmesi ve vergi emniyetini kazanç ve iratları sağlıyanlar bu kazanç ve iratlardan Kurumlar Vergisi tevkifatı yapmaya mecburdurlar. Sağlamak mülâhazasiyle, bahis konusu iratların da kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmasını teminen 24 üncü maddenin (A) fıkrasına, "gayrimenkul sermaye iratları" 3 No.lu bent olarak ilâve edilmiştir.

Yapılan bu değişiklik muvacehesinde; dar mükellefiyete tabi kurumlarca sağlanan bilumum gayrimenkul sermaye iratları, bu iratları nakten veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettiren gerçek veya tüzel kişiler tarafından % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacak ve süresi içinde bağlı bulundukları vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirilecektir.

Diğer taraftan 24 üncü madde gereğince, dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları gayrimenkul sermaye iratları için ayni kanunun 20 ve 22 nci maddelerine göre beyanname vermeleri veya bu madde şumulüne girmiyen kazanç ve iratları için verecekleri beyannamelere mezkûr iratları ithalleri ihtiyari bulunmaktadır.

b) 24 üncü maddenin değişmeden önceki 4 numaralı bendinde zikri geçen gayrimaddî hakların kiralanması karşılığında alınan bedeller, maddenin yeni metninde A fıkrasının 3 numaralı bendi şumulüne alınmış olduğundan, eski 4 numaralı bent hükmünde yer alan (kiralanması) na ilişkin ibare metinden çıkarılmış ve 4 numaralı bent yeni metinde 5 numaralı bent haline gelmiştir.

c) Bu tebliğin 2 numaralı paragrafında açıklandığı üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 6 numaralı bendinde yapılan değişiklikle; Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar dışında kalan dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye'de elde etitkleri mevduat faizleri vergi mevzuu dışında bırakılmıştır.

Bu hükme mütenazır olarak anılan mevduat faizlerinin kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulmamasını teminen, maddenin yeni metninde 4 numaralı bent hükmü "4. Menkul Sermaye İratları" (her nev'i alacak faizleri dahil, 12 nci maddenin 6 numaralı bendinde vergi dışı bırakılan mevduat faizleri hariç) şeklinde tedvin olunmuştur.

4 numaralı bentte parantez içerisinde yer alan ibarede zikri geçen "her nev'i alacak faizleri dahil", ifadesi bent hükmüne vuzuh vermek için konulmuş bulunmaktadır.

d) Bilindiği üzere, 24 ncü maddenin değişmeden önceki hükmüne göre mezkûr maddede zikri geçen kazanç ve iratların gayrisafi miktarları üzerinden % 20 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaktaydı.

Maddede yapılan değişiklikle; kurumlar vergisi tevkifat nispeti, Gelir Vergisi Kanunun 75 inci maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarında % 20'den % 35'e yükseltilmiş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere bahse konu kâr payları; her nev'i hisse senetlerinin temettüleri (Anonim ve Eshamlı Komandit Şirketlerce dağıtılan temettüler) ile, iştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited şirket ortaklarının kâr hisseleri, adî komandit şirketlerde komanditerlerin kâr hisseleri, kooperatif şirketlerin dağıttıkları kazançlar) dır.

Yukarıda bahsi geçen kâr payları ile, K.V.K.'nun 12 inci maddesinin 6 numaralı bendinde vergi mevzuu dışında bırakılan mevduat faizleri haricinde kalan menkul sermaye iratlarında ve 24 ncü maddenin A fıkrasının 1, 2, 3 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı (ücretler serbest meslek kazançları; gayrimenkul sermaye iratları; gayrimaddî hakların satışı, devri ve temliki mukabilinde alınan bedeller) kazanç ve iratlarda vergi tevkifatı nispeti, evvelce olduğu gibi % 20 dir.

Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından elde edilen kurum kazancı, ayni zamanda bu kurumun dar mükellefiyete tabi ortakları bakımından menkul sermaye iradı olduğundan, % 25 Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra, ayrıca K.V.K. nun 24üncü maddesince % 35 nispetinde Kurumlar Vergisi tevkifatına tabi olacaktır.(*(*) 18 sıra No'lu Genel Tebliğ ile kaldırılmıştır)

e) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde yapılan diğer bir değişiklikle, kanunî veya iş merkezleri vergi anlaşması yapılan âkit devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, 24 ncü maddenin A fıkrasının 3 ve 5 numaralı bentleri şumulüne giren ve gayrimaddî hakların kiralanması, satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden yapılacak vergi tevkifatı nispetinde gerekli değişiklikleri yapmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Buna göre, Bakanlar Kurulunca memleket ekonomisi bakımından luzumlu görülen hallerde, kanunî veya iş merkezi vergi anlaşması yapılan devletlerde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların, telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmeti farika ve benzeri gayrimaddî hakların kiralanması satışı, devri ve temliki mukabilinde elde ettikleri gelirlerden (bedellerden) yapılması gerekli bulunan % 20 vergi tevkifatı nispetinin indirilmesi mümkün olabilecektir.

f) 24 üncü maddenin A fıkrasının sonunda; "Bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait Kurumlar Vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, ayni kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde, fazlası umumî hükümler dahilinde tevkifatı yapan şirkete iade olunur. Şu kadar ki, bu suretle iade edilecek vergi miktarı, aynı kazanç ve irat dolayısiyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları kurumlar vergisi ile bu kurumların gelir vergisi kanununun 96 ncı maddesine, göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar eder." hükmü derpiş olunmuştur.

Bu hükümle memleketimize yabancı sermaye celbinin teşviki istihdaf edilmiştir. Bilindiği üzere 24 ncü maddede yapılan değişiklikle yabancı sermayedar kurumlara ödenen kâr paylarından yapılmakta olan vergi tevkifatı nispeti yükseltilmiş ve böylece vergi yükü bu yatırımlardan menşe memleketlerinde alınan vergi seviyesine yaklaştırılmış bulunmaktadır.

Ancak bu maddeye göre yapılan kurumlar vergisi tevkifatı tutarı ile iradı ödeyen şirkete ait kurumlar vergisinin bu irada tekabül eden kısmının toplamı, bu şirketin ortağı olan yabancı kurumun tam mükellefiyete tabi bulunduğu devlette, aynı kazanç ve irat üzerinden alınan bu mahiyetteki vergiler toplamını aştığı takdirde bu ülkelerden memleketimize sermaye gelmesini engellememesi için aradaki farkın umumî hükümler dairesinde tevkifatı yapan kuruma iadesi öngörülmüştür.

Şu kadar ki bazı memleketlerde gelir ve kurumlar vergisinin mevcut bulunmayışı veya çok düşük nispetli vergiler uygulanması hususu gözönünde bulundurularak, iade edilecek vergi konusunda asgarî taban tesbiti zarurî görülmüş ve bunu teminen "bu suretle iade edilecek vergi miktarının, aynı kazanç ve irat dolayısıyle Türkiye'de tam mükellefiyete tabi kurumların ödemek zorunda bulundukları Kurumlar Vergisi ile bu kurumların Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesine göre tam mükellef gerçek kişilere ait menkul sermaye iratları üzerinden tevkif etmeleri gereken Gelir Vergisi toplamını aşan kısma inhisar edeceği" hükmü konulmuştur.

g) Diğer taraftan 24 üncü maddenin B fıkrasında "Bu maddeye göre dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan vergi, tevkifatı yapanlarca indirilir" hükmüne yer verilmiştir.

Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanununun 1137 sayılı kanunla değişik 96 ncı maddesinin 2 numaralı fıkrasında dağıtılmıyan kurum kazancının tarifi yapılmış, tespit tarzı belirtilmiş ve bahse konu kazançların tam ve dar mükellefiyet şekli tefrik edilmeksizin vergi tevkifatına tabi tutulması öngörülmüş ve aynı kanunun değişik 105 inci maddesinin B bendinde ise bu nipet % 20 olarak tespit edilmiş bulunmaktadır.

Bilâhare, "dağıtılmayan kurum kazancı"nın dar mükellefiyete tabi kurum olan ortaklara dağıtılması, yani nakten veya hesaben ödenmesi veya tahakkuk ettirilmesi halinde bahse konu kazançlar, kâr payı olarak menkul sermaye iradı mahiyetini iktisap edeceğinden 24 üncü madde gereğince % 35 nispetinde kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır. Bu durumda mükerrerliği önlemek bakımından kâr paylarından daha önce dağıtılmıyan kurum kazancı olarak G. V. K. nun 96 ncı maddesi gereğince tevkif edilen % 20 nispetindeki gelir vergisinin 24 ncü maddeye göre tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden mahsubu öngörülmüştür.

Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesine göre verilecek kurumlar vergisi tevkifatına ilişkin muhtasar beyannamede yazılı malûmat aynen muhafaza edilmiş olmakla beraber, 1137 sayılı kanunla değiştirilen 24 ncü maddenin yeni şekline mütenazır olarak mezkûr beyannamede bazı değişiklikler yapılmıştır. Yeni beyanname örneği tebliğe eklidir. (Ek :2)

24 üncü maddenin B fıkrasına göre, dar mükellefiyete tabi kurumların kâr paylarından tevkif olunacak vergiden, Gelir Vergisi Kanununun 96 ncı maddesinin 2 inci fıkrasına göre kesilmiş bulunan verginin, tevkifatı yapanlarca indirileceği; 1137 sayılı kanunun geçici 3 üncü maddesinin (a) fıkrasında ise, Kurumlar Vergisi Kanununun değişik 24 ncü maddesinin A fıkrasının 4 numaralı bendi hükmü ile aynı fıkrada yazılı % 35 vergi tevkifatı nispetinin 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı, bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifat yapan şirketlerce, mahsup edileceği, derpiş olunmuştur.

Bu durumda kâr paylarından Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkif edilmiş olan vergi miktarının gösterilmesi ve mahsup edilmesini temin için beyannamede yeni iki sütun açılmıştır. Beyannamede, ödenen veya tahakkuk ettirilen kazanç ve iradın nev'i ve miktarı; bu irat ve kazanç üzerinden tevkif edilen vergi miktarı gösterilecek, kâr paylarından daha önce Gelir Vergisi Kanununa göre tevkif edilmiş vergi varsa ilgili sütunda gösterilip, bu miktar tevkif edilen vergiden düşüldükten sonra kalan miktar ödenecek vergi sütununa aktarılacaktır.

Ayrıca beyannamenin arkasına, Gelir Vergisi Kanununa göre verilen muhtasar beyannamenin dönemini, tahakkuk fişinin ve vezne alındısının tarih ve numarasını, tevkifata tabi tutulan kazanç miktarını göstermeye mahsus bir tablo konulmuştur. Vergi Daireleri tarafından alınan beyannameler üzerine; beyanlar doğruluğunun araştırılması için inceleme yaptırılması, mahsup işleminin gerçeğe uymaması halinde gerekli kanunî işlemin yapılması gerekir. Yeni beyanname tab ve tevzi edilinceye kadar Nümune : Gelir 49 nolu muhtasar beyannameden faydalanılması uygundur.

4- 25 inci Maddede Yapılan Değişiklik

Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde yapılan değişiklikle, sermaye şirketleri ile kooperatif şirketlere ait % 20 olan kurumlar vergisi nispeti %2 5 e ytikseltilmiş bulunmaktadır.

Diğer kurumlara ait vergi nispeti, % 35 olarak aynen muhafaza edilmiştir.

5- Geçici Maddeler:

Geçici Madde 1 _ Bu maddenin a fıkrası ile; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun değişik 24 ncü maddesinin (A) fıkrasında öngörülen dar mükellefiyete tabi kurumların sağladıkları kâr paylarından yapılacak % 35 vergi tevkifatı nispetinin, 1968 ve daha önceki yıllara ait şirket kazançlarından 1/1/1969 tarihinden itibaren nakten veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen iratlar hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Diğer taraftan mükerrerliği önlemek üzere bu iratlardan evvelce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tevkifat yapılmışsa kesilen verginin, tevkifatı yapan şirketlerce kesilecek vergiden mahsup edileceği derpiş olunmuştur. 24 ncü madde gereğince verilecek beyannamede kâr payları üzerinden tevkif olunacak % 35 nispetindeki vergiden daha önce Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yapılmış olan tevkifatın mahsup şekli tebliğin 3/g bölümünde açıklanmış bulunmaktadır.

Geçici 3 ncü maddenin b bendi hükmü ile K. V. K. nun değişik 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde sermaye şirketleri ile kooperatif şirketler hakkında öngörülen % 25 vergi nispetinin mezkur kurumların 1968 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanması esası kabul edilmiştir.

Ancak 1968 takvim yılı içinde kapanan özel hesap dönemlerine ait kazançlara mezkûr nispetin tatbik edilmemesini teminen maddeye parantez içindeki hüküm konulmuştur.

6. Gelir Vergisi Kanununun 7 inci Maddesinde Yapılan Değişiklik :

Bilindiği üzere K. V. K. nun 45 inci maddesi ile, kanunda sözü edilen kazanç veya iradın Türkiye'de elde edilmesi hususunda G. V. K. nun 7 nci maddesi hükmünün cari olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.

1137 sayılı kanunun 1 inci maddesi ile 193 sayılı G. V. K. nun 7 inci maddesinin 3/a, 4,5 ve 7 No.lu bentlerinde değişiklik yapılmış; mezkûr kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için Türkiye'de ifa veya Türkiye'de değerlendirilmesi şartlarından herhangi birinin mevcut olması kâfi sayılmıştır.

Vaki değişiklik muvacehesinde Gelir Vergisi Tebliğinde de etraflıca açıklanan hususların kurum kazancının Türkiye'de elde edilmesi dolayısıyle vergi mevzuuna alınması konusunda gözönünde bulundurulması gerekir.

Gereğinin bu esaslara göre ifası rica olunur.

Sayfalar