Buradasınız

Madde 40 İndirilecek Giderler

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Kocaeli Defterdarlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

ACELE

Sayı

:

E-93767041-120[931 084 0822]-186441

10.10.2024

Konu

:

Süresi içeresinde ödenmeyen SGK primlerinin taksitlendirilerek ödenmesi durumunda işi terk tarihinden sonra ödenen primlerin gider olarak indirimi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

-  750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç)" faaliyeti ve 477601 nace kodlu "Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Ev Hayvanları İle Bunların Mama ve Gıdalarının Perakende Ticareti (Süs Balıkları, Köpek, Kuş, Hamster, Kablumbağa vb., Akvaryum, Kafes ve Kedi ve Köpekler İçin Tasmalar vb. Dahil)" faaliyeti ile iştigal ettiğiniz,

 

- 1/2/2023 tarihinde … vergi kimlik numaralı … ile "… Veteriner Kliniği" adı altında adi ortaklık kurduğunuz ve ortaklıktaki payınızın %50 olduğu,

 

- 750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç" faaliyetinizi 30/4/2023 tarihi itibariyle terk ettiğinizin bildirilmesi üzerine bu tarih itibariyle terk işlemlerinizin yapıldığı,

 

- 13/1/2023 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu İşyeri Durum Tespit Tutanağı ile sigortasız işçi çalıştırdığınızın tespit edilmesi neticesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereği 13/1/2022 tarihinden itibaren geriye dönük olarak aylık işyeri prim ve hizmet bildirgesi verme yükümlülüğünüzün doğduğu ve buna istinaden 2022 ile 2023 yıllarına ait aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlendiği, SGK prim ve cezalarının 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılarak taksitlendirildiği,

 

belirtilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirerek 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş olduğunuz SGK primlerinin 2023 takvim yılına ait kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapıp yapamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- "Ticari kazancın tarifi" başlıklı 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.

 

...

 

Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tesbit edilir.

 

..."

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, "2.Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27 nci maddede yazılı giyim giderleri",

 

- "Gider yazılmayan ödemeler'' başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, ''6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)'',

 

- "Serbest meslek kazancının tarifi" başlıklı 65 inci maddesinde, "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

..." ,

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 174 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "SSK Primlerinin Gelir ve Kurumlar Vergisi Yönünden Gider Yazılması" başlıklı (C) bölümünde; "...

 

506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80 inci maddesinin birinci fıkrasında, "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden, bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." denilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da "Kuruma ödenmeyen prim Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılmaz." hükmü yer almıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde, ticari kazancın tespitinde, işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerini gider olarak indirileceği hükme bağlanmıştır.

 

Bu hükümlere göre SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.

 

Ancak, 506 sayılı Kanunun 80 inci maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 30/4/2023 tarihinde sonra eren faaliyetinizin icrası esnasında sigortasız işçi çalıştırmanız sebebiyle hakkınızda geriye dönük olarak 2022 ile 2023 yıllarına ilişkin tahakkuk ettirilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirdiğiniz ve 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş/ödemekte olduğunuz SGK primleri ancak ödendiği dönemde gider yazılabilecek olup bu nedenle 30/4/2023 tarihinde terk edilen faaliyetinize ilişkin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.

 

Öte yandan, 30/4/2023 tarihine kadar icra ettiğiniz faaliyetlerinizden kaynaklanan ve bu faaliyetinize ilişkin mükellefiyet terk tarihiniz olan 30/4/2023 tarihinden sonra ödenen SGK prim taksitlerinin 1/2/2023 tarihinde kurmuş olduğunuz adi ortaklığa ait bir gider niteliğinde olmaması sebebiyle, adi ortaklık bünyesinde devam ettirdiğiniz faaliyetinizden elde etmiş olduğunuz kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.

 

Diğer taraftan, 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırdığınız SGK prim borcunuza ait gecikme zammı, TÜFE/ÜFE gecikme zammı gibi fer'i alacakların da kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılamayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Kocaeli Defterdarlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

ACELE

Sayı

:

E-93767041-120[931 084 0822]-186441

10.10.2024

Konu

:

Süresi içeresinde ödenmeyen SGK primlerinin taksitlendirilerek ödenmesi durumunda işi terk tarihinden sonra ödenen primlerin gider olarak indirimi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

-  750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç)" faaliyeti ve 477601 nace kodlu "Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Ev Hayvanları İle Bunların Mama ve Gıdalarının Perakende Ticareti (Süs Balıkları, Köpek, Kuş, Hamster, Kablumbağa vb., Akvaryum, Kafes ve Kedi ve Köpekler İçin Tasmalar vb. Dahil)" faaliyeti ile iştigal ettiğiniz,

 

- 1/2/2023 tarihinde … vergi kimlik numaralı … ile "… Veteriner Kliniği" adı altında adi ortaklık kurduğunuz ve ortaklıktaki payınızın %50 olduğu,

 

- 750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç" faaliyetinizi 30/4/2023 tarihi itibariyle terk ettiğinizin bildirilmesi üzerine bu tarih itibariyle terk işlemlerinizin yapıldığı,

 

- 13/1/2023 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu İşyeri Durum Tespit Tutanağı ile sigortasız işçi çalıştırdığınızın tespit edilmesi neticesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereği 13/1/2022 tarihinden itibaren geriye dönük olarak aylık işyeri prim ve hizmet bildirgesi verme yükümlülüğünüzün doğduğu ve buna istinaden 2022 ile 2023 yıllarına ait aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlendiği, SGK prim ve cezalarının 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılarak taksitlendirildiği,

 

belirtilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirerek 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş olduğunuz SGK primlerinin 2023 takvim yılına ait kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapıp yapamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- "Ticari kazancın tarifi" başlıklı 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.

 

...

 

Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tesbit edilir.

 

..."

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, "2.Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27 nci maddede yazılı giyim giderleri",

 

- "Gider yazılmayan ödemeler'' başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, ''6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)'',

 

- "Serbest meslek kazancının tarifi" başlıklı 65 inci maddesinde, "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

..." ,

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 174 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "SSK Primlerinin Gelir ve Kurumlar Vergisi Yönünden Gider Yazılması" başlıklı (C) bölümünde; "...

 

506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80 inci maddesinin birinci fıkrasında, "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden, bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." denilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da "Kuruma ödenmeyen prim Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılmaz." hükmü yer almıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde, ticari kazancın tespitinde, işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerini gider olarak indirileceği hükme bağlanmıştır.

 

Bu hükümlere göre SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.

 

Ancak, 506 sayılı Kanunun 80 inci maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 30/4/2023 tarihinde sonra eren faaliyetinizin icrası esnasında sigortasız işçi çalıştırmanız sebebiyle hakkınızda geriye dönük olarak 2022 ile 2023 yıllarına ilişkin tahakkuk ettirilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirdiğiniz ve 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş/ödemekte olduğunuz SGK primleri ancak ödendiği dönemde gider yazılabilecek olup bu nedenle 30/4/2023 tarihinde terk edilen faaliyetinize ilişkin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.

 

Öte yandan, 30/4/2023 tarihine kadar icra ettiğiniz faaliyetlerinizden kaynaklanan ve bu faaliyetinize ilişkin mükellefiyet terk tarihiniz olan 30/4/2023 tarihinden sonra ödenen SGK prim taksitlerinin 1/2/2023 tarihinde kurmuş olduğunuz adi ortaklığa ait bir gider niteliğinde olmaması sebebiyle, adi ortaklık bünyesinde devam ettirdiğiniz faaliyetinizden elde etmiş olduğunuz kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.

 

Diğer taraftan, 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırdığınız SGK prim borcunuza ait gecikme zammı, TÜFE/ÜFE gecikme zammı gibi fer'i alacakların da kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılamayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Kocaeli Defterdarlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

ACELE

Sayı

:

E-93767041-120[931 084 0822]-186441

10.10.2024

Konu

:

Süresi içeresinde ödenmeyen SGK primlerinin taksitlendirilerek ödenmesi durumunda işi terk tarihinden sonra ödenen primlerin gider olarak indirimi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

-  750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç)" faaliyeti ve 477601 nace kodlu "Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Ev Hayvanları İle Bunların Mama ve Gıdalarının Perakende Ticareti (Süs Balıkları, Köpek, Kuş, Hamster, Kablumbağa vb., Akvaryum, Kafes ve Kedi ve Köpekler İçin Tasmalar vb. Dahil)" faaliyeti ile iştigal ettiğiniz,

 

- 1/2/2023 tarihinde … vergi kimlik numaralı … ile "… Veteriner Kliniği" adı altında adi ortaklık kurduğunuz ve ortaklıktaki payınızın %50 olduğu,

 

- 750004 nace kodlu "Veterinerlik Hizmetleri (Hayvan Hastanelerinde Verilen Hizmetler Hariç" faaliyetinizi 30/4/2023 tarihi itibariyle terk ettiğinizin bildirilmesi üzerine bu tarih itibariyle terk işlemlerinizin yapıldığı,

 

- 13/1/2023 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu İşyeri Durum Tespit Tutanağı ile sigortasız işçi çalıştırdığınızın tespit edilmesi neticesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereği 13/1/2022 tarihinden itibaren geriye dönük olarak aylık işyeri prim ve hizmet bildirgesi verme yükümlülüğünüzün doğduğu ve buna istinaden 2022 ile 2023 yıllarına ait aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlendiği, SGK prim ve cezalarının 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılarak taksitlendirildiği,

 

belirtilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirerek 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş olduğunuz SGK primlerinin 2023 takvim yılına ait kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapıp yapamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

 

- "Ticari kazancın tarifi" başlıklı 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.

 

...

 

Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tesbit edilir.

 

..."

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, "2.Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27 nci maddede yazılı giyim giderleri",

 

- "Gider yazılmayan ödemeler'' başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, ''6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)'',

 

- "Serbest meslek kazancının tarifi" başlıklı 65 inci maddesinde, "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

 

..." ,

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 174 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "SSK Primlerinin Gelir ve Kurumlar Vergisi Yönünden Gider Yazılması" başlıklı (C) bölümünde; "...

 

506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80 inci maddesinin birinci fıkrasında, "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden, bu kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." denilmiş, aynı maddenin üçüncü fıkrasında da "Kuruma ödenmeyen prim Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılmaz." hükmü yer almıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde, ticari kazancın tespitinde, işverenlerce hizmet erbabı için ödenen SSK primlerini gider olarak indirileceği hükme bağlanmıştır.

 

Bu hükümlere göre SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır.

 

Ancak, 506 sayılı Kanunun 80 inci maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 30/4/2023 tarihinde sonra eren faaliyetinizin icrası esnasında sigortasız işçi çalıştırmanız sebebiyle hakkınızda geriye dönük olarak 2022 ile 2023 yıllarına ilişkin tahakkuk ettirilerek 7440 sayılı Kanun kapsamında taksitlendirdiğiniz ve 30/4/2023 tarihinden sonra ödemiş/ödemekte olduğunuz SGK primleri ancak ödendiği dönemde gider yazılabilecek olup bu nedenle 30/4/2023 tarihinde terk edilen faaliyetinize ilişkin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.

 

Öte yandan, 30/4/2023 tarihine kadar icra ettiğiniz faaliyetlerinizden kaynaklanan ve bu faaliyetinize ilişkin mükellefiyet terk tarihiniz olan 30/4/2023 tarihinden sonra ödenen SGK prim taksitlerinin 1/2/2023 tarihinde kurmuş olduğunuz adi ortaklığa ait bir gider niteliğinde olmaması sebebiyle, adi ortaklık bünyesinde devam ettirdiğiniz faaliyetinizden elde etmiş olduğunuz kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.

 

Diğer taraftan, 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırdığınız SGK prim borcunuza ait gecikme zammı, TÜFE/ÜFE gecikme zammı gibi fer'i alacakların da kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılamayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-

25.09.2024

Konu

:

Mahkeme kararına göre ödenen gecikme faizinin gider olarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ile dilekçe ve eklerinin incelenmesinden,

 

- Şirketinizin yurt dışında mukim firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri üzerinden %15 oranında yaptığı kesintiyi muhtasar beyanname ile beyan ettiği ve ödediği,

 

- Söz konusu beyannamelerin ihtirazi kayıtla verildiği,

 

- Konu ile ilgili vergi mahkemelerinde açılan bazı davaların şirketiniz lehine sonuçlandığı, vergi dairesi tarafından vergi asılları ve tahsil tarihinden itibaren işleyen tecil faizi oranında hesaplanan faizlerin şirketinize iade edildiği, iade alınan vergi kesintisi ve faiz tutarlarının mahkeme kararının verildiği tarihin içinde bulunduğu dönemde gelir kaydı yapılarak kurum kazancının tespitinde dikkate alındığı,

 

- Yargılama sürecinin devamında, bu defa idare tarafından yapılan istinaf başvurularının kabul edildiği, vergi asılları ve faiz tutarlarının vergi dairesine iade edildiği ve daha önce gelir olarak dikkate alınan faizlerin bu defa da kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alındığı,

 

- Şirketiniz aleyhine sonuçlanan söz konusu üst mahkeme kararları uyarınca vergi dairesi tarafından ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği vergi asıllarının iade tarihinden istinaf mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplandığı ve vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, söz konusu madde kapsamında ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılabilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

 

Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 213 sayılı vergi Usul Kanununun "Özel Ödeme Zamanları" başlıklı 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında, "İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin yurt dışı mukimi firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri için ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediği vergilerin dava süreci sonunda gecikme faizi ile vergi dairesine ödenmesinde söz konusu vergiler için Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği hesaplanan faizlerin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-

25.09.2024

Konu

:

Mahkeme kararına göre ödenen gecikme faizinin gider olarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ile dilekçe ve eklerinin incelenmesinden,

 

- Şirketinizin yurt dışında mukim firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri üzerinden %15 oranında yaptığı kesintiyi muhtasar beyanname ile beyan ettiği ve ödediği,

 

- Söz konusu beyannamelerin ihtirazi kayıtla verildiği,

 

- Konu ile ilgili vergi mahkemelerinde açılan bazı davaların şirketiniz lehine sonuçlandığı, vergi dairesi tarafından vergi asılları ve tahsil tarihinden itibaren işleyen tecil faizi oranında hesaplanan faizlerin şirketinize iade edildiği, iade alınan vergi kesintisi ve faiz tutarlarının mahkeme kararının verildiği tarihin içinde bulunduğu dönemde gelir kaydı yapılarak kurum kazancının tespitinde dikkate alındığı,

 

- Yargılama sürecinin devamında, bu defa idare tarafından yapılan istinaf başvurularının kabul edildiği, vergi asılları ve faiz tutarlarının vergi dairesine iade edildiği ve daha önce gelir olarak dikkate alınan faizlerin bu defa da kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alındığı,

 

- Şirketiniz aleyhine sonuçlanan söz konusu üst mahkeme kararları uyarınca vergi dairesi tarafından ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği vergi asıllarının iade tarihinden istinaf mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplandığı ve vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, söz konusu madde kapsamında ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılabilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

 

Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 213 sayılı vergi Usul Kanununun "Özel Ödeme Zamanları" başlıklı 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında, "İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin yurt dışı mukimi firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri için ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediği vergilerin dava süreci sonunda gecikme faizi ile vergi dairesine ödenmesinde söz konusu vergiler için Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği hesaplanan faizlerin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-

25.09.2024

Konu

:

Mahkeme kararına göre ödenen gecikme faizinin gider olarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ile dilekçe ve eklerinin incelenmesinden,

 

- Şirketinizin yurt dışında mukim firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri üzerinden %15 oranında yaptığı kesintiyi muhtasar beyanname ile beyan ettiği ve ödediği,

 

- Söz konusu beyannamelerin ihtirazi kayıtla verildiği,

 

- Konu ile ilgili vergi mahkemelerinde açılan bazı davaların şirketiniz lehine sonuçlandığı, vergi dairesi tarafından vergi asılları ve tahsil tarihinden itibaren işleyen tecil faizi oranında hesaplanan faizlerin şirketinize iade edildiği, iade alınan vergi kesintisi ve faiz tutarlarının mahkeme kararının verildiği tarihin içinde bulunduğu dönemde gelir kaydı yapılarak kurum kazancının tespitinde dikkate alındığı,

 

- Yargılama sürecinin devamında, bu defa idare tarafından yapılan istinaf başvurularının kabul edildiği, vergi asılları ve faiz tutarlarının vergi dairesine iade edildiği ve daha önce gelir olarak dikkate alınan faizlerin bu defa da kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alındığı,

 

- Şirketiniz aleyhine sonuçlanan söz konusu üst mahkeme kararları uyarınca vergi dairesi tarafından ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği vergi asıllarının iade tarihinden istinaf mahkemesi kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplandığı ve vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, söz konusu madde kapsamında ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılabilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

 

Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 213 sayılı vergi Usul Kanununun "Özel Ödeme Zamanları" başlıklı 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında, "İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin yurt dışı mukimi firmalardan internet ortamında almış olduğu reklam hizmeti ödemeleri için ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediği vergilerin dava süreci sonunda gecikme faizi ile vergi dairesine ödenmesinde söz konusu vergiler için Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin altıncı fıkrası gereği hesaplanan faizlerin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C. 

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

(Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

38418978-120[40-2021/1(İ)]-….

17.09.2024

Konu

:

Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin …. Bölgesinde bulunan binasının çatısına enerji tasarrufu amacıyla …. kWe gücünde güneş enerjisinden elektrik üretmeye matuf bir sistem kurulduğu, sistemin işleyişi gereği elektriğin fazla üretildiği saatlerde (hafta sonu, öğle tatili, ulusal ve dini bayram günleri v.b.) enterkonnekte sisteme elektrik verildiği, diğer saatlerde ise doğrudan tüketimde kullanıldığı, kurduğunuz elektrik tesisinin amacının elektrik üretip satmak olmadığı, söz konusu yatırım sayesinde işletme çatısı üzerine kurulan güneş enerjisi sistemiyle üretilen elektriğin üretim ve işletmede kullanıldığı belirtilerek, söz konusu sisteme ilişkin harcamalarınızın enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar kapsamında değerlendirilmek suretiyle Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider yazılıp yazılmayacağı hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 269 uncu maddesinde; "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.

 

Bu Kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı;

 

2. Tesisat ve makinalar;

 

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

 

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 273 üncü maddesinde, "Alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşya maliyet bedeli ile değerlenir. İmal edilen alat, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderleri satınalma bedeli yerine geçer.",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin, bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

... Değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bunun yanı sıra, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik, 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki Amortisman Listesi ile açıklanmıştır. Buna göre, bahse konu özelge taslağına konu güneş enerji sistemi, 213 sayılı Kanun uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olup, söz konusu amortisman listesinin (3.2.2) sırası kapsamında değerlendirilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirim konusu yapılabilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

7. İşletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilir.

 

..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, konu ile ilgili olarak 23 Aralık 2016 tarihli ve 29927 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 295 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin üçüncü bölümünün "Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Ticari Kazancın Tespitinde Gider Olarak İndirimi" başlıklı 8 inci maddesinde;

 

"(1) İşletmeye dâhil olan gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı niteliği bulunan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, mükelleflerce 193 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında amortisman ayrılmak suretiyle ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmektedir.

 

(2) Maddede yapılan değişiklik ile mükellefler, dilerlerse işletmeye dâhil gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı nitelikteki ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalarını, doğrudan gider yazmak suretiyle ticari kazancın tespitinde dikkate alabileceklerdir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin elektrik ihtiyacının karşılanması ve fazla üretimin sisteme aktarılması amacıyla yaptığı güneş enerjisi panelleri yatırımı için yapılan harcamaların, ilgili yıl (harcamanın yapıldığı yıl) içinde doğrudan gider olarak yazılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olan söz konusu güneş enerjisi panelleri için ayrılan amortismanların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C. 

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

(Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

38418978-120[40-2021/1(İ)]-….

17.09.2024

Konu

:

Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin …. Bölgesinde bulunan binasının çatısına enerji tasarrufu amacıyla …. kWe gücünde güneş enerjisinden elektrik üretmeye matuf bir sistem kurulduğu, sistemin işleyişi gereği elektriğin fazla üretildiği saatlerde (hafta sonu, öğle tatili, ulusal ve dini bayram günleri v.b.) enterkonnekte sisteme elektrik verildiği, diğer saatlerde ise doğrudan tüketimde kullanıldığı, kurduğunuz elektrik tesisinin amacının elektrik üretip satmak olmadığı, söz konusu yatırım sayesinde işletme çatısı üzerine kurulan güneş enerjisi sistemiyle üretilen elektriğin üretim ve işletmede kullanıldığı belirtilerek, söz konusu sisteme ilişkin harcamalarınızın enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar kapsamında değerlendirilmek suretiyle Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider yazılıp yazılmayacağı hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 269 uncu maddesinde; "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.

 

Bu Kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı;

 

2. Tesisat ve makinalar;

 

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

 

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 273 üncü maddesinde, "Alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşya maliyet bedeli ile değerlenir. İmal edilen alat, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderleri satınalma bedeli yerine geçer.",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin, bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

... Değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bunun yanı sıra, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik, 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki Amortisman Listesi ile açıklanmıştır. Buna göre, bahse konu özelge taslağına konu güneş enerji sistemi, 213 sayılı Kanun uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olup, söz konusu amortisman listesinin (3.2.2) sırası kapsamında değerlendirilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirim konusu yapılabilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

7. İşletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilir.

 

..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, konu ile ilgili olarak 23 Aralık 2016 tarihli ve 29927 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 295 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin üçüncü bölümünün "Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Ticari Kazancın Tespitinde Gider Olarak İndirimi" başlıklı 8 inci maddesinde;

 

"(1) İşletmeye dâhil olan gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı niteliği bulunan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, mükelleflerce 193 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında amortisman ayrılmak suretiyle ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmektedir.

 

(2) Maddede yapılan değişiklik ile mükellefler, dilerlerse işletmeye dâhil gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı nitelikteki ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalarını, doğrudan gider yazmak suretiyle ticari kazancın tespitinde dikkate alabileceklerdir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin elektrik ihtiyacının karşılanması ve fazla üretimin sisteme aktarılması amacıyla yaptığı güneş enerjisi panelleri yatırımı için yapılan harcamaların, ilgili yıl (harcamanın yapıldığı yıl) içinde doğrudan gider olarak yazılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olan söz konusu güneş enerjisi panelleri için ayrılan amortismanların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C. 

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

(Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

 

 

 

Sayı

:

38418978-120[40-2021/1(İ)]-….

17.09.2024

Konu

:

Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin …. Bölgesinde bulunan binasının çatısına enerji tasarrufu amacıyla …. kWe gücünde güneş enerjisinden elektrik üretmeye matuf bir sistem kurulduğu, sistemin işleyişi gereği elektriğin fazla üretildiği saatlerde (hafta sonu, öğle tatili, ulusal ve dini bayram günleri v.b.) enterkonnekte sisteme elektrik verildiği, diğer saatlerde ise doğrudan tüketimde kullanıldığı, kurduğunuz elektrik tesisinin amacının elektrik üretip satmak olmadığı, söz konusu yatırım sayesinde işletme çatısı üzerine kurulan güneş enerjisi sistemiyle üretilen elektriğin üretim ve işletmede kullanıldığı belirtilerek, söz konusu sisteme ilişkin harcamalarınızın enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar kapsamında değerlendirilmek suretiyle Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider yazılıp yazılmayacağı hususunda Başkanlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

 

- 269 uncu maddesinde; "İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.

 

Bu Kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:

 

1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı;

 

2. Tesisat ve makinalar;

 

3. Gemiler ve diğer taşıtlar;

 

4. Gayrimaddi haklar.",

 

- 273 üncü maddesinde, "Alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşya maliyet bedeli ile değerlenir. İmal edilen alat, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderleri satınalma bedeli yerine geçer.",

 

- 313 üncü maddesinde, "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin, bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.

 

... Değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 50.000.000.- lirayı (1.1.2024'den itibaren 6.900 TL) aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bunun yanı sıra, mezkûr Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik, 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki Amortisman Listesi ile açıklanmıştır. Buna göre, bahse konu özelge taslağına konu güneş enerji sistemi, 213 sayılı Kanun uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olup, söz konusu amortisman listesinin (3.2.2) sırası kapsamında değerlendirilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirim konusu yapılabilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

7. İşletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilir.

 

..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, konu ile ilgili olarak 23 Aralık 2016 tarihli ve 29927 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 295 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin üçüncü bölümünün "Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamaların Ticari Kazancın Tespitinde Gider Olarak İndirimi" başlıklı 8 inci maddesinde;

 

"(1) İşletmeye dâhil olan gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı niteliği bulunan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, mükelleflerce 193 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında amortisman ayrılmak suretiyle ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmektedir.

 

(2) Maddede yapılan değişiklik ile mükellefler, dilerlerse işletmeye dâhil gayrimenkullerin iktisadi değerini artırıcı nitelikteki ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalarını, doğrudan gider yazmak suretiyle ticari kazancın tespitinde dikkate alabileceklerdir."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin elektrik ihtiyacının karşılanması ve fazla üretimin sisteme aktarılması amacıyla yaptığı güneş enerjisi panelleri yatırımı için yapılan harcamaların, ilgili yıl (harcamanın yapıldığı yıl) içinde doğrudan gider olarak yazılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olan söz konusu güneş enerjisi panelleri için ayrılan amortismanların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-                                                                                                             17.07.2024

 

Konu

:

Şirket yönetim kurulu üyesine ödenen huzur hakkının kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

c)

 

 

İlgi (.)'de kayıtlı özelge talep formunda; tek ortaklı anonim şirket olarak kurulan Şirketinizin yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağına aylık … TL huzur hakkı ve … TL tutarında yemek kartı verdiği belirtilerek, yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ve verilen yemek bedelinin gelir vergisinden istisna olup olmayacağı hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanca ilişkin hükümleri 37 nci ve müteakip maddelerde yer almakta olup, aynı Kanunun 38 inci maddesinde; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, safi kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı  hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinde ise, hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerin (işverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını aşmayan kısmı istisna kapsamındadır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde aşan kısım ile bu amaçla sağlanan diğer menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)  gelir vergidinden istisna olduğu hükmü yer almaktadır.

 

322 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde istisna uygulaması" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Hizmet erbabına nakit ödeme yapılmaksızın yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde;

 

...

 

ç) İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmediği ve yemek hizmetinin, yemek kartı ve/veya yemek çeki hizmeti veren işletmelerin yemek kartlarına yükleme yapılmak veya yemek çeki satın alınmak suretiyle verildiği durumlarda, her bir çalışan için çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını (324 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2024 tarihinden itibaren 170 TL) aşmayan kısmı,

 

gelir vergisinden istisna olup bu istisnaların uygulamasına yönelik açıklamalar 26/7/1995 tarihli ve 22355 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No:186)'nde yapılmıştır." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketiniz tarafından yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ödemeleri ile yemek bedeli ödemelerinin ücret olarak değerlendirilmesi ve huzur hakkı ödemeleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Yemek kartı/çeki verilmek suretiyle sağlanan menfaatin ise yemek bedelinin çalışılan günler için verilmesi ve belirlenen limitin aşılmaması kaydıyla, anılan istisnaya konu edilmesi mümkündür.

 

Diğer taraftan, Şirketinizce yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ve yemek bedeli ödemelerinin, ücret gideri olarak Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-                                                                                                             17.07.2024

 

Konu

:

Şirket yönetim kurulu üyesine ödenen huzur hakkının kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

c)

 

 

İlgi (.)'de kayıtlı özelge talep formunda; tek ortaklı anonim şirket olarak kurulan Şirketinizin yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağına aylık … TL huzur hakkı ve … TL tutarında yemek kartı verdiği belirtilerek, yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ve verilen yemek bedelinin gelir vergisinden istisna olup olmayacağı hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanca ilişkin hükümleri 37 nci ve müteakip maddelerde yer almakta olup, aynı Kanunun 38 inci maddesinde; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, safi kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı  hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinde ise, hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerin (işverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını aşmayan kısmı istisna kapsamındadır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde aşan kısım ile bu amaçla sağlanan diğer menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)  gelir vergidinden istisna olduğu hükmü yer almaktadır.

 

322 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde istisna uygulaması" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Hizmet erbabına nakit ödeme yapılmaksızın yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde;

 

...

 

ç) İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmediği ve yemek hizmetinin, yemek kartı ve/veya yemek çeki hizmeti veren işletmelerin yemek kartlarına yükleme yapılmak veya yemek çeki satın alınmak suretiyle verildiği durumlarda, her bir çalışan için çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını (324 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2024 tarihinden itibaren 170 TL) aşmayan kısmı,

 

gelir vergisinden istisna olup bu istisnaların uygulamasına yönelik açıklamalar 26/7/1995 tarihli ve 22355 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No:186)'nde yapılmıştır." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketiniz tarafından yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ödemeleri ile yemek bedeli ödemelerinin ücret olarak değerlendirilmesi ve huzur hakkı ödemeleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Yemek kartı/çeki verilmek suretiyle sağlanan menfaatin ise yemek bedelinin çalışılan günler için verilmesi ve belirlenen limitin aşılmaması kaydıyla, anılan istisnaya konu edilmesi mümkündür.

 

Diğer taraftan, Şirketinizce yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ve yemek bedeli ödemelerinin, ücret gideri olarak Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-                                                                                                             17.07.2024

 

Konu

:

Şirket yönetim kurulu üyesine ödenen huzur hakkının kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

a)

 

b)

 

c)

 

 

İlgi (.)'de kayıtlı özelge talep formunda; tek ortaklı anonim şirket olarak kurulan Şirketinizin yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağına aylık … TL huzur hakkı ve … TL tutarında yemek kartı verdiği belirtilerek, yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ve verilen yemek bedelinin gelir vergisinden istisna olup olmayacağı hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içerisinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanca ilişkin hükümleri 37 nci ve müteakip maddelerde yer almakta olup, aynı Kanunun 38 inci maddesinde; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, safi kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almaktadır.

 

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve104 üncü maddelere göre tevkifat yapılacağı  hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinde ise, hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerin (işverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını aşmayan kısmı istisna kapsamındadır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde aşan kısım ile bu amaçla sağlanan diğer menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)  gelir vergidinden istisna olduğu hükmü yer almaktadır.

 

322 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde istisna uygulaması" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Hizmet erbabına nakit ödeme yapılmaksızın yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde;

 

...

 

ç) İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmediği ve yemek hizmetinin, yemek kartı ve/veya yemek çeki hizmeti veren işletmelerin yemek kartlarına yükleme yapılmak veya yemek çeki satın alınmak suretiyle verildiği durumlarda, her bir çalışan için çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 51 Türk lirasını (324 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2024 tarihinden itibaren 170 TL) aşmayan kısmı,

 

gelir vergisinden istisna olup bu istisnaların uygulamasına yönelik açıklamalar 26/7/1995 tarihli ve 22355 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No:186)'nde yapılmıştır." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketiniz tarafından yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ödemeleri ile yemek bedeli ödemelerinin ücret olarak değerlendirilmesi ve huzur hakkı ödemeleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Yemek kartı/çeki verilmek suretiyle sağlanan menfaatin ise yemek bedelinin çalışılan günler için verilmesi ve belirlenen limitin aşılmaması kaydıyla, anılan istisnaya konu edilmesi mümkündür.

 

Diğer taraftan, Şirketinizce yönetim kurulu başkanı ve üyesi olan ortağa yapılan huzur hakkı ve yemek bedeli ödemelerinin, ücret gideri olarak Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

 

 

 

 

Sayı

:

E-17192610-125[KV-22-957]-                                                                                                 

                           12.07.2024

Konu

:

Başka bir firmaya sipariş usulü yaptırılan yazılımın yurt dışı mukimine satılması dolayısıyla elde edilen kazancın istisna olup olmadığı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketinizin …'da faaliyet gösteren bir şirket ile bilgisayar programı yapımı için sözleşme imzaladığı, Türkiye'de yerleşik başka bir firmaya yaptırılan bilgisayar programı yazılımının Şirketinizce anılan ülke mukimi firmaya ihraç edildiği belirtilerek, bu kapsamda elde edilen kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında vergi indiriminden yararlanıp yararlanılmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

Aynı kanunun 10 uncu maddesinde, "(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

 

...

 

ğ) Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili açıklamalara 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde yer verilmiş olup, "10.5.2. İndirimden faydalanma şartları" ana başlığı altında yer alan alt başlıklı bölümlerde de indirimden faydalanmanın şartları açıklanmıştır.

 

Anılan Tebliğin ''10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu" başlıklı bölümünde, "İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi, mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması" başlıklı bölümünde,  "Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre söz konusu yazılımın başka bir şirkete yaptırılması hizmetin fiilen verilmesi şartının ihlali sayılacağından, … mukimi firmaya ihraç edilen yazılım dolayısıyla elde edilen kazancın, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

- 11/1-a maddesinde, yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

- 12/2 nci maddesinde, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hükme bağlanmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II/A-2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümünde,

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

 

-Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılması,

 

-Hizmetten yurt dışında faydalanılması gerekir.

 

Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurt dışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurt dışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurt dışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurt dışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir...''

 

"II/A-2.2. İstisnanın Tevsiki ve Beyanı" başlıklı bölümünde ise;

 

"Hizmet ihracına ilişkin istisna, yurtdışındaki müşteriye düzenlenen hizmet faturası ile tevsik edilir. Hizmet faturalarının firma yetkililerince onaylı fotokopileri veya dökümlerini gösteren liste verilir. Bu belgelerin istisnanın beyan edildiği dönemde beyanname verme süresi içinde bir dilekçe ekinde ibrazı gerekir. İstisnanın beyanı için, hizmete ait ödeme belgesinin (dövizin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu değildir.

 

...

 

Bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesi, hizmet bedeli döviz olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmez.  Bununla birlikte, faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında, bedelin Türk Lirası olarak Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden belgelere istinaden de iade yapılabilir.."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden yurt dışında faydalanılması ve yukarıda sayılan diğer şartların da birlikte gerçekleşmesi halinde söz konusu hizmetin hizmet ihracı kapsamında KDV'den istisna tutulması mümkün bulunmaktadır.

 

Ancak, hizmet ihracına ilişkin istisnanın beyanı için ödeme belgesinin (bedelin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu olmamakla birlikte, bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesinin hizmet bedeli döviz olarak veya faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında Türk Lirası olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmesi mümkün değildir.

 

Ayrıca, şirketiniz tarafından yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden, yurt dışındaki müşterilerin Türkiye'de yararlanmaları halinde verilen hizmet genel hükümler çerçevesinde KDV'ye tabi olacaktır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

İçerik 1:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

 

 

 

 

Sayı

:

E-17192610-125[KV-22-957]-                                                                                                 

                           12.07.2024

Konu

:

Başka bir firmaya sipariş usulü yaptırılan yazılımın yurt dışı mukimine satılması dolayısıyla elde edilen kazancın istisna olup olmadığı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketinizin …'da faaliyet gösteren bir şirket ile bilgisayar programı yapımı için sözleşme imzaladığı, Türkiye'de yerleşik başka bir firmaya yaptırılan bilgisayar programı yazılımının Şirketinizce anılan ülke mukimi firmaya ihraç edildiği belirtilerek, bu kapsamda elde edilen kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında vergi indiriminden yararlanıp yararlanılmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

Aynı kanunun 10 uncu maddesinde, "(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

 

...

 

ğ) Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili açıklamalara 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde yer verilmiş olup, "10.5.2. İndirimden faydalanma şartları" ana başlığı altında yer alan alt başlıklı bölümlerde de indirimden faydalanmanın şartları açıklanmıştır.

 

Anılan Tebliğin ''10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu" başlıklı bölümünde, "İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi, mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması" başlıklı bölümünde,  "Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre söz konusu yazılımın başka bir şirkete yaptırılması hizmetin fiilen verilmesi şartının ihlali sayılacağından, … mukimi firmaya ihraç edilen yazılım dolayısıyla elde edilen kazancın, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

- 11/1-a maddesinde, yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

- 12/2 nci maddesinde, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hükme bağlanmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II/A-2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümünde,

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

 

-Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılması,

 

-Hizmetten yurt dışında faydalanılması gerekir.

 

Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurt dışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurt dışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurt dışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurt dışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir...''

 

"II/A-2.2. İstisnanın Tevsiki ve Beyanı" başlıklı bölümünde ise;

 

"Hizmet ihracına ilişkin istisna, yurtdışındaki müşteriye düzenlenen hizmet faturası ile tevsik edilir. Hizmet faturalarının firma yetkililerince onaylı fotokopileri veya dökümlerini gösteren liste verilir. Bu belgelerin istisnanın beyan edildiği dönemde beyanname verme süresi içinde bir dilekçe ekinde ibrazı gerekir. İstisnanın beyanı için, hizmete ait ödeme belgesinin (dövizin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu değildir.

 

...

 

Bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesi, hizmet bedeli döviz olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmez.  Bununla birlikte, faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında, bedelin Türk Lirası olarak Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden belgelere istinaden de iade yapılabilir.."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden yurt dışında faydalanılması ve yukarıda sayılan diğer şartların da birlikte gerçekleşmesi halinde söz konusu hizmetin hizmet ihracı kapsamında KDV'den istisna tutulması mümkün bulunmaktadır.

 

Ancak, hizmet ihracına ilişkin istisnanın beyanı için ödeme belgesinin (bedelin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu olmamakla birlikte, bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesinin hizmet bedeli döviz olarak veya faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında Türk Lirası olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmesi mümkün değildir.

 

Ayrıca, şirketiniz tarafından yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden, yurt dışındaki müşterilerin Türkiye'de yararlanmaları halinde verilen hizmet genel hükümler çerçevesinde KDV'ye tabi olacaktır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

İçerik 2:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

 

 

 

 

Sayı

:

E-17192610-125[KV-22-957]-                                                                                                 

                           12.07.2024

Konu

:

Başka bir firmaya sipariş usulü yaptırılan yazılımın yurt dışı mukimine satılması dolayısıyla elde edilen kazancın istisna olup olmadığı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketinizin …'da faaliyet gösteren bir şirket ile bilgisayar programı yapımı için sözleşme imzaladığı, Türkiye'de yerleşik başka bir firmaya yaptırılan bilgisayar programı yazılımının Şirketinizce anılan ülke mukimi firmaya ihraç edildiği belirtilerek, bu kapsamda elde edilen kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında vergi indiriminden yararlanıp yararlanılmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

Aynı kanunun 10 uncu maddesinde, "(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

 

...

 

ğ) Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili açıklamalara 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde yer verilmiş olup, "10.5.2. İndirimden faydalanma şartları" ana başlığı altında yer alan alt başlıklı bölümlerde de indirimden faydalanmanın şartları açıklanmıştır.

 

Anılan Tebliğin ''10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu" başlıklı bölümünde, "İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi, mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması" başlıklı bölümünde,  "Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre söz konusu yazılımın başka bir şirkete yaptırılması hizmetin fiilen verilmesi şartının ihlali sayılacağından, … mukimi firmaya ihraç edilen yazılım dolayısıyla elde edilen kazancın, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

- 11/1-a maddesinde, yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

- 12/2 nci maddesinde, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hükme bağlanmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II/A-2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümünde,

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

 

-Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılması,

 

-Hizmetten yurt dışında faydalanılması gerekir.

 

Hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurt dışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurt dışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurt dışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurt dışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir...''

 

"II/A-2.2. İstisnanın Tevsiki ve Beyanı" başlıklı bölümünde ise;

 

"Hizmet ihracına ilişkin istisna, yurtdışındaki müşteriye düzenlenen hizmet faturası ile tevsik edilir. Hizmet faturalarının firma yetkililerince onaylı fotokopileri veya dökümlerini gösteren liste verilir. Bu belgelerin istisnanın beyan edildiği dönemde beyanname verme süresi içinde bir dilekçe ekinde ibrazı gerekir. İstisnanın beyanı için, hizmete ait ödeme belgesinin (dövizin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu değildir.

 

...

 

Bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesi, hizmet bedeli döviz olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmez.  Bununla birlikte, faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında, bedelin Türk Lirası olarak Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden belgelere istinaden de iade yapılabilir.."

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden yurt dışında faydalanılması ve yukarıda sayılan diğer şartların da birlikte gerçekleşmesi halinde söz konusu hizmetin hizmet ihracı kapsamında KDV'den istisna tutulması mümkün bulunmaktadır.

 

Ancak, hizmet ihracına ilişkin istisnanın beyanı için ödeme belgesinin (bedelin Türkiye'ye getirildiğini tevsik eden bir belge, banka dekontu vb.) temin edilmiş olması zorunlu olmamakla birlikte, bu şekilde beyan edilen işlemlerle ilgili yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV'nin iadesinin hizmet bedeli döviz olarak veya faturasında Türk Lirası karşılığı gösterilen hizmet ihraçlarında Türk Lirası olarak Türkiye'ye gelmeden yerine getirilmesi mümkün değildir.

 

Ayrıca, şirketiniz tarafından yurt dışında mukim müşterilere verilen yazılım hizmetinden, yurt dışındaki müşterilerin Türkiye'de yararlanmaları halinde verilen hizmet genel hükümler çerçevesinde KDV'ye tabi olacaktır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2022/9]-36384

04.06.2024

Konu

:

Motosikletle yapılan kurye faaliyetinde ikametgah ve iş yeri olarak kullanılan gayrimenkul için yapılan giderlerin ticari kazanç tespitinde indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.. .. 2022 tarihli özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, esnaf kurye olarak hizmet verdiğiniz ve iş yeri adresi olarak ikametgah adresinizi kullandığınız belirtilerek, ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamaların ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazancın ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesi için indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup, aynı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir. Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması ve masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde, "Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, iş yerinin tanımı yapılırken, ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetin yapılması ve yürütülmesinde kullanılan yerlerin neler olabileceği nitelenmiş ve tanımda belirtilen yerlerle sınırlandırılmamış olmakla birlikte, mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliğini taşıması şarttır.

 

Ayrıca, 23/9/2002 tarihli ve 2002/3 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu İç Genelgesinde, "... mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliği taşıması şarttır.

 

Ancak, faaliyet konusu ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek nitelikte, örneğin danışmanlık, komisyonculuk vb. ise ikametgah adresinin iş yeri olarak kabulü mümkündür.

 

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu bağlamda, iştigal konusu itibarıyla bir iş yeri olmaksızın faaliyetini yürütebilmesi mümkün olabilen mükellefler için ikametgâh adreslerinin iş yeri olarak kabulü suretiyle mükellefiyet kayıtlarının yapılması imkan dahilindedir. Ancak, mükelleflerin yürüttükleri faaliyet türleri için mutlaka faaliyetin icra edileceği yerin şart olduğunun vergi dairelerince tespiti halinde, bunların mükellefiyet kayıtlarının iş yeri adresi olmaksızın yapılmasına imkân bulunmamaktadır.

 

Bunun yanı sıra, ikamet edilen gayrimenkulün, faaliyetin icrasına tahsis edilmeksizin veya bu faaliyetlerde kullanılmaksızın sadece kayıtlarda iletişim adresi olarak gösterilmiş olması halinde, bu gayrimenkul iş yeri olarak kabul edilmemektedir.

 

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; motosikletle yapılan kurye faaliyetinin ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek mahiyette olması ve ikametgah adresinizin iletişim adresi olarak gösterilmiş olması nedeniyle ikamet ettiğiniz gayrimenkulün iş yeri olarak kabul edilmemesi gerektiğinden söz konusu gayrimenkule ait harcamalar ile ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış harcama niteliğinde olmayan ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamalarınızın, ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim. 

 

                       

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2022/9]-36384

04.06.2024

Konu

:

Motosikletle yapılan kurye faaliyetinde ikametgah ve iş yeri olarak kullanılan gayrimenkul için yapılan giderlerin ticari kazanç tespitinde indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.. .. 2022 tarihli özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, esnaf kurye olarak hizmet verdiğiniz ve iş yeri adresi olarak ikametgah adresinizi kullandığınız belirtilerek, ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamaların ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazancın ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesi için indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup, aynı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir. Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması ve masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde, "Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, iş yerinin tanımı yapılırken, ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetin yapılması ve yürütülmesinde kullanılan yerlerin neler olabileceği nitelenmiş ve tanımda belirtilen yerlerle sınırlandırılmamış olmakla birlikte, mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliğini taşıması şarttır.

 

Ayrıca, 23/9/2002 tarihli ve 2002/3 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu İç Genelgesinde, "... mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliği taşıması şarttır.

 

Ancak, faaliyet konusu ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek nitelikte, örneğin danışmanlık, komisyonculuk vb. ise ikametgah adresinin iş yeri olarak kabulü mümkündür.

 

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu bağlamda, iştigal konusu itibarıyla bir iş yeri olmaksızın faaliyetini yürütebilmesi mümkün olabilen mükellefler için ikametgâh adreslerinin iş yeri olarak kabulü suretiyle mükellefiyet kayıtlarının yapılması imkan dahilindedir. Ancak, mükelleflerin yürüttükleri faaliyet türleri için mutlaka faaliyetin icra edileceği yerin şart olduğunun vergi dairelerince tespiti halinde, bunların mükellefiyet kayıtlarının iş yeri adresi olmaksızın yapılmasına imkân bulunmamaktadır.

 

Bunun yanı sıra, ikamet edilen gayrimenkulün, faaliyetin icrasına tahsis edilmeksizin veya bu faaliyetlerde kullanılmaksızın sadece kayıtlarda iletişim adresi olarak gösterilmiş olması halinde, bu gayrimenkul iş yeri olarak kabul edilmemektedir.

 

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; motosikletle yapılan kurye faaliyetinin ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek mahiyette olması ve ikametgah adresinizin iletişim adresi olarak gösterilmiş olması nedeniyle ikamet ettiğiniz gayrimenkulün iş yeri olarak kabul edilmemesi gerektiğinden söz konusu gayrimenkule ait harcamalar ile ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış harcama niteliğinde olmayan ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamalarınızın, ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim. 

 

                       

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2022/9]-36384

04.06.2024

Konu

:

Motosikletle yapılan kurye faaliyetinde ikametgah ve iş yeri olarak kullanılan gayrimenkul için yapılan giderlerin ticari kazanç tespitinde indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.. .. 2022 tarihli özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, esnaf kurye olarak hizmet verdiğiniz ve iş yeri adresi olarak ikametgah adresinizi kullandığınız belirtilerek, ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamaların ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazancın ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesi için indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup, aynı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir. Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması ve masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde, "Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, iş yerinin tanımı yapılırken, ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetin yapılması ve yürütülmesinde kullanılan yerlerin neler olabileceği nitelenmiş ve tanımda belirtilen yerlerle sınırlandırılmamış olmakla birlikte, mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliğini taşıması şarttır.

 

Ayrıca, 23/9/2002 tarihli ve 2002/3 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu İç Genelgesinde, "... mükelleflerin ticari, sınai ve zirai faaliyetlerini sürdürdükleri yerlerin iş yeri özelliğini taşıyabilmesi için bu yerlerin "faaliyetin icrasına tahsis edilmesi" veya faaliyetin icra edildiği "yer" olma özelliği taşıması şarttır.

 

Ancak, faaliyet konusu ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek nitelikte, örneğin danışmanlık, komisyonculuk vb. ise ikametgah adresinin iş yeri olarak kabulü mümkündür.

 

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu bağlamda, iştigal konusu itibarıyla bir iş yeri olmaksızın faaliyetini yürütebilmesi mümkün olabilen mükellefler için ikametgâh adreslerinin iş yeri olarak kabulü suretiyle mükellefiyet kayıtlarının yapılması imkan dahilindedir. Ancak, mükelleflerin yürüttükleri faaliyet türleri için mutlaka faaliyetin icra edileceği yerin şart olduğunun vergi dairelerince tespiti halinde, bunların mükellefiyet kayıtlarının iş yeri adresi olmaksızın yapılmasına imkân bulunmamaktadır.

 

Bunun yanı sıra, ikamet edilen gayrimenkulün, faaliyetin icrasına tahsis edilmeksizin veya bu faaliyetlerde kullanılmaksızın sadece kayıtlarda iletişim adresi olarak gösterilmiş olması halinde, bu gayrimenkul iş yeri olarak kabul edilmemektedir.

 

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; motosikletle yapılan kurye faaliyetinin ayrı bir iş yeri açılmasını gerektirmeyecek mahiyette olması ve ikametgah adresinizin iletişim adresi olarak gösterilmiş olması nedeniyle ikamet ettiğiniz gayrimenkulün iş yeri olarak kabul edilmemesi gerektiğinden söz konusu gayrimenkule ait harcamalar ile ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış harcama niteliğinde olmayan ikametgahınızda yapmış olduğunuz harcamalarınızın, ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim. 

 

                       

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

 

 

 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2023/41]-29237

08.05.2024

Konu

:

Eczacı olan ticari kazanç mükellefinin yanında ikinci eczacı olarak çalıştırdığı eşine ödediği ücretin ve sigorta priminin ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı

 

 

 

 

İlgi

:

a)

…/…/… tarihli özelge talep formunuz.

b)

…/…/… tarihli dilekçeniz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun ve eklerinin incelenmesinden; 3/2/2022 tarihi itibarıyla eczacılık faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, 21/4/2022 tarihi itibarıyla Eczacılık Fakültesi mezunu olan … işyerinizde ikinci eczacı olarak çalıştırmaya başladığınız, askerlik görevinizi yerine getirdiğiniz dönemde (31 Mayıs-30 Haziran 2023) … işyerinize mesul müdür olarak atandığı, askerlik görevini yerine getirmeniz sonrasında yanınızda ikinci eczacı olarak devam eden … ile 13/8/2023 tarihinde evlendiğiniz ve eşiniz … ile birlikte eczacılık faaliyetinize mesul müdür olarak devam ettiğiniz ve eşinize tarafınızca ödenen ücret ile eşiniz adına ödenen sigorta primlerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz anlaşılmış olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmü yer almaktadır.

 

Anılan Kanunun;

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safı ticari kazancın tespitinde gider yazılabileceği,

 

- "Gider kabul edilmeyen ödemeler" başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise teşebbüs sahibinin kendisine, eşine ve küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylık, ücret, ikramiye, komisyon ve tazminatların gider olarak kabul edilemeyeceği

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde,  "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.

 

..."

 

- "Vergi tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, "Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

 

1. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre,

 

...

 

Yukarıdaki bentlerde yazılı vergi tevkifatının yapılmasında 96 ncı madde hükmü göz önünde tutulur.

 

...''

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Buna göre, işyerinizde ikinci eczacı olarak çalışan eşinize yapmış olduğunuz ödemelerin ücret kapsamında değerlendirilerek 193 sayılı Kanunun 61, 63, 94 ve 103 üncü maddeleri gereğince gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması ve tevkif edilen vergilerin aynı Kanunun 98 ve 98/A maddeleri uyarınca muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi gerekmekte olup, evlilik tarihinden (13/8/2023) itibaren eşinize yapılan ücret ve eşiniz için yapılan sigorta primi ödemelerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

 

 

 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2023/41]-29237

08.05.2024

Konu

:

Eczacı olan ticari kazanç mükellefinin yanında ikinci eczacı olarak çalıştırdığı eşine ödediği ücretin ve sigorta priminin ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı

 

 

 

 

İlgi

:

a)

…/…/… tarihli özelge talep formunuz.

b)

…/…/… tarihli dilekçeniz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun ve eklerinin incelenmesinden; 3/2/2022 tarihi itibarıyla eczacılık faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, 21/4/2022 tarihi itibarıyla Eczacılık Fakültesi mezunu olan … işyerinizde ikinci eczacı olarak çalıştırmaya başladığınız, askerlik görevinizi yerine getirdiğiniz dönemde (31 Mayıs-30 Haziran 2023) … işyerinize mesul müdür olarak atandığı, askerlik görevini yerine getirmeniz sonrasında yanınızda ikinci eczacı olarak devam eden … ile 13/8/2023 tarihinde evlendiğiniz ve eşiniz … ile birlikte eczacılık faaliyetinize mesul müdür olarak devam ettiğiniz ve eşinize tarafınızca ödenen ücret ile eşiniz adına ödenen sigorta primlerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz anlaşılmış olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmü yer almaktadır.

 

Anılan Kanunun;

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safı ticari kazancın tespitinde gider yazılabileceği,

 

- "Gider kabul edilmeyen ödemeler" başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise teşebbüs sahibinin kendisine, eşine ve küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylık, ücret, ikramiye, komisyon ve tazminatların gider olarak kabul edilemeyeceği

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde,  "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.

 

..."

 

- "Vergi tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, "Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

 

1. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre,

 

...

 

Yukarıdaki bentlerde yazılı vergi tevkifatının yapılmasında 96 ncı madde hükmü göz önünde tutulur.

 

...''

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Buna göre, işyerinizde ikinci eczacı olarak çalışan eşinize yapmış olduğunuz ödemelerin ücret kapsamında değerlendirilerek 193 sayılı Kanunun 61, 63, 94 ve 103 üncü maddeleri gereğince gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması ve tevkif edilen vergilerin aynı Kanunun 98 ve 98/A maddeleri uyarınca muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi gerekmekte olup, evlilik tarihinden (13/8/2023) itibaren eşinize yapılan ücret ve eşiniz için yapılan sigorta primi ödemelerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

 

 

 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

E-11355271-120.01.02.07[2023/41]-29237

08.05.2024

Konu

:

Eczacı olan ticari kazanç mükellefinin yanında ikinci eczacı olarak çalıştırdığı eşine ödediği ücretin ve sigorta priminin ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı

 

 

 

 

İlgi

:

a)

…/…/… tarihli özelge talep formunuz.

b)

…/…/… tarihli dilekçeniz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun ve eklerinin incelenmesinden; 3/2/2022 tarihi itibarıyla eczacılık faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, 21/4/2022 tarihi itibarıyla Eczacılık Fakültesi mezunu olan … işyerinizde ikinci eczacı olarak çalıştırmaya başladığınız, askerlik görevinizi yerine getirdiğiniz dönemde (31 Mayıs-30 Haziran 2023) … işyerinize mesul müdür olarak atandığı, askerlik görevini yerine getirmeniz sonrasında yanınızda ikinci eczacı olarak devam eden … ile 13/8/2023 tarihinde evlendiğiniz ve eşiniz … ile birlikte eczacılık faaliyetinize mesul müdür olarak devam ettiğiniz ve eşinize tarafınızca ödenen ücret ile eşiniz adına ödenen sigorta primlerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz anlaşılmış olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, "Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır." hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmü yer almaktadır.

 

Anılan Kanunun;

 

- "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safı ticari kazancın tespitinde gider yazılabileceği,

 

- "Gider kabul edilmeyen ödemeler" başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise teşebbüs sahibinin kendisine, eşine ve küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylık, ücret, ikramiye, komisyon ve tazminatların gider olarak kabul edilemeyeceği

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde,  "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.

 

..."

 

- "Vergi tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, "Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

 

1. Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre,

 

...

 

Yukarıdaki bentlerde yazılı vergi tevkifatının yapılmasında 96 ncı madde hükmü göz önünde tutulur.

 

...''

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Buna göre, işyerinizde ikinci eczacı olarak çalışan eşinize yapmış olduğunuz ödemelerin ücret kapsamında değerlendirilerek 193 sayılı Kanunun 61, 63, 94 ve 103 üncü maddeleri gereğince gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması ve tevkif edilen vergilerin aynı Kanunun 98 ve 98/A maddeleri uyarınca muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi gerekmekte olup, evlilik tarihinden (13/8/2023) itibaren eşinize yapılan ücret ve eşiniz için yapılan sigorta primi ödemelerinin ticari kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-120[94-2019/1624]-….

14.06.2024

Konu

:

Kira Garantili Kira Sözleşmesi ile daire sahibine ödenen kiranın vergilendirilmesi hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; ikamet amaçlı binaların inşaatı işi ile iştigal ettiğiz, satışların arttırılması amacıyla kira garantili satış sözleşmesi yaptığınız, bu sözleşme kapsamında gayrimenkul alanlara 3 yıl boyunca kira garantisi verdiğiniz, bununla birlikte satın alınan gayrimenkullere kiracı bulduğunuz, bulunan kiracı ile gayrimenkul sahibi arasında kira sözleşmesi yapıldığı ve kiracının kiralama bedelini gayrimenkul sahibine ödediği, yapılan kira sözleşmesi bedelinin şirketiniz tarafından yapılan kira taahhüdünün altında olması halinde farkın yine gayrimenkul sahibine şirketiniz tarafından ödendiği belirtilerek, kira garantili kira sözleşmesi kapsamında gayrimenkulün boş olması halinde taahhüt edilmiş tutarın tamamı üzerinden yapılan ödemelerden veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerden kira stopajı yapılıp yapılmayacağı, söz konusu ödemelerin kurumlar vergisi açısından gider yazılıp yazılamayacağı, katma değer vergisine tabi olup olmadığı ve ödemelerin nasıl belgelendirileceği hususlarında bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

1-GELİR ve KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN:

 

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş; 38 inci maddesinin birinci fıkrasında da,

 

 "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

 İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

 Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

 hükmüne yer verilmiştir.

 

 Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde ise safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ile ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

 Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için söz konusu giderlerin kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi amacı ile yapılmış olması, yapılan giderin karşılığında sabit kıymet iktisap edilmiş olmaması, yapılan giderin iktisadi işletmenin maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerden olmaması gerekmektedir. Genel olarak; kırtasiye, temizlik, ısıtma, aydınlatma, su ve telefon giderleri, işyeri, araç vb. giderleri, yapılan işle orantılı temsil ve ağırlama giderleri, gayrimenkul ve gayrimenkul gibi değerlenen sabit kıymetlerin normal bakım ve onarım giderleri, sigorta giderleri, finansman giderleri, pazarlama, satış ve dağıtım giderleri, reklam giderleri, yurt dışındaki kişilere ödenen komisyonlar, ayıplı ürün iadesi ve komisyon giderleri bu tür giderlerdendir.

 

Bu hükümlere göre, şirketiniz tarafından satışlarınızı artırmak amacıyla, şirketiniz ile daire satışı yaptığınız müşterileriniz arasındaki kira garantili satış sözleşmesi gereğince, satışını yaptığınız ve müşterilerinize ait olan dairelerin kiraya verilemediği durumlarda şirketiniz tarafından daire sahiplerine ödenecek olan kira tutarının veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerin ispat edici mahiyetteki belgelerle tevsik edilmesi halinde, pazarlama ve satış gideri olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Anılan Kanunun 70 inci maddesinde; aynı maddede bentler halinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu, söz konusu mal ve hakların ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratlarının ticari veya zirai kazancın tespitinde müteallik hükümlere göre hesaplanacağı, hüküm altına alınmıştır.

 

Adı geçen Kanunun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında da; sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun; "Toplama yapılmayan haller" başlıklı 86 ncı maddesinde ise;

 

"Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

 

1. Tam mükellefiyette;

 

...

 

d) Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (310 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2020 yılı için 2.600 TL.) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Mezkûr Kanunun 94 üncü maddesinde de; maddenin birinci fıkrasında sayılanların, yine söz konusu maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan; özelge talep formu ekinde yer alan "…."nün incelenmesi neticesinde; protokol ile gayrimenkulün tüm kiralama yetkisinin şirketlerine veya şirketlerinin belirlediği kiralama şirketine ait olduğu, söz konusu gayrimenkulün kiralanamaması durumunda 3 yıl süreli olarak şirketlerinin, aylık kira ödemesi yapmayı taahhüt ettiği ve kira garantisinin stopaj dahil …. olduğu ile gayrimenkul sahibinin protokol konusu taşınmazı garanti süresi boyunca kullanmayacağını kabul ettiği anlaşılmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre; gayrimenkul kiralama işlemine dayanmayan, esas itibariyle şirketinizce, gayrimenkul satış ve pazarlama stratejisi kapsamında öngörülen ödemeler nedeniyle Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamakta olup; kira garantili satış sözleşmesi ile taahhüt edilen ve özü itibarıyla kiralama işlemine dayanmayan ancak, kira gelirlerinin tazmini niteliğinde olan söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlar yönünden Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesine göre menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup, anılan Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin (d) alt bendinde belirtilen, "tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul sermaye iratları"na ilişkin ilgili takvim yılları bakımından beyan hadlerinin aşılması durumunda, söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlarca menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

 

2-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü uyarınca vergi sistemimiz mükelleflerin mal teslimi, hizmet ifası ve diğer muameleler sebebiyle bir vesika düzenlemesini benimsemiş olup, söz konusu işlemlerin, esas itibariyle, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Aynı Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 231/5 inci maddesinde, faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 liradan (2020 yılı için 1.400.-TL'yi) geçmesi veya bedeli söz konusu tutardan az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecburi olduğu,

 

- 234 üncü maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bunun yanı sıra, fatura tahakkuka ilişkin bir belge olduğundan düzenlenmesi bedelin ödenmesine değil, malın teslimine veya hizmetin ifasına bağlı olup, kiralama şeklindeki hizmet ifalarında vergiyi doğuran olay hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından satılan dairelerin sahiplerine verilen kira garantisi kapsamında; dairenin boş kalması veya daire sahipleri tarafından garanti kira tutarından daha düşük tutar üzerinden kiraya verilmesi hallerinde, garanti kira bedelinin tamamının veya bir kısmının şirketinizce daire sahibine ödenme yapılması durumunda, ödeme yapılan kişinin 213 sayılı Kanunun 232 nci maddesinde belirtilen ve fatura düzenleme yükümlülüğü bulunanlardan olması durumunda bu kişilerce şirketiniz adına fatura düzenlenmesi, belirtilen bu kişiler dışında kalan kişilerden olması durumunda ise şirketinizce gider pusulası düzenlenmesi gerekmektedir.

 

3-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, kira garantili satış sözleşmesi çerçevesinde gayrimenkulün boş olması halinde Şirketinizce karşı tarafa ödeneceği taahhüt edilen tutar ile gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemeler herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden KDV'nin konusuna girmemektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-120[94-2019/1624]-….

14.06.2024

Konu

:

Kira Garantili Kira Sözleşmesi ile daire sahibine ödenen kiranın vergilendirilmesi hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; ikamet amaçlı binaların inşaatı işi ile iştigal ettiğiz, satışların arttırılması amacıyla kira garantili satış sözleşmesi yaptığınız, bu sözleşme kapsamında gayrimenkul alanlara 3 yıl boyunca kira garantisi verdiğiniz, bununla birlikte satın alınan gayrimenkullere kiracı bulduğunuz, bulunan kiracı ile gayrimenkul sahibi arasında kira sözleşmesi yapıldığı ve kiracının kiralama bedelini gayrimenkul sahibine ödediği, yapılan kira sözleşmesi bedelinin şirketiniz tarafından yapılan kira taahhüdünün altında olması halinde farkın yine gayrimenkul sahibine şirketiniz tarafından ödendiği belirtilerek, kira garantili kira sözleşmesi kapsamında gayrimenkulün boş olması halinde taahhüt edilmiş tutarın tamamı üzerinden yapılan ödemelerden veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerden kira stopajı yapılıp yapılmayacağı, söz konusu ödemelerin kurumlar vergisi açısından gider yazılıp yazılamayacağı, katma değer vergisine tabi olup olmadığı ve ödemelerin nasıl belgelendirileceği hususlarında bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

1-GELİR ve KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN:

 

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş; 38 inci maddesinin birinci fıkrasında da,

 

 "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

 İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

 Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

 hükmüne yer verilmiştir.

 

 Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde ise safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ile ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

 Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için söz konusu giderlerin kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi amacı ile yapılmış olması, yapılan giderin karşılığında sabit kıymet iktisap edilmiş olmaması, yapılan giderin iktisadi işletmenin maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerden olmaması gerekmektedir. Genel olarak; kırtasiye, temizlik, ısıtma, aydınlatma, su ve telefon giderleri, işyeri, araç vb. giderleri, yapılan işle orantılı temsil ve ağırlama giderleri, gayrimenkul ve gayrimenkul gibi değerlenen sabit kıymetlerin normal bakım ve onarım giderleri, sigorta giderleri, finansman giderleri, pazarlama, satış ve dağıtım giderleri, reklam giderleri, yurt dışındaki kişilere ödenen komisyonlar, ayıplı ürün iadesi ve komisyon giderleri bu tür giderlerdendir.

 

Bu hükümlere göre, şirketiniz tarafından satışlarınızı artırmak amacıyla, şirketiniz ile daire satışı yaptığınız müşterileriniz arasındaki kira garantili satış sözleşmesi gereğince, satışını yaptığınız ve müşterilerinize ait olan dairelerin kiraya verilemediği durumlarda şirketiniz tarafından daire sahiplerine ödenecek olan kira tutarının veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerin ispat edici mahiyetteki belgelerle tevsik edilmesi halinde, pazarlama ve satış gideri olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Anılan Kanunun 70 inci maddesinde; aynı maddede bentler halinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu, söz konusu mal ve hakların ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratlarının ticari veya zirai kazancın tespitinde müteallik hükümlere göre hesaplanacağı, hüküm altına alınmıştır.

 

Adı geçen Kanunun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında da; sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun; "Toplama yapılmayan haller" başlıklı 86 ncı maddesinde ise;

 

"Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

 

1. Tam mükellefiyette;

 

...

 

d) Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (310 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2020 yılı için 2.600 TL.) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Mezkûr Kanunun 94 üncü maddesinde de; maddenin birinci fıkrasında sayılanların, yine söz konusu maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan; özelge talep formu ekinde yer alan "…."nün incelenmesi neticesinde; protokol ile gayrimenkulün tüm kiralama yetkisinin şirketlerine veya şirketlerinin belirlediği kiralama şirketine ait olduğu, söz konusu gayrimenkulün kiralanamaması durumunda 3 yıl süreli olarak şirketlerinin, aylık kira ödemesi yapmayı taahhüt ettiği ve kira garantisinin stopaj dahil …. olduğu ile gayrimenkul sahibinin protokol konusu taşınmazı garanti süresi boyunca kullanmayacağını kabul ettiği anlaşılmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre; gayrimenkul kiralama işlemine dayanmayan, esas itibariyle şirketinizce, gayrimenkul satış ve pazarlama stratejisi kapsamında öngörülen ödemeler nedeniyle Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamakta olup; kira garantili satış sözleşmesi ile taahhüt edilen ve özü itibarıyla kiralama işlemine dayanmayan ancak, kira gelirlerinin tazmini niteliğinde olan söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlar yönünden Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesine göre menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup, anılan Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin (d) alt bendinde belirtilen, "tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul sermaye iratları"na ilişkin ilgili takvim yılları bakımından beyan hadlerinin aşılması durumunda, söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlarca menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

 

2-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü uyarınca vergi sistemimiz mükelleflerin mal teslimi, hizmet ifası ve diğer muameleler sebebiyle bir vesika düzenlemesini benimsemiş olup, söz konusu işlemlerin, esas itibariyle, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Aynı Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 231/5 inci maddesinde, faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 liradan (2020 yılı için 1.400.-TL'yi) geçmesi veya bedeli söz konusu tutardan az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecburi olduğu,

 

- 234 üncü maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bunun yanı sıra, fatura tahakkuka ilişkin bir belge olduğundan düzenlenmesi bedelin ödenmesine değil, malın teslimine veya hizmetin ifasına bağlı olup, kiralama şeklindeki hizmet ifalarında vergiyi doğuran olay hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından satılan dairelerin sahiplerine verilen kira garantisi kapsamında; dairenin boş kalması veya daire sahipleri tarafından garanti kira tutarından daha düşük tutar üzerinden kiraya verilmesi hallerinde, garanti kira bedelinin tamamının veya bir kısmının şirketinizce daire sahibine ödenme yapılması durumunda, ödeme yapılan kişinin 213 sayılı Kanunun 232 nci maddesinde belirtilen ve fatura düzenleme yükümlülüğü bulunanlardan olması durumunda bu kişilerce şirketiniz adına fatura düzenlenmesi, belirtilen bu kişiler dışında kalan kişilerden olması durumunda ise şirketinizce gider pusulası düzenlenmesi gerekmektedir.

 

3-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, kira garantili satış sözleşmesi çerçevesinde gayrimenkulün boş olması halinde Şirketinizce karşı tarafa ödeneceği taahhüt edilen tutar ile gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemeler herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden KDV'nin konusuna girmemektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

62030549-120[94-2019/1624]-….

14.06.2024

Konu

:

Kira Garantili Kira Sözleşmesi ile daire sahibine ödenen kiranın vergilendirilmesi hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

…..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; ikamet amaçlı binaların inşaatı işi ile iştigal ettiğiz, satışların arttırılması amacıyla kira garantili satış sözleşmesi yaptığınız, bu sözleşme kapsamında gayrimenkul alanlara 3 yıl boyunca kira garantisi verdiğiniz, bununla birlikte satın alınan gayrimenkullere kiracı bulduğunuz, bulunan kiracı ile gayrimenkul sahibi arasında kira sözleşmesi yapıldığı ve kiracının kiralama bedelini gayrimenkul sahibine ödediği, yapılan kira sözleşmesi bedelinin şirketiniz tarafından yapılan kira taahhüdünün altında olması halinde farkın yine gayrimenkul sahibine şirketiniz tarafından ödendiği belirtilerek, kira garantili kira sözleşmesi kapsamında gayrimenkulün boş olması halinde taahhüt edilmiş tutarın tamamı üzerinden yapılan ödemelerden veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerden kira stopajı yapılıp yapılmayacağı, söz konusu ödemelerin kurumlar vergisi açısından gider yazılıp yazılamayacağı, katma değer vergisine tabi olup olmadığı ve ödemelerin nasıl belgelendirileceği hususlarında bilgi talep edildiği anlaşılmakta olup, Başkanlığımız görüşüne aşağıda yer verilmiştir.

 

1-GELİR ve KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN:

 

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş; 38 inci maddesinin birinci fıkrasında da,

 

 "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

 İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

 Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

 hükmüne yer verilmiştir.

 

 Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde ise safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ile ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

 Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için söz konusu giderlerin kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi amacı ile yapılmış olması, yapılan giderin karşılığında sabit kıymet iktisap edilmiş olmaması, yapılan giderin iktisadi işletmenin maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerden olmaması gerekmektedir. Genel olarak; kırtasiye, temizlik, ısıtma, aydınlatma, su ve telefon giderleri, işyeri, araç vb. giderleri, yapılan işle orantılı temsil ve ağırlama giderleri, gayrimenkul ve gayrimenkul gibi değerlenen sabit kıymetlerin normal bakım ve onarım giderleri, sigorta giderleri, finansman giderleri, pazarlama, satış ve dağıtım giderleri, reklam giderleri, yurt dışındaki kişilere ödenen komisyonlar, ayıplı ürün iadesi ve komisyon giderleri bu tür giderlerdendir.

 

Bu hükümlere göre, şirketiniz tarafından satışlarınızı artırmak amacıyla, şirketiniz ile daire satışı yaptığınız müşterileriniz arasındaki kira garantili satış sözleşmesi gereğince, satışını yaptığınız ve müşterilerinize ait olan dairelerin kiraya verilemediği durumlarda şirketiniz tarafından daire sahiplerine ödenecek olan kira tutarının veya gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemelerin ispat edici mahiyetteki belgelerle tevsik edilmesi halinde, pazarlama ve satış gideri olarak kabul edilmesi ve Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Anılan Kanunun 70 inci maddesinde; aynı maddede bentler halinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu, söz konusu mal ve hakların ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratlarının ticari veya zirai kazancın tespitinde müteallik hükümlere göre hesaplanacağı, hüküm altına alınmıştır.

 

Adı geçen Kanunun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında da; sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun; "Toplama yapılmayan haller" başlıklı 86 ncı maddesinde ise;

 

"Aşağıda belirtilen gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

 

1. Tam mükellefiyette;

 

...

 

d) Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (310 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2020 yılı için 2.600 TL.) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Mezkûr Kanunun 94 üncü maddesinde de; maddenin birinci fıkrasında sayılanların, yine söz konusu maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan; özelge talep formu ekinde yer alan "…."nün incelenmesi neticesinde; protokol ile gayrimenkulün tüm kiralama yetkisinin şirketlerine veya şirketlerinin belirlediği kiralama şirketine ait olduğu, söz konusu gayrimenkulün kiralanamaması durumunda 3 yıl süreli olarak şirketlerinin, aylık kira ödemesi yapmayı taahhüt ettiği ve kira garantisinin stopaj dahil …. olduğu ile gayrimenkul sahibinin protokol konusu taşınmazı garanti süresi boyunca kullanmayacağını kabul ettiği anlaşılmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre; gayrimenkul kiralama işlemine dayanmayan, esas itibariyle şirketinizce, gayrimenkul satış ve pazarlama stratejisi kapsamında öngörülen ödemeler nedeniyle Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamakta olup; kira garantili satış sözleşmesi ile taahhüt edilen ve özü itibarıyla kiralama işlemine dayanmayan ancak, kira gelirlerinin tazmini niteliğinde olan söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlar yönünden Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesine göre menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup, anılan Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin (d) alt bendinde belirtilen, "tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul sermaye iratları"na ilişkin ilgili takvim yılları bakımından beyan hadlerinin aşılması durumunda, söz konusu ödemelerin, tarafına ödeme yapılanlarca menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

 

2-VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü uyarınca vergi sistemimiz mükelleflerin mal teslimi, hizmet ifası ve diğer muameleler sebebiyle bir vesika düzenlemesini benimsemiş olup, söz konusu işlemlerin, esas itibariyle, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

 

Aynı Kanunun;

 

- 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

 

- 231/5 inci maddesinde, faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

 

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 liradan (2020 yılı için 1.400.-TL'yi) geçmesi veya bedeli söz konusu tutardan az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecburi olduğu,

 

- 234 üncü maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Bunun yanı sıra, fatura tahakkuka ilişkin bir belge olduğundan düzenlenmesi bedelin ödenmesine değil, malın teslimine veya hizmetin ifasına bağlı olup, kiralama şeklindeki hizmet ifalarında vergiyi doğuran olay hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından satılan dairelerin sahiplerine verilen kira garantisi kapsamında; dairenin boş kalması veya daire sahipleri tarafından garanti kira tutarından daha düşük tutar üzerinden kiraya verilmesi hallerinde, garanti kira bedelinin tamamının veya bir kısmının şirketinizce daire sahibine ödenme yapılması durumunda, ödeme yapılan kişinin 213 sayılı Kanunun 232 nci maddesinde belirtilen ve fatura düzenleme yükümlülüğü bulunanlardan olması durumunda bu kişilerce şirketiniz adına fatura düzenlenmesi, belirtilen bu kişiler dışında kalan kişilerden olması durumunda ise şirketinizce gider pusulası düzenlenmesi gerekmektedir.

 

3-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, kira garantili satış sözleşmesi çerçevesinde gayrimenkulün boş olması halinde Şirketinizce karşı tarafa ödeneceği taahhüt edilen tutar ile gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde kira bedeli ile taahhüt edilen tutar arasındaki fark için yapılan ödemeler herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden KDV'nin konusuna girmemektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-18008620-125[2023-721-11]-

30.04.2024

Konu

:

İhracat Taahhütlü Reeskont Kredilerine İlişkin İhracatın Gerçekleşmemesi Nedeniyle Ödenen Cezanın/Tazminatın İndirim Konusu Yapılıp Yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı kurumlar vergisi mükellefi olarak bakliyat sektöründe faaliyet gösterdiğiniz, bu kapsamda yurt içi ve yurt dışı satışlarınızın bulunduğu, Firmanızın kullandığı finansmanlardan birinin ihracat taahhütlü reeskont kredileri olduğu, banka üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına keşide edilen senetler karşılığında banka aracılığı ile kullandığınız reeskont kredilerinin ihracat taahhüdüne bağlandığı, ancak bazı durumlarda taahhüdünüz olan ihracat işleminin gerçekleşemediği, böyle durumlarda Firmanızın taahhüdünü yerine getiremediği için müeyyide/ceza tutarları ödeyebildiği, ödenen müeyyide/ceza tutarlarının kullanılan kredi öncesinde kredi talimatında yer alan maddeler içerisinde yer aldığı belirtilerek, ihracatın gerçekleşmediği durumlarda ödediğiniz müeyyide/ceza tutarlarının Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi gereğince ticari kazancın tespitinde gider olarak mı yoksa kanunen kabul edilmeyen gider olarak mı dikkate alınacağı ile bu ödemelerin Tekdüzen Hesap Planında hangi hesap altında izleneceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, maddenin ikinci fıkrasında da safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

3. İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar;

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinde;

 

"(1) Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:

 

...

 

g) Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği hesap döneminde, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, Tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar, 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin "V - Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı Ve Hesap Planı Açıklamaları " bölümüne göre,

 

68. Olağandışı Gider Ve Zararlar: İşletmenin olağan faaliyetlerinden bağımsız olan ve bu nedenle sık sık ve düzenli olarak ortaya çıkması beklenmeyen işlem ve olaylardan kaynaklanan gider ve zararların yer aldığı hesap grubudur.

 

689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar hesabı, ait olduğu hesap grubunda tanımlanan hesapların kapsamı dışında kalan diğer olağan dışı gider ve zararlardan oluşur.

 

Buna göre, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının "689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabında izlenmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-18008620-125[2023-721-11]-

30.04.2024

Konu

:

İhracat Taahhütlü Reeskont Kredilerine İlişkin İhracatın Gerçekleşmemesi Nedeniyle Ödenen Cezanın/Tazminatın İndirim Konusu Yapılıp Yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı kurumlar vergisi mükellefi olarak bakliyat sektöründe faaliyet gösterdiğiniz, bu kapsamda yurt içi ve yurt dışı satışlarınızın bulunduğu, Firmanızın kullandığı finansmanlardan birinin ihracat taahhütlü reeskont kredileri olduğu, banka üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına keşide edilen senetler karşılığında banka aracılığı ile kullandığınız reeskont kredilerinin ihracat taahhüdüne bağlandığı, ancak bazı durumlarda taahhüdünüz olan ihracat işleminin gerçekleşemediği, böyle durumlarda Firmanızın taahhüdünü yerine getiremediği için müeyyide/ceza tutarları ödeyebildiği, ödenen müeyyide/ceza tutarlarının kullanılan kredi öncesinde kredi talimatında yer alan maddeler içerisinde yer aldığı belirtilerek, ihracatın gerçekleşmediği durumlarda ödediğiniz müeyyide/ceza tutarlarının Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi gereğince ticari kazancın tespitinde gider olarak mı yoksa kanunen kabul edilmeyen gider olarak mı dikkate alınacağı ile bu ödemelerin Tekdüzen Hesap Planında hangi hesap altında izleneceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, maddenin ikinci fıkrasında da safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

3. İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar;

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinde;

 

"(1) Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:

 

...

 

g) Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği hesap döneminde, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, Tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar, 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin "V - Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı Ve Hesap Planı Açıklamaları " bölümüne göre,

 

68. Olağandışı Gider Ve Zararlar: İşletmenin olağan faaliyetlerinden bağımsız olan ve bu nedenle sık sık ve düzenli olarak ortaya çıkması beklenmeyen işlem ve olaylardan kaynaklanan gider ve zararların yer aldığı hesap grubudur.

 

689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar hesabı, ait olduğu hesap grubunda tanımlanan hesapların kapsamı dışında kalan diğer olağan dışı gider ve zararlardan oluşur.

 

Buna göre, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının "689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabında izlenmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-18008620-125[2023-721-11]-

30.04.2024

Konu

:

İhracat Taahhütlü Reeskont Kredilerine İlişkin İhracatın Gerçekleşmemesi Nedeniyle Ödenen Cezanın/Tazminatın İndirim Konusu Yapılıp Yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzdan, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı kurumlar vergisi mükellefi olarak bakliyat sektöründe faaliyet gösterdiğiniz, bu kapsamda yurt içi ve yurt dışı satışlarınızın bulunduğu, Firmanızın kullandığı finansmanlardan birinin ihracat taahhütlü reeskont kredileri olduğu, banka üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına keşide edilen senetler karşılığında banka aracılığı ile kullandığınız reeskont kredilerinin ihracat taahhüdüne bağlandığı, ancak bazı durumlarda taahhüdünüz olan ihracat işleminin gerçekleşemediği, böyle durumlarda Firmanızın taahhüdünü yerine getiremediği için müeyyide/ceza tutarları ödeyebildiği, ödenen müeyyide/ceza tutarlarının kullanılan kredi öncesinde kredi talimatında yer alan maddeler içerisinde yer aldığı belirtilerek, ihracatın gerçekleşmediği durumlarda ödediğiniz müeyyide/ceza tutarlarının Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi gereğince ticari kazancın tespitinde gider olarak mı yoksa kanunen kabul edilmeyen gider olarak mı dikkate alınacağı ile bu ödemelerin Tekdüzen Hesap Planında hangi hesap altında izleneceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, maddenin ikinci fıkrasında da safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde;

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

...

 

3. İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar;

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinde;

 

"(1) Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:

 

...

 

g) Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği hesap döneminde, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, Tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar, 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin "V - Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı Ve Hesap Planı Açıklamaları " bölümüne göre,

 

68. Olağandışı Gider Ve Zararlar: İşletmenin olağan faaliyetlerinden bağımsız olan ve bu nedenle sık sık ve düzenli olarak ortaya çıkması beklenmeyen işlem ve olaylardan kaynaklanan gider ve zararların yer aldığı hesap grubudur.

 

689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar hesabı, ait olduğu hesap grubunda tanımlanan hesapların kapsamı dışında kalan diğer olağan dışı gider ve zararlardan oluşur.

 

Buna göre, Şirketinizce kullanılan reeskont kredilerine ilişkin taahhüt edilen ihracatın gerçekleşmemesi nedeniyle kredi talimatında (Sözleşmede) öngörüldüğü şekilde ödenen müeyyide/ceza tutarlarının "689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar" hesabında izlenmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Sayfalar